Osmanlı’nın son
dönemde, kredi piyasasına tümüyle yabancı mali aracılar egemendi. Bankalar,
büyük oranda, azınlıklarla yabancı uyruklulara hizmet veriyordu. Türk halkının
savaşlar nedeniyle, tasarruf gücü hemen hemen sıfıra düşmüştü. 1923 yılında
bankacılık alanında yetişmiş Türk eleman yoktu. Çünkü Türk bankası yoktu.
Yabancılara ait bankalarda çalışanlar azınlıklardı. 1920’de bankalardaki tüm
tasarruf mevduatı, yalnızca bir milyon liraydı. Avrupalılar, Türklerin banka
kurmak bir yana, var olan işleyişi bile yürütemeyeceğini düşünüyordu. “Türklerden bankacı olmaz, bunu beceremezler”, “personeli nereden
bulacaklar” sözleri, o günlerde sıkça dile getirilen yargılardı.
Devlet Maliyesi, Para Politikaları,
Bankacılık
Kurtuluş
Savaşı başladığında, yeni devletin bütçesi sıfır noktasındaydı. Nakit Sovyet
yardımı ve İstanbul’dan Ankara’ya çevrilebilen vergiler, ilk gelirleri
oluşturdu. Denk bütçe hazırlamak, Cumhuriyet Devletinin ilk bütçesinden başlıyarak
temel amaç oldu ve büyük oranda gerçekleştirildi. Gereksinimlerin baskısına
karşın, karşılıksız para basımına gidilmedi. Hazinenin tümden boş olduğu günler
geçirildi. Mali bağımsızlığa, siyasi bağımsızlığın temeli olarak büyük önem
veriliyor, Mustafa Kemal “tam
bağımsızlık, ancak mali bağımsızlıkla gerçekleştirilebilir”1
diyordu.
Osmanlı
İmparatorluğu’nun 1918’de 160,4 milyon altın Osmanlı Lirası dış borcu vardı.
1925 yılında, bu borcun “Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde kalan yerlerde
harcandığı” kabul edilen 107,5 milyonunun ödenmesi için, Düyun-u
Umumiye’yle bir sözleşme yapıldı. 1928’de 1367 sayılı yasayla onaylanan
anlaşmaya göre, 1929’da başlayacak ödemeler 1952’de bitecek ve borç tutarından
yüzde 37 indirim yapılacaktı.2
1929
Dünya Ekonomik Bunalımı nedeniyle, yalnızca ilk taksidi ödenebilen borçlar,
yeni koşullarla 1932’de yeniden yapılandırıldı. Yeni anlaşmaya göre, borçların
önemli bir bölümü, dışsatım mallarıyla ödenecek3 ve nakit ödeme 8,6
milyon liraya düşürülecekti.4
Ankara Hükümeti, yetmezlik içindeki bütçesine
karşın, borcunu düzenli olarak ödedi. 1953 yılında son borç taksidini ödeyerek,
Osmanlı’dan miras kalan borçlarının tümünü temizledi.
İlk Bütçe
Cumhuriyetin
ilk bütçesi 1 Mart 1924’te yürürlüğe girdi. 1924 Bütçesi 118 254 222 liraydı.
Bu bütçeden, adalete 4.5, içişlerine 15, sağlık hizmetlerine 2.2, eğitime 6.1,
bayındırlığa 14, savunmaya 33 milyon lira ayrılmıştı.5
Bütçe, 1938 yılında, enflasyonsuz bir onbeş
yıl sonrasında, 304 milyona çıkarıldı. Bu onbeş yıllık dönemde, Milli Eğitim,
Sağlık, Bayındırlık ve Adalet Bakanlıkları’na ayrılan ödenekler önemli oranda
arttırıldı.6 1923-1938 arasında 11 yıl, gelir ve giderin eşit olduğu
denk bütçe; 3 yıl ise gelirin giderden çok olduğu bütçe fazlası
gerçekleştirildi.7
İş Bankasının Özgünlüğü
26 Ağustos 1924’de, bir milyon lira sermaye ile İş Bankası kuruldu. Banka,
Mustafa Kemal’in, özel çaba ve desteğiyle kurulmuş ve adını da o
vermişti. Bankacılıkta benzeri olmayan ve ilerde örnek alınacak, kendine özgü
bir girişimdi. Ödenmiş sermayesinin dörtte biri olan 250 bin lira, Hint
Müslümanlarının Kurtuluş Savaşı’na gönderdiği yardımdan karşılanmış, kalan
miktar, “parası olan eş-dost, biraz da hatıra dayanan zorlamalarla”8
sağlanmıştı.
Atatürk, İş
Bankası’nın kuruluş amacını, “vatanı kurtaracak ve yükseltecek önlemlerin
başında yer alan ve oluşumu, halkın değer ve güvenine dayanan, tam anlamıyla
çağdaş ve milli bir banka yaratmak” olarak açıklıyordu.9
İş Bankası, kısa sürede gelişti ve yabancı mali aracılara üstünlük sağladı. 1929 yılında, mevduatı 44 milyon liraya çıktı, 1932'ye dek 44 şube açtı. Sermayesi, 1926'da 2 milyona, 1927'de Osmanlı İtibar-ı Milli Bankası'yla birleşince, 4 milyon liraya çıktı. 1926'da 14,2, 1929'da 43,8 milyon lira oldu.
Merkez Bankası Kuruluyor
11 Haziran 1930’da Türkiye
Cumhuriyeti Merkez Bankası zor koşullar altında kuruldu. Sermaye yoktu,
bankacılık eğitimi almış kadro bulunmuyordu. Birikimi olan az sayıdaki insan,
Türk bankacılığına güvenmediği için, paralarını yabancı banka olan Osmanlı
Bankası’na yaptırıyordu.
Almanya’dan getirtilen Karl
Müller, “Merkez Bankası size gerekli ama kurmayın çünkü kurup
işletemezsiniz” diye rapor vermişti.10 Ancak, Cumhuriyet
Hükümeti, Merkez Bankası kurmaya kararlıydı. Kuruluş çalışmalarına katılan Celal
Bayar, “vatan için Devlet ne ise, Devlet için de Merkez Bankası odur”
diyordu.11
Mustafa Kemal Merkez Bankası’nın kuruluş ve
gelişimine büyük önem verdi ve ilgilendi. Bankayı, “ülkenin mali ve iktisadi
gücünü temsil eden, büyük milli kuruluş” olarak niteliyor; “Uluslararası iktisat güçlerine karşı,
durumun gereklerine göre; korunma, denge ve gelişme önlemleri alıyoruz. Bu
çetin sınavda, çabalarımıza başarıyla karşılık veren milli paranın gücünü ve
milletin varlığını, uluslararası bunalıma karşı korumak başlıca amacımızdır”
diyordu.12
Ulusal Bankalar Kuruluyor
Anadolu’nun
hemen her ilinde, tümüyle milli sermayeye dayanan onlarca banka kuruldu ve
başarıyla işletildi. Adapazarı Emniyet Bankası, Afyonkarahisar Terakki
Servet Bankası, Akhisar Tütüncüler Bankası, Bor Esnaf Bankası, Denizli İktisat
Bankası, Diyarbakır Bankası, Elazığ İktisat Bankası, Ermenek Ahali Bankası,
Eskişehir Bankası, Karadeniz Bankası, İzmir Esnaf Bankası, İstanbul Bankası,
İtibarı Milli Bankası, Karaman Çiftçi Bankası, Konya Türk Ticaret Bankası,
Kastamonu Bankası, Kayseri Milli Bankası, Kırşehir Ticaret Bankası, Kocaeli
Halk Bankası, Lüleburgaz Birlik Ticaret Bankası, Manisa Bağcılar Bankası,
Mersin Ticaret Bankası, Milli Aydın Bankası, Nevşehir Bankası, Niğde Çiftçi
Bankası, Şarki Karaağaç Bankası, Trabzon Bankası, Ürgüp Zürra ve Ticaret Bankası,
Üsküdar Bankası, 1923-1938 arasında kurulan bankalardan bazılarıydı.13
Milli
bankaların kurulup gelişmesi, yabancı bankaların mali piyasalardaki tekelini
ortadan kaldırdı, onların kredi ve mevduat niceliğini hızla düşürdü. Milli
bankalarda, şaşırtıcı bir akçalı sermaye birikimi oluştu. Cumhuriyet yönetimi
karşılıksız para basmadığı için, 1924-1929 arasındaki 5 yılda, dolaşımdaki para
yalnızca 12 milyon lira artarken, bankalardaki mevduat, 135 milyonluk bir
artışla, 76 milyondan 211 milyon liraya çıktı.14
Yabancı bankaların Türkiye’deki toplam
mevduat içindeki payı, 1924 yılında yüzde 78’ken, 1938’de yüzde 22’ye, toplam
kredi içindeki payı yüzde 53’ten yüzde 15’e düştü. Aynı dönem içinde, kamu ve
özel Türk bankalarının mevduat oranı, yüzde 22’den yüzde 78’e, kredi oranı
yüzde 47’den yüzde 85’e yükseldi.15
Ekonomik Denge (İstikrar) ve Sürekli Büyüme
Ulusçu
girişimler, sonuçlarını kısa sürede gösterdi. 1922-1925 arasında fiyat artış
oranı yani enflasyon, yılda yüzde 3.12, 1925-1927 arasında ise yüzde 1 oldu.
Bazı fiyatlarda ucuzlama görüldü. Türk parası yabancı paralar karşısında değer
yitirmedi, tersine kimilerine karşı değer kazandı.
1924
yılında 9,5 kuruş olan Fransız Frangı, 1929 yılında 7,7 kuruşa, 187 kuruş olan
bir ABD Doları 127 kuruşa düştü. Aynı dönemde, bir İsviçre Frangı 34 kuruştan
37 kuruşa, bir Alman Markı 44 kuruştan 46 kuruşa çıktı.16 İngiliz
Sterlini 1925’de 895 kuruşken, 1938’de 616 kuruşa düştü.17
Bunlar
dünyanın en güçlü paralarıydı. Dış ticaret açığı, 1930’da dışsatım fazlasına
dönüştü. Cumhuriyetin ilk yıllarında hiç olmayan altın stoku, 1931’de 6 127
ton, 1933’te 17 695 ton, 1937’de ise 26 107 tona ulaştı. Yine ilk yıllarda hiç
olmayan döviz stoku ise, 1938 yılında 28,3 milyon dolara çıktı.18
Enflasyonsuz bir süreçte, para hacmi hemen
hemen sabit tutulmasına karşın, ekonomide gelişme sağlandı. 1923-1938
arasındaki 15 yılda, ortalama yüzde 8,4 büyüme gerçekleştirildi.19
Türkiye’de uygulanan ekonomik önlemler, 1929 bunalımından etkilenen başta
Almanya olmak üzere, birçok ülke tarafından da uygulanmaya başlandı. Almanya,
Türkiye’nin izinden giderek kambiyo denetimi rejimine geçti ve enflasyonu
önledi. Paralarının serbest döviz niteliğini koruyan diğer ekonomiler,
paralarının değer yitirmesini önleyemediler.
Yurt Sevgisi, Devrimci Tavır
Bunca
iş, kuşkusuz kolay başarılmamıştı. Planlanan hedeflere ulaşmak için; sınırsız
yurt sevgisi, inanç ve özveriden başka, bilinçli ve kararlı bir devrimci tavır
sergilenmişti. Mustafa Kemal, 18 Mart 1923 tarihinde Tarsus’ta şunları
söylemişti: “Ulusal ticaretimizi yükseltmeye mecburuz. Bu basit, fakat
hayati gerçeği bilerek, bilmeyenlere yolu ile anlatmalıyız. Anlamayanlara zorla
anlatarak, amacımıza doğru yürüyeceğiz”.20
1938 yılında Türkiye, akçalı sorunlarını da
tümden çözmüş değildi ama büyük bir atılım ve gelişme sağlanmıştı. Kendi gücüne
dayalı, sürekli bir gelişme süreci başlatılmış; Türk halkında, her türlü
zorluğa karşı çıkacak bir ulusal bilinç ve kararlılık yaratılmıştı. Tam
bağımsızlık ve kendi kaynaklarına dayanma esas alınmıştı. Her alanda olduğu
gibi, para politikaları ve bağımsız maliye konusunda da, aşılmış olan mesafeyi
ölçmek için, yalnız nereye varılmış olduğuna değil, aynı zamanda nereden
başlandığına bakmak gerekir.
DİPNOTLAR
1 “Devletçilik İlkesi ve
Türkiye Cumhuriyeti Birinci Sanayi Planı 1933” Prof.Dr.Afet İnan, TTK Yay., Ank.- 1972,
Sanayileşme Haritası, sf.33
2 “Yeni Osmanlı Borçlar
Tarihi” İ.H.Yeniay, İ.Ü.Yay., İst.;
ak.Yahya S.Tezel “Cumhuriyet Döneminin İktisat Tarihi” T.V.Yurt.Yay.,
3.Bas., 1994, sf.207
3 a.g.e. sf.210
4 a.g.e. sf.210
5 “Genel Muvazeneye Dahil Dairelerin 1924-1948 Yılları Bütçe Giderleri”; ak. Prof.Dr. Ferudun Ergin, Yaşar
Eği.Kül.Vak.Yay., No:1, 1977, sf.46
6 a.g.e. sf.47-48
7 “Atatürk’ün Ekonomi
Politikası” Prof. Mustafa A.Aysan,
Top.Dön. Yay.,6.Bas.İst.-2000, sf.51
8 a.g.e. sf.79
9 a.g.e. sf.79
10 “Atatürk’ün Ekonomi
Politikası” Prof.Mustafa AAysan,
Top.Dön.Yay., 6.Baskı, İst.-2000, sf.99
11 a.g.e. sf.103
12 a.g.e. sf.62-63
13 “Atatürk Zamanında Türk
Ekonomisi” Prof.Dr.Ferudun Ergin, Yaşar
Eği.Kül.Vak.Yay., No:1, 1977, sf.49-50
14 “Cumhuriyet Döneminin
İktisadi Tarihi” Yahya Tezel, 3.Baskı, Tarih
Vak.Yurt.Yay., İst.-1994, sf.124
15 a.g.e. sf.125-126
16 “Atatürk Zamanında Türk
Ekonomisi” Prof.Dr.Ferudun Ergin, Yaşar
Eği.Kül.Vak.Yay., No:1, 1977, sf.57
17 “Cumhuriyet Döneminin
İktisadi Tarihi” Yahya Tezel, 3.Baskı, Tarih
Vak.Yurt.Yay., İst.-1994, sf.171-172
18 “Atatürk Zamanında Türk
Ekonomisi” Prof.Dr.Ferudun Ergin, Yaşar
Eği.Kül.Vak.Yay., No:1, 1977, sf.53
19 “1923-1939 Yıllarının
İktisat Politikası Açısından Değerlendirilmesi” Korkut Boratav, İTİA Mezunları Derneği, İst.-1997, sf.39-52; ak. Prof. Mustafa
A.Aysan, “Atatürk’ün Ekonomi Politikası” Top.Dön. Yay., 6.Baskı, İst.-2000,
sf.179
20 “Atatürk’ün Söylev ve
Demeçleri” 2.Cilt, sf. 132; ak. Arı
İnan, TTK Bas. 1991, sf.225-226
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder