Çin’de, 1977’den
sonra geliştirilen ekonomik kalkınma uygulamaları, Kemalist kalkınma yöntemiyle
büyük bir benzerlik gösterir. Devlet öncüdür ve sosyal niteliklidir.
Kalkınmanın temel gücü ulusal kaynaklardır. Bağımlılık doğurmamak ve üretime
yatırmak koşuluyla dış kredi alınır. Kalkınma planlarına uyması koşuluyla, özel
girişimciliğe yer ve destek verilir. Dışsatım arttırılırken, ulusal pazar
gümrük koruması altında alınır. Barışçı dış politikayla, silahlanma harcamaları
düşürülmeye çalışılır. Laik eğitime, özellikle teknik eğitime özel önem
verilir. Köy ve tarım sorunları devlet desteğinde birinci sırayı alır.
Çin Devrimi’nin Türk Devrimi’yle
Benzerlikleri ve Ayrılıkları
Birçok
bakımdan ayrımlılıkları olmasına karşın Türk ve Çin toplumu, 20.yüzyıl başında,
ortak sorunlar ve sıkıntılarla karşılaşmıştı. Dünyanın her yönüne ulaşmayı
başaran güçlü Batılı devletler yalnızca bu iki ülkeyi değil, pek çok azgelişmiş
ülkeyi, neden oldukları sorunlarla birbirlerine yakınlaştırmıştı.
Sömürgeci
ve emperyalist işgalin doğurduğu çıkar çatışmaları, ayrımlı tarihsel mirasa
sahip, ayrımlı coğrafyalarda yaşayan milyonlarca insanın gelecek umutlarını,
savaşım biçimini ve toplumsal çıkarlarını aynı kanalda birleştirmişti.
Küreselleşen sömürü ve şiddet, kendisine karşı tepkiyi de küreselleştiriyor,
ezilen yoksul ülkeleri birbirine yakınlaştırıyordu.
Bu nedenle Türk ve
Çin devrimlerinde var olan benzerlik ve ayrılıkların incelenmesi gerçekte,
20.yüzyıldaki tüm ulusal bağımsızlık savaşımı önderlikleriyle Kemalist önderliğin
incelenmesi demektir. Okuyucu burada yapılan belirlemeleri genel çizgisiyle,
önceki bölümlerde incelenen bütün ulusal hareketler ve bunların önderlikleri
için de irdelemeli ve bunları Kemalizmin temel ilkeleriyle karşılaştırmalıdır.
Bu çaba, günümüze yönelik geçerli ve uygulanabilir sonuçlar çıkarmayı olanaklı
kılacaktır.
Ulusal Kurtuluş Savaşı Dönemi Karşılaştırması
Örnek
Olma
Her iki devrim de,
dağılan feodal imparatorlukların yıkıntıları ve emperyalist işgal altından çıkmıştır.
Türk Devrimi başarılan ilk anti-emperyalist devrimdir ve birçok ezilen
ülkeye olduğu gibi Çin’de de özellikle 1920’li yıllarda, Kuomintang’a örnek olmuştur. Kuomintang, Türk
Devrimi’nin ulusal birlik
ilkesine uygun hareket ettiği dönemlerde başarılı olmuş, dış etkilere açıldığı
oranda başarısızlığa uğramıştır. Türk Devrimi’nin Çin’deki etkisini General Ho You Su 1936 yılında şöyle
dile getirmiştir: “Türk Devrimi’nin bütün Doğu dünyasının ilerleme ve
gelişmesindeki rolü, Batı dünyasını kültür ve uygarlık yoluna yönelten Fransız
devrimi kadar önemli ve etkilidir”.1
Siyasi Bağımsızlık
Politik
bağımsızlık, karar ve uygulama yeteneği, içişlerine kıskançlıkla sahip çıkma; Türk
Devrimi’nin temel öğeleridir.
Ulusal konularda, hiçbir koşulda hiçbir gücün etkide bulunmasına izin
verilmemiştir. Bu ilke, düşmanları olduğu kadar dostları da kapsar. İşbirliği
ve yardım ilişkileri bu tutumu değiştirmez. Sovyetler Birliği’nden, akçalı ve
askeri destek alınmıştır ancak başta ideolojik olmak üzere hiçbir anlamda
etkisi altında kalınmamıştır. Ulusal özgür istenç (irade) tam anlamıyla
gerçekleştirilmiştir.
Çin bu konuda, uzun
süre başarılı olamadı. İşçi sınıfının uluslararası dayanışması adıyla alınan Sovyet
yardımına ayrımlı anlamlar yüklenmiş ve özellikle Çin Komünist Partisi
Sovyetler Birliği’nin siyasi ve ideolojik etkisine açık olmuştur. Savaş
sürecindeki bu girişimgücü (inisiyatif) paylaşımı, yetkesi yüksek, güçlü,
özgüvene sahip merkezi bir önderliğin yaratılmasını geciktirmiştir. Sovyetler
Birliği’ndeki siyasi ayrılıklar Çin’e taşınmış, Stalin-Troçki çatışması bütün
boyutlarıyla ÇKP saflarında da yaşanmıştır. İç çelişkilerin çözülerek ulusal
birliğin sağlanması gerekirken, yersiz ve anlamsız, dış kaynaklı siyasi
sorunlarla uğraşılmıştır.
Ulusal Birliği Sağlama
Türk
Devrimi’nde Kurtuluş Savaşı süresince iç siyasi ayrılıklara izin
verilmemiştir. Feodal ilişkilere bağlı toplumsal ve kültürel geriliğin neden
olduğu bölünme ve parçalanma eğilimi; güncel, somut ve geçerli yöntemlerle
önlenmiştir. Sınıfsal, dinsel, etnik ya da siyasi ayırımlar öne çıkarılmamış,
belirlenen ulusal kurtuluş stratejisine uyum gösteren herkes savaşıma kabul
edilmiştir. İttihatçılar, sosyalistler, din adamları, bir kısım aşiretler,
eşraf ve ayan meclis çatısı altında savaşa katılmış ancak
bunların ayrı ayrı örgütlenmelerine izin verilmemiştir. Bu konuda gösterilen
başarı Ulusal Bağımsızlık Savaşı’nın
3,5 yılda kazanılmasını sağlamıştır.
Aynı
başarı Çin Devrimi’nde
sağlanamadı. Yüzyıl başındaki kendiliğinden gelişen eylemlerin dağınıklığı
yanında, ulusçu güçler, devrimin hiçbir döneminde tam olarak bir araya
gelemedi. Ne Kuomintang’ın
ulusçu programı, ne değişik partilerin Kuomintang içinde çalışması ve ne
de emperyalist işgalin yayılması, bu birliği gerçekleştirmeyi sağlayamadı.
Mao’nun Komünist Parti’si ve Çang Kay Şek’in Kuomintang’ı, kuruldukları günden beri ideolojik ve
örgütsel iç çatışmalarla uğraştı. Ayrıca bu iki büyük örgüt, 1921’den 1949
yılına dek tam 28 yıl boyunca, artan azalan şiddetlerle birbiriyle de çatıştı.
Bu durum, ulusal kurtuluş savaşının hem uzun sürmesine, hem de ağır savaş
yitiklerine neden oldu.
İmparatorluk Kalıtı (Mirası)
Her
iki devrim de, çöken imparatorlukların yıkıntıları üzerinde yükselmiştir. Ancak,
Türkiye’de dağılan imparatorluğun devlet aygıtından yararlanılmış; ordu, silah,
bürokrasi, iletişim vb. devrim amacıyla kullanılmıştır. İmparatorluk kurumları
kurtuluştan sonra ortadan kaldırılmış, savaş içinde oluşturulan Meclis ve ona
bağlı bir kısım yapılanmalar dışındaki tüm yeni devlet organları Cumhuriyet’den
sonra kurulmuştur.
Çin’de ise,
imparatorluk kurumlarından yararlanılamamış; ordu, yönetim birimleri, eğitim,
kültür vb. ileride kurulacak devletin temel organları, uzun savaş dönemleri
içinde oluşturulmuştur. Geçici ya da kalıcı, kurtarılmış kızıl bölgelerde
kurulan örgütsel yapılar, ileride kurulacak Çin Halk Cumhuriyeti’nin küçük ve yerel öncüleri olmuştur.
Yıkılan devletin kalıntılarından yararlanamamak, başarı süresini uzatmış, insan
yitiğini arttırmıştır.
Feodallere
Karşı Tavır
Değişik
özellikleri olmasına karşın her iki devrim de, feodal ilişkilerin egemen olduğu
bir toplumsal yapı içinde oluşmuştur. Türk feodalleri genellikle, Ulusal
Kurtuluş Savaşı’na katılmıştır. Sahiplendikleri toprakların mülkiyetine yasal
olarak 1839 Tanzimat Fermanı’yla kavuşan eşraf ve ayan sınıfının önemli bir
bölümü, yeni elde ettiği mülkiyet haklarını yabancılara kaptırmak istememiş,
yanlarına ulema takımını da alarak işgale karşı direnmiştir. Kemalist önderlik
bu kesimleri, devrim stratejisine uygun hareket etmelerini sağlayarak saflarına
almada başarılı olmuş ve bu başarı, hem iç isyanların bastırılmasını, hem de
savaşın kısa sürede kazanılmasını sağlamıştır. Türk Devrimi’nde, anti-emperyalist bilinçten uzak
toplum kesimlerinin anti-emperyalist bir savaşta yer almasının yöntemi bulunmuş
ve başarıyla uygulanmıştır.
Aynı
başarı Çin’de gösterilemedi. Koumintang’ın etkin olduğu dönemlerdeki ulusal tutumun yerini, Komünist
Partisi’nin etkisini
arttırmasıyla sınıfsal öncelikli politikalar ve dış kaynaklı ideolojik
önermeler aldı. Ülke koşullarıyla uyuşmayan III.Enternasyonal kararları, ulusal
birliğin gerçekleştirilmesinin önünde, koşullarına uygun düşmeyen yapay
sorunlar durumuna geldi.
Emperyalist işgal ve buna karşı yürütülen
ulusal bağımsızlık savaşı sürerken, büyük toprak sahiplerinin arazilerine el
koyularak yaygın bir anti-feodal savaşım başlatıldı. İç savaş yaygınlaştı,
anti-emperyalist savaş ile anti-feodal savaş birbiri içine girdi. Kendi askeri
gücüne sahip savaş beyleri ve feodallerin hemen tümü Çin Komünist Partisi’ne karşı tavır aldı, büyük bir bölümü de
emperyalizmle işbirliği içine girdi. İç çatışmalar ve emperyalizmle işbirliğine
varan gelişmelerden rahatsızlık duyan aydınlar savaşımdan uzaklaştı. Nesnel
olarak ulusal bağımsızlık savaşına katılabilecek unsurların tümü, bu amaç
çevresinde biraraya getirilemedi.
Önderlik Sorunu
Türk
Devrimi, ulusal
bağımsızlığın evrensel boyutunu, yerel toplumsal özelliklerle birleştiren ve
nesnelliği temel alan bir önderlikle gerçekleştirmiştir. Savaşta ve yönetim
döneminde, kişisel öncelikler politik uygulamalara yansıtılmamış, toplumsal
kalkınmayı amaçlayansürekli devrimcilik her aşamada temel alınmıştır.
Çin
Devrimi’nin 1901-1921 arasındaki ilk yirmi yıllık döneminde, Sun Yat Sen’in
Kuomintang’ı dışında ulusal
devrime öncülük yapabilecek politik bir yapılanma görülmüyor. İmparatorluğun
dağılmasında etkin rol alan General Yuen Şikai kendisini imparator ilan
etti. 1921’de kurulan Komünist Parti Sovyetler Birliği’nin etkisinden
kurtulamadı. Sun Yat Sen’den sonra Kuomintang’ın başına geçen Çang Kay Şek,
kendisini Çin’in tek sahibi ve temsilcisi olarak görmeye başladı.
Çin’de
bir Mustafa Kemal çıkamıyordu. Mao 1940’dan sonra, “artık
ikinci bir Kemalist Türkiye’nin olamıyacağını”; belirterek; “1927’deki
büyük devrimin (Çin’de) başarısızlığa uğramasından sonra, Çin
burjuvazisinin bazı unsurları büyük haykırışlarla Kemalizm’i istedi. Fakat
Çin’in Kemal’i nerede?” diye sormuştur.2
Çin, ulusal kurtuluş
döneminde bir Mustafa Kemal bulamadı ancak O’nun öngördüğü ve uyguladığı
kalkınma yöntemini, 1980’den sonra, yoğun ve yaygın bir biçimde tüm ülkede
başarıyla uyguladı.
Çin ve Türk Devrimlerinde İktidar
Dönemlerinin Karşılaştırması
Yöntem Ayrımı
Türk
Devrimi’nde bağımsızlıktan sonra uygulanan ve altı ilkeyle anlatılan
kalkınma yönteminde, devletçilik belirgin bir biçimde temel alınmıştır.
Ancak, devletçiliğe verilen önem, özel girişimciliğin yadsınmasına ve yabancı
sermayenin tümden reddedilmesine yol açmamıştır.
Ulusal
bağımsızlığı zedelemeyen, tekelleşme eğilimi göstermeyen her tür ekonomik
etkinlikten yararlanılmış, 15 yıl gibi kısa bir sürede büyük gelişme
sağlanmıştır. Kemalizm, sömürgeci bağlardan kurtulan azgelişmiş bir ülkenin;
tekelciliğin egemen olduğu bir dünyada, doğal ömrünü tamamlamış liberalizme
takılmadan nasıl kalkınabileceği gösterilmiştir. Kemalist kalkınma yöntemi 23
yıl sonra 1938'den sonra bırakılmış ve Türk Devrimi karşı devrimcilerin
yönetimde etkin hale gelmesiyle sona ermiştir.
Çin,
1949’dan sonra katı bir ortaklaşacı (kollektivist) politika uyguladı. Toplumsal
yapıya uygun düşmeyen ideolojik yaklaşımlar kalkınmayı sağlamadığı gibi, Çin
halkını açlıkla karşı karşıya getirdi. Ekonomik kalkınmada Sovyet yardımına bel
bağlandı.
Sovyetler Birliği,
1961 yılında, Çin’de yürüttüğü bütün yatırımları yarım bırakarak, yatırım
planlarını bile yanlarında götürerek geri çekildi. Siyasi nedenlere dayalı bu
davranış, Çin’i, önemli nicelikte sermaye yatırılan, bitirilmesi olanaksız,
harabeye dönmüş onlarca yatırımla başbaşa bıraktı. Ekonomik başarısızlık siyasi
söylemlerle aşılmaya çalışıldı. 1965’de başlatılan Büyük Proleterya Kültür
Devrimi Çin için gerçek bir yıkım oldu. Çin, düzen sorunuyla karşı karşıya
gelmek üzereyken Teng Hsiao Ping’in öncülük ettiği çağdaşlaşma
uygulamalarına girişildi.
1978;
Yönetim Değişikliği
Çin’de uygulanan
ekonomik politika, Atatürk’ün Türkiye’de uyguladığı kalkınma yöntemiyle
büyük bir örtüşme içindedir. Türkiye'de 1923’dan, Çin’de 1978’den sonra
uygulanan ve büyük başarı elde edilen kalkınma yöntemi, Türk buluşudur,
özgündür. Kalkınma atılımına doğru yöntemle başlayan Türk Devrimi, yetersiz
yönetimler nedeniyle korunamayıp karşıtına dönüştü; yanlış yöntemle başlayan
Çin daha sonra bu yöntemi eksiksiz uyguladı ve başarılı oldu.
Kemalist
Kalkınma Yönteminin Önemi
21.Yüzyıla
bir dünya ekonomik devi olarak giren Çin, elde ettiği başarıyla, Kemalist
kalkınma yönteminin azgelişmiş ülkeler için değerini gösteren bir örnektir.
Yeni Dünya Düzeni’nin görünen
tüm güçlerine ve karşı çıkışlarına karşın bu gerçek değiştirilememekte,
emperyalist yıkımın her geçen gün daha açık olarak ortaya çıkan sonuçları,
azgelişmiş ülkeleri bu yola girmeğe zorlamaktadır.
Mali sermaye egemenliğinin, metropollerde ve denizaşırı
pazarlardaki baskısı, 1910 ile 2016 yılları arasında, niteliksel bir ayrım
göstermez. Ulusal mali sermayeye, şirketler aracılığıyla uluslararası boyut
kazandırma çabaları, ya daüretilen ‘yeni kuramlar’, bu gerçeği
değiştirmiyor. Emperyalist işleyiş değişmedi, sömüren ülkeler birkaç değişiklik
dışında aynı ülkeler.
Türkiye’de
Başlayan Çin’de Süren Kalkınma Biçimi
Emperyalizme
karşı savaşımlarla dolu 20.yüzyılda, savaşım sürecini başlatan Türk Devrimi’nin önemi, 21.yüzyıla daha çok öne
çıkıyor. Bu önem, azgelişmiş ülkelerin dünyanın her yanına gerilmiş emperyalist
sömürü ağına takılmadan, ulusal haklarından ödün vermeden, nasıl ve ne biçimde
kalkınacağını göstermede yoğunlaşıyor.
Türk Devrimi’yle başlayan Çin Devrimi’yle süren bağımsız kalkınma
uygulamaları, çözülme noktasına gelmiş olmasına karşın güçlü görünen birkaç
büyük devletin yıkıcı etkisinden kurtulmanın tek yoludur. 20.Yüzyılın
sonlarında daha iyi anlaşılmaya başlanan Kemalist ideolojinin, 21.yüzyılda
dünya siyasetindeki etkisini, belirleyicilik düzeyine çıkaracak olmasının maddi
temelini bu yol sağlayacaktır.
DİPNOTLAR
1 “Kemalizm” 1936 sf.335 ak. Selahattin Çiler, “Atatürk için Diyorlar ki”
Varlık Yay., 4.Basım, 1981, sf.103-104
2 “La
Nouvelle Democratie” Mao Tse-Toung, Pekin
1968 ak.Prof. Taner Timur “Türk Devrimi ve Sonrası” İmge Kit., 1994,
sf.299
Çin Karma Ekonomi Modeli ile alay eden solcuları ve Liberalleri rezil etti. 1970 lerde bunun optimum kalkınma modeli olduğunu matematik olarak da kanıtlamıştık. İlgilenen olmadı. Tekrar gündeme getirdiğiniz için teşekkürler. Prof. Dr. Mustafa A. Aysan hocanın "Atatürk Döneminin Ekonomi Politikaları" kitabı (ISBN 978-975-555-137-1) da ufkunuzu genişletebilir. Burada olmayan sektörlerin olmayan bankalar yaratılarak var edildiği anlatılıyor. Doç. DR. Kutlu MERİH
YanıtlaSilİsminiz yabancı gelmemişti. "Yönetim Gelenekleri ve Türkler" kitabımın yazarı olduğunuzu farkettim. Çorak kültürümüzde çölde bir vaha. Başarılarınızın devamını dilerim.
YanıtlaSil