19 Eylül 2019 Perşembe

BORÇLANMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ; YENİ DÜYUN- U UMUMİYE



12 Eylül 2019 günü yayınlanan Resmi Gazete’de, Türkiye’de Borçlanma Genel Müdürlüğü adıyla yeni bir kamu örgütü kurulduğu açıklandı. Yetkililer, bu girişimi iki farklı genel müdürlüğün birleştirilmesi gibi basit bir işlem olarak gösterdiler. Oysa, borç ilişkilerinin tam yetkiye sahip tek bir merkezde toplandığı açıktı. Büyük olasılıkla, dış isteğe bağlı olarak kurulmuştu ve dışarının denetimi altında çalışacaktı. Düyun-u Umumiye İdaresi’nin güncel sürümü (versiyonu) olacaktı.


Yeni Düyun-u Umumiye

12 Eylül 2019 günü yayınlanan Resmi Gazete’de, Türkiye’de Borçlanma Genel Müdürlüğü adıyla yeni bir kamu örgütü kurulduğu açıklandı. 12 Eylül günü, bilinçli olarak mı seçilmiş bilinmez ama tarih ilginçti. Türk ekonomisinin belini kıran 1980 12 Eylül’ü ile hukuk düzenini mahveden 2010 12 Eylülü’nden sonra, halkın karşısına 2019 12 Eylül’ü çıkarılmıştı. Bu girişim, önceki iki yıkımla kıyaslanacak kadar önemli bir olay mıdır? Hükümetin bir genel müdürlük kurması sıradan bir işlem değil midir?
Yabancı basın kuruluşu Reuters’a bilgi veren bir bakanlık yetkilisi, düzenlemenin ‘bir organizasyon değişikliği, mevcutta iki farklı genel müdürlükte bulunan iç borçlanma ve dış borçlanma yapan birimlerin birleştirilmesi’1 olduğunu söylemiş. Konu, söylendiği gibi basit bir müdürlük kurmak mıdır? Kararname, Türkiye’nin koşullarıyla birlikte incelendiğinde, olayın sıradan bir işlem olmadığı, önemli olduğu görülecektir.

Durum

Maliye Bakanlığı verilerine göre, Devlet Hazinesi son sekiz ayda 104 milyar TL (19 milyar dolar) borçlanıp rekor kırdı. Türkiye’nin dış borcu bugün 453,4 milyar dolar.2
Borç, yapılan ödemelere karşın azalmıyor, yeniden borçlanarak borç taksidi ödendiği için sürekli artıyor. Borç bulmak giderek güçleşiyor; faizler yükseliyor, koşullar ağırlaşıyor. Türkiye, Osmanlı’nın son dönemine doğru gidiyor. 150 yıl önce yapılanları bugünkü hükümet yapıyor. 110 kişilik kadrosuyla, ‘Borçlanma Genel Müdürlüğü’ bu koşullar altında kuruluyor.
Olanları sağlıklı değerlendirmek için Osmanlı’yı çöküşe götüren uygulamalara bakmak gerekiyor.

Osmanlı Borçlanması

Osmanlı Devleti, ilk borcu İngiltere ve Fransa yanında Rusya’ya karşı girdiği Kırım Savaşı sırasında, 1854 yılında aldı. 1854 borçlanması, 3 milyon sterlin tutarında ve yüzde 6 faizliydi. Devlet, bu borca karşılık olarak Mısır’dan elde ettiği cizye vergilerini (Müslüman olmayan Osmanlı uyruklularından alınan vergi), Suriye ve İzmir gümrük gelirlerini güvence olarak gösteriyordu.3
Hükümet, 1860 yılında yeniden dış borç alınmak istedi. Ancak daha önce borç vermek için her yolu deneyen İngiltere, bu kez borç koşullarını ağırlaştıran yeni koşullar ileri sürdü ve bilinçli bir ‘isteksizlik’ gösterdi. Ödeme gücünü aşan borçlanmanın, zorunlu olarak yeni borçlanmalar getireceğini biliyorlardı. Bu nedenle, önceki borçlanma koşullarını kabul etmedi ve borç vermedi.
Osmanlı Devleti, bu kez Fransa’da. Mirés adında bir bankerle anlaştı; karşılık olarak da birçok yerin gümrük gelirini, tuzlu balık resmini, Filibe gülyağı gelirini, Bursa’nın ipek öşürünü gösterdi. Ancak, Mirés Osmanlı Devleti’ni dolandırdı. Fransız hükümeti, Mirés’yi tutukladı.
1863 yılında Osmanlı Bankası devlet bankası konumuna getirildi ve aynı yıl bir devlet bütçesi yapıldı. Ancak yapılan bütçenin ne kendisine ne de yapanlara bir yararı oldu. Bu bütçe, daha sonra yapılacak olanlar gibi bir borç ödeme bütçesiydi. 1875’te, bütçenin 17 milyon gelirine karşılık 13 milyon lira dış borç ödemesi vardı.4
Osmanlı Devleti’nin dış borç toplamı; 150 milyonu anapara, 61 milyonu faiz olmak üzere 211 milyon İngiliz sterliniydi. Borç anlaşmalarının çarpıklığı nedeniyle, bu borcun yalnızca yüzde 53’ü Osmanlı hazinesine girmişti. Kalanı, faiz ve komisyon olarak kaynakta kesilmişti. Borcun büyük bölümü, Avrupalı banker ya da bankalardan alınmıştı. Düyunu Umumiye’nin kabul edildiği 1881’de devlet borçlarının; yüzde 40’ı Fransa, yüzde 29’u İngiltere, yüzde 8’i Hollanda, yüzde 5’i Almanya, yüzde 3’ü İtalya’ya yapılmıştı.5

İflas ve Muharrem Kararnamesi

Osmanlı Devleti, 6 Ekim 1875’te yayımladığı bir kararname ile borçlarını ödeyemeyeceğini tüm dünyaya duyurdu. Alacaklılar durumu protesto etti ve sorunu siyasi baskı yoluyla çözmeye çalıştılar. 1881 yılında İstanbul’da yapılan toplantıda, Osmanlı Devleti, borçların, alacaklılar tarafından seçilen bir kurul tarafından yönetilmesini kabul etti. Bu anlaşmaya Muharrem Kararnamesi adı verildi.
Muharrem Kararnamesi’nin gereği olarak Düyun-u Umumiye İdaresi adlı, üst yönetimi İngiliz, Fransız, Alman, İtalyan, Avusturyalı, Hollandalı ve Osmanlılardan oluşan bir örgüt kuruldu. Bu örgüt, borç ilişkilerini tek elde toplayacak ve ödemelerine ayrılan devlet gelirlerini alacaklılar yararına yönetecekti.
Osmanlı Hükümeti, Muharrem Kararnamesi’nin 8. başlamı (maddesi) gereği; tahsil edilmesi kolay bazı devlet gelirlerini, “mutlak ve değişmez” bir biçimde borç ödemelerine ayırıyordu. Bu gelirler şunlardı: tütün ve tömbeki (nargile tütünü) rüsumatı (vergileri), ipek öşürü (ondalık vergi), pul ve ispirto resimleri (harçlar), tütün ve tuz inhisarları (tekelleri), İstanbul ve civarı balık avı vergisi, Bulgaristan vergisi, Kıbrıs gelirleri, Doğu Rumeli vergisi, gümrük resimlerinde ve gelir vergisinde oluşacak gelir artıkları.

Düyun-u Umumiye’ye Dönüş

‘Borçlanma Genel Müdürlüğü’, açıklandığı gibi iki farklı genel müdürlüğün birleştirilmesi gibi basit bir iş değildir. Borç ilişkilerinin, tam yetkiye sahip tek bir merkezde toplanmasıdır. Büyük olasılıkla dış isteğe bağlı olarak kurulmaktadır ve dışarının denetimi altında çalışacaktır. Düyun-u Umumiye İdaresi’nin güncel sürümü(versiyonu) olacaktır...
Türkiye’de borçlar geri ödenemez duruma gelmiştir. Olağan koşullarla borç bulunamamaktadır.
Alacaklılar, Osmanlı padişahlarına yaptıkları gibi, hükümetleri devre dışı bırakıp doğrudan ilişki geliştirecekleri bir kuruma gereksinim duyuyorlar. ‘Borçlanma Genel Müdürlüğü’nün, yakında aynı Merkez Bankası gibi ‘bağımsız’ bir kurum haline gelmesi ya da öyle çalışması beklenmelidir. Bu kurum, Türkiye’ye yeni borç bulmaktan çok, yabancıların alacaklarını düzenli alması için ve onların isteği yönünde çalışacaktır. Düyun-u Umumiye kurulduğunda da ona,‘Maliye Nazırlığı’na bağlı bir İdare’ denmişti.

Dünden Bugüne İşbirlikçiler

Fransa Maliye Bakanlığı Müşaviri ve Osmanlı Devleti’nden alacağı olan devletlerin Hesap Komisyonu Başkanı Daniel Ducoste 1889 yılında şunları söylemişti: “Şimdi Türkler hızla borçlanmaktadırlar. Ancak yirmibeş yıl sonra Osmanlı toplumunda borçlanmaya karşı muhalif unsurlar ortaya çıkacaktır. İşte o zaman, gerek alacaklarımız ve gerekse bunların faizleri tehlikeye düşecektir. Bu nedenle Osmanlı Devleti’nin maliyesi, ekonomisi ve servetleri üzerindeki çıkarlarımızı koruyabilecek Türk yöneticilere ihtiyacımız olacaktır. Ben, bu ‘yerli misyonerlerin’, bizden ve yapacağımız siyasi baskılardan çok daha yararlı olacağı kanısındayım. Bunlar, Türk halkına kendi dilleri, kendi ikna yöntemleri ile yaklaşma olanaklarına sahiptirler. Bu ‘yerli misyonerler’ alacaklarımızın, bir ya da birkaç yüzyıl, teminat unsurlarının en önemlilerinden biri olacaktır”.6
Daniel Ducoste, 130 yıl önce sanki bugünü yazmış.

DİPNOTLAR

3  “Büyük Larousse” Gelişim Yay., sf.3469
4  a.g.e. sf.3469
5  “Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi”, İletişim Yay., 6.Cilt, sf.1794
6  “Militan Atatürkçülük” Vural Savaş, Bilgi Yay. 2001, sf.35

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder