Adnan Menderes hükümeti, 5 Mart 1959’da, ABD’ye Türkiye’ye silahlı müdahale hakkı veren bir
anlaşma imzaladı. Anlaşma, “Türkiye, doğrudan ya da dolaylı olarak; tecavüz,
sızma, yıkıcı faaliyet ya da sivil saldırıya uğraması durumunda “ABD’ye askeri
müdahale hakkı tanıyordu. “Tecavüz, sızma, yıkıcı faaliyet, sivil saldırı”
gibi kavramların ne anlama geldiğini ve hangi durumda oluşacağını Amerikalı
yetkililer karar verecekti.
Ülkemizde toplumsal muhalefetin ve siyasi tartışmanın yoğunlaştığı bir dönem yaşanıyor. Kendiliğinden gelişen kitlesel eylemlerin ve siyasi tartışmaların niteliğini yükseltmek amacıyla bu bloğu oluşturduk. Hiçbir parti, grup ve toplulukla bağımız yoktur. Yazar Metin Aydoğan'ın yazılarını yayınlayacağız. Düşünsel yaşamımıza katkı koyacağına inandığımız yazıların, bilimsel tartışmalara yol açmasını diliyoruz.
28 Ocak 2018 Pazar
24 Ocak 2018 Çarşamba
İNÖNÜ VE İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI
İsmet İnönü’nün Türkiye’yi İkinci Dünya
savaşına sokmadığı, bu tutumuyla Anadolu insanını yeni bir kanlı kapışmadan
uzak tuttuğu yaygın bir görüştür. “30’lar
kuşağının çocukları babasız bırakmadı” söylemi, döneme yönelik İnönü
politikasının doğruluğunu gösteren kanıt olarak kullanılmıştır. Türkiye, savaşa
girmedi ve çocuklar “babasız kalmadı”,
bu sonuç yaşanan bir gerçek. Bu sonucun, İnönü’nün yürüttüğü ‘ustalıklı politikayla’ elde edildiği
yargısı, konuyu yeterince incelemeyenlerin ileri sürebileceği bir savdır.
Konunun, gerçek boyutuyla anlaşılması için; Türkiye’nin 1938-1945 arasında
uyguladığı dış politikanın ele alınması gerekir. Savaş sonrası politik yönelişi
ve günümüze dek gelen uygulamaları anlamak için bu gereklidir. Aşağıdaki yazı,
bunu yapmaya çalışıyor.
19 Ocak 2018 Cuma
ATATÜRK’TEN SONRA TÜRKİYE’NİN DIŞ SİYASETİ
Atatürk’ün ölümünden altı ay
sonra Türkiye; 12 Mayıs 1939’da İngiltere, 23 Haziran 1939’da Fransa ile iki
ayrı bildiriye (deklarasyona) imza attı. Bu iki deklarasyon 19 Ekim
1939’da, yani 2.Dünya Savaşı sürerken; İngiltere-Fransa-Türkiye arasında, Üçlü İttifak Anlaşması’na dönüştürüldü. Aynı
günlerde, 1 Nisan 1939’da; ABD’ye ticari imtiyaz hakları tanıyan bir başka
anlaşma imzalandı. Bu anlaşmayla Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Amerika’ya, “gerek ithalat ve ihracatta, gerekse diğer tüm
konularda, en ziyade müsaadeye mazhar (en fazla kayırılacak) ülke statüsü” verdi. Amerikan sanayi malları
için yüzde 12 ile yüzde 88 arasında değişen oranlarda gümrük indirimleri yapıldı.
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu, İngiltere Büyükelçisine, üçlü ittifak anlaşmasıyla
ilgili olarak, “Türkiye bütün nüfuzunu
Batı devletlerinin hizmetine verecektir” dedi. Oysa Batı, daha 20 yıl önce;
Türkiye’yi yok edeceğini, Türklerin vahşi talancılar olduğunu ve Anadolu’dan
uzaklaştırılacağını söylüyordu. 1930 yılına dek süren Kürt ayaklanmalarının
hemen tümünü kışkırtıyor ve Musul’u almak için Türkiye karşıtı her türlü eylem
içine giriyordu.
14 Ocak 2018 Pazar
ZÜBEYDE HANIM’IN ÖLÜMÜ VE MUSTAFA KEMAL’İN “NAMUS VE VİCDAN YEMİNİ”
Atatürk’ün
annesi Zübeyde Hanım, 14 Ocak 1923
günü öldü. 13 gün sonra 27 Ocak’ta İzmir’e gelen Mustafa Kemal, annesinin mezarı başında, bugün herkesin ders alması
gereken bir konuşma yaptı ve şunları söyledi: “Annemin ruhuna ve bütün
ecdat ruhlarına sözvermiş olduğum vicdan yeminini tekrar edeyim. Annemin kabri
önünde ve Allah’ın huzurunda yemin ediyorum. Bu kadar kan dökülerek milletin
elde ettiği ve sağlamlaştırdığı egemenliğin korunması ve savunulması için
gerektiğinde annemin yanına gitmekte asla tereddüt etmeyeceğim. Ulusal
egemenlik uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun.” Bu
konuşma, günümüzdeki şarlatanlıklarla dolu ihanet ortamında, yolunu ve
kimliğini yitirenlere uyarı olsun, onlara doğru yolu göstersin.
10 Ocak 2018 Çarşamba
İNÖNÜ’DEN SAKARYA’YA
Mustafa Kemal’in; “Devrim tarihimizin yeni bir sayfası” dediği İnönü
Savaşları’nın birincisi, 10 Ocak 1921 günü kazanıldı. Sakarya ve Başkomutanlık
Savaşları’na temel oluşturan, “yaşamsal dönüm noktası” niteliğindeki bu
zafer, Kurtuluş Savaşı’nın yazgısına yön veren ilk cephe yengisiydi. Donanımı
yetersiz ordu, bu savaşı “kar altında çıplak ayakla” kazanmıştı.
Türk Ordusu,
sayı ve silah olarak daha güçsüz olmasına karşın, Yunan Ordusu’nu İnönü’de iki
kez yendi. Kurmay çalışmalarında ve savaş stratejisi belirlemede, Yunanlılara
karşı açık bir üstünlüğe sahipti. Türk komutanların askerlik sanatında “kendilerinden üstün olduğunu bir türlü
kabul edemeyen” Yunan subayları, yenilgiyi bir takım gerçek dışı
söylentilerle açıklamaya çalışıyordu. Yunanlılar’a göre, Türk topçusu bu kadar
iyi atış yapabildiğine göre, kesinlikle Rus ya da Alman subaylarının
komutasındaydı; siperler içinde kuşkusuz İtalyan istihkamcıları vardı; piyade
erleri ise Fransız subayların emrindeydi!
6 Ocak 2018 Cumartesi
ATATÜRK’ÜN DIŞ SİYASETİ
Atatürk, uyguladığı
dış politikayla; Balkanlar’dan Orta Asya’ya, Rusya’dan Basra’ya dek geniş bir
alanı, emperyalist devletlerin etkili olamadığı barış bölgesi durumuna getirdi.
Bu başarı, aynı zamanda, Türkiye’nin dört bir yanının, dostluğa dayalı, sağlam
bir güvenlik kuşağıyla çevrelenmesi demekti. Yunanistan’la olan göç ve azınlık
sorunlarını çözdü, Boğazlar üzerindeki egemenlik sınırlamasını Montreux’de
kaldırttı. Hatay sorununu Türkiye’nin istediği biçimde sonlandırdı. Türkiye
adına öyle bir saygınlık yaratmıştı ki, tüm çevre ülkeleri, aralarındaki
herhangi bir sorunu çözmek için, Türkiye’nin hakemliğini severek kabul
ediyordu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)