24 Eylül 2014 Çarşamba

YÜKSEK TEKNOLOJİ VE GELECEK


Eğitimde sağlanan; kitlesel yaygınlık, sınıflar arasındaki fırsat eşitliği, ayrılan fonlar, sağlanan düzey ve niteliksel başarı gibi konular gelişmiş ülkeler arasındaki eğitim ayrımının odak noktalarıdır. Ekonomik büyümenin ve rekabetin alacağı biçim, bu ayrılıklar üzerinde gelişecek; bilimsel-teknolojik yarışın sonucu eğitime verilen önemle belirlenecektir. Microelektronik, biyorteknoloji, yeni ağır sanayi, robot ve imalat aletleri, bilgisayar ve bilgisayar programları, telekomünikasyon ve sivil havacılık sanayileri, günümüzdeki ileri teknoloji yarışının stratejik erekleridir. Bu alanlarda, başarı ya da başarısızlığı serbest rekabet ilişkilerinin belirlemesine bırakacak gelişmiş ülke yoktur. Yoğun ve yaygın devlet destekleri bu alanlara odaklanmıştır. Özellikle bu yedi stratejik üretim dalında üstünlük savaşımı o denli yeğindir (şiddetlidir) ki, konu bunlar olduğunda liberal söylemler ağza alınmaz.


Gücün Kaynağı

Teknolojik üstünlüğün, egemenlik aracı olarak etkili bir güç olduğu açık bir gerçektir. Tarihin her döneminde teknolojiye sahip olan, güce de sahip olmuştur. Kişi, küme, sınıf ya da ülkeler düzeyinde, bu kural değişmemiştir.
Bugün de geçerli olan bu kural, bölgesel ya da küresel etkinlik peşinde koşan ülkelerin yoğun bir teknolojik yarış içine girmelerine neden olmaktadır. Emek yoğun üretim dallarından bir bölümünü azgelişmiş ülkelere bırakan gelişmiş ülkeler, özellikle üç büyükler, her alanda teknolojik yarış içindedir.

Stratejik Alanlar

Mikroelekronik, biyoteknoloji, yeni ağır sanayi, robot ve imalat aletleri, bilgisayar ve bilgisayar programları, telekomünikasyon ve sivil havacılık sanayileri; günümüzdeki yüksek teknoloji yarışının stratejik erekleridir. Bu alanlarda, başarı ya da başarısızlığı serbest rekabet ilişkilerinin belirlenmesine bırakacak gelişmiş ülke yoktur. Yoğun ve yaygın devlet destekleri bu alanlara odaklanmıştır. Özellikle bu yedi stratejik üretim dalında üstünlük savaşımı o denli yeğindir (şiddetlidir) ki, konu bunlar olduğunda liberal söylemler, ağza alınmaz.
Stratejik endüstri alanlarında gelişmiş ülkeler arasındaki güç dengesi, son 20 yılda önemli oranda değişmiştir. Japonya ve Almanya, gerek ayırdıkları Araştırma-Geliştirme (Ar-Ge) fonları ve gerekse eğitim alanında tutturdukları düzey bakımından üstün durumdadır. Buna karşılık ABD; anti-tröst yasaları gevşetmek, Ar-Ge için vergi kolaylıkları getirmek ve hükümet-endüstri birlikteliğini desteklemek gibi yönetimsel önlemler almış, yeterli olmadığını görünce de katı bir korumacılığa yönelmiştir.

Korumacılık

Korumacılığa yönelen yalnızca ABD değildir. Korumacılık, Japonya ve Almanya’nın yerleşik sanayi geleneğidir. Stratejik sanayi dallarında bütün gelişmiş ülkeler, korumacılıkta ödünsüzdür. Bilgisayar, uzay endüstrisi, sivil havacılık Avrupa ülkelerinin 20 yıldır koruma uyguladığı yüksek teknoloji alanlarıdır. Airbus endüstrisi (Alman, İngiliz, Fransız ve İspanyol şirketlerinin oluşturduğu birliktelik, (konsorsiyum) 17 yıldır devlet bütçesinden büyük paralar çeken zarar alanıdır. Ancak, devlet desteği, aksamadan sürmektedir. GATT çerçevesinde, desteklerin yasal olmamasına karşın herkes dilediği gibi destek politikası uygulamayı sürdürüyor.

Mikroelektronik Sanayi

Mikroelektronik, bir Amerikan endüstrisi olarak ortaya çıkmıştı. Bu alanda etkinlik gösteren IBM, Digital, Intel, Apple, Xerox Amerikan endüstrisinin parlayan yıldızlarıydı. Oysa şimdi, ABD’nin mikroelektronik pazarındaki payı hızla düşüyor.
Yarı iletken satan firmaların en büyük üçü (NEC, Toshiba ve Hitachi) artık Japonya’ya ait. Yarı iletkenlerle ilgilenen bir kurum olan Amerika Ulusal Danışma Konseyi, ABD Başkanı ve ABD Kongresine 1989 yılında sunduğu yazanağa (rapora) şu başlığı koymuştu: “Stratejik Endüstri Dalı Risk Altında.” 1
Japonya’da belli başlı yarı iletken kullanıcıları, aynı zamanda önde gelen üreticiler olduğu için, (Mitsui ve Sumitomo gibi şirketler) Japon pazarının önemli bölümü ABD rekabetine kapalıdır.
Korumayla sağlanan güvenli iç pazar sayesinde Japon firmaları durgunluk dönemlerinde bile hem yeni işletmeleri hem de araştırma geliştirme tasarımlarına (projelerine) yatırım yapabiliyordu. Durgunluk ve canlanma döngüsü birkaç kez yinelenince iyi korunan Japon firmaları, üretim yeteneğini korumayı başarırken (hatta arttırırken), Amerikan firmaları kendilerini, ikinci sınıf üretici konumuna sürüklenmiş buldu.

Bilgisayar ve Bilgisayar Programları

Bilgisayar ve bilgisayar üretiminde, ABD uzun yıllar yarışçısız (rakipsiz) bir üstünlük içindeydi. Bu alandaki üstünlüğü bugün de sürüyor ancak artık rakipsiz değil. ABD 1986 yılında, dünya bilgisayar pazarının yüzde 82’sini elinde bulunduruyordu. Bu oran 1990 yılında yüzde 65’e düştü.2
Japonya 21.yüzyılda bilgisayar yazılım endüstrisinde egemen duruma gelebilmek için yoğun çaba içinde. Bilgisayar programı üreten fabrika kurmaya çalışıyorlar. Japonların stratejisi, bilgisayar programcılığını bireysel bir meslek olmaktan çıkararak her kullanıcıyı kendi programını oluşturmaya zorlamak. Başarılı olurlarsa programcılara olan talep azalacak ve eldeki programlar üzerinde değişiklik yapmak kolaylaşacak. Programların niteliği biraz düşecek ancak ederi daha düşük olacak.

Sivil Havacılık

Sivil havacılık alanında da düne kadar ABD’nin kesin üstünlüğü vardı. İngiliz British Comet’in yenilgiye uğratılmasından sonra Mc Donnell, Douglas, Lockheed ve Boing, dünyanın her yerinden yapılan siparişleri kabul eden ve “delinmez bir dünya tekeli” oluşturan firmalardı.
Almanya sivil havacılık dalındaki ABD egemenliğini kırmada kararlıydı.
Oysa, ikinci dünya savaşından sonra yapılan anlaşmalarla Almanlar’ın uçak üretmesi yasaklanmıştı. Alman, İngiliz, Fransız ve İspanyol hükümetlerinin çabasıyla, uluslararası bir şirket birlikteliği (konsorsiyum) oluşturuldu ve Airbus Industries kuruldu. Bu projeye 26 milyar dolar yatırıldı ve kısa sürede Airbus Amerikan firmalarına ciddi bir rakip oldu. Önce Avrupa pazarı ele geçirildi.
Şirketin iyesi (sahibi) olan devletler aynı zamanda uçak alımcısı, ulusal havayolu şirketlerinin de iyesiydi. Washington, Airbus’a yapılan desteklemelerin GATT hükümlerine göre yasal olmadığını söyleyip dursa da, Airbus’un dünya pazarındaki payı şimdiden yüzde 30’u aşmış durumdadır. Avrupalılar, büyük bir teknik başarı olmakla birlikte ekonomik başarısızlıkla sonuçlanan sesten hızlı Concorde deneyiminden sonra Airbus’la başarılı olmuştu.

Kimya Sanayi

Almanya’nın kimya endüstrisindeki egemenliği sürmektedir. 2.Dünya savaşından sonra ABD’nin Avrupa’da yaptığı yatırımların çoğunu, Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkeleri satın aldı. Amerika’nın ikinci büyük kimya sanayi kuruluşu olan Dow Shemicals Avrupada’ki 1,8 milyar dolarlık mal varlığını yitirdi.
Avrupa firmaları yalnızca 1986 yılında toplam 6 milyar dolar değerinde 8 Amerikan Kimya Sanayi kuruluşunu satın aldı. En büyük üç firma (Bayer, BASF ve Hoechst) ABD’nin en büyük kimya kuruluşu olan Du Pont’dan yüzde 50 daha büyüktür. ABD firmalarından yalnızca Du Pont büyükler liginde oynuyor.3
Kimya endüstrisinde başarılı olabilmek için iki temel unsur olan, büyük çaplı sermaye ve bilimsel teknik alt yapı, Almanya’nın 100 yıllık sanayileşme geleneğinde vardır. Almanya ayrıca bilim ve mühendislik dalında Amerikan üniversitelerine kıyasla iki kat daha çok öğrenci yetiştiren bir yüksek eğitim dizgesine (sistemine) sahiptir.
Yatırım olanağını arttıran toplumsal artırım (tasarruf) geleneği Almanların bilinen alışkanlığıdır. Bu özellikleriyle Almanlar, İkinci Dünya Savaşı sonrasında bile, kimya sanayi yaratmak için gerekli olan koşullara sahip durumdaydı. Almanya, Kimyasal Sanayinin tartışmasız lideridir ve liderliğini uzun yıllar kimseye kaptırmayacağı görülmektedir.

Teknolojik Yarışı Eğitim Dizgeleri Belirleyecek

Teknolojik yarışın sonucunu, bu sonuca bağlı olarak ülkelerin gelişim düzeyini, eğitime verdikleri önem belirleyecektir. Eğitim, yalnızca teknolojik yarışın belirleyicisi değil, aynı zamanda kalkınma ve uygarlığın göstergesi olan toplumsal düzeyin de temelidir. Bu gerçek, insanlık tarihinin bütün dönemlerinde yaşanmış olan bir olgudur ve tüm ülkeler için geçerlidir.
ABD, Almanya ve Japonya’nın uyguladığı eğitim dizgesinde, önemli ayrılıklar ve yapısal yöntem ayrımlılıkları vardır. Eğitimde sağlanan; kitlesel yaygınlık, sınıflar arasındaki fırsat eşitliği, ayrılan fonlar, sağlanan düzey ve niteliksel başarı gibi konular gelişmiş ülkeler arasındaki eğitim ayrımının odak noktalarıdır. Ekonomik büyümenin ve rekabetin alacağı biçim, bu ayrılıklar üzerinde gelişecek, bilimsel-teknolojik yarışın sonucu eğitime verilen önemle belirlenecektir.

ABD’de Eğitim

ABD, yaygın eğitime değil belirlenen az sayıdaki bilimsel araştırmalara fon ayırıyor. “Mega Projeler” ya da “Büyük Bilim” denilen bu alanlarda (soğuk füzyon denemeleri, uzay istasyonu tasarımı, Hubble Teleskopu, İnsanın genetik haritasını çıkarmak v.b.) başarılı oluyor ancak genel eğitimin düzeyi sürekli düşüyor.
İşçi başına düşen eğitim, donanım yatırımları; Almanya’nın yarısı, Japonya’nın üçte biri kadar. Sivil alandaki araştırma geliştirme giderleri, Almanya ile Japonya’dan yüzde 40-50 oranında daha az. Alt yapı yatırımları 1960’ların sonunda yapılan yatırımların yarısı düzeyinde. Avrupa ve Japonya büyük kentler arasında hızlı demiryolu ağı kurarken, ABD otoyol ve havalimanı yatırımlarına sıkışmış durumda ve ABD artık telekomünikasyon ve otoyollar yapımında da önder ülke değil.4

Japonya

Japonya ve Almanya ise, doğrudan ticari rekabete uygulanabilecek teknolojinin geliştirilmesi için çalışmakta ve yaygın eğitime önem vermektedir. 2.Dünya Savaşı’ndan sonra, savunmaya ayırmadıkları kaynağı, eğitim alanında kullandılar ve önemli başarı sağladılar.
Tarihe dayalı birliği ve türdeş (homojen) yapısıyla Japonya tüm gücünü, ekonomik gelişmeye ve bu amaca hizmet edecek eğitime ayırdı. Başka hiçbir ulus, ortak amaca doğru ilerlerken Japonlar kadar iyi örgütlenemedi. Eğitimi tabana yaymada Japonya ile boy ölçüşebilecek başka bir ülke yok. Başka hiçbir ülke geleceğe dönük olarak Japonlar kadar geniş çaplı yatırım yapmıyor. Sivil sektördeki araştırma geliştirme giderleri Amerika’nınkinden yüzde 50 daha çok. Almanya’nınkiyle hemen hemen aynı ama başka Avrupa ülkelerinin kat kat üzerinde.5

Almanya

Alman eğitiminin üretim alanıyla ilişkileri, açılacak okulların türünden yönetim izlencesine (programına) dek, ayrılmaz bir bütünlük oluşturur. Almanya yüksek düzeyde nitelikli işçi, teknisyen ve mühendis yetiştirme konusunda yarışıcısız durumdadır.
On altı yaşındaki gençler 9 yıllık temel eğitimi tamamladıktan sonra lise ya da meslek okullarına gider. Meslek okulları onların aynı zamanda çıraklık dönemidir. Ya çalıştıkları şirketlerde ya da uzmanlaşmış devlet okullarında karma eğitim ve öğretim görürler. Eğitim okullarının ders izlenceleri, hükümet, sanayi örgütleri ve sendikalarla birlikte oluşturulur. Giderler bu kuruluşlarca karşılanır. 440 ayrımlı alanda sürdürülen eğitime, devletin yanında 350 binden çok şirket bu izlencelere katılmaktadır.
Okullara başvuranların yüzde 90’ı kabul edilmektedir, yüzde 80’i istediği meslek alanlarında sürekli iş bulur.6 Çıraklık dönemi genellikle üç yıldır. Bu eğitim dizgesinin Almanya’ya kazandırdığı teknik kadronun niteliği üst düzeydedir. Teknik eğitimin yanında üniversiteler ve kolejler, endüstrinin gereksinimlerine yanıt veren, alanlarında uzmanlaşmış kadro yetiştirir. Eğitim, mezun olmakla bitmez, belirli aralıklarla teknolojik yenilikler içeren yineleme izlenceleri uygulanır.

Devletin Sorumluluğu

Her üç ülkede de genel eğitim devletin sorumluluğu altındadır. Ancak, mesleki eğitime Almanya gibi önem veren Japonya’da, devlet ve yerel yönetim birimleri yanında, şirketlerin de özel eğitim merkezleri vardır. İşçiler ve çırak işçiler, her düzeyde verilen kurslara katılmaya özendirilir. İşçilerin bilgi ve becerilerini birbirlerine iletebilecekleri “nitelik kümeleri” vardır. Nitelikli üretim için gerekli olan, gelişkin becerilerin kazandırılmasına karşın; Japonya’da bununla da yetinilmez ve işçiler, çalıştıkları şirket içinde yapılan işin tüm yönlerini (pazarlama, üretim, planlama, personel sorunları) öğrenecek biçimde eğitilir.

Japonya’nın Ayrımı

Japonya’nın ABD ve Almanya’ya göre eğitim alanındaki ilginç bir ayrımı, yabancı araştırmacılara getirdiği kısıtlama ve yasaklamalardır. Örneğin, yasalar yabancı öğretim üyelerinin Japon ulusal üniversitelerinde çalışmasına 1982’ye dek izin vermiyordu. Yabancı araştırmacılar, 1986’ya dek ulusal laboratuarlarda çalışamazdı.
Amerikalı bilim adamlarının Japonya’da çalışmaları için hazırlanan en büyük iki ABD izlencesi gereğince, yılda yalnızca 65 kişi bu ülkeye gidebiliyor. Ancak, ABD’nde yalnızca Ulusal Sağlık Enstitüsü’nde 300 den çok, bütün Birleşik Devletlerde 26 000 Japon araştırmacı bulunuyor.7 Japonya, kendi kendine yeterli olma ereğinden hiçbir koşulda vazgeçmiyor, bilimsel ve ekonomik alışkanlıklarının dışarıya taşınmasından hoşlanmıyor.

ABD’de Eğitim Düzeyi Düşüyor

ABD’nin eğitim alanındaki düzeyi, rakiplerinin gerisine düşmüştür. Kişi başına düşen gelirde dünya ikincisidir ve üniversite eğitimi görmüş işgücü dünyadaki örneklerinin iyilerindendir. Ancak, Amerikan eğitim dizgesi gerilemekte ve genel eğitimde düzey düşmektedir. ABD, tüketimi yüksek, yatırım oranları düşük ve dış borcu sürekli artan bir ülke olarak, eğitim alanında 21.yüzyıldaki yarışa en az hazır ülke durumundadır.
ABD’nde, 1991 yılındaki durgunluk döneminde eyalet bütçelerinde kısıntıya gidilirken, kamusal alanda hiç bir kesimin bütçesi, eğitim kesimi kadar geniş çaplı kesintiye uğramamıştır. ABD’nde lise eğitimi görmemiş iş gücü yüzde 29 oranındadır. Bu oran, 3.Dünya ülkeleri düzeyindedir.8
ABD, gelişmiş ülkeler arasında; üniversiteyle bağlantısı olmayan bir orta öğretim sonrası eğitim düzenine (yüksek okul), sahip olmayan tek ülkedir.9 Üniversitelere, devlet bütçesinden ayrılan pay, üniversite dışı eğitime ayrılan paydan yüzde 55 daha büyüktür.10 Buna karşın toplam üniversite nüfusuna oranla çok az sayıda bilimadamı ve mühendis yetiştiriyor. Bilimadamı yetiştirme oranı, Almanya ve Japonya’da yüzde 40 olmasına karşın, ABD de yalnızca yüzde 15-17’dir.11
ABD, ortaöğrenime ayırdığı bütçe fonları bakımından artık birçok Avrupa ülkesinin gerisinde kalmıştır. İngiltere, Fransa ve İspanya ortaöğrenime; ABD’nden iki, Almanya üç, İsveç ise altı kat daha çok kaynak ayırıyor.12 Zorunlu temel eğitimi bitirdikten sonra okumayı bırakanların oranı, ABD’de yüzde 29, Japonya’da yüzde 6, Almanya’da yüzde 9’dur. Eğitimi bırakanların artması yeni sosyal sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Çünkü Amerika’da eğitime eğitimini sürdüremeyenlerin sorunlarıyla da ilgilenilmemektedir.13

Eğitim Çalışanları

Üç ülke arasında, eğitim kadrolarında görev alan öğretmen ve yardımcı personele sağlanan ekonomik ve sosyal haklar bakımından da önemli ayrımlar vardır. ABD’nde öğretmenlerin eline yılda ortalama 30 bin dolar geçerken, Almanya ve Japonya’da 40-45 bin dolar, yani yaklaşık yüzde 50 daha çok ücret geçmektedir.14 ABD’nde yıllık toplam ders günü sayısı 180 gündür. Oysa bu Almanya’da eyaletlere göre 220-240 gündür.15

Eğitime Ayrılan Pay

Eğitime ayrılan bütçe payları, ailelerin eğitime karşı duyarlılıkları ve gençlerin okuma alışkanlıkları gibi konular; ayrımlılıklar içermektedir. Amerika’da birçok orta öğrenim okulunda sosyal sorunlar, eğitimi ikinci plana atmış durumdadır.
Öğretmenler; suç oranlarının artması, şiddet eğilimi, uyuşturucu, genç yaşta hamilelik gibi sorunlarla uğraşmaktan, öğrencilerini eğitmeye neredeyse fırsat bulamıyor. ABD, çok büyük bir bölümü üniversite öğrenimine ait olmak koşuluyla GSMH’nın yüzde 4,1’ini, eğitime ayırırken, Almanya yüzde 4,6’sını, Japonya ise yüzde 4,8’ini ayırıyor.16
Tayvanlı ailelerin yüzde 51’i, orta öğrenimde okuyan çocuklarına fizik dersi için ek yardımcı kitap alırken, bu oran ABD-Minneapolisli ailelerde yüzde 1’e düşüyor. Japon öğrencilerin ev ödevi yapmak için ayırdığı zaman, Amerikalı akranlarının beş katı kadar. Amerikalı öğrencilerin kitap okumaya ayırdıkları zaman ise İsveçlilerin üçte biri.17

Toplumsal Konum

Amerikalı gençlerin önemli bir bölümünün açmazı, ailelerin eğitimleri için gerekli harcamayı yapamayacak durumda olmasıdır. Sosyal güvenlik düzeni eğitimi kapsama alanı dışında bırakmıştır. Paralı olan eğitimin akçalı yükünü, başta zenciler olmak üzere milyonlarca genç karşılayamamakta, eğitim umutlarını elde edilmesi güç burs olanaklarına bağlamaktadır.
Oysa Japonya ve Almanya’da durum çok ayrımlıdır. Akçalı (mali) yetmezlik nedeniyle okuyamamak gibi bir durum ortadan kaldırılmıştır. Öğrenci adaylarının tümü okullara kabul edildiği gibi, bunların yüzde 80’i istediği bölümlere girmektedir. Bu ülkeler, yıkılan Sovyetler Birliği’nden sonra (Sovyetler Birliği dünyanın en gelişkin eğitim dizgesini kurmuştu) en ileri sosyal eğitim düzenini gerçekleştirmiş durumdadır. Japonya’nın, etkin olarak uygulanan laik eğitim geleneği vardır. Eğitim en alttan en üste dek yurttaşlar arasında eşitliği gerçekleştirecek biçimde yapılanmıştır. Almanya’da da durum ayrımlı değildir.

DİPNOTLAR

1     National Advisory Committee on Semiconductors, A Strategiç Industry at Rısk, Kasım 1989, (Washington, D.C.:The Committee 1989, sf.1, ak. L. Thurow “Kıran Kırana” Afa Yay., sf.194
2       “Big Three Computer Makers Ready to Tackle ‘Big Blue’” The Japan Economic Journal 18.08.1990, sf.1, ak. a.g.e. sf.197
3       “Kıran Kırana” Lester Thurow Afa Yay., sf.206-207
4       a.g.e. sf.278
5       a.g.e. sf.278
6      “Soğuk Barış” Jeffry E.Garten Sarmal Yay., sf.143
7      “Cooperation and Confliet in Science and Technology” Richard J.Samuels, The JAMA Forum, Tokyo C.8, sy. 07.12.1989, sf.7, ak. Jefrry E.Garten “Soğuk Barış” Sarmal Yay., sf.146  “Kıran Kırana” Lester Thurow Afa Yay., sf.279
8         “Top Training Missing Bridge The Economist” 09.02.1991 sf.30, ak. Lester Thurow “Kıran Kırana” Afa Yay., sf.297
9        “U.S.Department of Commerce” Survey of Current Business Temmuz 1989, sf.64, ak. a.g.e. sf.297
10      “Kıran Kırana” Lester Thurow Afa Yay., sf.299
11     “More Spinoffs From Defense” Nency J. Perry The Next American Cetury, Fortune Özel Sayı 1991, sf.72, ak.L.Thurow “Kıran Kırana” Afa Yay., sf.297
12        Education 1990, Fortune Özel sayı sf.54, sk. a.g.e. sf.299
13       “U.S.Sets Priorities” The Economist 09.03.1991, sf.58, ak. a.g.e. sf.300
14       “Why the Americans Learn Less Than The Dutch in Secondary School” John Bishop Cornell University 1990, sf.1, ak. a.g.e. sf.300
15       “Shortchanging Education” M.Edith Rasell-Lawrence Mishel Washington, D.C. Economic Policy Institute 1990, sf.1, ak. a.g.e. sf.301
16        “Why Americans Learn Less” Bishop Investing İn People Cilt 1, sf.1, ak. a.g.e. sf.301

1 yorum:

  1. Merhaba, öncelikle bu bloğu açıp bu denli ayrıntılı bilgiler verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Yazılarınızı en baştan sırasına göre okuyorum. Sayenizde kendimi geliştirip, bilgileniyorum.

    ABD, Japonya ve Almanya'nın üçlü rekabetinden daha önceki yazılarda da bahsetmişsiniz. Çin ve Rusya bu rekabetin içinde değil mi? Çin'in geleceğin süper gücü olacağı söylenir genelde ama bunu bu blogta görmediğim için merak edip sordum (veya ben daha görmemiş olabilirim). Bildiğim kadarıyla Çinlilerde eğitime önem veriyor. Bu ve öncesindeki yazıların üzerinden 3-4 yıl geçmiş, değişen bir şeyler mi oldu acaba?

    YanıtlaSil