1 Ekim 1949 günü Çin Halk Cumhuriyeti kuruldu ve Çin’in
bağımsızlığı ilan edildi. 10 milyon kilometrekare toprağı ve 1 milyar nüfusuyla
bu büyük ülke emperyalizmin etki alanından çıkıyor ve sosyalist ülkeler arasına
katılıyordu. 20.Yüzyılın ilk yarısında, insanları kent sokaklarında açlıktan
ölen, nüfusunun yüzde 90’nı kırlarda yoksulluk içinde yaşayan kalabalık nüfuslu
bu ülke, silahlı mücadeleyle kendisini kurtarıyordu.
Devrimin Özelliği
Çin Devrimi’nin birinci özelliği, ulusçu olmasıdır. Bu ilerici ulusçuluk,
uzun süre yabancı düşmanlığına bürünmüş ve kendiliğinden gelme bir direnme
içgüdüsü oluşturmuştur. Çinliler, yabancılara
karşı tepkiyi, 1830 yılında misyonerleri sınır dışı ederek göstermişti. Ulusal
tepkinin, anti-sömürgeci ve anti-emperyalist bilince ulaşması ise yaklaşık yüz
yıl sürdü. 1911 Demokratik Devrimi ile cumhuriyetçi eğilimlerin artması ve
özellikle Kuomintang’ın
(Ulusal Halk Partisi) 1923’de yeniden yapılanması, bu bilincin yayılmasını
sağladı.
Çin Devrimi’nin ikinci özelliği, feodalizme karşı olmasıdır. Bağımsızlığın
aynı zamanda bir iç mücadele içermesi gerektiği görülerek, emperyalizmin
işbirlikçisi konumundaki feodallere karşı savaşım verilmiştir. Bu savaşım,
demokratik devrimi tamamlayacak eylemi ortaya çıkarmıştır.
Çin Devrimi’nin üçüncü özelliği, bir köylü devrimi olmasıdır.
Nüfusun yüzde 90’dan çoğu kırda yaşamaktadır. Sanayi yetersiz, işçi sınıfı
güçsüzdür. Devrim, kendine komünist diyen partiyle yürütülmüştür ama bu parti
ulusçu bir program uygulamış, köylülüğe dayanmıştır.
1899-1949: Çin’de İç
Savaş ve Anti-Emperyalist Savaşım Dönemi
20.Yüzyıla girerken
ortaya çıkan ve sömürgecileri ülkeden atmayı amaçlayan Boxer ayaklanması;
Çin’i, çatışmalarla dolu yeni bir yüzyılın beklediğini göstermişti. Bu ayaklanmadan
sonra, İmparator birtakım yenileşme girişimlerinde bulunmuş, anayasal
iyileştirme girişimlerinde bulunulmuştu.
1908 yılında,
parlamentoyu yalnızca bir danışma meclisi sayan bir anayasa çıkarıldı. Ancak bu
tür cılız reform girişimleri, özellikle Güney Çin halkının nefretini üzerinde
toplayan Mançu Hanedanı’nı kurtarmaya
yetmedi. Aynı yıl, İmparator, nedeni anlaşılamayan bir biçimde öldü. Ve yerine
3 yaşındaki Puyi imparator yapıldı. Saray varlığını sürdürmeye
çalışırken, aydınların öncülük ettiği ve halkın katıldığı devrimci bir
karşıtçılık yükseliyordu.
10 Ekim 1911’de Hankov’da genç subayların başını çektiği bir
ayaklanma oldu. 29 Aralık 1911’de ulusal önder Sun Yat Sen Cumhurbaşkanı
seçildi. Saray 12 Şubat 1912’de, imparatorluk haklarını bıraktı ve Cumhuriyet
ilan edildi.
Devrimci Dalga
Yükseliyor
1920’de Şanghay’da
işçi ve aydınların oluşturduğu bir devrimci parti, bir yıl sonra da Çin
Komünist Partisi kuruldu. Kuomintang 1923’de Sun Yat Sen tarafından
yeniden açıldı. Ulusçu eğilimlerin yükselmesine, Sovyet yardım ve desteğiyle Türk
Devrimi’nin yarattığı etki
de eklenince, özgüvene sahip daha atak bir devrimci siyaset Çin’e yayıldı.
Az sayıdaki aydın ve
öğrencinin bir araya gelerek, Komintern’in desteğiyle kurduğu, Komünist Partisi’nin Çin toplumuna yapacağı etkinin
boyutunu o günlerde kimse düşünmemişti. Önceleri Şanghay’ın Fransız bölgesindeki bir kız
okulunda, daha sonra bir Güney gölünde kiralanan gemide gizli olarak toplanan, ‘sayıları
az düşünceleri çok’ delegeler, 28 yıl sonra tek başına yönetime gelecek bir
partinin çekirdeğini kuruyordu.
1921 Temmuz’undaki ilk parti
kongresine elli üyeyi temsilen yalnızca oniki delege katılmış ve bunlar Pekin
Üniversitesi profesörlerinden Çen Tu Şiu’yu, parti başkanı seçmişti.
Kurucular arasında üniversitede asistanlık yapan Mao Çe Tung adlı bir
akademisyen de vardı.
Komünist Parti ve Çin
Çin Komünist Partisi’nin kurulmasını, birçok kimse siyasi düşlem (fantezi)
olarak değerlendirdi. Sanayisi ve işçisi olmayan büyük bir köylü ülkesinde
sosyalist siyasetin yürümeyeceği, partinin yaşamak için sosyalist değil
demokratik bir program uygulamak zorunda kalacağı söyleniyordu. Ayrıca, Sovyet
desteğiyle kurulan bu partinin ister istemez desteği veren ülkenin etkisine
gireceği bunun da siyasi bağımlılığa yol açacağı da ileri sürülüyordu. Nitekim
Sovyet desteği beraberinde siyasi istekleri de birlikte getirmişti. Rusya’daki
siyasi çatışmalar (özellikle Troçki ve Stalin arasındaki) aynısıyla Çin’e
yansıyor ve parti birliği açısından son derece zararlı oluyordu.
İzlencesi (programı)
ne olursa olsun Komünist Parti, ağırlıklı olarak ulusçu bir savaşım yürüttü.
Üyeleri, Kuomintang’a
katıldı, kitle içinde örgütlendi. Öteki partilerden farklı olarak savaşım
yeteneği yüksek, kararlı ve özverili kadrolar yetiştirdi, halkla kalıcı bağlar
kurdu.
Atak ve eyleme dönük
tutumu, köylülerce benimsendi. Komünist Parti, Kuomintang’ın programına benzer bir çalışma
anlayışı ve strateji uygulayarak hızla güçlendi. Ancak, Marksizm’i temsil etme isteği, öznel
(subjektif) bir anlayışın partiye egemen olmasına yol açarken, Sovyetler
Birliği’ne bağlılık, politik yaratıcılığı uzun süre köreltti.
1923’den sonra, Sovyet danışman
ve uzmanlar Çin’e gelmeğe, Kuomintang ve Komünist Parti üyeleri
de, eğitilmek üzere Rusya’ya gönderilmeye başlandı. Moskova’ya giden ilk küme
içinde Dr.Sun Yat Sen’in yardımcılarından, genç bir subay olan Çang
Kay Şek’de vardı.
Japon İşgali ve Mao
1931 yılında,
Japonlar Mançurya’yı
elegeçirmeye başladı. Zengin doğal kaynaklara sahip bu bölgenin tümü Japonların
eline geçti. Aynı yıl, Mao Çe Tung Güney eyaletlerinden Kiangsi’de bir Çin Sovyet Cumhuriyeti kurdu
ve bu Cumhuriyetin ilk başkanı oldu. Avrupalı marksistlerin çalışma
yöntemlerinden sıyrılarak köylü kitlesine dayanmaya karar vermişti. Sömürünün
ve yoksulluğun beslediği hoşnutsuzluğu, Çin köylüsünün başkaldırma gizilgücünü
(potansiyelini), eyleme dönüştürmek istiyordu. İç savaş süresince bu isteğinde
başarı sağladı ve öldüğü 1976 yılına dek tam 45 yıl Çin toplumu üzerinde etkili
oldu.
Çang Kay Şek, 1933’de Kiangsi’deki Çin Sovyet Cumhuriyeti’ne karşı saldırıya geçti. Ordusuna, Hitlerci
Alman askeri uzmanlar danışmanlık yapıyordu. Kızıl Ordu ve köylü milisler geri
çekilmek zorunda kaldı ve bu geri çekilme, 1934’deki on bin kilometrelik ünlü Uzun
Yürüyüş’ün başlangıcı oldu.
Daha sonra, zafere giden yolun bir simgesi olan Uzun Yürüyüş, tam bir
yıl sürdü.
1937’de Japon ordusu
Pekin’e girdi ve Güney’e doğru ilerledi, Şanghay’a çıkartma yaptı. Ancak, Komünistlerin gerilla savaşına
başlaması nedeniyle ülke içlerine giremedi. İşgale karşı ulusal savaş,
Japonların yenilgisi ile 1945 yılında sona erdi.
İşgalci birliklerin çekilmesi, Komünist Parti’yle Kuomintang’ı, yeniden
karşı karşıya getirdi. ÇKP, 1946 yılında Çan Kay Şek güçlerine karşı Halk
Savaşı başlattı. 1948’de Mançurya’yı, 1949 başında Şanghay’ı aldı. Yılın sonuna doğru iç savaşın sonu belli olmuştu. Egemen
olduğu bölgelerde uyguladığı tarım politikasıyla köylülüğün desteğini alan Çin
Komünist Partisi, 1 Ekim 1949’da ve kuruluşundan 28 yıl sonra yönetime
gelerek Çin’in tümüne egemen oldu. Çan Kay Şek, Formoza (Tayvan)
adasına çekilerek orada ABD destekli küçük bir devlet kurdu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder