29 Eylül 2017 Cuma

AVRASYA TÜNELİ VE CEZALAR


Yol, köprü ve tünelleri, "yap işlet devret" ihaleleriyle yaptıranlar; yanlış ya da kaçak geçiş yapanlara, geçiş ücretinin 10 katı ceza kesiyorlar. Bu uygulamayı, yasaya ve sözleşmelere koymuşlar; ayrımsız uyguluyorlar. Kesilen cezanın 15 günde ödenmesi gerekiyor. Ödenmezse bildirim gönderiliyor ve ödenmediği sürece ceza sürekli artıyor. 10 kat cezanın 4 katını işletmeci şirket, 6 katını devlet alıyor. Şirket ve devlet; pusuya yatmış avcı gibi, ceza kesecek yurtdaş bekliyor. ‘İhtarnameler’ geç gidiyor, ceza yediğini bilmeyen insanlar, arabalarının değerinden daha yüksek cezalarla karşılaşıyor; mahkemelere koşuyor.

25 Eylül 2017 Pazartesi

DİL DEVRİMİ


(26 Eylül Dil Bayramı kutlu olsun)


“Kendi dili ile düşünmeyen, okuyup öğrenmeyen, kendi dilinde eğitim almayan bir ulus, bağımsız olamaz; hiçbir ulus, dilindeki yabancı kültürlerin etkisini önlemeden kendini bulamaz; dilde ödün verenler, ulusal savunma silahlarından birini elinden bırakmış, güçsüz düşmüş, birliğini yitirmiş demektir”.(×)

21 Eylül 2017 Perşembe

UTANÇ BELGELERİ



Türkiye, 180 yıl öncesinin olumsuzluklarını yeniden yaşıyor ve Osmanlının gittiği yere doğru gidiyor. Böyle bir şey nasıl olabilir? Bir ülke 2 asır öncesini yeniden nasıl yaşar? Bunun dünyada bir başka örneği var mıdır?

17 Eylül 2017 Pazar

OKULLAR AÇILIRKEN; TEVHİD-İ TEDRİSAD KANUNU


18 Ekim Pazartesi günü yani yarın okullar açılıyor. Bu yazı, eğitime yön veren devlet iradesinin, bugününü ve 93 yıl önce önceki durumunu ortaya koymak için yazılmıştır.

3 Mart 1924’te çıkarılan 430 sayılı yasayla, eğitimde Öğretim Birliği (tevhid-i tedrisat) ilkesi kabul edildi. Aynı gün çıkarılan 431 sayılı yasayla Hilafet, 429 sayılı yasayla da Şer’iye ve Evkaf Nezareti ortadan kaldırıldı. Hilafeti ve Şeriye Nezareti’ni de kapsayan üçlü uygulama nedensiz değildi. Eğitim, o güne değin din ağırlıklı olduğu için, Hilafet Makamı’nın ilgi alanına giriyordu. Medreseler Şerîye ve Evkaf Nezareti’ne bağlıydı. Bu kurumlar varlığını sürdürdükçe, eğitimde birliği sağlamak olanaklı değildi. Bu durum, yasa önerisinde şöyle dile getirilmişti: “Bir devletin genel eğitim siyasetinde, ulusun duygu ve düşünce bakımından birliğini sağlamak gereklidir. Bu, gereklilik öğretim birliği ile sağlanabilir. İki başlı bir eğitim düzeninde, iki tip insan yetişir. Öneri kabul edildiğinde, Türkiye Cumhuriyeti içindeki tüm eğitim kurumlarının tek kurumu Maarif Vekaleti olacak ve burada ulusal birliği sağlayan gençler yetiştirilecektir”.(×)

16 Eylül 2017 Cumartesi

BARZANİ’NİN REFERANDUMU; ERTELENSE NE OLUR ERTELENMEZSE NE OLUR


Dışişleri Bakanı, Ferudun Sinirlioğlu, 2015’te Erbil’e gitti ve Barzani’yle basına kapalı görüşmeler yaptı. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı olarak orada söylediği sözler, Türkiye’nin Barzani’ye bakışını ortaya koyuyordu. Sinirlioğlu, Türkiye’nin, Kuzey Irak Kürt Bölgesini; ‘kalkınmanın, ilerlemenin ve istikrarın faktörü’ olarak gördüğünü söylemişti. (×)

12 Eylül 2017 Salı

SAKARYA’DA KAZANILAN


13 Eylül, Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktasını oluşturan Sakarya Zaferi’nin yıldönümüdür. Yoksul bir ulusun, sıradışı yoksunluklar içinde kazandığı bu savaşın, günümüzde ders çıkarılacak birçok yönü vardır. Savaşan askerler üniformasızdır ve paçavraya dönen giysiler içindedir. Yüzde yirmi beşinin ayakları çıplaktır. Silah donanımı eksiktir. Açlığını gidermek için doğadan ot toplayıp yemektedir. “Askeri otlatmaya çıkardım” sözcüğü, subayların günlük emirleri içine girmiştir. Ön safta çarpışan subayların yüzde sekseni, erlerin yüzde altmışı şehit olmuştur.

12 EYLÜL NEDİR, NE YAPMIŞTIR


1980 yılı Türkiye için, ekonomi ve siyaset başta olmak üzere, toplumsal yaşamın her alanında büyük bir çöküşün yaşandığı bir kırılma yılıdır. 1980’den söz edilince herkesin aklına doğal ve haklı olarak, silahlı bir hareket yani darbe gelir. Bu, olayın gerçek boyutunu ortaya koymayan eksik bir yaklaşımdır. 1980 olayları, bir bütün olarak ve biraz dikkatlice ele alınacak olursa, yaklaşımın yetersizliği kolayca görülecektir. 12 Eylül sabahı uygulamaya sokulan eylem, sanıldığı ya da uygulayıcılarının söylediği gibi; terör olaylarının’ zorunlu kıldığı bir sonuç değildir. Ülkeyi küresel isteklere sınırsızca açarak, ulus devlet varlığını ortadan kaldırmaya yönelen dış kaynaklı bir tasarımdır.

7 Eylül 2017 Perşembe

“ŞEHİR HASTANELERİ” NEDİR, HALKI NASIL ETKİLEYECEK?


Devletin Türkiye’nin bütün kentlerinde hastahaneleri varken, bunları kapatacak ve özel şirketlere yüksek bedellerle lüks hastaneler yaptıracak. Bunu yapan şirketlere; ücretsiz arazi, kazanç garantisi ve çalışanlarıyla birlikte elindeki hastaneleri verecek. Bunlara ek olarak, devlet yapılan hastanenin kiracısıymış gibi şirkete para ödeyecek. Sağlık Bakanlığı, hastanede yüzde 70 doluluğu garanti edecek. Muayene için başvuran yurttaştan yüksek bir bedel alınmayacak ama röntgen, MR gibi tüm görüntüleme cihazları, kan tahlilleri, ameliyat parası, yatak ve yemek gibi diğer hizmetler için bedeli yurttaş ödeyecek. Şehir hastanelerine başvuran yurttaş, şirketin belirlediği, ‘beş yıldızlı otel’ ve özel hastane faturalarıyla karşılaşacak. Devlet, şimdiden 18 Şehir Hastanesi için 30 milyar dolar kira ödemeyi kabul etmiş durumda.

3 Eylül 2017 Pazar

SİVAS KONGRESİ, MANDACILAR VE TIBBİYELİ HİKMET


2 Eylül 1919’da Sivas’a geldi. Erzurum Kongresi’nin verdiği meşru yetkiye dayanarak, her ilden delegelerini seçmesini ve gizlice Sivas’a göndermesini istedi. Gizliliğe önem veriyordu. İstanbul Hükümeti, Sivas Kongresi’ne gidecek delegelerin ‘tutuklanarak geri gönderilmesi’ ni istemişti. Türkiye’nin değişik yörelerinden seçilen delegeler, çoğu yaya olmak üzere; at arabası, at, katır ya da kağnılarla Sivas’a geliyordu. Tanınmama amacıyla değişik kılıklara bürünerek; tenha yolları, dağ patikalarını ya da ıssız geçitleri izliyorlar, görülmemek için gündüz uyuyup gece yol alıyorlardı. İstanbul Hükümeti, sözünü dinletebildiği jandarma birliklerine, Mustafa Kemal’i ve Sivas delegelerinin tutuklanıp geri gönderilmesi için emir vermişti.

1 Eylül 2017 Cuma

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI (1939-1945)


1 Eylül 1939’da Almanya Polonya’ya saldırdı, 2 gün sonra 3 Eylül’de İngiltere’yle Fransa Almanya’ya savaş ilan etti ve İkinci Dünya Savaşı başladı. Büyük şirket yöneticileri, hükümet yetkilileri ve bunların hizmetindeki politikacılar dışında; çok az insan savaş istiyordu. İlk savaşın bitiminden henüz 21 yıl geçmiş, bu savaşta çarpışan insanların çoğu, henüz emekli bile olmamıştı. ‘Noel’de biter’ denilen birinci savaş tam dört yıl sürmüş ve 30 milyon insanın ölümüne yol aşmıştı. Avrupa nüfusunun yüzde 70’i savaşın acılarını yaşamıştı. İngiltere ve Fransa, Almanya’ya savaş ilan ettiğinde, bir öncekinde olduğu gibi, Londra sokaklarında, utku umutlarını taşıyan törenler yoktu. Bu kez Paris’in bulvar kahvelerinde çıt çıkmıyordu.