30 Ağustos 2019 Cuma

30 AĞUSTOS; AFYON’DAN İZMİR’E



Yaptığı hazırlığa ve ordusuna o denli güveniyordu ki, zaferi kesin gören bir ruh sağlamlığı içindeydi. Ankara’dan cepheye gideceği akşam, Keçiören’de yakın arkadaşlarıyla birlikteydi. Bunlardan biri, ‘Paşam ya başaramazsanız?’ dediğinde, ‘Ne demek istiyorsun? Taarruz emrini aldığınızda hesap ediniz. On beşinci gün İzmir’deyiz’ yanıtını almıştı. Zafer’den sonra Ankara’ya döndüğünde, o gece beraber olduğu arkadaşlarına, ‘İzmir’e on dört günde girdik. Bir günlük yanılgım varama kusur bende değil, Yunanlarda’ diyecektir.

26 Ağustos 2019 Pazartesi

26 AĞUSTOS 1922; KOCATEPE’DEN AFYON’A



25 Ağustos akşamı, Anadolu’nun dış dünyayla haberleşmesini tümüyle kesti. Karargahını Şuhut yakınlarındaki dağlık bölgeye, oradan Kocatepe arkasındaki bir tepeye taşıdı. 26 Ağustos sabahı, gün doğumuna bir saat kala, savaşı yöneteceği Kocatepe’ye geldi. Düşüncelerine gömülmüş, konuşmuyordu. Durmadan Doğu’ya, güneşin doğacağı ufka bakıyordu. Orada kızıl pırıltı belirip, Anadolu yaylasına güneş doğarken birden, gürüldeyen bir gök gibi topçu baraj ateşi başladı. Yunan Ordusu uykusundan uyandı. Birçok komutan, o gece Afyon’da gittikleri balodan ancak iki saat önce dönmüştü.

24 Ağustos 2019 Cumartesi

MALİ İŞGAL; BANKA SATMAK



Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı bankaların; önde gelenleri, ülkeleri ve hisse oranları; Citibank (% 99-ABD), Deutsche Bank (% 99,99-Almanya), HSBC (% 100-İngiltere), Denizbank (% 99,85-Rusya), Burgan Bank (% 99,26-Kuveyt), Bank of Tokyo (% 100-Japon), Alternatif Bank (% 75-Katar), ING Bank (% 99,99-Hollanda), Türk-Arap Bankası (% 63,99-Libya), ICBC (% 92,82-Çin), Odeabank (% 99,82-Alman), QNB Finansbank (% 99,84-Katar), Rabobank (% 96-Hollanda)… Son 18 yılda, Türkiye’de satılan ve kapatılan 29 milli bankanın bir bölümü şunlardır: Demirbank, Sitebank, Finans Bank, Denizbank, Tekfenbank, Ulusal Yatırım A.Ş., Şekerbank, Toprak Bank, Türk Ticaret Bankası, Tütünbank, Yapı ve Kredi, Pamukbank, Emlak Bankası, İmar Bankası, Türk Ekonomi Bankası (TEB), Hisarbank, Egebank, Efesbank, İnterbank, Raybank, Tutum Bankası, Türkiye Bağcılar Bankası, Adapazarı Bankası, Emniyet Bankası, Alaşehir Bankası, Lüleburgaz Birlik ve Ticaret Bankası, Sağlık Bankası, Türkiye Öğretmenler Bankası, Emlak Bankası, Anadolu Bankası, İstanbul Emniyet Sandığı, İstanbul Halk Sandığı, İzmir Halk Sandığı.

20 Ağustos 2019 Salı

MUSTAFA KEMAL’İN KURTULUŞ SAVAŞI HAZIRLIKLARI


Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı hazırlıkları; Adana’da başlattığı, İstanbul’da geliştirdiği ve Samsun’da uygulamaya soktuğu dokuz aylık bir dönemini kapsar.19 Mayıs, hazırlık sürecinin son, Kurtuluş Savaşı’nın  başlangıç noktasıdır. Mondros Mütarekesi henüz imzalanmamışken, ülkenin işgal edilerek parçalanacağını önceden görmüş, hazırlıklarını buna göre yapmıştı. Ulusun kurtuluşu; halkın örgütlenmesine dayalı silahlı savaşımın ve ulusal bağımsızlık kararlılığının, toplumun ortak istenci durumuna getirilmesiyle olanaklıydı. “Türk ata yurduna ve Türk’ün bağımsızlığına saldıranlara” karşı, onların gücüne ve kim olduğuna bakmadan, “bütün ulusça ve silahlı olarak karşı çıkmak, onlarla savaşmak gerekiyordu”. Şimdi bunu yapıyor ve sonuna dek gideceği, dönüşü olmayan bir yola giriyordu.

17 Ağustos 2019 Cumartesi

YÖNETİM BUNALIMI


Azgelişmiş ülkelerde, yolsuzluk çamuruna bulaşmamış, karanlık ve karışık ilişkilere girmemiş hükümet yetkilisi ve üst düzey yönetici aramak, dünyada saf ırk aramak gibidir. Ele geçirilen yönetim yetkisi, ülke ve halkın haklarını korumak için alınan sorumluluklar değil, artık para ve yönetme hırsının tatmin araçlarıdır. Üçüncü bir sektör haline gelen bu ilişkiler, yazılı olmayan özel ‘yasalara’ sahiptir ve son derece profesyonelce yürütülür. Kimse kimsenin açığına bakmaz, herkes yurt dışı banka hesaplarındaki sıfırları arttırma çabası içindedir. Bunlar, temel özellikleri bakımından ülkeden ülkeye değişmeyen günümüz politikacılarının en belirgin tipidir. Seçimleri sürekli bunlar kazanır ve ülkeyi sırayla yönetirler. Bunlar, siyaseti getirisi yüksek bir meslek durumuna getirmişlerdir.

14 Ağustos 2019 Çarşamba

AKP’NİN KURULUŞU


AKP, 14 Ağustos 2001’de kuruldu ve 14 ay sonra girdiği ilk seçimle yönetime geldi. Aşağıdaki yazı, bu “sıradışı öyküyü” anlatmaktadır.

ABD ve AB, yeni yüzyıla girerken Türkiye’yi “içine kapalılıktan” kurtararak “dünyaya açacak” ve “global liberalizmi” tam olarak uygulayacak “cesur önderlere” gereksinim duyuyordu. Kemal Derviş’in “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı”, ancak böyle uygulanabilirdi. Recep Tayyip Erdoğan, bu “cesareti” göstereceğini söylüyor ve dış çevrelerle, özellikle ABD’yle ilişkiye geçiyordu. İlişkisi Fazilet Partisi üyesi olduğu günlere dek gidiyordu. AKP’yi kurmadan önce; Nisan-1995 ile Temmuz 2001 arasında 6, kurduktan sonraki bir yıl içinde 2 olmak üzere 8 kez ABD’ye gitti. Aralık 2002 gidişinde, sıra dışı bir uygulamayla, resmi bir sıfatı olmamasına karşın Bush tarafından kabul edildi. Erdoğan’ın görüştüğü kişiler içinde üç isim dikkat çekiyordu. Bunlar; Ilımlı İslam Modeli’nin kuramcısı Graham Fuller, daha sonra “AKP ile TSK’yı kafesledik” diyecek olan CIA Türkiye Uzmanı Henri J. Barkey ve “Karanlıklar Prensi” sanlı Richard Perle idi.

13 Ağustos 2019 Salı

YOL VE KÖPRÜ POLİTİKASI



İzmir-İstanbul Otoyolu açıldı ve geçiş ücretleri açıklandı. Önceki yap-işlet-devret yatırımlarında olduğu gibi, ücretler ile geçiş sayıları yüksek ve geçmeyen araçlar için ödemeyi yine Hazine üstleniyor. Yol ve köprüler, yap-işlet-devret yöntemiyle büyük şirketlere yaptırılıyor. Konsorsiyum adı verilen geçici ortaklıklarla bir araya gelen şirketler, aralarına yüksek teknolojiye sahip bir uluslararası inşaat şirketini de alarak yatırımı gerçekleştiriyor. Bankalardan kredi alınıyor ve bu kredilere devlet kefil oluyor. Hükümet, yapılan işe karşılık, şirketlere uzun süreleri içeren işletme imtiyazları ve kar garantileri veriyor. Kar oranı yüksek tutuluyor ve bu karı yolları-köprüleri kullansa da kullanmasa da halk ödüyor. Hükümet, verdiği garantilerle Hazine’yi borçlandırıyor. Bu yolla, gerçekte Hazine değil ödediği vergilerle Hazine’yi oluşturan halk borçlandırılmış oluyor. Çıkarını ve geleceğini göremez duruma gelen halk ise, bu büyük eserleri ülkesine kazandıranları! şükranla anıyor.

10 Ağustos 2019 Cumartesi

SEVR ANTLAŞMASI



Amerikalı tarihçi Prof.  C. Helmreich, Paris’ten Sevr’e (From Paris to Sévres) adlı kapsamlı yapıtında, Sevr Antlaşması için, “19.yüzyıl sömürgeciliğini izleyen, mükemmel bir emperyalist çözüm” der ve şu değerlendirmeyi yapar: “Büyük güçler, kamp ateşinin çevresinde, aç gözlerle fırsat kollayan kurtlar gibiydi. Çünkü; Türkiye, doğası gereği zengin ve emperyalizm oburdu... Herkesin Türkiye’de bir çıkarı vardı; olmayanlar da icat ediyordu. Neredeyse akla gelebilecek bütün azınlıklar için birer ülke planlanıyordu. ‘Barbar bir ulus’ olan Türkleri Avrupa’dan kovma fırsatı kaçırılmamalıydı”.

7 Ağustos 2019 Çarşamba

KÖPRÜ VE YOLLARDA HAZİNE ZARARI BÜYÜYOR



Bu yazı, 31 Temmuz 2017’de yani 2 yıl önce yayınlandı. Yazıda öngörülenler bugün gerçekleşmiş durumdadır. Bunu göstermek için herhangi bir ekleme ya da çıkarma yapmadan aynısıyla yeniden paylaşıyoruz.

2016 itibariyle Türkiye’nin borcu; 421 milyar doları dış, 269 milyar doları iç olmak üzere toplam 690 milyar dolara ulaştı. Bu borcun ulusal gelire oranı yüzde 50’yi buluyor. Bu oran Türkiye’yi, dünyada ulusal gelirine göre en borçlu ülkelerden biri haline getiriyor. Borç o denli büyük ki, üretimsizliğin yol açtığı gelir düşüklüğü sürdüğü sürece, ne bugün ne de gelecekte ödenebilir. Ödenemeyen borçlar için alacaklıların neler yapabileceği, Osmanlı’nın son döneminde yaşayarak görüldü. Belli ki, benzer uygulamalar yine görülecek. Ekonomik sorunların ağırlaştığı günümüz ortamında, yabancı ortaklı şirketlerin yap-işlet-devret modeliyle yaptığı 53,7 milyar dolarlık 211 projeye 130 milyar dolar Hazine garantisi verildi. Yalnızca 18 şehir hastanesine devletin ödeyeceği kira bedeli 30 milyar dolar. Hazine, Avrasya Tüneli, Osmangazi Köprüsü ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde; geçmeyen araçlar için işletmeci şirketlere, 2017’nin ilk 4 ayında 803 milyon TL ödeyecek. Bugünkü durumun sürmesi halinde, yıl sonunda işletmeci firmalara 2 milyar 410 milyon TL ödenecek. Bu miktar, Osmangazi Köprüsü’nün yapım bedeli kadar bir paradır.

3 Ağustos 2019 Cumartesi

SURİYELİLERİ TÜRKİYE’YE KİM, NEDEN GÖNDERİYOR



Beş milyondan çok yabancıyı yani küçük bir ülke nüfusu kadar insanı, ülkesine kabul etmek örneği olmayan bir olaydır. Dünya tarihinde; savaşlar, işgaller ve zora dayalı göçler yaşanmıştır. Ancak, en yoğunlarda bile bu kadar insan, bu kadar kısa sürede bir yere yerleştirilememiş, böyle bir işe girişilmemiştir. Ülkesi ne denli büyük olursa olsun hiçbir devlet bu kadar insanı içine almamıştır. Hükümet, ilerde hiçkimsenin altından kalkamayacağı bir işe girişmiştir ve Türkiye’ye büyük zarar vermektedir. Yapılanlar, güncel politikanın sınırlarını aşarak doğrudan ulusal varlığa yönelmiştir. Suriyelilere vatandaşlık düşüncesi, emperyalist isteklerle örtüşen ve Anadolu’nun Araplaştırılmasına yönelen bir girişimdir. ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ne uygun olarak, Suriye’nin Kuzeyi Araplardan temizlenip Kürtleştirilirken, Güneydoğu başta olmak üzere Anadolu’da binlerce yılda dengelenen etnik yapı, Türk, Arap, Kürt karmaşası haline getirilmektedir. Türkiye’nin de içinde bulunduğu Ortadoğu, Amerikalıların ‘kaos kuramı’ adını verdikleri emperyalist girişime uygun olarak sürekli karmaşa ortamına sürüklenmektedir.