18 Mart 2022 Cuma

ÇANAKKALE’NİN EVRENSELLİĞİ

 


Çanakkale Savaşı’nın tarihsel önemi; Karlofça Anlaşması’ndan (1699) beri Osmanlı İmparatorluğu üzerinde baskı kurmuş olan Batılı devletlerin, üstelik en güçlüleri İngiltere ve Fransa’nın durdurulup yenilmesidir. Bu yengi, aynı zamanda, 4 yıl sonraki Kurtuluş Savaşı’yla birlikte; dünyanın tüm ezilen uluslarını etkileyen, sömürge ve yarı sömürgelerde “İngiliz İmparatorluğu’nun yenilmezlik efsanesine” son veren, olağanüstü etkili, evrensel boyutlu bir eylemdir. Çanakkale’deki Türk yengisi, Boğazlarda denetimin el değiştirmesini önledi ve Rusya’nın yalnızca savaş dışı kalmasına değil, bununla birlikte düzen sorunuyla karşılaşmasına yol açtı; Çarlığın çöküşüne ivme kazandırdı. Rus Devrimi’ne zemin hazırladı.

 

14 Mart 2022 Pazartesi

14 MART “TIP BAYRAMI” VE CUMHURİYET’İN “SAĞLIK DEVRİMİ”

 


BU YAZI METİN AYDOĞAN’IN KENDİ OLUŞTURDUĞU ARŞİVİNDEN ALINARAK YAYINLANMIŞTIR.

14 Mart 1827, modern tıp eğitiminin Türkiye’de başladığı gündür. Bayram olarak ilk kez, 14 Mart 1919’da İstanbul’da, işgale karşı eylem biçiminde kutlandı. Tıbbiye öğrencileri, yanlarına hocalarını da alarak değişik etkinlikler düzenledi. 14 Mart o günden sonra, içinde bulunduğu haftayı da kapsayarak Tıp Bayramı olarak kutlanıyor. Sağlıkçılarımızın bayramını kutluyor ve ülkemizde “Sağlık Devrimi”ni gerçekleştiren Cumhuriyet hekimlerini saygıyla anıyoruz.

 

Kurtuluş Savaşı sırasında, 13 milyon olan nüfusun yarıya yakını hastaydı. Bazı bölgelerde hastalıklı insan oranı yerel nüfusun yüzde 86’sına ulaşıyordu. 1923 yılında 3 milyon trahomlu hasta vardı (nüfusun dörtte biri). Sıtmalı köylüler kimi yörelerde, hastalık nedeniyle, hasat yapamayacak kadar bitkin düşmüştü. 93 Rus Savaşı’nda Türk Ordusu, Ruslar’a değil, tifüse yenilmişti. Cumhuriyet Hükümeti koşulların ağırlığına ve olanaksızlıklara karşın, sorunların üzerine büyük bir istek ve kararlılıkla gitti. Her konuda olduğu gibi önce bilime ve gerçeklere uygun bir ulusal sağlık stratejisi saptandı. Koruyucu sağlık, halk sağlığı, toplum sağlığı kavramları üzerine oturan bu strateji kararlı bir biçimde uygulanarak, olağanüstü başarılar elde edildi.

8 Mart 2022 Salı

ATATÜRK VE KADIN HAKLARI

 


BU YAZI METİN AYDOĞAN’IN KENDİ OLUŞTURDUĞU ARŞİVİNDEN ALINARAK YAYINLANMIŞTIR.

Atatürk, kadını kendi yaşam ortamında tutsak haline getiren, tutucu kurallar ve buna bağlı olarak yaşamla çelişen önyargılar ortadan kaldırılmadıkça, Türk ulusunun da tutsaklıktan kurtulamayacağına inanıyordu. Kadın özgürlüğünün kişisel boyutunu insan onuruyla, toplumsal boyutunu ise uygarlık gelişimiyle ilgili bir sorun olarak görüyordu. Ona göre, kadını özgürleştirmemiş bir toplum gelişemez, tutsaklıktan kurtulamazdı. “Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı, yere zincirlerle bağlı kaldıkça, öbür yarısı göklere yükselsin. Kuşku yok; devrimci adımlar, iki cins tarafından birlikte, arkadaşça atılmalı, yenilik ve ilerlemeler birlikte gerçekleştirilmelidir. Devrim, ancak böyle başarıya ulaşabilir” diyordu.(x)