7 Nisan 2017 Cuma

SURİYE DÜĞÜMÜ: TÜRKİYE-RUSYA-ABD


Suriye ve Ortadoğu, ABD ve Rusya için önemlidir. Ortadoğu’nun petrol ve doğalgazına bağımlı olan Avrupa Birliği ve Çin için de önemlidir. O nedenle Suriye’deki çatışmayı, bloklar arası çatışma olarak görmek gerekir. Ortadoğu’daki egemenlik yarışı, kalıcı bir çatışmayı barındırmaktadır. Suriye, tarihte olduğu gibi bugün de ve Anadolu’yla birlikte; Doğu-Batı arasındaki “altın köprü”dür. Amerikalılar bu nedenle, “Suriye’yi kontrol eden Ortadoğu’yu kontrol eder. Ortadoğu’yu kontrol eden Rusya’nın ve İpek Yolu üzerinden Çin’in anahtarını elinde tutar” diyor.(×) Suriye’de giderek artan gerilim düğümlenmiştir ve bu düğüm içinde yer alan; Türkiye-Rusya-ABD arasındaki ilişkilerde, yapısal karşıtlıklar vardır. Suriye sorununun, Türkiye yararına sağlam bir çözüme kavuşturulması için, ilişkilerde köklü dönüşümlere gitmek gerekmektedir. Bunun için, yani küresel iki büyük güç arasında siyaset yapmak için; yüksek bilinç, tutarlı çizgi, doğru ve kararlı tutum gerekir. Kamusal değerleri dağıtılmış, üretimden yoksun, borca batmış ve hepsinden önemlisi ulusal birliği zedelenmiş bir ülkede; önlemi alınmamış tepkisel değişimler, yalnızca yararsız değil aynı zamanda tehlikelidir.


ABD ve Ortadoğu

ABD, 1998’de saptadığı ve 21.yüzyılı kapsayan “Yeni Bir Yüzyıl İçin Amerikan Ulusal Stratejisinde”, Ortadoğu’dan 2050 yılına dek vazgeçmeyeceğini açıklamıştır. Açıklama yönünde Büyük Ortadoğu Projesi’ni uygulamaya sokmuş ve bugüne getirmiştir. Ortadoğu’dan çekilmeyi aklından bile geçirmemekte, Rusya’nın bölgeye yerleşmesinden rahatsızlık duymaktadır.
Washington’un “nükleer füzyon ve elektrikle işleyen arabalar, petrolü tahtından indirene kadar stratejik önemini koruyacak” dediği Ortadoğu’ya, kesin olarak gereksinimi vardır. Bu nedenle, Ortadoğu’ya egemen olmak için her yolu deneyecek, şiddetin her türünü kullanacaktır.
İki büyük silahlı güç, Türkiye’nin de içinde olduğu Ortadoğu’da, çatışma olasılığı bulunan bir konumda karşı karşıya gelmiştir. Nükleer silahların tehlikeli gücü, tarafları görüşmelerle sağlanacak bir uzlaşmaya zorlamaktadır.

Rusya

Rusya, Avrupa’nın doğalgaz gereksinimini karşılayan ülkedir ve bu konuda rakipsizdir. Durumdan rahatsız olan Avrupa Birliği ve ABD, bu bağımlılığın sona erdirilmesi için yeni seçenekler peşindedir. Günümüz koşullarında bu seçenek, Basra Körfezi’yle Doğu Akdeniz’de bulunan ve dünyanın en zengin yatağı olduğu söylenen doğalgazın, Katar’a düşen kesimden Avrupa’ya taşınmasıdır. Bu tasarıma, şimdi İsrail’in çıkardığı Doğu Akdeniz doğalgazı da eklendi.
Doğu Akdeniz’deki doğalgazın, Avrupa'nın ve bölgenin yüz yıllık gereksinimini karşılayacak düzeyde olduğu söylenmektedir. Büyük güçler, bu bölgeye egemen olma ya da en azından denetleme savaşımı içindedir. Putin’in, “bizi üçüncü dünya savaşına zorluyorlar” sözü, çatışmanın şiddetini göstermektedir.

Suriye’ye Neden Saldırıldı

Suriye’yi kana bulayan çatışmalar süreci, 2009’da Katar’ın Şam’a, doğalgaz boru hattı inşa etme önerisiyle başladı. Öneriye göre, Katar gazı Rusya’nın inisiyatifi dışında; Suudi Arabistan, Ürdün ve Suriye’den geçip Türkiye’ye dek uzanacak buradan Avrupa’ya ulaştırılacaktı. Öneriyi Katar yapmıştı ama projenin gerçek sahipleri ABD ve AB’ydi.
Suriye, bu öneriyi kabul etmedi ve tam tersi bir tutumla, Rusya’nın içinde bulunduğu rakip bir projeye imtiyaz verdi. 2010’da 10 milyar dolarlık İran-Irak-Suriye “İslami Boru Hattı” tasarısını seçti. Aynı yıl Suriye’nin orta kesimlerinde bulunan doğalgaz, bu hatta bağlanacaktı. Anlaşma, 2011’de yapıldı ve o yıl Suriye kan gölüne döndü. Terör saldırıları sürerken, bu kez 2012’de İran’la bir memorandum imzalandı.1
Rusya ve İran’la girdiği ilişki, Batı’nın Beşar Esad’a karşı, gazetecilerin “boru hattı savaşları” adını taktığı terör saldırılarını başlatmasına neden oldu.
Bu gelişmeler, Türkiye’nin aşırı dostlukla başlattığı Suriye ilişkisini, aniden Esad üzerinden aşırı düşmanlığa dönüştürmesine neden oldu. AKP, Batı’dan buyruk almışçasına Şam yönetimine karşı tavır değiştirdi ve ABD yetiştirmesi muhalif gruplara yoğun destek verdi.

Suriye ve Rusya

Rusya, doğalgazda kurduğu tekelin kırılmasını önlemek, Doğu Akdeniz’de var olmak ve Suriye’den çıkmamak için her türlü çatışmayı göze almıştır. Bu amaçla ABD’nin yaptığı gibi, şimdilik çatışmalara dolaylı katılmakta, sürekli olarak işbirliği yapacağı yardımcı güç aramaktadır. Suriye onun en büyük bağlaşığıdır (müttefikidir) ama PYD’ye Moskova’da büro açtırması, İsrail’e karşı yumuşak tutumu, muhaliflerin bir bölümüyle ilişki kurmaya çalışması bu arayışın örnekleridir.
Suriye’de, amacına uygun düşen her türlü yönetim seçeneğine açık. Büyük devlet politikası bunu gerektiriyor. Çarlık Rusya’sının ve Batı sömürgeciliğinin, 19.yüzyıl Kürt politikasının yeniden gündeme gelmesinin nedeni budur.

Somut Durum

ABD ve Rusya, Türkiye dahil kullandığı kimi yerel güçleri bir kenara bırakarak geçici uzlaşmalara gidebilir, Ortadoğu’yu birlikte kullanabilir. Paylaşım olasılığı her zaman vardır. Yeni haritayı, birlikte çizebilirler. Büyük güçlerle işbirliği, fille yatağa girmek gibidir. Uluslararası ilişkilerde kalıcı dostluk ve düşmanlıklar yoktur, çıkarlar vardır. Ayakta kalmak için bağımsız ve güçlü olmak koşuldur.
Ortadoğu’da bugünkü somut durum şudur: ABD; Ortadoğu’dan çıkmayacağını, Kürt devleti kuracağını, Koridoru açacağını ilan ediyor ve açıklamaları yönünde adım adım ilerliyor. Rusya, Doğu Akdeniz’de olacağım ve doğal gaza dayanan tekelimi koruyacağım, Suriye’den çekilmeyeceğim diyor. Üslerini kuruyor, kurduklarını genişletiyor ve bölgeye kalıcı biçimde yerleşiyor. Olayların gelecekte alacağı biçim, güç dengelerinin değişkenliğine bağlı.

Türkiye

Türkiye, “iki cami arasında beynamaz” tutumu içinde, bir yandan öbür yana savrularak esen rüzgara göre değişen yönsüz ve rotasız yolda ilerliyor. Neyi, ne zaman ve nasıl yapacağı belli değil. Kendine özgü tutarlı bir politikası yok. Üstelik bu tutum dış siyasetle ilgili bir sorun da değil. BOP Eşbaşkanlığı, PKK ve çözüm süreci, Fetullah Gülen’e verilen destek, orduya kumpas gibi konularda yaşanan zikzaklar ortada duruyor. Şimdi, Suriye konusundaki zikzak, U dönüşüne dönüşmüş durumda.

Rusya’yla Nereye Kadar

Türkiye’nin Rusya’yla son dönemde kurduğu ilişkiyi, kimi ulusalcı kesimler olumlu gelişmeler olarak değerlendirdi. Kuramsal olarak, ortak hedeflere yönelen birlikteliklerin olumluluk içereceği açıktır. Ancak, bu olumluluk eşit güçler arasındaki ilişkiler için geçerlidir. Üstün güce bağımlı olanlar, o gücün etkisi altındadır ve belirleyici güçlü olandır. Dünya siyasi tarihi, bu gerçeği kanıtlayan örneklerle doludur. Türkiye-Rusya ilişkisi, çok yönlü karmaşıklığı ayrıca içinde taşımaktadır ve doğuracağı sonuç, her an eskisinden daha kötü bir duruma evrilebilir.
Türkiye-Rusya ilişkisinde, çözümsüz gibi görünen ve ilişkinin geleceğini belirleyecek nitelikte sorunlar vardır. Herşeyden önce ve tarihsel olarak; 1946’dan beri 70 yıllık bir Batı’ya bağlanma ve aynı süre içinde Rusya’ya düşmanlık dönemi bulunmaktadır. Batı’ya bağlanma o denli yoğundur ki, özellikle ABD, Türk Devleti’nin kılcal damarlarına dek girmiştir. Türkiye; silahtan tarıma, sanayiden teknolojiye dek Batı’ya bağımlı durumdadır. Bu bağımlılıktan kurtulmak yurtsever bir görevdir ancak AKP’nin bunu yapacak ne gücü, ne isteği ne de bilinci vardır.

Nesnel Durum

Türkiye, Rusya’nın Suriye’ye yerleşme amacına ters gelen ne kadar uygulama varsa, hemen tümünü yapmış durumdadır. BOP eşbaşkanlığını kabul etmiş, Irak saldırısını desteklemiştir. Rusya’nın asal müttefiki Beşar Esad’ı, devirmek istemiş, bu konuda elinden geleni yapmıştır. Ilımlı muhalefet dediği ABD yetiştirmesi silahlı Suni gruplara destek vermiştir. ÖSO denen terör örgütüyle birlikte askeri harekat yapmıştır. Batı’nın terör örgütlerini silahlandırıp desteklediğini söylemektedir ama İncirlik başta olmak üzere hava alanlarını, Rusya’nın düşmanlarına yani Batı’nın kullanımına açık tutmaktadır. NATO’nun üyesidir.
Rusya, Ortadoğu doğalgazını kendi denetimi dışında Avrupa’ya ulaştırmamak için her türlü çatışmayı göze almışken, AKP, Doğu Akdeniz’de bulunan doğalgazın Avrupa’ya taşınması için, İsrail’le anlaşma yapmıştır. Rus doğalgazının, Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşımasını öngören Türk Akımı Doğalgaz Boru Hattı Projesini aceleyle onaylamasının, İsrail Anlaşması’nı dengeleyeceğini sanmaktadır.

Gerçek Nedir, Nasıl Göreceğiz

Türkiye, kendini, ABD ve AB’ye olduğu kadar, özellikle enerji alanında Rusya’ya da bağlamıştır. Şimdi, siyasi bağlantı içine girmeğe çalışmaktadır. ABD ve AB’ye bağımlılığı sürerken, bu iki gücün sürtüştüğü Rusya’yla iş çevirmektedir. Karşıt güçlerin oluşturduğu blokların ikisiyle birden aynı anda müttefik olunamaz. Uluslararası ilişkilerde, biraz ondan biraz bundan davranışı yoktur. AKP icadı bu tavrın sonu hüsrandır. Aceleyle atılmış bu tür hesapsız adımın sonuçları yakında görülecektir.
Türkiye, oluşmakta olan tehlikelere karşı, ulusal nitelikte bir yönetime kavuşup Atatürk’ün bölgeye yönelik politikasını; günün koşullarını gözeterek ve kendi gücüne güvenerek uygulamak zorundadır. Bunu yapmadığı sürece, giderek karmaşık duruma gelen olaylar karşısında kendi yolunu belirleyemeyecek, Birinci Dünya Savaşı’nda olduğu gibi, büyük gördüğü bir gücün peşinden sürüklenecektir.

DİPNOTLAR

(×)  ”Suriye Üzerindeki Gizli Saçma Suudi-ABD Anlaşması: Petrol Doğalgaz Boru Hattı savaşı” medyadafakat.net

1       Suriye; Nihai Boru Hatları Ülkesi Savaşı”  www.evrensel.net




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder