27 Kasım 2018 Salı

“TÜRKİYE’NİN SINIRLARI YAKINDA DEĞİŞECEK”



“Bir ülke ne zaman parçalanır?... Şiddet içeren karışıklıklar parçalanmanın ön adımlarıdır. Türkiye’nin bölünme sürecinin psikolojik aşaması tamamlandı. Türkiye parçalara ayrılmış durumdadır. Sınırları yakında değişecektir. Sorun, bölünme iki ayrı devlet şeklinde mi olacak yoksa Türkiye’ye dahil bir federasyon mu o henüz belli değil”.                             Michael Rubin                                                                                                                                                 Bir neo-con tetikçisi, ‘American Enterprise Institute’ Üyesi ve ‘Naval Postgraduate School’ Öğretim Üyesi


‘Sınırlar Değişecek’

Michael Rubin, bir neo-con tetikçisidir. Amerikan Girişim Enstitüsü (American Enterprise Institute) adlı kuruluşta çalışıyor. Ayrıca Amerikan Donanması Askeri Akademisi’nde (Naval Postgraduate School) öğretmenlik ve Amerika’da yayınlanan Middle East Quarterly (Ortadoğu bülteni) dergisinin editörlüğünü yapıyor.1
Michael Rubin, 9Aralık 2016’da yayınladığı yazısında; ‘Bir ülke ne zaman parçalanır?’ diye soruyor ve sorusuna kendi yanıt verip sözü Türkiye’ye getiriyor. ‘İç savaş ve şiddet içeren karışıklıklar parçalanmanın ön adımlarıdır’ diyerek şunları söylüyor; “Türkiye’nin bölünme sürecinin psikolojik aşaması tamamlandı. Türkiye parçalara ayrılmış durumdadır. Sınırları yakında değişecektir. Sorun, bölünme iki ayrı devlet şeklinde mi olacak yoksa Türkiye’ye dahil bir federasyon mu o henüz belli değil”.
Türkiye’nin bölünmesinin ayrıntılarını anlatırken; Çekoslovakya’nın ‘barışçıl bölünmesi’ ile şiddete dayanan Yugoslavya ve Hindistan bölünmelerini hatırlatıyor. Etiyopya’dan kopan Eritre’yi, Sudan’dan ayrılan Güney Sudan’ı, Bangladeş’in Pakistan’dan kopmasını örnek gösteriyor. “Örneklerin hepsinin ortak özelliği, politik ayrışmalar ile bölünme öncesinde ortaya çıkan psikolojik bölünme halidir” diyor. Bu halin, Türk- Kürt ayrılığı olarak Türkiye’de fazlasıyla mevcut olduğunu ileri sürüyor.2

Eski Bir Öykü

ABD’nin Türkiye’ye bakışı ve kimi zaman askeri işgali içeren söylemlerle eski bir öyküdür. 1946’da Türkiye’ye girerken; aldığı ve aldırdığı kararlar, ikili ve çoklu anlaşmalar, ekonomik ilişkiler, Anadolu’dan bir daha çıkmama üzerine kuruludur. Bu amaca yönelik Amerikan siyaseti; bağımsızlığı köreltme, güçsüzleştirme ve gerekirse askeri güç kullanmaya dayandırılmıştır. Türkiye’den hiçbir koşulda vazgeçmeyeceklerini ve Türkiye’de iktidarı da muhalefeti de kendilerinin belirleyeceğini işin başında açıklamışlardı. Şimdi, küreselleşme ideolojisine uygun olarak ve Ortadoğu’yu kapsayacak biçimde parçalara ayırma peşindedir.
ABD Hükümeti adına Türkiye’ye gelen ve 1949’da adını taşıyan ünlü raporu hazırlayan Max Weston Thornburg, Washington’a, “Türkiye elden gitmesine asla izin vermeyeceğimiz bir ülkedir”  diyordu.3
ABD’nin Türkiye’ye verdiği önemi gösteren bir başka örnek, Pentagon’da ‘Güç Dönüşüm Birimi ve Stratejik Gelecek’ uzmanı olarak çalışan, Deniz Harp Okulu profesörlerinden Thomas P. M. Barnet’in, 2005 yılında yaptığı şu değerlendirmedir. “Ben, Türkiye’yi küreselleşmenin Entegre Olmamış Boşluk (Batı dışındaki ülkeler y.n.) içinde yer alan, bu nedenle kitlesel şiddet ve çatışma riskine en açık ülkeler grubu içine alıyorum... Oysa, küreselleşmenin yayılmasında Türkiye’den daha önemli bir rol oynayacak çok az ülke vardır”.4

 Silahlı Müdahale Hakkı

Adnan Menderes hükümeti, 5 Mart 1959’da, ABD’yle Türkiye’ye silahlı müdahale hakkı veren bir anlaşma imzaladı. Anlaşma, “Türkiye, doğrudan ya da dolaylı olarak; tecavüz, sızma, yıkıcı faaliyet ya da sivil saldırıya uğraması durumunda” ABD’ye askeri müdahale hakkı tanıyordu. “Tecavüz, sızma, yıkıcı faaliyet, sivil saldırı” gibi kavramların ne anlama geldiğini ve hangi durumda oluşacağını Amerikalı yetkililer karar verecekti.5
ABD, 1974 yılında, “haşhaş ekiminin yasaklanmaması durumunda İstanbul’un bombalanacağını” açıklamıştı. Başkan Nixon, ABD Ankara Büyükelçisi Handley’i Washington’a çağırmış, ona, istenilen yasaklamanın yapılmaması durumunda, “Sultanahmet Camii başta olmak üzere” İstanbul’un bombalanacağını ve 6.Filo’nun İstanbul’a geleceğini bizzat Başbakan’a (Bülent Ecevit) bildirmesi görevini vermişti.6
Amerikalı yetkililer, Türkiye’yi o denli dirençsiz, işbirlikçilerini kendilerine o denli bağlı görmektedir ki, Büyük Ortadoğu Projesi’nin bölgeye, bağlı olarak Türkiye’ye yapacağı etkiyi açıklamaktan çekinmiyorlar. Amaçlarını, diplomatik söylemler içinde gizlemeden olduğu gibi söylüyorlar. ABD Başkanı George W.Bush’un danışmanı, ünlü stratejist James Blackwel bunlardan biridir.
Blackwel, Senato’da BOP ile ilgili yaptığı konuşmada, Ortadoğu ülkelerini Güliver (büyükler) ve Liluputlar (cüceler) benzetmesiyle ikiye ayırıyor ve şunları söylüyor: “Baylar, Büyük Ortadoğu Projesi’ni size hepimizin bildiği bir masaldan esinlenerek anlatacağım. Ortadoğu Güliver ve Liluput ülkelerden oluşmaktadır. Liluput ülkeleri; korku ve endişe içindeki Katar, Küveyt, Bahreyn, BAE ile arzu ve ümit sahibi Suudi Arabistan, Libya, Fas, Tunus, Cezayir olarak ikiye ayrılır. Ortadoğu’daki Güliver ülkeler ise; İsrail, Türkiye, Mısır, Suriye, İran ve Irak’tır. Birleşik Devletlerin menfaatı için bölgede tek bir Güliver bırakılmalı, o da İsrail olmalıdır. Mevcut diğer beş Güliver ülkesi etnik ve dini temelde bölünmeli ve ana gövdeleri ikinci gurup ülkeler, parçaları ilk gurup ülkeler haline getirilmelidir.”7

“En Amerikan Yanlısı Devlet” : Kürdistan

Kürt devletinin kurulması ve geleceğe yönelik beklenti konusunda, Batı başkentlerinde açıksözlü açıklamalar yapılmaktadır... Bunlardan yalnızca Ralph Peters’ın açıklamalarına bakmak, emperyalizmin bölgeye yönelik politikasını görmek için yeterlidir.
Ralph Peters, sıradan bir Amerikalı değildir. ABD hükümetlerine danışmanlık yapan, Pentagon’un resmi yayın organı Armed Forces Journal’da araştırmaları yayınlanan, American Enterprise lnstitute üyesi emekli bir subaydır. “Türkler bize ihanet etti... Kürtler bize sadık... Ortadoğu’da bir Kürt devleti kurulmalıdır”8 diyen Ralph Peters, Armed Forces Journal’da Ortadoğu’yu 22 yeni devlete bölen ünlü haritayı yayınlıyor ve “Kanlı Sınırlar” başlıklı bir yazı kaleme alarak, kurulacak Kürt devletinin niteliği konusunda şunları söylüyor: “Kurulacak bağımsız Kürt devleti; Suriye, Irak, İran ve Türkiye’den toprak almalıdır. Bu devlet Bulgaristan’dan Japonya’ya kadar uzanan bölgede en Amerikan yanlısı ülke olacaktır”.9


Tehdit Siyaseti

Askeri işgale yönelik gözkorkutmalar günümüze dek sürmüştür. Şubat 1996’da, ABD California Senatörü Brad Sherman, Temsilciler Meclisi’nde yaptığı konuşmada, Türk Ordusu’nun Doğu ve Güneydoğu Bölgesi’nde katliam yaptığını ileri sürerek, ABD’nin, “NATO üyeliğine bakılmaksızın” Türkiye’ye Askeri müdahalede bulunmasını istemişti. Amerikalı senatör şunları söylemişti: “Birleşik Devletler, Kürtlerin korunması için daha açık ve daha sert bir tutum izlemelidir. Baskıcı rejimlere karşı tutumumuz, bu ülkelerin NATO müttefiki olması ya da olmaması ile değişmemelidir. Türkiye’deki Kürtlerin korunması için Birleşik Devletler askeri güç kullanarak devreye girmelidir”.10
ABD Müşterek Kuvvetler Komutanlığı, 24 Temmuz 2002’de, California eyaletinde maliyeti yüksek kapsamlı bir askeri tatbikat düzenledi. “Bin Yılın Meydan Okuması-2002” (Millenium Challenge 2002) adını taşıyan ve Lozan Antlaşması’nın 79.yıldönümünde başlatılan tatbikatın ayrıntıları gizli tutulmuştu. Ancak, konu ve açıklanan amaçlar, 24 Temmuz tarihiyle birleşince, “hedef ülke” olarak ortaya Türkiye çıkıyordu.

Senaryo

Tatbikat senaryosuna göre; “Bir ülkede büyük yitiklere yol açan bir deprem oluyor (Kocaeli depremi). Aynı günlerde uluslararası mahkeme o ülkenin sınırlarını ilgilendiren olumsuz bir karar alıyor; etnik ve dinsel oluşumlar siyasi olarak güçleniyor. Ülke güvenliğinin tehlikeye girmesi nedeniyle ordu duruma müdahale ediyor ve deniz taşımacılığını önleyecek biçimde ülkeyi güvenlik çemberine alıyor. Birleşmiş Milletler ABD’nin girişimiyle, yaptırım kararı alıyor. Bunun üzerine ABD ordusu, hava saldırısına geçerek ülkenin önemli kentlerini 96 saat içinde (Türkiye’nin seferberlik süresi) işgal ediyordu”.11
ABD Müşterek Kuvvetler Komutanı Orgeneral Kernal o günlerde, Millenium Challenge 2002 Tatbikatı ve Spiral 1, Spiral 2 senaryolarını kastederek, “kendimizi izin verilmeyen durumlara hazırlıyoruz” demişti.12

Belirsiz Gelecek

Bu tür açıklamalar; Türkiye’deki yetersiz yönetim, bölgedeki Rus-ABD gerilimi ve PYD’nin ordulaştırılmasıyla birlikte ele alınmalıdır. Bu yapıldığında, yaşanmakta olan sürecin boyutu genişleyecektir. Türkiye’ye yabancı askerin girmesine izin sorunu ya da bir başka deyişle, “izinli işgal”, bu ülkede tartışılmamış bir konu değildir. Bu olasılık, 2003’teki Irak müdahalesinde, gerçeğe dönüşmekten kılpayı kurtulmuştu.
Geçmişten günümüze yarım yüzyıllık olay ve söylemler ortada. Ülke yönetiminin kişi egemenliğine indirgendiği; yasama, yargı ve yürütmenin dumura uğratıldığı, devlet yetkililerinin çıkar aracı olarak kullanıldığı ve muhalefeti olmayan bir ülkede her şey olabilir. Türk istihbarat örgütünün başındaki kişinin, basına yansıyan, “sekiz füze attırtıp savaş gerekçesi yaratırım” biçimine sözler söyleyebildiği bir ülkede neler olmaz.13

DİPNOT

1            Türkiye’nin Sınırları Yakında Değişecek”  İddiası “İyi Oku Canım Türkiye’m”, tammakale.com
3            “Bozkırdan Doğan Uygarlık-KöyEnstitüleri” Yalçın Kaya, Tiğlat Mat., İst., 2001,2.Cilt, sf.501
4            “Türkiye Merkez Üs” Nilgün Cerrahoğlu, a.g.g. 30.06.2004
5            “Menderes’in Dramı” Ş.S.Aydemir, Remzi Kit., İst., 1969, sf.29
6            “Sivil Darbe Girişimi ve Ankara’da Irak Savaşları” Fikret Bila, sf.184; ak.Ahmet Erimhan “Çuvaldaki Müttefik” Birharf Yay., İst., 2006, sf.35-36
7            httb: // www.İnternetajans . com/default.asp NİD
8            “Çuvaldaki Müttefik” Ahmet Erimhan, Birharf Yay., İst., 2004, sf.216 ve Aydınlık 11.08.2002
9            “Parçalama Planı”, Cumhuriyet 07.07.2006
10         “Haksız Suçlama” Cumhuriyet, 12.02.1999
11         “Çuvaldaki Müttefik” Ahmet Erimhan, Birharf Yay., İst., 2004, sf.216 ve Aydınlık 11.08.2002
12         a.g.e. sf.216
13         Aydınlık 27.10.2015

18 yorum:

  1. bekliyoruz hadi gelin deneyin de görün türkün gücünü atam zamanında yediğiniz tokatı unutmuşsunuz kuyruğunuzu kıvırıp kaçtığınızı unutmuşsunuz soysuzlar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Atladığın nokta şu, içeride dışarıdakilerden daha fazla soysuz var artık ve devletin her tarafına yerleşmiş durumdalar.

      Sil
    2. Aynen, içerideki Truva atını unutuyorsunuuz...

      Sil
    3. Hadi gelin diyorsunuz ama,gelmişler işte ! Nasıl gelsinler başka? Sıcak savaş değik ki bu. Şöyle ülkede olup bitenlere bir bakın! Göreceksiniz...

      Sil
  2. Yüz yıl önce bir ATATÜRK çıktı bu milletin bağrından...
    Yüz yıl sonra (içimizdeki hainleri, mandacıları, himayecileri ayrı tutuyorum) her TÜRK ATATÜRK!!! Bu işler stüdyoda film çekmeye benzemez! amerikan savaş filmleri aklınızı bulandırmasın:) ÖLDÜREBİLDİĞİM KADAR ÖLDÜRMEYE, GEREKTİĞİNDE ÖLMEYE HER TÜRK GİBİ HAZIRIM! CANIN CEHENNEME amerika!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Alkışlıyorum sizi ve sonuna kadar katılıyorum..

      Sil
    2. Teşekkür ederim, nacizane hissiyatımı paylaştım. Bu vesileyle Hocamıza da teşekkür ediyorum...

      Sil
    3. Kesinlikle katılıyorum Remzi bey.

      Sil
  3. Bu yazıyı yazanın aklı varmıymış?.
    Ben bu ülkenin Doğusunda Doğdum.Bu PKK olayı Asla Kürt Olayı Değildir.1915 Tehcir yasası Çıkana kadar Doğuda Yaşayan Ermeni Düşünceleridir.
    AKP,nin Gitmesi Yakındır.Fitneci ABD,AB ve İsrail Devre Dışı Bırakılacaktır.
    Henüz Ben Ölmedim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayın Metin AYDOĞAN'ın kitaplarını okumuş olsaydınız, ilk cümlenizi hiçbir şekilde kuramazdınız.

      Sil
  4. Kahpe içerden olunca
    Kapı kilit tutmaz oğul!
    Halk içinde bozgunluk yapan
    Haindir oğul!
    Dede Korkut

    YanıtlaSil
  5. Şimdiye kadar gördüğüm en gerçekçi analizlerden biri. İçimizdeki birlik ve beraberliği oluşturmadıkça evlatlarımız ve biz çok acı çekeceğiz.

    YanıtlaSil
  6. Güzel bir derleme, kaynaklar bildirilmiş. Metin Aydoğan klasiği, ellerine ve kalemine sağlık. Türk devletleri incelerseniz bugüne kadar hep içimizdeki satılmış hainler yüzünden yıkılmıştır. İhanet maalesef ki alışkanlık haline gelmiştir. Bunun en önemli sebeplerinden birisi, meclise düzgün, eğitimli ve vatansever insanların seçilememesidir. Aday belirleme sürecindeki kronik hatalar ve özellikle parti liderlerinin yapmış olduğu hatalar bu yanlışın kaynağıdır.
    Öncelikle dürüst ve vatansever liderler çıkmalı bunlar da kendileri gibi nitelikli insanları aday göstermeli ve meclise girmelidirler. Her şeyin başı eğitim yani cehaleti bitirmektir.
    Saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ülke bütünlüğünü biz Türkler kadar diğer etnik kökene sahip kardeşlerimizin de istemesi gerekir. Bunu ülkemizin insanlarına anlatmak ise meclise yollayıp bize hizmet etmeleri görevini verdiğimiz insanlardır. Görevini bilmeyen veya bilipde yapmayan insanları meclise yolladığımız için onlara görevlerini hatırlatmak yine biz vatandaşlara düşüyor. Sözün özü meclisin duvarlarına asılması gereken en önemli cümle "Ya hizmet et yada terk et" olmalıdır.

      Sil
  7. vietnam'ı,afganintan'ı,ırak'ı , suriye'yi beceremeyen, gögüs gösüse savaşların hiç birini kazanamayan, yalnızca yorulmuş bitmiş savaşanların olduğu 2.dünya savaşında herkesin takatinin kalmadığı bir dönemde savaşa girip taraf olan, 3.dünya ülkelerinde bile herhangi bir netice alamayan ABD, tarihinde yaptığı en iyi şey savaşmak olan Yüce Türk Ulusuyla savaşacak ve bu ülkeyi bölecek.. Bu biraz sıkar...Bu iş CIA in ortadoğuda pislik araplarla oynadığı oyuna benzemez, Elbette belki yüksek teknoloji üretemneyiz ama çok iyi savaşırız. Ş.öyle diyelim arkadaşım, ABD belki dünyanın en yazıf gücü, "yaşam felsefeleri ayla yorulma, yönet ve emek verme, bu dünyaya yaşamaya geldin, en iyi şekilde yaşamak tek amaç" bu yüzden ordunun çoğunluğunu, işsiz ve unutulmuş beyazlar,çaresiz siyahlar, vatandaşlık almaya çalışan göçmenler ve ülkede ne kadar işe yaramayan ve hayatı becerememiş birisi varsa ordudadır. Yönetim ve komuta kademesi bu çaresiz insanların biraz zekilerinden oluşur. Bu çaresizler direk çatışma hattına gönderilirler ve hiç birinin amacı ABD için ölmek değil, sadece para kazanmaktır. dolayısıyla asla çatışma bölgelerinde risk alıp namlu ucuna geçmezler, ve dünyada hiç bir yerde yoktur "Allah Allah "diyerek ölüme koşmak...bu sadece bizde vardır. ABD bu durumu bildiği için savaşta-ki bu vietnam savaşından sonra başlar-yüksek teknoloji üretmek ve kullanmak yönüne kaymıştır.Yani kaypak ve sinsice savaş...Metal Fırtına kitabı doğruluk payı çok yüksek bir kitaptır...Kitaptada dediği gibi meksika sınırından ülkeye tren bile sokabilirsiniz, bizin Suriye sınırı gibi, 8-10 kentinde patlatacağınız ve yaratacağınız bir infialle 1 aylık ömrü olmaz..Çünkü kendi topraklarında asla savaş görmemiş bir topluluktur, ve savaşın ne olacağını bilmezler ve canları çok tatlıdır. Bakmayın filmlerinde uzaylı saldırına karşı koymalarına, bu sadece hayal ve kurgudur..Dolayısıyla ve kısaca Türk ölümden korkmaz, esirde olmaz, Ölürse Cennete, kalırsa Devlete yardır. Bakmayın şerefsiz yöneticilerimiz çokluğuna, Osmanlı şu günden daha kötü idi,her dönemde kanı ve mayası bozuk insanlar çıkıyor, ama her dönemde Atatürkler de çıkıyor, "muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızda asil kanda mevcuttur" Saygı ile

    YanıtlaSil
  8. ABD SIKIYORSA GEL BEKLİYORUZ.HEP BEKLİYOR OLACAĞIZ.SANA ÖLÜMÜ TATTITTURACAĞIZ.

    YanıtlaSil
  9. Merhabalar. İnanmıyorum ki, AB-D 1 e 1 Türkiye de savaşa girsin. Satılmış yandaşları ve komşu ülkeler ile önce zayıflatacak, sonra ambargolarla direnişi kıracak, ihalarla kayıp vermeden Irak da yaptığı gibi topraklarımızı uranyum a boğacak. Herşeye rağmen yenemeyince kapı köpeklerini terk edip, defolup gidecekler. Çünkü, onların bizi tanıdıklarını sandıklarından daha ötede biz bunların ne olduğunu tecrübelerimiz ile çok iyi biliyoruz. Tarih yine bu zalimlerin aleyhine tekerrür edecektir, bundan hiç bir kimsenin şüphesi olmasın. Ne Mutlu Türküm Diyene!

    YanıtlaSil