2 Mayıs 2016 Pazartesi

KÜRESELLEŞME VE ÇAĞDAŞ KÖLE PAZARLARI


Sri Lanka serbest ticaret bölgesinde araştırma yapan Avustralyalı gazeteci, Peter Mares, uluslar arası bir tekstil şirketine ait fabrikada çalışan kadın işçiler için şu saptamayı yapıyor: “... Ancak yaşayabilecek kadar para kazanabiliyorlardı. Eve gönderecek paraları olmuyordu. Her 30 ya da 40 kadına bir musluk ve tek bir tuvaletin düştüğü ufacık odalarda, altı ya da daha çok kişi kalıyordu. Bana aşırı zorlamadan kaynaklanan yaralanmalardan, kötü çalışma koşullarından ve saatler süren zorunlu fazla mesainin neden olduğu göz ve solunum yolları hastalıklarından ve cinsel tacizden söz ettiler. Köylerine dönecek olurlarsa kendi başlarına kente giden genç kızlara yakıştırılan cinsel serbestlik hikayeleri nedeniyle evlenme şansları da pek olmayacaktı. ‘Gidecek hiçbir yerimiz yok. Kendi vatanımızda sığınmacı gibiyiz’ diyorlardı...”

Fabrika Göçü

Kayıtdışıcılığın, şirketlerin ekonomik etkinliği içinde her zaman önemli bir yeri olmuştur. Tek yanlı işleyen uluslararası anlaşmalar, borçlandırma politikaları ve etkisizleşen ulusal yasalar; uluslararası şirketlere, kayıtdışıcılık konusunda geniş bir ortam hazırladı.
Eskiden fabrikalarında çalıştıracakları işçileri yurtdışından getiren uluslararası şirketler, şimdi fabrikalarını yurtdışındaki işçilere götürüyor. Kazanç oranlarını yükselten bu yöntemle, yabancı işçileri kapsayan yasal yükümlülüklerden kurtulunurken, üretimden kaynaklanan toplumsal ve çevresel sorunlar yurt dışına taşınmış oluyor.
Bu girişim, çekinceleri ve dış kaynaklı yeni bürokratik sorunları da beraberinde getiriyor. Sorunların aşılması için uluslararası yasal düzenlemeler, küresel ölçüler kullanılarak genişletiliyor. Bu tür düzenlemelerin yetersiz kalması durumunda, yerine göre yasadışı etkinlikler arttırılıyor.
Bunlar yapılmadan uluslararası şirketlerin dış varlığını sürdürebilmeleri olası değil. Amacına ulaşması için kayıtdışılığa kesin olarak gereksinimleri var. Bu nedenle, Yeni Dünya Düzeninin temeli, yasallıkla desteklenen yasadışıcılığa dayanır. İş ve işçi sorunlarının bunun dışında kalması kuşkusuz olanaklı değildir.

Yeni Tanımlar Eski Uygulamalar

Küresel holdingler, eskide kalan ve işçiler açısından ağır çalışma koşulları içeren uygulamaları, yeni tanımlarla iş yaşamına sokmaktadır. Eskinin gündelikçi işçilerine şimdi, kontenjan işçiler deniliyor. Yoğun dönemlerde ücretsiz artık çalışma (fazla mesai) yaptırma, işçilere konuları dışında her türlü angarya iş yüklemenin adı şimdi, esnek üretim sistemleri oldu. Çalışma ve iş koşulları, bu tür yöntemlerle vahşi kapitalizm döneme benziyor.
El işçiliğine dayalı ev üretimi ya da aile üretimi dünyanın her yerinde hızla yayılıyor. Gölge Ekonomi adı verilen bu tür üretim etkinliklerini inceleyen ekonomistler ilginç bilgiler ve sayılar veriyor. Bunlardan biri olan Amerikalı Ann Misch’ın saptamaları şöyle: “Yunanistan’ın kuzeyinde evde oturan çocuklu kadınlar, çocuklara bakmanın ve ev işi yapmanın yanı sıra, günde en az on iki saat dikiş dikerler. Hollanda’da sütyenlere kopça takarlar. İtalya’da ayakkabı dikerler. Meksika’da oyuncak ve kalem montajı yaparlar. ABD’nin artık her büyük kentinde bu tür ‘üçüncü dünya’ bölgeleri vardır”. 1
Uluslararası Kadın Hazır Giyim İşçileri Birliğinden Sunan Cowell’in söyledikleri durumu daha iyi açıklıyor: “Ev işi, Amerikan hazır giyim sanayinin önemli bir bölümüdür. Hareketli sezonlarda, paskalya ya da Noel’de mağazalara yeterli mal yetiştirebilmek için, kadınlara evlerinde fason iş verilir”. 2
Filipinlerin Angona kentinde dikiş, teğel ya da bebek giysilerinin paketlenmesi işlemlerinde 1447 çocuk çalıştırılmaktadır. Çalışma süresi haftanın 7 günü sabahın yedisinden akşamın yedisine toplam 77 saattir. 4-6 yaş arası çocuklar günde 5 peso, 11 yaşındakiler ise 10 peso almaktadır. Bölgede yasal enaz (asgari) ücret 69 pesodur. 3

İşçi Göçü

1960’lı yıllarda Hindistan, Ürdün, Pakistan ve Bangladeş’ten yüzbinlerce genç adam petrol kuyularında çalışmak ve yerleri silip süpürmek, inşaatlarda çalışmak için az nüfuslu, petrol zengini krallıklara aktı. Milyonlarca Türk; sokak süpürmek, bulaşık yıkamak ve niteliksiz sanayi işlerinde çalışmak için konuk işçi olarak Almanya’ya gitti. Cezayirliler büyük topluluklar halinde Paris’e geldi.
Afrika, Asya ve Güney Amerika sürekli biçimde göç verdi. 1970’lerin sonunda İsviçre’nin iş gücünün yüzde 20’sinden çoğunu yabancı işçilerden oluşuyordu. Japonya, Kore, Tayvan, Singapur varsıllaşırken, Endonezya ve Filipinlerden mıknatıs gibi işçi çekti. Kuveyt savaşından önce Kuveyt’te yaşayan 1,8 milyon nüfusun bir milyondan çoğu yabancı işçiydi.

Fabrika ve İşsiz Göçü

Küresel göç olanca hızıyla sürüyor. Ancak, bu kez işçilerden çok sermaye göç ediyor. Ülkelerindeki yoksulluktan kaçmak için gelişmiş ülkelere yasadışı giriş yapan işsizler dışında, işçiler artık gelişmiş ülkelere giremiyor. Şimdi geçerli uygulama, fabrikaların işçilerin olduğu yerlere taşınması. Çünkü, yoksul ve örgütsüz işçiler buralarda bol miktarda var. Az parayla çok iş yaptırmak ancak buralarda olanaklı. ABD uluslararası şirketleri kendi ülkelerinde ödediği işçi ücretlerine göre, Orta ve Güney Amerika’da yüzde 320, Uzakdoğu Asya’da yüzde 800 daha az ücret ödüyor. 4
Uluslararası şirket yöneticileri, fabrikaları dışarıya taşımakla ülkelerine gelen ve toplumsal dengeyi bozan yabancı işçi sorununun çözümüne katkı koyduklarını söyler. Oysa gerçek durum böyle değildir. Yasal olarak işçi akını durmuştur ama yasadışı insan göçü eskisinden daha büyük sayılara ulaşmıştır. 1990’ların başında azgelişmiş ülkelerden her yıl 75 milyon insan ülkesinden ayrılıyordu. 5
İşin ilginç yanı insan göçünün çoğunluğu, işsizliği önlemek amacıyla yabancı sermaye yatırımı alan ülkelerden geliyordu. Columbia Üniversitesi’nde kent planlama profesörü ve göç eğilimleri konusunda çalışmalar yapan Soskai Sassen şöyle söylüyor: “Endüstrileşmekte olan ve yüksek büyüme hızına sahip ülkelerin pek çoğu, aynı zamanda ABD’ye en çok göçmen yollayan ülkelerdir”. 6
Borçlanmaya dayalı yabancı sermaye yatırımlarının, işsizlik sorununu çözmediği tersine arttırdığı yaşanmakta olan somut bir gerçekliktir. Oysa, ekonomik kalkınma ve gönenç için yabancı sermaye yatırımlarının gerekli olduğunu savunanlar, bu yatırımların; işsizliği azaltacağını, yaşam düzeyini yükselteceğini ve kalkınmayı sağlayacağını söylüyordu. Ücretler yükselecek, çalışma koşulları iyileşecek, böylece işgücünün ülkede kalması sağlanarak göç önlenecekti. Ancak, yaşanan gerçek, söyleyenlerden çok başkadır. Yabancı sermaye alan ülkelerde, işsizlik ve dışa göç artıyor.

Kadın İşçiler

1970’lerin sonlarında uluslararası şirketlere kadın işçi pazarlayan Malezya’da, şu biçimde broşürler bastırılıp dağıtılmaktaydı: “Elleri küçüktür ve son derece dikkatli çalışır. Bu nedenle, kim bir montaj bandında Malezyalı bir kadın kadar iyi çalışabilir? Günde yaklaşık 1,50 dolar yevmiye ile kadın işçi bulunur...” 7
El Salvador’lu bir özel girişim topluluğu, ABD örme endüstrisinin dergisi Robbine verdiği ilanda, dikiş makinasının başında görüntülenen genç ve çekici Rosa Martinez, şöyle övülüyordu; “onu saatte 70 sent karşılığında tutabilirsiniz. O ve iş arkadaşları çalışkanlıkları, güvenilirlikleri ve çabucak öğrenme yetenekleriyle tanınırlar...” 8
Bu reklamı veren şirket, bütçesinin yüzde 94’ünü Amerikan Uluslararası Kalkınma Ajansından alıyordu.

Çağdaş Köle Pazarları

Nike yılda 2 milyar dolarlık (1990) spor ayakkabısı satan bir şirkettir. Şirketin ABD’deki görkemli yönetim binasından başka herhangi bir üretim birimi yoktur. Fabrikaları ucuz işgücünün yoğun olduğu ülkelerdedir. Başkan yardımcısı Neal Lauridsen söyle demektedir; “Biz üretimi bilmeyiz. Bizler tasarımcı ve pazarlamacıyız...” 9
Şirket, ücretlerin göreceli olarak yükselmeye başladığı Güney Kore ve Tayvan’daki fabrikalarını kapatarak bunları, işgücünün daha ucuz ve bol olduğu Endonezya ve Taylan gibi ülkelere taşıdı.
Nike’in ABD’ndeki yönetim, satış ve pazarlama gibi hizmet birimlerinde 8000 kişi çalışırken; üretim, sayıları 75 000’ni bulan Asyalı fasoncular tarafından yapılmaktadır. 10 Endonezya’daki bir Nike ayakkabı 5,60 dolara mal olur. Bu ayakkabıların dünya pazarlarındaki satış fiyatı ise 73 ile 135 dolar arasındadır. 11
Ayakkabıları diken Endonezyalı kızlar genelde saat başına 15 sent alırlar. Fazla mesai zorunludur ve sabahın 7,30’unda başlayan on bir saatlik bir işgününden sonra kızlar, gece 21:15 de şirket yatakhanesine gidip kendilerini yatağa atarlar. Şanslı olanlar iki dolar kadar kazanmıştır. 12
1990 yılında ABD’nde spor ayakkabıların toptan piyasası 7,6 milyar dolardı. Bu ayakkabıların ancak yüzde 20’si spor amaçlı olarak kullanılmakta, yüzde 80’i sokakta giyilmektedir. 13 Spor ayakkabı markalarının olağanüstü ilgi görmesi büyük ölçüde, ürünleri tanıtan Michael Jordan ve başka dünyaca ünlü sporcunun havasındandır. Nike, Michael Jordan’a reklam için, yalnızca 1992 yılında 20 milyon dolar ödemiştir. Bu rakam, Endonezya’da bu ayakkabıları üreten fabrikaların tüm işçilerine ödediği bir yıllık ücret toplamından daha çoktur. 14

İlkel Bilinç

Kimi uyanık işçiler sömürüldükleri kanısındadır. Sendika ya da bir başka örgüte sahip olmadıkları için bu kanıya kendi deneyimleriyle ve el yordamıyla varmıştır. Sayıları çok azdır. Çoğunluğu oluşturan işçiler için, sömürü kavramını anlamak bile henüz pek kolay değildir. Çünkü ellerinde başka bir seçenek yoktur. Endonezya’daki bir fabrikada çok az bir ücretle, çok uzun bir mesai yapan Riyanti adlı bir işçi Boston Globe bildirmenine (muhabirine) şunları söylüyordu: “Burada çalışmaktan memnunun. Para kazanıyorum ve arkadaşlarım var. Yemekleri de şirket veriyor”. 15
Şirket yetkilileri, işçi sorunlarıyla pek ilgilenmiyor görünürler. Ancak, düşünce ve davranışları, 19.yüzyıl sömürgecilik anlayışıyla hemen aynıdır. Nikeın denizaşırı fabrikalardaki çalışma koşullarıyla ilgili kendisine soru sorulan Genel Müdür John Woodward şunları söylüyor: “Bunları incelemek bize düşmez. Fabrikalardaki işçi sorunlarının farkındayım ama gerçek sorunun ne olduğunu bilmiyorum. Bilmem gerektiğini de sanmıyorum... Evet ücretler biraz düşük. Ancak biz buraya gelerek, başka türlü iş bulamayacak olan binlerce işsize iş verdik...” 16
Guatemala’da, ABD şirketlerine fason mal üreten bir fabrikada çalışma koşulları şöyleydi; “kadınların tuvalete gidebilmek için ustabaşından izin almaları gerekmektedir. Ve bu da cinsel tavizler vermeyi gerektirebilir. Çoğu kadın dayak yemiş ve cinsel istismara uğramıştır. Ustabaşı hamileleri ayıklamak için düzenli olarak her on beş günde bir karınlarını hedef alarak kadın işçileri dövmektedir. Bazı fabrikalar insanların kaçmalarını önlemek için, sabahın iki ya da üçüne dek kapılarını sürgülemektedirler...” 17

Her Yer Aynı

İnsanlar Yeni Dünya Düzeni uygulamalarıyla; yerel alışkanlıklarını, tarihsel birikimlerini ve yaşamlarına yön verme olanaklarını yitirmiş durumdadır. Yoksullukları giderek artmaktadır. Yetersiz ücret ve ilkel çalışma koşullarıyla da olsa, iş bulabilen insanlar kendilerini şanslı saymaktadır. 18 ve 19.yüzyılın köle pazarlarıyla; 15 sent saat ücretiyle örgütsüz işçilerin çalıştırıldığı toplama kamplarına dönüştürülmüş fabrikalar arasında büyük benzerlik vardır.
Eskiden panayır meydanlarında, gücü, gençliği bağırılarak tanıtılan köleler bugün; “ellerinin küçüklüğü”, “söz dinlerliği” ve “örgütsüzlüğü” bilgisayar kayıtlarına geçirilerek medya olanaklarıyla tanıtılıyor. 18.yüzyılın köleleri 21.yüzyıla girerken, “ücretli köleler” üstelik “çok düşük ücretli köleler” durumuna gelmiştir.

DİPNOTLAR

1      “Küresel Düşler” R.J.Barnet-J. Cavanagh, Sabah Kitapları, sf.234
2       a.g.e. sf.234
3   “A Contact for Under Development:Subcontracting for Multinationals in the Philippine Semiconductor and Garment Industries” Cornelia H.Aldana, IBON Databank, Philippines 1989, sf.98-101, ak. R. J.Barnet-J.Cavangh Sabah Kitapları, sf.263
4   “Inrenational Subcontracting Arrangements in Electronics Between Developed Market-Economy Countries and Devloping Countries,” UNCTAD Secretariat TD/B/C 2/144/Sup.1 1975, ak. Nuri Yıldırım “Uluslararası Şirketler” Cem Yayınları, sf.124
5      “United Nations Development Program” Human Development Report 1992 (New York:United Nations, 1992) sf.6, ak. R.J.Barnet-J.Cavanagh “Küresel Düşler” Sabah Kitapları, sf.235
6      “America’s Immigration ‘Problem’ “Saskia Sassen World Policy, Fall 1989, sf.814, ak. a.g.e. sf.237
7      “Birt of the Secon Generation” Ho Kwon Ping, For Eastern Economic Review 18.05.1979 sf.76, ak. a.g.e. sf.257
8      “Paying to Lose Our Jops” Charles Kernagham sf.11, ak. a.g.e. sf.257
9      “Spring in Their Step” Mark Clifford 05.11.1992 sf.56, ak. a.g.e. sf.258
10    “Spring in Their Step” Mark Clifford, Far Eastern Economic Review 05.11.1992 sf.56 ak. a.g.e. sf.258
11    “Nike Halkla İlişkiler’den Dusty Kidd ile Söyleşi” 09 07 1993 ak. a.g.e. sf.258
12    “Küresel Düşler” R.J.Barnet-J.Cavanagh Sabah Kitapları, sf.258
13     a.g.e. sf.259
14     a.g.e. sf.259
15     Boston Globe 30.12.1991 ak. R.J.Barnet-J.Cavanagh “Küresel Düşler” Sabah Yayınları, sf.259
16     “Running a Business” Schwarz sf.16, ak. a.g.e. sf.259
17   “National Labor Committee in Support of Democracy and Human Righs in El Salvador” Wolker Rights and the New Word Order. (New York:National Labor Committee 1991) ak. a.g.e. sf.263





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder