12 Eylül 2019 günü yayınlanan Resmi
Gazete’de, Türkiye’de Borçlanma Genel Müdürlüğü adıyla yeni bir
kamu örgütü kurulduğu açıklandı. Yetkililer, bu girişimi iki farklı genel
müdürlüğün birleştirilmesi gibi basit bir işlem olarak gösterdiler. Oysa, borç
ilişkilerinin tam yetkiye sahip tek bir merkezde toplandığı açıktı. Büyük
olasılıkla, dış isteğe bağlı olarak kurulmuştu ve dışarının denetimi altında
çalışacaktı. Düyun-u Umumiye İdaresi’nin güncel sürümü (versiyonu)
olacaktı.
Yeni Düyun-u Umumiye
12 Eylül 2019 günü
yayınlanan Resmi Gazete’de, Türkiye’de Borçlanma Genel Müdürlüğü adıyla
yeni bir kamu örgütü kurulduğu açıklandı. 12 Eylül günü, bilinçli olarak mı
seçilmiş bilinmez ama tarih ilginçti. Türk ekonomisinin belini kıran 1980 12
Eylül’ü ile hukuk düzenini mahveden 2010 12 Eylülü’nden sonra, halkın karşısına
2019 12 Eylül’ü çıkarılmıştı. Bu girişim, önceki iki yıkımla kıyaslanacak kadar
önemli bir olay mıdır? Hükümetin bir genel müdürlük kurması sıradan bir işlem değil midir?
Yabancı basın kuruluşu Reuters’a bilgi veren bir bakanlık yetkilisi, düzenlemenin ‘bir
organizasyon değişikliği, mevcutta iki farklı genel müdürlükte bulunan iç
borçlanma ve dış borçlanma yapan birimlerin birleştirilmesi’1 olduğunu söylemiş. Konu,
söylendiği gibi basit bir müdürlük kurmak mıdır? Kararname, Türkiye’nin koşullarıyla
birlikte incelendiğinde, olayın sıradan bir işlem olmadığı, önemli olduğu görülecektir.
Durum
Maliye Bakanlığı
verilerine göre, Devlet Hazinesi son sekiz ayda 104 milyar TL (19 milyar dolar)
borçlanıp rekor kırdı. Türkiye’nin dış borcu bugün 453,4 milyar dolar.2
Borç, yapılan
ödemelere karşın azalmıyor, yeniden borçlanarak borç taksidi ödendiği için sürekli
artıyor. Borç bulmak giderek güçleşiyor; faizler yükseliyor, koşullar
ağırlaşıyor. Türkiye, Osmanlı’nın son dönemine doğru gidiyor. 150 yıl önce yapılanları
bugünkü hükümet yapıyor. 110 kişilik kadrosuyla, ‘Borçlanma Genel Müdürlüğü’
bu koşullar altında kuruluyor.
Olanları sağlıklı değerlendirmek için Osmanlı’yı çöküşe
götüren uygulamalara bakmak gerekiyor.
Osmanlı Borçlanması
Osmanlı Devleti, ilk
borcu İngiltere ve Fransa yanında Rusya’ya karşı girdiği Kırım Savaşı
sırasında, 1854 yılında aldı. 1854 borçlanması, 3 milyon sterlin tutarında ve
yüzde 6 faizliydi. Devlet, bu borca karşılık olarak Mısır’dan elde ettiği
cizye vergilerini (Müslüman olmayan Osmanlı uyruklularından alınan vergi), Suriye
ve İzmir gümrük gelirlerini güvence olarak gösteriyordu.3
Hükümet, 1860 yılında
yeniden dış borç alınmak istedi. Ancak daha önce borç vermek için her yolu
deneyen İngiltere, bu kez borç koşullarını ağırlaştıran yeni koşullar ileri
sürdü ve bilinçli bir ‘isteksizlik’ gösterdi. Ödeme gücünü aşan
borçlanmanın, zorunlu olarak yeni borçlanmalar getireceğini biliyorlardı. Bu
nedenle, önceki borçlanma koşullarını kabul etmedi ve borç vermedi.
Osmanlı Devleti, bu
kez Fransa’da. Mirés adında bir bankerle anlaştı; karşılık olarak da birçok
yerin gümrük gelirini, tuzlu balık resmini, Filibe gülyağı
gelirini, Bursa’nın ipek öşürünü gösterdi. Ancak, Mirés
Osmanlı Devleti’ni dolandırdı. Fransız hükümeti, Mirés’yi tutukladı.
1863 yılında Osmanlı
Bankası devlet bankası konumuna getirildi ve aynı yıl bir devlet bütçesi
yapıldı. Ancak yapılan bütçenin ne kendisine ne de yapanlara bir yararı oldu.
Bu bütçe, daha sonra yapılacak olanlar gibi bir borç ödeme bütçesiydi. 1875’te,
bütçenin 17 milyon gelirine karşılık 13 milyon lira dış borç ödemesi vardı.4
Osmanlı Devleti’nin dış borç toplamı; 150 milyonu
anapara, 61 milyonu faiz olmak üzere 211 milyon İngiliz sterliniydi. Borç
anlaşmalarının çarpıklığı nedeniyle, bu borcun yalnızca yüzde 53’ü Osmanlı
hazinesine girmişti. Kalanı, faiz ve komisyon olarak kaynakta kesilmişti. Borcun
büyük bölümü, Avrupalı banker ya da bankalardan alınmıştı. Düyunu Umumiye’nin
kabul edildiği 1881’de devlet borçlarının; yüzde 40’ı Fransa, yüzde 29’u
İngiltere, yüzde 8’i Hollanda, yüzde 5’i Almanya, yüzde 3’ü İtalya’ya
yapılmıştı.5
İflas ve Muharrem Kararnamesi
Osmanlı Devleti, 6
Ekim 1875’te yayımladığı bir kararname ile borçlarını ödeyemeyeceğini tüm
dünyaya duyurdu. Alacaklılar durumu protesto etti ve sorunu siyasi baskı
yoluyla çözmeye çalıştılar. 1881 yılında İstanbul’da yapılan toplantıda,
Osmanlı Devleti, borçların, alacaklılar tarafından seçilen bir kurul tarafından
yönetilmesini kabul etti. Bu anlaşmaya Muharrem Kararnamesi adı verildi.
Muharrem Kararnamesi’nin gereği olarak Düyun-u
Umumiye İdaresi adlı, üst yönetimi İngiliz, Fransız, Alman, İtalyan,
Avusturyalı, Hollandalı ve Osmanlılardan oluşan bir örgüt kuruldu. Bu örgüt,
borç ilişkilerini tek elde toplayacak ve ödemelerine ayrılan devlet gelirlerini
alacaklılar yararına yönetecekti.
Osmanlı Hükümeti, Muharrem Kararnamesi’nin 8.
başlamı (maddesi) gereği; tahsil edilmesi kolay bazı devlet gelirlerini, “mutlak
ve değişmez” bir biçimde borç ödemelerine ayırıyordu. Bu gelirler şunlardı:
tütün ve tömbeki (nargile tütünü) rüsumatı (vergileri), ipek öşürü
(ondalık vergi), pul ve ispirto resimleri (harçlar), tütün ve tuz inhisarları
(tekelleri), İstanbul ve civarı balık avı vergisi, Bulgaristan vergisi, Kıbrıs
gelirleri, Doğu Rumeli vergisi, gümrük resimlerinde ve gelir vergisinde
oluşacak gelir artıkları.
Düyun-u Umumiye’ye Dönüş
‘Borçlanma Genel
Müdürlüğü’, açıklandığı gibi iki farklı genel müdürlüğün
birleştirilmesi gibi basit bir iş değildir. Borç ilişkilerinin, tam yetkiye
sahip tek bir merkezde toplanmasıdır. Büyük olasılıkla dış isteğe bağlı olarak
kurulmaktadır ve dışarının denetimi altında çalışacaktır. Düyun-u Umumiye İdaresi’nin
güncel sürümü(versiyonu) olacaktır...
Türkiye’de borçlar
geri ödenemez duruma gelmiştir. Olağan koşullarla borç bulunamamaktadır.
Alacaklılar, Osmanlı padişahlarına yaptıkları gibi,
hükümetleri devre dışı bırakıp doğrudan ilişki geliştirecekleri bir kuruma
gereksinim duyuyorlar. ‘Borçlanma Genel Müdürlüğü’nün, yakında aynı
Merkez Bankası gibi ‘bağımsız’ bir kurum haline gelmesi ya da öyle
çalışması beklenmelidir. Bu kurum, Türkiye’ye yeni borç bulmaktan çok,
yabancıların alacaklarını düzenli alması için ve onların isteği yönünde çalışacaktır.
Düyun-u Umumiye kurulduğunda da ona,‘Maliye Nazırlığı’na bağlı bir İdare’
denmişti.
Dünden Bugüne
İşbirlikçiler
Fransa Maliye Bakanlığı Müşaviri ve Osmanlı Devleti’nden alacağı olan
devletlerin Hesap Komisyonu Başkanı Daniel Ducoste 1889 yılında şunları
söylemişti: “Şimdi Türkler hızla
borçlanmaktadırlar. Ancak yirmibeş yıl sonra Osmanlı toplumunda borçlanmaya
karşı muhalif unsurlar ortaya çıkacaktır. İşte o zaman, gerek alacaklarımız ve
gerekse bunların faizleri tehlikeye düşecektir. Bu nedenle Osmanlı Devleti’nin
maliyesi, ekonomisi ve servetleri üzerindeki çıkarlarımızı koruyabilecek Türk
yöneticilere ihtiyacımız olacaktır. Ben, bu ‘yerli misyonerlerin’, bizden ve
yapacağımız siyasi baskılardan çok daha yararlı olacağı kanısındayım. Bunlar,
Türk halkına kendi dilleri, kendi ikna yöntemleri ile yaklaşma olanaklarına
sahiptirler. Bu ‘yerli misyonerler’ alacaklarımızın, bir ya da birkaç yüzyıl,
teminat unsurlarının en önemlilerinden biri olacaktır”.6
Daniel Ducoste, 130 yıl önce sanki bugünü yazmış.
DİPNOTLAR
1 https://www.gazeteduvar.com.tr/ekonomi/2019/09/12/borclanma-genel-mudurlugu-kuruldu/Bu
söylem doğru mudur?.
2 https://www.gazeteduvar.com.tr/ekonomi/2019/09/12/borclanma-genel-mudurlugu-kuruldu/İç
borç ise 138,7 milyar dolara ulaşmış durumda (2018 3. Çeyrek)https://saadet.org.tr/wp-content/uploads/2019/03/%C5%9EUBAT-2019-RAPOR-22.02.2019.docxKısa
vadeli dış borç stoku, 122,9 milyar dolar.https://www.gazeteduvar.com.tr/ekonomi/2019/09/12/borclanma-genel-mudurlugu-kuruldu/
3 “Büyük Larousse” Gelişim
Yay., sf.3469
4 a.g.e. sf.3469
5 “Sosyalizm ve Toplumsal
Mücadeleler Ansiklopedisi”, İletişim Yay., 6.Cilt, sf.1794
6 “Militan Atatürkçülük”
Vural Savaş, Bilgi Yay. 2001, sf.35
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder