1 Ekim 2019 Salı

ÇİN DEVRİMİ


1 Ekim 1949 günü Çin Halk Cumhuriyeti kuruldu ve Çin’in bağımsızlığı ilan edildi. 10 milyon kilometrekare toprağı ve 1 milyar nüfusuyla bu büyük ülke emperyalizmin etki alanından çıkıyor ve sosyalist ülkeler arasına katılıyordu. 20.Yüzyılın ilk yarısında, insanları kent sokaklarında açlıktan ölen, nüfusunun yüzde 90’nı kırlarda yoksulluk içinde yaşayan kalabalık nüfuslu bu ülke, silahlı mücadeleyle kendisini kurtarıyordu.


Devrimin Özelliği

Çin Devriminin birinci özelliği, ulusçu olmasıdır. Bu ilerici ulusçuluk, uzun süre yabancı düşmanlığına bürünmüş ve kendiliğinden gelme bir direnme içgüdüsü oluşturmuştur. Çinliler,  yabancılara karşı tepkiyi, 1830 yılında misyonerleri sınır dışı ederek göstermişti. Ulusal tepkinin, anti-sömürgeci ve anti-emperyalist bilince ulaşması ise yaklaşık yüz yıl sürdü. 1911 Demokratik Devrimi ile cumhuriyetçi eğilimlerin artması ve özellikle Kuomintang’ın (Ulusal Halk Partisi) 1923’de yeniden yapılanması, bu bilincin yayılmasını sağladı.
Çin Devrimi’nin ikinci özelliği, feodalizme karşı olmasıdır. Bağımsızlığın aynı zamanda bir iç mücadele içermesi gerektiği görülerek, emperyalizmin işbirlikçisi konumundaki feodallere karşı savaşım verilmiştir. Bu savaşım, demokratik devrimi tamamlayacak eylemi ortaya çıkarmıştır.
Çin Devrimi’nin üçüncü özelliği, bir köylü devrimi olmasıdır. Nüfusun yüzde 90’dan çoğu kırda yaşamaktadır. Sanayi yetersiz, işçi sınıfı güçsüzdür. Devrim, kendine komünist diyen partiyle yürütülmüştür ama bu parti ulusçu bir program uygulamış, köylülüğe dayanmıştır.

1899-1949: Çin’de İç Savaş ve Anti-Emperyalist Savaşım Dönemi

20.Yüzyıla girerken ortaya çıkan ve sömürgecileri ülkeden atmayı amaçlayan Boxer ayaklanması; Çin’i, çatışmalarla dolu yeni bir yüzyılın beklediğini göstermişti. Bu ayaklanmadan sonra, İmparator birtakım yenileşme girişimlerinde bulunmuş, anayasal iyileştirme girişimlerinde bulunulmuştu.
1908 yılında, parlamentoyu yalnızca bir danışma meclisi sayan bir anayasa çıkarıldı. Ancak bu tür cılız reform girişimleri, özellikle Güney Çin halkının nefretini üzerinde toplayan Mançu Hanedanı’nı kurtarmaya yetmedi. Aynı yıl, İmparator, nedeni anlaşılamayan bir biçimde öldü. Ve yerine 3 yaşındaki Puyi imparator yapıldı. Saray varlığını sürdürmeye çalışırken, aydınların öncülük ettiği ve halkın katıldığı devrimci bir karşıtçılık yükseliyordu.
10 Ekim 1911’de Hankov’da genç subayların başını çektiği bir ayaklanma oldu. 29 Aralık 1911’de ulusal önder Sun Yat Sen Cumhurbaşkanı seçildi. Saray 12 Şubat 1912’de, imparatorluk haklarını bıraktı ve Cumhuriyet ilan edildi.

Devrimci Dalga Yükseliyor

1920’de Şanghay’da işçi ve aydınların oluşturduğu bir devrimci parti, bir yıl sonra da Çin Komünist Partisi kuruldu. Kuomintang 1923’de Sun Yat Sen tarafından yeniden açıldı. Ulusçu eğilimlerin yükselmesine, Sovyet yardım ve desteğiyle Türk Devrimi’nin yarattığı etki de eklenince, özgüvene sahip daha atak bir devrimci siyaset Çin’e yayıldı.
Az sayıdaki aydın ve öğrencinin bir araya gelerek, Komintern’in desteğiyle kurduğu, Komünist Partisi’nin Çin toplumuna yapacağı etkinin boyutunu o günlerde kimse düşünmemişti. Önceleri Şanghay’ın Fransız bölgesindeki bir kız okulunda, daha sonra bir Güney gölünde kiralanan gemide gizli olarak toplanan, ‘sayıları az düşünceleri çok’ delegeler, 28 yıl sonra tek başına yönetime gelecek bir partinin çekirdeğini kuruyordu.
1921 Temmuz’undaki ilk parti kongresine elli üyeyi temsilen yalnızca oniki delege katılmış ve bunlar Pekin Üniversitesi profesörlerinden Çen Tu Şiu’yu, parti başkanı seçmişti. Kurucular arasında üniversitede asistanlık yapan Mao Çe Tung adlı bir akademisyen de vardı.

Komünist Parti ve Çin

Çin Komünist Partisi’nin kurulmasını, birçok kimse siyasi düşlem (fantezi) olarak değerlendirdi. Sanayisi ve işçisi olmayan büyük bir köylü ülkesinde sosyalist siyasetin yürümeyeceği, partinin yaşamak için sosyalist değil demokratik bir program uygulamak zorunda kalacağı söyleniyordu. Ayrıca, Sovyet desteğiyle kurulan bu partinin ister istemez desteği veren ülkenin etkisine gireceği bunun da siyasi bağımlılığa yol açacağı da ileri sürülüyordu. Nitekim Sovyet desteği beraberinde siyasi istekleri de birlikte getirmişti. Rusya’daki siyasi çatışmalar (özellikle Troçki ve Stalin arasındaki) aynısıyla Çin’e yansıyor ve parti birliği açısından son derece zararlı oluyordu.
İzlencesi (programı) ne olursa olsun Komünist Parti, ağırlıklı olarak ulusçu bir savaşım yürüttü. Üyeleri, Kuomintang’a katıldı, kitle içinde örgütlendi. Öteki partilerden farklı olarak savaşım yeteneği yüksek, kararlı ve özverili kadrolar yetiştirdi, halkla kalıcı bağlar kurdu.
Atak ve eyleme dönük tutumu, köylülerce benimsendi. Komünist Parti, Kuomintang’ın programına benzer bir çalışma anlayışı ve strateji uygulayarak hızla güçlendi. Ancak, Marksizm’i temsil etme isteği, öznel (subjektif) bir anlayışın partiye egemen olmasına yol açarken, Sovyetler Birliği’ne bağlılık, politik yaratıcılığı uzun süre köreltti.
1923’den sonra, Sovyet danışman ve uzmanlar Çin’e gelmeğe, Kuomintang ve Komünist Parti üyeleri de, eğitilmek üzere Rusya’ya gönderilmeye başlandı. Moskova’ya giden ilk küme içinde Dr.Sun Yat Sen’in yardımcılarından, genç bir subay olan Çang Kay Şek’de vardı.

Japon İşgali ve Mao

1931 yılında, Japonlar Mançurya’yı elegeçirmeye başladı. Zengin doğal kaynaklara sahip bu bölgenin tümü Japonların eline geçti. Aynı yıl, Mao Çe Tung Güney eyaletlerinden Kiangsi’de bir Çin Sovyet Cumhuriyeti kurdu ve bu Cumhuriyetin ilk başkanı oldu. Avrupalı marksistlerin çalışma yöntemlerinden sıyrılarak köylü kitlesine dayanmaya karar vermişti. Sömürünün ve yoksulluğun beslediği hoşnutsuzluğu, Çin köylüsünün başkaldırma gizilgücünü (potansiyelini), eyleme dönüştürmek istiyordu. İç savaş süresince bu isteğinde başarı sağladı ve öldüğü 1976 yılına dek tam 45 yıl Çin toplumu üzerinde etkili oldu.
Çang Kay Şek, 1933’de Kiangsi’deki Çin Sovyet Cumhuriyeti’ne karşı saldırıya geçti. Ordusuna, Hitlerci Alman askeri uzmanlar danışmanlık yapıyordu. Kızıl Ordu ve köylü milisler geri çekilmek zorunda kaldı ve bu geri çekilme, 1934’deki on bin kilometrelik ünlü Uzun Yürüyüş’ün başlangıcı oldu. Daha sonra, zafere giden yolun bir simgesi olan Uzun Yürüyüş, tam bir yıl sürdü.
1937’de Japon ordusu Pekin’e girdi ve Güney’e doğru ilerledi, Şanghay’a çıkartma yaptı. Ancak, Komünistlerin gerilla savaşına başlaması nedeniyle ülke içlerine giremedi. İşgale karşı ulusal savaş, Japonların yenilgisi ile 1945 yılında sona erdi.
İşgalci birliklerin çekilmesi, Komünist Parti’yle Kuomintang’ı, yeniden karşı karşıya getirdi. ÇKP, 1946 yılında Çan Kay Şek güçlerine karşı Halk Savaşı başlattı. 1948’de Mançurya’yı, 1949 başında Şanghay’ı aldı. Yılın sonuna doğru iç savaşın sonu belli olmuştu. Egemen olduğu bölgelerde uyguladığı tarım politikasıyla köylülüğün desteğini alan Çin Komünist Partisi, 1 Ekim 1949’da ve kuruluşundan 28 yıl sonra yönetime gelerek Çin’in tümüne egemen oldu. Çan Kay Şek, Formoza (Tayvan) adasına çekilerek orada ABD destekli küçük bir devlet kurdu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder