Avrupa’da yerleşik öge
haline getirilen Türk düşmanlığı, aydınlanma çağına yakışmayan bir ilkelliğe
sahiptir. Kaba bir politikaya dönüştürülmüştür. Yazarlar, şairler, bilim
adamları, aydınlar, din adamları, diplomat ve politikacılar; uzmanlık alanları
ne olursa olsun, Türk konusuna eğilip söz söylemeyi adeta görev
bilmişlerdir. Türk karşıtlığını sürekli gündemde tutmuşlardır.
Ülkemizde toplumsal muhalefetin ve siyasi tartışmanın yoğunlaştığı bir dönem yaşanıyor. Kendiliğinden gelişen kitlesel eylemlerin ve siyasi tartışmaların niteliğini yükseltmek amacıyla bu bloğu oluşturduk. Hiçbir parti, grup ve toplulukla bağımız yoktur. Yazar Metin Aydoğan'ın yazılarını yayınlayacağız. Düşünsel yaşamımıza katkı koyacağına inandığımız yazıların, bilimsel tartışmalara yol açmasını diliyoruz.
30 Mart 2020 Pazartesi
25 Mart 2020 Çarşamba
KORONA VE YOKSULLUK
Yedek Akçe, her ülkenin salgın hastalık, savaş gibi
zor günler için ayırdığı paradır. Bu paraya dokunulmaz, başka amaçla
kullanılmaz, başka fasıllara aktarılmaz. Ülkesinin geleceğini düşünen her
yönetim bunu böyle yapar. Batı böyle yaptı. Korona salgınının sağlık, ekonomi
ve toplum yaşamına vereceği zararları azaltmak için Yedek Akçelerinin
kapılarını açtı. ABD 1 trilyon dolar, Almanya 650, İngiltere 400, Fransa 320,
İspanya 214 milyar doları kullanılması için hükümet emrine verdi.
23 Mart 2020 Pazartesi
KİTAP İMECESİ İLE İLGİLİ BİLGİLER
Sevgili arkadaşlar, kitap imecemiz başarıyla sürüyor.
İstanbul’daki kitapçıda ‘Mustafa Kemal ve
Kurtuluş Savaşı’ kalmadı. Gözgü Yayıncılık İzmir’de 30 ve 31.baskıları 2000
adet bastı. Şimdi 2000 adet ‘Atatürk ve
Türk Devrimi’ni basacak. Şimdiye dek, 41.091 lira ile 850 euro toplandı. Bu
parayı yollayan 84 duyarlı insan, benim için yurtseverler sıralamasının en
üstündedir. Asgari ücretle çalışan işçiler, dar gelirli emekliler, ev
temizliğine giden kadınlar ve fabrika sahibi işadamları, mühendis, doktor, öğretmen yani toplumun her kesimi bu imeceye katıldılar.
Katılımlarının kitap dağıtımının çok ötesinde bir anlamı var. Onlar, kitap
üzerinden ulusal dayanışmanın öncüleri oldular. İmecede toplanan para, miktar
ve geliş tarihi verilerek ekli dosyada bulunmaktadır. İzin almadan adları yazmak
istemedim. Gerekirse onu da yayınlarım. Sizlere bilgi vermeyi sürdüreceğim.
Sağlıcakla kalın.
21 Mart 2020 Cumartesi
HRISTİYAN DEVŞİRMELER
Savaş tutsaklarının
köleleştirilerek, ekonomik ya da askeri amaçla kullanılması, değişik yöntem ve
oranlarda hemen tüm toplum biçimlerinde görülür. Kölecilik, Antik Çağ
Grek devletleri ve Roma İmparatorluğu’nda, bir toplum düzeni yani üretim
biçimi durumuna gelmişti. Atina
ve Roma’da, köleler alınıp
satılır ya da öldürülebilirdi. Nesne olarak görülüp en ağır işlerde
çalıştırılır ve toplum dışında tutulurdu. Bu biçimiyle köleciliğe yönelmeyen
Osmanlı İmparatorluğu çok başka bir yöntem geliştirdi. İnsan gereksinimi farklı
biçimde karşıladı. Fethedilen yerlerden toplanan seçilmiş genç insanlar, Osmanlı nizamına uygun olarak
yetiştirilerek toplumun iç unsuru durumuna getirildi ve devletin
yöneticilik dahil her kademesinde kullanıldı. Osmanlılar bunlara devşirme adını
verdi.
17 Mart 2020 Salı
ÇANAKKALE’NİN EVRENSELLİĞİ
Çanakkale Savaşı’nın tarihsel önemi; Karlofça
Anlaşması’ndan (1699) beri Osmanlı İmparatorluğu üzerinde baskı kurmuş olan
Batılı devletlerin, üstelik en güçlüleri İngiltere ve Fransa’nın durdurulup
yenilmesidir. Bu yengi, aynı zamanda, 4 yıl sonraki Kurtuluş Savaşı’yla
birlikte; dünyanın tüm ezilen uluslarını etkileyen, sömürge ve yarı
sömürgelerde “İngiliz İmparatorluğu’nun
yenilmezlik efsanesine” son veren, olağanüstü etkili, evrensel boyutlu bir
eylemdir. Çanakkale’deki Türk yengisi, Boğazlarda denetimin el değiştirmesini
önledi ve Rusya’nın yalnızca savaş dışı kalmasına değil, bununla birlikte düzen
sorunuyla karşılaşmasına yol açtı; Çarlığın çöküşüne ivme kazandırdı. Rus
Devrimi’ne zemin hazırladı.
14 Mart 2020 Cumartesi
14 MART “TIP BAYRAMI” VE CUMHURİYET’İN “SAĞLIK DEVRİMİ”
14 Mart 1827, modern tıp eğitiminin Türkiye’de başladığı
gündür. Bayram olarak ilk kez, 14 Mart 1919’da İstanbul’da, işgale karşı
eylem biçiminde kutlandı. Tıbbiye öğrencileri, yanlarına hocalarını da alarak
değişik etkinlikler düzenledi. 14 Mart o günden sonra, içinde bulunduğu haftayı
da kapsayarak Tıp Bayramı olarak kutlanıyor. Sağlıkçılarımızın bayramını
kutluyor ve ülkemizde “Sağlık Devrimi”ni gerçekleştiren Cumhuriyet
hekimlerini saygıyla anıyoruz.
Kurtuluş Savaşı sırasında, 13 milyon olan nüfusun yarıya
yakını hastaydı. Bazı bölgelerde hastalıklı insan oranı yerel nüfusun yüzde
86’sına ulaşıyordu. 1923 yılında 3 milyon trahomlu hasta vardı (nüfusun dörtte
biri). Sıtmalı köylüler kimi yörelerde, hastalık nedeniyle, hasat yapamayacak
kadar bitkin düşmüştü. 93 Rus Savaşı’nda Türk Ordusu, Ruslar’a değil, tifüse
yenilmişti. Cumhuriyet Hükümeti koşulların ağırlığına ve olanaksızlıklara
karşın, sorunların üzerine büyük bir istek ve kararlılıkla gitti. Her konuda
olduğu gibi önce bilime ve gerçeklere uygun bir ulusal sağlık stratejisi
saptandı. Koruyucu sağlık, halk sağlığı, toplum sağlığı kavramları
üzerine oturan bu strateji kararlı bir biçimde uygulanarak, olağanüstü
başarılar elde edildi.
11 Mart 2020 Çarşamba
12 MART
1970, kitle eylemlerinin doruğa
ulaştığı bir yıldı. Türkiye, bu yıla dek bu denli yaygın ve yoğun, bu denli
örgütlü bir toplumsal dirençle karşılaşmamıştı. Üniversite gençliği ve işçiler
başta olmak üzere toplumun her kesimi, değişim ve gelişimi amaçlayan bir
devingenlik içindeydi. Devrimci Öğrenci hareketi, Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı’nın anti-emperyalist niteliğini
kavramış, savaşımını yükseltiyordu. Bağımsızlık ve demokrasi istemi, siyasi bir
güç haline gelerek halk kitlelerine yayılıyordu. ABD ve yerli işbirlikçileri bu
sürece sessiz kalamazdı, kalmadı da. 12 Mart 1971 günü, ünlü muhtıra verildi.
7 Mart 2020 Cumartesi
8 MART KADINLAR GÜNÜ VE ATATÜRK
8 Mart,
Türkiye’de de “Dünya Kadınlar Günü”
olarak kutlanıyor. Çok şey konuşuluyor ama Türkiye’deki ‘kadın Devrimi’nden’ ve yaratıcısı Mustafa Kemal Atatürk’ten sözedilmiyor. Oysa, Türkiye’deki kadınlar
bugün sahip oldukları hakları tümüyle ona borçludur. Atatürk, kadını kendi yaşam ortamında
tutsak haline getiren, tutucu kurallar ve buna bağlı olarak yaşamla çelişen
önyargılar ortadan kaldırılmadıkça, Türk ulusunun da tutsaklıktan
kurtulamayacağına inanıyordu. Kadın özgürlüğünün kişisel boyutunu insan
onuruyla, toplumsal boyutunu ise uygarlık gelişimiyle ilgili bir sorun olarak
görüyordu. Ona göre, kadını özgürleştirmemiş bir toplum gelişemez, tutsaklıktan
kurtulamazdı. “Mümkün müdür ki, bir
toplumun yarısı, yere zincirlerle bağlı kaldıkça, öbür yarısı göklere
yükselsin. Kuşku yok; devrimci adımlar, iki cins tarafından birlikte, arkadaşça
atılmalı, yenilik ve ilerlemeler birlikte gerçekleştirilmelidir. Devrim, ancak
böyle başarıya ulaşabilir” diyordu.(x)
5 Mart 2020 Perşembe
AVRUPA GÜMRÜK BİRLİĞİ VE SONUÇLARI
25 yıl önce, 6 Mart 1995’te Avrupa Birliği ile Gümrük
Birliği Protokolü imzalandı. Şimdi ‘yenilenmesi’
için çalışmalar yapılıyor. Protokol imzalandığında, coşkulu söylevlerle bir
bayram havasında kutlandı ama bu girişim Türkiye’den çok şey götürdü. Üye
olmadığımız, söz ve oy hakkımızın bulunmadığı bir dış örgüt, hiçbir yükümlülük
üstlenmeden Türkiye’nin içişlerine karışmış; ekonomiden kültüre, yönetim
işleyişinden dış siyasete dek her alanda ulusal varlığı törpüleyen istemlerde
bulunmuştu. İstemlerin hemen tümü yerine getirilmişti. Osmanlı’yı çöküşe
götüren 1838 Türk-İngiliz Serbest Ticaret Anlaşması’nın benzeri olan Gümrük Birliği
Protokolü, Türk ekonomisini mahvetti ve ülkeyi kendi üretimiyle ayakta
duramaz hale getirdi. Türkiye’nin, 25 yıl içinde AB ile yaptığı ticarette
verdiği açık 403 milyar dolardır. Bunun açık anlamı, yoksul Anadolu halkının
ticaret yoluyla muazzam bir serveti, Avrupa’nın varsıllığına katmasıdır.
4 Mart 2020 Çarşamba
HİLAFETİN KALDIRILMASI
TBMM, 3 Mart 1924
günü Urfa Milletvekili Şeyh Saffet
Efendi ve elli arkadaşının verdiği yasa önerisi kabul edildi ve Hilafet
kaldırıldı. Hilafetin kaldırılmasıyla, devlet ve toplum yapısında yer etmiş din
inancıyla ilişkili dörtyüz yıllık bir kurumun varlığına son verilmiş oldu.
Hilafetin kaldırılmasına doğru giderken, Atatürk
yeniliğin öncüsü olarak, güçlü ve duruma hakim görünüyordu. Halkın desteğine
sahip Cumhurbaşkanı, köylere dek örgütlenen Halk Fırkası’nın Genel Başkanı’ydı.
Ordu başta olmak üzere devlet birimleri ona bağlıydı. Yönetim gücü elindeydi.
Ancak, konu Halifeliğin kaldırılması olduğunda, toplumu yönlendirecek gerçek
gücün kimde olduğu belirsizleşiyordu. Bu işe girişildiğinde nelerle
karşılaşacağı belli değildi. 407 yıllık Hilafeti ortadan kaldırmak kolay bir iş
değildi. Saltanat kaldırılarak Cumhuriyet ilan edilmiş, yönetim biçimini
netleştirecek ana sorun Hilafet, gündeme gelmişti. Devlet işleyişini din
kurallarından ayırmayı amaçlayan yönetim için, gerekli adım atılmalı ve Hilafet
Kurumu ortadan kaldırılmalıydı. Amacın gerekli kıldığı böyle bir girişim,
Vahdettin’in kaçışıyla başlayan siyasi gerilimi arttıracak, Türkiye’yi yeni bir
yol ayrımına getirecekti.
1 Mart 2020 Pazar
EMEVİLER VE ORTA ASYA
İslam içindeki
konumları tartışmalı olan Emeviler, ‘Halifeliği babadan oğula geçen bir
hanedanlık’1 yaptılar.
‘İslamiyeti, hor gören’2 halifeler çıkardılar. ‘Din
dışı görünüm veren bir devlet’ kurdular. Halifelik için Mekke’ye saldırıp ‘Kabe’yi yıktılar’.3 Sekizinci yüzyılın ortalarına dek, yetmiş yıl Türklere saldırdılar.
Kent ve köyleri yakıp yıktılar. Servetlerini yağmalayıp, onbinlerce Türk ve İranlı
öldürdüler. Kadın ve çocukları esir pazarlarında sattılar. Okulları kapatıp
bilim adamlarını öldürdüler. Arapça öğrenmeyi ve yazmayı zorunlu kıldılar. Döneminde
dünyanın en ileri yerleri olan Türk bölgeleri Horasan ve Maveraünnehir
yıkıntı haline geldi. Kentler öyle yağmalanmıştı ki ünlü İranlı tarihçi ve din
bilgini Taberi’nin (838-923) aktarımına göre, “Baykent’ten elde
edilen hadsiz hesapsız ganimet o denli çoktu ki; Katipler bunları saya saya
bitiremiyordu”.4
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)