31 Ekim 2019 Perşembe

SALTANATIN KALDIRILMASI VE VAHDETTİN



Büyük Millet Meclisi, 623 yıllık Osmanlı Saltanatına, 1 Kasım 1922’de son verdi ve Vahdettin sıradan bir yurttaş haline geldi. Ulus vicdanını rahatsız eden ağır suçlar işlemişti. Anadolu’da ordu yoksulluk içinde savaşırken; kadınlar, yaşlılar, çocuklar ölüm dahil her türlü eziyeti göze alıp ateş hatlarına silah götürürken; İstanbul’da, ‘en sıradan hamal bile özgürlüğün temeline bir taş koymak için yaşamını tehlikeye atmaktan çekinmezken’; o tüm ulusun kutsal saydığı bu savaşa katılmamış, tam tersi her türlü karanlık oyun içinde düşmanla işbirliği yapmıştı. Tüm ulus, bağımsızlığı için ‘kendini feda ederken’, o ülkeyi işgal edenlerle anlaşmıştı. Kendi ulusunun başarısını değil, onu yok etmeye gelenlerin başarısını diliyordu. Düzenlediği iç isyanlarla kardeş kanı akıtmış, Kurtuluş Savaşı önderlerini idama mahkum etmişti.

28 Ekim 2019 Pazartesi

CUMHURİYET



Türk Devrimi’nin cumhuriyet anlayışı, kimi ülkelerde olduğu gibi, kişi, zümre ya da soy egemenliğini örtmek için kullanılan, adıyla uyumsuz biçimsel bir yönetim anlayışı değildir. Batı’da ya da Doğu’da görülen hiçbir cumhuriyet biçimine benzemiyordu. TBMM, yönetim anlayışını Fransız cumhuriyetçiliğinden ya da İngiliz parlamentarizminden değil; Göktürk toy’larındaki katılımcılıktan, Anadolu Ahi paylaşımcılığı geleneğinden ve İslamiyetin danışma (meşveret) ilkesinden alıyordu.

26 Ekim 2019 Cumartesi

ORTADOĞU’DA KÜRT ÖRGÜTLERİ VE ABD



Mesud Barzani, 27 Şubat’ta 2017’de Türkiye’ye geldi ve devlet temsilcisi gibi karşılandı. Göndere Kürdistan bayrağı çekildi. Türkiye’de ilk kez Kürdistan bayrağıyla karşılandığını söyleyen Barzani, karşılama biçiminden duygulandığını belirtti ve Kürtlerin tümünü kast ederek; Kürdistan Bayrağı asıldığında her Kürt hangi duyguyu yaşadıysa bende aynı duyguyu yaşadım” dedi. Bu söze hükümetten herhangi bir tepki gelmedi... Oysa, ABD Ortadoğu’daki çatışmalarda kullanmak üzere Kürtleri gruplar halinde ve ayrı ayrı örgütlüyordu. Barzani’in KDP’si bu tür yapıların tepe örgütüydü ve ondan başka KDP, PKK, KYB, PYDİ, YPG, GORRAN gibi Kürt örgütleri örgütlenmişti. ABD ve AB, çıkarı için Kürtleri ve Kürtçülüğü, Batı’da popüler kılmıştı. Basında ve siyasi çevrelerde, ‘21.Yüzyıl, Kürt yüzyılı olacak’ sözü sıkça dile getiriliyordu. Kürt örgütleri, ABD’nin İsrail’den sonra Ortadoğu’daki ‘müttefiki’ haline gelmişti.

23 Ekim 2019 Çarşamba

RUS DEVRİMİ (1917-1922)



Rus Devrimi, 13 Şubat 1917 günü, Petrograd’ta, açlık çeken ve eksi yirmibeş derecede ekmek kuyruklarında bekleşen kadınların fırınlara saldırmasıyla başladı. Devrim, Miladi Takvim’le 7 Kasım, Julyen Takvimi’yle 25 Ekim 1917’de, yeni bir aşamaya geldi. Bolşevikler yönetime elkoydu ve Sosyalizmin kurulacağı açıklandı. Günün özgün koşullarının ve iyi örgütlenmiş bir parti yetkesinin yarattığı yeni devletin, sosyalizmi ne düzeyde temsil ettiği hala tartışılıyor. Ancak, gözardı edilemez bir gerçekliktir ki, Sovyet Devleti 20.yüzyıla damgasını vurmuş ve Sosyalizmi ‘kitap sayfalarından’ çıkararak, yaşamın içine taşımıştır.

22 Ekim 2019 Salı

1920-1929 AMERİKA VE KAPİTALİZMİN BÜYÜK BUNALIMI



“Kara Perşembe” adı verilen 24 Ekim 1929 günü New York Borsasında kurlar çöktü ve yalnızca ABD’nin değil kapitalizmin en büyük ekonomik bunalımı ortaya çıktı. Oysa, 1929 yazı, Amerikan ekonomi tarihindeki en coşkun mevsimdi. O yaz hisse senetlerinin değeri dört yıl öncesine oranla yüzde 400 artmıştı. New York Borsasında her gün 5 milyon değişim işlemi yapılıyordu. Ancak, hisse senedi artışları gerçek ekonomik ve ticari gelişmelere değil vurguncu (spekülatif) değerlere dayanıyordu. Borsaya giren para hisse artışlarını karşılayacak durumda değildi. Üretime dayanmayan gelir artışı kendini yıkma eğilimini birlikte getirmişti.

19 Ekim 2019 Cumartesi

ABD’YLE ÇATIŞILIYOR MU?



BU YAZI 17 EKİM 2017 TARİHİNDE YAZILDI

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, belirli bir süreden beri, Batı’yla özellikle de ABD’yle çelişkileri olduğunu gösteren açıklamalar yapıyor; ABD ile çatıştığı izlenimi veriyor. Açıklamaları değerlendiren bir kısım yorumcu; Erdoğan’ın Washington’un verdiği desteği yitirdiğini’, ‘üzerinin çizildiğini’ ya da ‘Batı gözünde miyadının dolduğunu’ söylüyor. Bir başka kesim; ‘AKP’nin dış politikada ister istemez Atatürkçü politikaya döndüğünden’, ‘vatan savunmasından’ hatta ‘anti-emperyalist tutumdan’ söz ediyor. Yandaş kesim ise; ‘Yedi düvelle mücadele edildiğini’, ‘dik ve sağlam bir ulusal duruş gösterildiğini’, ‘Batı’ya diz çöktürüldüğünü’ söylüyor. Televizyon konuşucuları bunları anlatıyor, gazeteler bunları yazıyor.

16 Ekim 2019 Çarşamba

NUTUK



Atatürk, 15 Ekim 1927 Cumartesi günü okumaya başladığı Nutuk’u, günde altı saat okuyarak altı günde bitirdi. Yazmaya başlamadan önce; dokuz ay boyunca bilgilerini yeniledi, belge topladı ve mücadele arkadaşlarıyla sıkça bir araya geldi. Düşüncelerini yazıya dökerken, yakın çevresinin görüş ve değerlendirmelerini aldı. Anımsıyamadığı ayrıntılar için, olayları birlikte yaşadığı insanları bulduruyor, onların görüş ve değerlendirmelerini alıyordu. Değinmek istediği bir olayı birkaç kanaldan doğrulamadan kullanmıyordu. Gerçeği yansıtamama ya da yanlış kanı uyandırma kaygısı, çalışmasının her aşamasına egemendi. Doğruluğunu gördüğü uyarıları kesinlikle değerlendiriyor, uyarılara hak verdiğinde, günler süren çalışmasını yeniden ele almaktan çekinmiyordu. İçeriğe olduğu kadar yazılıma da önem veriyordu. Yazdığı notları derleyip son biçimini verirken, beş yüz sayfalık yapıtı kendi elleriyle yazdı; yüzlerce belgeyi, bizzat kendisi toplayıp değerlendirdi. Tümceler ve sözcükler üzerinde titizlikle duruyor, dil bilgisi kurallarına aşırı özen gösteriyor; uygun sözcük kullanımına önem veriyordu.

12 Ekim 2019 Cumartesi

ANKARA’NIN BAŞKENT OLUŞU



Birçok insan, Osmanlı Devleti’nin 470 yıllık payıtahtı İstanbul’un, yeni devletin de başkenti olmasını istiyordu. Oysa, Ankara’nın başkent yapılması, basit bir kent seçimi değil, tarihsel boyutu olan önemli bir siyasi yönelişti; dünya görüşüyle ilgili bir anlayıştı. Gücünü korumak için, Anadolu’yu yüzyıllar boyu sömüren ve bu işi yabancılarla birlikte yapmaktan çekinmeyen çürümüş İstanbul’la hesaplaşmak, ‘araya mesafe koymak’ gerekiyordu. Yeni devlet, çıkarcılığa dayalı Batı uyduculuğunun üstesinden gelmek ve tam bağımsızlığa dayanan özgürlükçü anlayışı egemen kılmak için, Anadolu’dan ve ortasındaki Ankara’dan yönetilmeliydi. Güçlü ve özgür bir geleceği yaratmak, Anadolu’ya Anadolu halkının egemen olmasıyla olanaklıydı.

10 Ekim 2019 Perşembe

ATTİLA İLHAN’I ANARKEN



Su katılmamış bir yurtsever ve kararlı bir anti-emperyalist olan Attila İlhan’ı 11 Ekim 2005’te sonsuzluğa uğurladık. Düşünceleri, şiirleri ve romanlarıyla evrenselliğe ulaşan yüksek nitelikli bu sanat adamı; Türk kültürüne kalın ve kalıcı bir iz bırakarak aramızdan ayrıldı. Attila İlhan, devrimci kişiliğinden ve ilkelerinden ödün vermeyerek kalemiyle savaştı ve yalnızca yaşadığı dönemde değil, etkisini gelecekte de sürdürecek büyük bir yapıtlar bütünü bıraktı. Attila İlhan’nın bedeni öldü ancak kuşkusuz ki o yapıtlarıyla sonsuza dek yaşayacaktır.

5 Ekim 2019 Cumartesi

6 EKİM 1923’DEN 6 EKİM 2019’A İSTANBUL



İstanbul , 3,5 yıllık Kurtuluş Savaşı’ndan sonra 6 Ekim 1923 günü Şükrü Naili Paşa komutasındaki 3.Kolordu’nun kente girmesiyle işgalden kurtarıldı. Birkaç yıl öncesinde düşlere bile giremeyen ve Anadolu’daki halk savaşıyla sağlanan bu başarı, Türk ulusu için kuşkusuz büyük bir olaydı. Ancak, bu olayın İstanbul için, kurtuluşun ötesinde tarihsel ve kültürel bir başka boyuta vardı. İstanbul, çürüyen bir düzenin başkentiydi ve yüzlerce yıl süren bozulmaların birikimini taşıyordu; yozlaşma ve yabancılaşmanın merkezi olmuştu. Askeri kurtuluştan sonra kültürel kurtuluşunu da sağlayarak, ulusal iradenin merkezi olan Ankara’yla bütünleşecek miydi?

1 Ekim 2019 Salı

ÇİN DEVRİMİ


1 Ekim 1949 günü Çin Halk Cumhuriyeti kuruldu ve Çin’in bağımsızlığı ilan edildi. 10 milyon kilometrekare toprağı ve 1 milyar nüfusuyla bu büyük ülke emperyalizmin etki alanından çıkıyor ve sosyalist ülkeler arasına katılıyordu. 20.Yüzyılın ilk yarısında, insanları kent sokaklarında açlıktan ölen, nüfusunun yüzde 90’nı kırlarda yoksulluk içinde yaşayan kalabalık nüfuslu bu ülke, silahlı mücadeleyle kendisini kurtarıyordu.