Sri Lanka serbest ticaret bölgesinde araştırma yapan Avustralyalı
gazeteci, Peter Mares, uluslar arası
bir tekstil şirketine ait fabrikada çalışan kadın işçiler için şu saptamayı yapıyor:
“... Ancak yaşayabilecek kadar para kazanabiliyorlardı.
Eve gönderecek paraları olmuyordu. Her 30 ya da 40 kadına bir musluk ve tek bir
tuvaletin düştüğü ufacık odalarda, altı ya da daha çok kişi kalıyordu. Bana
aşırı zorlamadan kaynaklanan yaralanmalardan, kötü çalışma koşullarından ve
saatler süren zorunlu fazla mesainin neden olduğu göz ve solunum yolları
hastalıklarından ve cinsel tacizden söz ettiler. Köylerine dönecek olurlarsa
kendi başlarına kente giden genç kızlara yakıştırılan cinsel serbestlik
hikayeleri nedeniyle evlenme şansları da pek olmayacaktı. ‘Gidecek hiçbir
yerimiz yok. Kendi vatanımızda sığınmacı gibiyiz’ diyorlardı...”
Fabrika
Göçü
Kayıtdışıcılığın, şirketlerin
ekonomik etkinliği içinde her zaman önemli bir yeri olmuştur. Tek yanlı işleyen
uluslararası anlaşmalar, borçlandırma politikaları ve etkisizleşen ulusal
yasalar; uluslararası şirketlere, kayıtdışıcılık konusunda geniş bir ortam
hazırladı.
Eskiden fabrikalarında
çalıştıracakları işçileri yurtdışından getiren uluslararası şirketler, şimdi
fabrikalarını yurtdışındaki işçilere götürüyor. Kazanç oranlarını yükselten bu
yöntemle, yabancı işçileri kapsayan yasal yükümlülüklerden kurtulunurken,
üretimden kaynaklanan toplumsal ve çevresel sorunlar yurt dışına taşınmış
oluyor.
Bu girişim, çekinceleri ve dış
kaynaklı yeni bürokratik sorunları da beraberinde getiriyor. Sorunların
aşılması için uluslararası yasal düzenlemeler, küresel ölçüler kullanılarak
genişletiliyor. Bu tür düzenlemelerin yetersiz kalması durumunda, yerine göre
yasadışı etkinlikler arttırılıyor.
Bunlar yapılmadan uluslararası şirketlerin dış varlığını
sürdürebilmeleri olası değil. Amacına ulaşması için kayıtdışılığa kesin olarak
gereksinimleri var. Bu nedenle, Yeni Dünya Düzeni’nin temeli, yasallıkla desteklenen yasadışıcılığa dayanır. İş ve
işçi sorunlarının bunun dışında kalması kuşkusuz olanaklı değildir.
Yeni Tanımlar Eski Uygulamalar
Küresel holdingler, eskide kalan
ve işçiler açısından ağır çalışma koşulları içeren uygulamaları, yeni
tanımlarla iş yaşamına sokmaktadır. Eskinin gündelikçi işçilerine şimdi,
kontenjan işçiler deniliyor. Yoğun dönemlerde ücretsiz artık çalışma
(fazla mesai) yaptırma, işçilere konuları dışında her türlü angarya iş
yüklemenin adı şimdi, esnek üretim sistemleri oldu. Çalışma ve iş
koşulları, bu tür yöntemlerle vahşi kapitalizm döneme benziyor.
El işçiliğine dayalı ev üretimi
ya da aile üretimi dünyanın her yerinde hızla yayılıyor. Gölge
Ekonomi adı verilen bu tür üretim etkinliklerini inceleyen ekonomistler
ilginç bilgiler ve sayılar veriyor. Bunlardan biri olan Amerikalı Ann Misch’ın
saptamaları şöyle: “Yunanistan’ın kuzeyinde evde oturan çocuklu kadınlar,
çocuklara bakmanın ve ev işi yapmanın yanı sıra, günde en az on iki saat dikiş
dikerler. Hollanda’da sütyenlere kopça takarlar. İtalya’da ayakkabı dikerler.
Meksika’da oyuncak ve kalem montajı yaparlar. ABD’nin artık her büyük kentinde
bu tür ‘üçüncü dünya’ bölgeleri vardır”. 1
Uluslararası Kadın Hazır Giyim
İşçileri Birliğinden Sunan Cowell’in söyledikleri durumu daha iyi
açıklıyor: “Ev işi, Amerikan hazır giyim sanayinin önemli bir bölümüdür.
Hareketli sezonlarda, paskalya ya da Noel’de mağazalara yeterli mal
yetiştirebilmek için, kadınlara evlerinde fason iş verilir”. 2
Filipinlerin Angona kentinde dikiş, teğel ya da bebek
giysilerinin paketlenmesi işlemlerinde 1447 çocuk çalıştırılmaktadır. Çalışma
süresi haftanın 7 günü sabahın yedisinden akşamın yedisine toplam 77 saattir.
4-6 yaş arası çocuklar günde 5 peso, 11 yaşındakiler ise 10 peso almaktadır.
Bölgede yasal enaz (asgari) ücret 69 pesodur. 3
İşçi Göçü
1960’lı yıllarda Hindistan, Ürdün,
Pakistan ve Bangladeş’ten yüzbinlerce genç adam petrol kuyularında çalışmak ve
yerleri silip süpürmek, inşaatlarda çalışmak için az nüfuslu, petrol zengini
krallıklara aktı. Milyonlarca Türk; sokak süpürmek, bulaşık yıkamak ve
niteliksiz sanayi işlerinde çalışmak için konuk işçi olarak Almanya’ya
gitti. Cezayirliler büyük topluluklar halinde Paris’e geldi.
Afrika, Asya ve Güney Amerika sürekli biçimde göç verdi.
1970’lerin sonunda İsviçre’nin iş gücünün yüzde 20’sinden çoğunu yabancı
işçilerden oluşuyordu. Japonya, Kore, Tayvan, Singapur varsıllaşırken,
Endonezya ve Filipinlerden mıknatıs gibi işçi çekti. Kuveyt savaşından önce
Kuveyt’te yaşayan 1,8 milyon nüfusun bir milyondan çoğu yabancı işçiydi.
Fabrika ve İşsiz Göçü
Küresel göç olanca hızıyla
sürüyor. Ancak, bu kez işçilerden çok sermaye göç ediyor. Ülkelerindeki
yoksulluktan kaçmak için gelişmiş ülkelere yasadışı giriş yapan işsizler
dışında, işçiler artık gelişmiş ülkelere giremiyor. Şimdi geçerli uygulama,
fabrikaların işçilerin olduğu yerlere taşınması. Çünkü, yoksul ve örgütsüz
işçiler buralarda bol miktarda var. Az parayla çok iş yaptırmak ancak buralarda
olanaklı. ABD uluslararası şirketleri kendi ülkelerinde ödediği işçi
ücretlerine göre, Orta ve Güney Amerika’da yüzde 320, Uzakdoğu Asya’da yüzde
800 daha az ücret ödüyor. 4
Uluslararası şirket yöneticileri,
fabrikaları dışarıya taşımakla ülkelerine gelen ve toplumsal dengeyi bozan
yabancı işçi sorununun çözümüne katkı koyduklarını söyler. Oysa gerçek durum
böyle değildir. Yasal olarak işçi akını durmuştur ama yasadışı insan göçü
eskisinden daha büyük sayılara ulaşmıştır. 1990’ların başında azgelişmiş
ülkelerden her yıl 75 milyon insan ülkesinden ayrılıyordu. 5
İşin ilginç yanı insan göçünün
çoğunluğu, işsizliği önlemek amacıyla yabancı sermaye yatırımı alan ülkelerden
geliyordu. Columbia Üniversitesi’nde kent planlama profesörü ve göç eğilimleri
konusunda çalışmalar yapan Soskai Sassen şöyle söylüyor: “Endüstrileşmekte
olan ve yüksek büyüme hızına sahip ülkelerin pek çoğu, aynı zamanda ABD’ye en
çok göçmen yollayan ülkelerdir”. 6
Borçlanmaya dayalı yabancı sermaye yatırımlarının,
işsizlik sorununu çözmediği tersine arttırdığı yaşanmakta olan somut bir
gerçekliktir. Oysa, ekonomik kalkınma ve gönenç için yabancı sermaye
yatırımlarının gerekli olduğunu savunanlar, bu yatırımların; işsizliği
azaltacağını, yaşam düzeyini yükselteceğini ve kalkınmayı sağlayacağını
söylüyordu. Ücretler yükselecek, çalışma koşulları iyileşecek, böylece
işgücünün ülkede kalması sağlanarak göç önlenecekti. Ancak, yaşanan gerçek,
söyleyenlerden çok başkadır. Yabancı sermaye alan ülkelerde, işsizlik ve dışa
göç artıyor.
Kadın İşçiler
1970’lerin sonlarında uluslararası
şirketlere kadın işçi pazarlayan Malezya’da, şu biçimde broşürler bastırılıp dağıtılmaktaydı:
“Elleri küçüktür ve son derece dikkatli çalışır. Bu nedenle, kim bir montaj
bandında Malezyalı bir kadın kadar iyi çalışabilir? Günde yaklaşık 1,50 dolar
yevmiye ile kadın işçi bulunur...” 7
El Salvador’lu bir özel girişim
topluluğu, ABD örme endüstrisinin dergisi Robbin’e verdiği ilanda, dikiş makinasının başında görüntülenen genç ve
çekici Rosa Martinez, şöyle övülüyordu; “onu saatte 70 sent
karşılığında tutabilirsiniz. O ve iş arkadaşları çalışkanlıkları,
güvenilirlikleri ve çabucak öğrenme yetenekleriyle tanınırlar...” 8
Bu reklamı veren şirket, bütçesinin yüzde 94’ünü Amerikan
Uluslararası Kalkınma Ajansı’ndan
alıyordu.
Çağdaş Köle Pazarları
Nike
yılda 2 milyar dolarlık (1990) spor ayakkabısı satan bir şirkettir. Şirketin
ABD’deki görkemli yönetim binasından başka herhangi bir üretim birimi yoktur.
Fabrikaları ucuz işgücünün yoğun olduğu ülkelerdedir. Başkan yardımcısı Neal
Lauridsen söyle demektedir; “Biz üretimi bilmeyiz. Bizler tasarımcı ve
pazarlamacıyız...” 9
Şirket, ücretlerin göreceli olarak
yükselmeye başladığı Güney Kore ve Tayvan’daki fabrikalarını kapatarak bunları,
işgücünün daha ucuz ve bol olduğu Endonezya ve Taylan gibi ülkelere taşıdı.
Nike’in ABD’ndeki yönetim, satış
ve pazarlama gibi hizmet birimlerinde 8000 kişi çalışırken; üretim, sayıları 75
000’ni bulan Asyalı fasoncular tarafından yapılmaktadır. 10
Endonezya’daki bir Nike ayakkabı 5,60 dolara mal olur. Bu ayakkabıların
dünya pazarlarındaki satış fiyatı ise 73 ile 135 dolar arasındadır. 11
Ayakkabıları diken Endonezyalı
kızlar genelde saat başına 15 sent alırlar. Fazla mesai zorunludur ve sabahın
7,30’unda başlayan on bir saatlik bir işgününden sonra kızlar, gece 21:15 de
şirket yatakhanesine gidip kendilerini yatağa atarlar. Şanslı olanlar iki dolar
kadar kazanmıştır. 12
1990 yılında ABD’nde spor ayakkabıların toptan piyasası
7,6 milyar dolardı. Bu ayakkabıların ancak yüzde 20’si spor amaçlı olarak
kullanılmakta, yüzde 80’i sokakta giyilmektedir. 13 Spor ayakkabı
markalarının olağanüstü ilgi görmesi büyük ölçüde, ürünleri tanıtan Michael
Jordan ve başka dünyaca ünlü sporcunun havasındandır. Nike, Michael
Jordan’a reklam için, yalnızca 1992 yılında 20 milyon dolar ödemiştir. Bu
rakam, Endonezya’da bu ayakkabıları üreten fabrikaların tüm işçilerine ödediği
bir yıllık ücret toplamından daha çoktur. 14
İlkel Bilinç
Kimi uyanık işçiler sömürüldükleri
kanısındadır. Sendika ya da bir başka örgüte sahip olmadıkları için bu kanıya
kendi deneyimleriyle ve el yordamıyla varmıştır. Sayıları çok azdır. Çoğunluğu
oluşturan işçiler için, sömürü kavramını anlamak bile henüz pek kolay değildir.
Çünkü ellerinde başka bir seçenek yoktur. Endonezya’daki bir fabrikada çok az
bir ücretle, çok uzun bir mesai yapan Riyanti adlı bir işçi Boston
Globe bildirmenine (muhabirine) şunları söylüyordu: “Burada çalışmaktan
memnunun. Para kazanıyorum ve arkadaşlarım var. Yemekleri de şirket veriyor”. 15
Şirket yetkilileri, işçi
sorunlarıyla pek ilgilenmiyor görünürler. Ancak, düşünce ve davranışları,
19.yüzyıl sömürgecilik anlayışıyla hemen aynıdır. Nike’ın denizaşırı fabrikalardaki çalışma
koşullarıyla ilgili kendisine soru sorulan Genel Müdür John Woodward
şunları söylüyor: “Bunları incelemek bize düşmez. Fabrikalardaki işçi
sorunlarının farkındayım ama gerçek sorunun ne olduğunu bilmiyorum. Bilmem
gerektiğini de sanmıyorum... Evet ücretler biraz düşük. Ancak biz buraya
gelerek, başka türlü iş bulamayacak olan binlerce işsize iş verdik...” 16
Guatemala’da, ABD şirketlerine fason mal üreten bir
fabrikada çalışma koşulları şöyleydi; “kadınların tuvalete gidebilmek için
ustabaşından izin almaları gerekmektedir. Ve bu da cinsel tavizler vermeyi
gerektirebilir. Çoğu kadın dayak yemiş ve cinsel istismara uğramıştır. Ustabaşı
hamileleri ayıklamak için düzenli olarak her on beş günde bir karınlarını hedef
alarak kadın işçileri dövmektedir. Bazı fabrikalar insanların kaçmalarını
önlemek için, sabahın iki ya da üçüne dek kapılarını sürgülemektedirler...” 17
Her Yer Aynı
İnsanlar Yeni Dünya Düzeni
uygulamalarıyla; yerel alışkanlıklarını, tarihsel birikimlerini ve yaşamlarına
yön verme olanaklarını yitirmiş durumdadır. Yoksullukları giderek artmaktadır.
Yetersiz ücret ve ilkel çalışma koşullarıyla da olsa, iş bulabilen insanlar
kendilerini şanslı saymaktadır. 18 ve 19.yüzyılın köle pazarlarıyla; 15 sent
saat ücretiyle örgütsüz işçilerin çalıştırıldığı toplama kamplarına
dönüştürülmüş fabrikalar arasında büyük benzerlik vardır.
Eskiden panayır meydanlarında, gücü, gençliği bağırılarak
tanıtılan köleler bugün; “ellerinin küçüklüğü”, “söz dinlerliği” ve
“örgütsüzlüğü” bilgisayar kayıtlarına geçirilerek medya olanaklarıyla
tanıtılıyor. 18.yüzyılın köleleri 21.yüzyıla girerken, “ücretli köleler” üstelik “çok
düşük ücretli köleler” durumuna gelmiştir.
DİPNOTLAR
1 “Küresel Düşler”
R.J.Barnet-J. Cavanagh, Sabah Kitapları, sf.234
2 a.g.e. sf.234
3 “A Contact for Under
Development:Subcontracting for Multinationals in the Philippine Semiconductor
and Garment Industries” Cornelia H.Aldana, IBON Databank, Philippines 1989,
sf.98-101, ak. R. J.Barnet-J.Cavangh Sabah Kitapları, sf.263
4 “Inrenational
Subcontracting Arrangements in Electronics Between Developed Market-Economy
Countries and Devloping Countries,” UNCTAD Secretariat TD/B/C 2/144/Sup.1
1975, ak. Nuri Yıldırım “Uluslararası Şirketler” Cem Yayınları, sf.124
5 “United Nations
Development Program” Human Development Report 1992 (New York:United
Nations, 1992) sf.6, ak. R.J.Barnet-J.Cavanagh “Küresel Düşler” Sabah
Kitapları, sf.235
6 “America’s Immigration
‘Problem’ “Saskia Sassen World Policy, Fall 1989, sf.814, ak. a.g.e. sf.237
7 “Birt of the Secon
Generation” Ho Kwon Ping, For Eastern Economic Review 18.05.1979 sf.76, ak.
a.g.e. sf.257
8 “Paying to Lose Our
Jops” Charles Kernagham sf.11, ak. a.g.e. sf.257
9 “Spring in Their Step”
Mark Clifford 05.11.1992 sf.56, ak. a.g.e. sf.258
10 “Spring in Their Step”
Mark Clifford, Far Eastern Economic Review 05.11.1992 sf.56 ak. a.g.e.
sf.258
11 “Nike Halkla İlişkiler’den
Dusty Kidd ile Söyleşi” 09 07 1993 ak. a.g.e. sf.258
12 “Küresel Düşler”
R.J.Barnet-J.Cavanagh Sabah Kitapları, sf.258
13 a.g.e. sf.259
14 a.g.e. sf.259
15 Boston Globe 30.12.1991 ak. R.J.Barnet-J.Cavanagh
“Küresel Düşler” Sabah Yayınları, sf.259
16 “Running a Business”
Schwarz sf.16, ak. a.g.e. sf.259
17 “National Labor Committee
in Support of Democracy and Human Righs in El Salvador” Wolker Rights and
the New Word Order. (New York:National Labor Committee 1991) ak. a.g.e. sf.263
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder