28 Mayıs 2020 Perşembe

DÜNYA HALKLARI VE SÖMÜRGECİLİK



Avrupalıların sömürgelere girişi, başlangıçta ticari ilişkileri geliştirmek biçiminde oldu, öyle gösterildi. Pamuklu ürünler, hırdavat ya da alkollü içkiler satıyor; karşılığında altın, gümüş, fildişi ya da baharat alıyorlardı. Ancak çok geçmeden, insanlar, yığınlar halinde yaşadıkları yerlerden toplanarak, çalıştırılmak üzere, denizaşırı yerlere götürülmeye başlandı. Toplumsal düzeni parçalayan köle ticareti, Avrupa için her zaman başvurduğu bir zenginlik kaynağı olurken, sömürge halklarının sosyal geleneklerini ve kültürlerini büyük bir yıkıma uğrattı. Birçok toplumun nüfusu azaldı, bir bölümü ise tümüyle ortadan kalktı. Batı tarihi, bu tür sonuçların kanıtlı örnekleriyle doludur.

Belçika’nın Kongosu

Almanya, ABD, İtalya ve Belçika 1885 yılında Berlin’de bir araya gelerek, yeni bir sömürge paylaşımının koşullarını görüştüler. Tarihe ‘Berlin Konferansı’ olarak geçen bu toplantıda, sömürgeleştirilecek yeni yerler, buralarda çalışma yapacak misyonerlerin korunması, ‘din özgürlüğü’ gibi konular karara bağlandı. 342 bin kilometrekarelik Kongo (Zaire), Belçika Kralı Louis Leopold’un, ‘kişisel mülkü’ sayıldı, bu ‘mülke’ Kongo Devleti denildi.
Leopold, Kongo’yu o denli vahşi bir biçimde yönetti ki, bu yönetimden Belçika Hükümeti bile rahatsız oldu. Parlamento, Kongo’yu 1908 yılında Kral’ın elinden aldığını ve Belçika devletinin malı haline getirdiğini açıkladı. Kral Leopold, “Kongo’mu elimden alabilirler, ama orada neler yaptığımı hiçbir zaman öğrenemeyecekler” diyerek bütün belgeleri yakmıştı.1
Daha sonra ele geçirilen bir takım belgeler, Kral’ın ve Avrupalı ‘girişimcilerin’! Kongo’da neler yaptıklarını açıkça ortaya koyuyordu. Resmi bir Belçika kurumu olan ‘Yerlileri Koruma Komisyonu’, 1919 yılında yaptığı açıklamada; Avrupalıların ele geçirmesinden sonraki 40 yıl içinde Kongo nüfusunun yarı yarıya azaldığını kabul ediyordu.2

İspanyollar ve Güney Amerika

Küba, İspanyollar tarafından 1511 yılında elegeçirildi ve sömürge yapıldı. Kimi tarihçilerin belirlemelerine göre o günlerde Küba’da, sayıları 1 milyona ulaşan Guanajatuley, Siboney ve Taino yerlileri yaşıyordu. İşgalden sonraki ilk elli yıl içinde, yerli sayısı 5 bine düşmüştü.
İspanyollar, Hristiyanlaştırma uygulamaları nedeniyle kendilerine karşı çıkan yerlileri öylesine yok etmişlerdi ki, daha sonra el emeğine gereksinim duyduklarında çalıştıracak insan bulamadılar ve bu gereksinimi köle ticareti yoluyla Afrika’dan getirdikleri insanlarla karşıladılar. Öldürülen ya da Küba’dan giden yerlilerin yerini Afrikalı köleler aldı.3
Avrupalılar, 15.yüzyıl sonlarında Amerika’ya geldiklerinde burada; geçimlik tarım ve hayvancılıkla uğraşan, kendine özgü imalat teknikleri geliştiren, para kullanan ve ileri bir toplumsal düzen kuran uygarlıklarla karşılaştı.
Ant Dağları’nda yaşayan İnkalar; güçlü ve merkezi bir devlet ve gözalıcı kentler kurmuşlardı. İçinde görkemli taş yapıların bulunduğu kentleri, 15 bin kilometrelik bir yol ağıyla bağlamışlar, gelişkin bir yönetim ve ticari düzen gerçekleştirmişlerdi. Kutsal saydıkları toprakla, hiçbir uygarlıkta görülmemiş ölçüde bütünleşen İnkalar, en elverişsiz yerleri bile tarıma açmanın yollarını bulmuşlar, kanallar ve teraslar aracılığıyla geniş tarım alanları yaratmışlardı.4
Bugünkü Meksika bölgesinde yaşayan ve eşitlikçi yönetim geleneklerine sahip Aztekler, İnkalar gibi kendilerine özgü tarım teknikleri ve mimari biçimler geliştirmişler ve ileri bir ticari düzen kurmuşlardı. Tropikal bölgelerden elde edilen yeşim taşı, kakao, pamuk, değerli metaller, kuş tüyleri kentlere getiriliyor, burada işlenmiş ürünlerle değiştiriliyordu. Tarım ve ticaret yoluyla Aztekler, büyük bir varsıllık ve ileri bir kültür düzeyine ulaşmışlardı.
Orta Amerika’da yaşayan Mayalar da, şaşırtıcı bir uygarlık düzeyine ulaşmışlardı. Kalıtımsal seçkinlerin yönetimi elinde tuttuğu sınıflı bir toplum yapısına sahip olmalarına karşın; eşitliği amaçlayan toplumsal ilişkiler varlığını sürdürüyordu. Çocuklar kutsanıyor, kadına önem verilip saygı gösteriliyordu. Hiyeroglif tarzı bir yazıya sahiptiler. Son derece gelişmiş gökbilim çalışmaları, zaman ve mekân ölçümleri yapıyorlardı. Tarihte sıfır sayısını bulmuşlardı. Bir yılı 365 gün kabul eden bir takvim geliştirmişlerdi.5

Direniş ve Soykırım

Sömürgeciler, yüksek nitelikli Güney Amerika uygarlığını insanlarıyla birlikte yok ettiler, tarihin gördüğü en büyük soykırımı yaptılar. Mayalar, uysal ve barışçı olmalarına karşın sömürgecilere hiçbir zaman boyun eğmediler; ormanlara çekildiler ve günümüze dek süren bir savaşım içinde oldular. 1712, 1847 ve 1860’da Yakatek Mayaları, 1910’da Quintana Roo köylüleri ve 1994’de Zapatist Kurtuluş Ordusu’yla ayaklandılar. İspanyol vahşetinden çok acı çektiler ancak asla teslim alınamadılar. Yokedilen uygarlıkları ve tarihlerine olan tutkularıyla yeraltına çekildiler, kültürlerini yaşatmaya çalıştılar. Dörtyüz yıllık acıyı, şarkılarda ve sonu gelmez çatışmalarda dile getirdiler.6 Orta Amerika’da büyük bir uygarlık ve İmparatorluk kurmuş olan Mayalar’dan, soykırımına ulaşan kırımlar sonucunda bugün, yoksulluk içinde yaşayan yalnızca 330 bin gerçek Maya kalmıştır.7
İspanyollar, Güney Amerika’ya geldiklerinde ‘dünyanın sonuna geldiklerini sanarak aşağı düşmekten korkmuşlardı’8. Amerika’da gerçek bir cennet köşesi buldular. Top ve baruttan habersiz, Avrupa’dan taşınan hastalıklara bağışıklığı olmayan ve paylaşımcılığı benimseyen bir uygarlıkla karşılaştılar. Yerliler bunlara ‘Kireç gibi beyaz vücutlarını sarıp sarmalamış sakallı beyazlar’ diyordu.9
Gelenler, özellikle altın ve gümüş elde etmede son derece hırslı ve acımasızdılar. Kristof Kolomb, ‘altın sayesinde ruhları cennete göndermek mümkündür”10 diyor, yerli halka görülmemiş bir şiddet uyguluyordu. Karşılaştıkları acımasızlık karşısında şaşkına dönen yerliler, Kolomb önderliğindeki beyazların uyguladığı vahşetten kurtulmak için çocuklarını öldürüyor, kendilerini zehirliyordu.11
Tarihçi Howard Zinn’in, ‘kahraman değil katil’ olarak anılması gerektiğini12 ileri sürdüğü Kristof Kolomb, Güney ve Orta Amerika’da tarihte benzeri olmayan bir vahşet uyguladı. Kolomb, Haiti Arawak kızılderilileriyle karşılaşmasını, tuttuğu notlarda şöyle anlatıyordu: “O kadar saf ve mallarını paylaşmaya o kadar gönüllülerdi ki, bunu gözleriyle görmeyen inanamaz. Onlarda olan her şeyi istediğimiz zaman asla hayır demiyor, aksine biz istemeden onlar bizimle paylaşıyordu. Bunlar çok iyi hizmetkâr olabilirler. Elli adamla hepsini esir alıp onlara istediğimiz her şeyi yaptırabiliriz”.13
Kristof Kolomb, on dört yaşından büyük kadın-erkek herkesi, düzenli olarak altın getirmeye zorunlu tutmuştu. Bunu yapamayanların elleri bileklerinden kesiliyor ve kan kaybından ölüme bırakılıyordu. Kolomb geldiğinde Haiti’de 250 bin yerli yaşarken, bu sayı İspanyol vahşetinin ilk elli yılında 500’e düşmüştü. 1650’de artık yaşayan Arawak kızılderilisi kalmamıştı.14
Amerika’yı bulduğu 1492’den önce kıtada; Meksika’da 30-35 milyon, And Dağları’nda 30 milyon, Orta Amerika’da 10-13 milyon olmak üzere 70-78 milyon Aztek yaşıyordu. Sayıları 70-90 milyon olan Maya ve İnkalar’la birlikte kıta nüfusu 150-160 milyona çıkıyordu. Bu nüfus, bir buçuk yüzyıl içinde 3,5 milyona düştü ve yerli nüfusun yüzde 97.5’u yok oldu.15 Bugünkü Arjantin nüfusunun yalnızca yüzde 0,5’i, Şili’nin yüzde 5’i, Venezüela’nın yüzde 2’si, Nikaragua’nın yüzde 5’i kızılderilidir.16

İngilizler ve Kuzey Amerika

Batılıların ‘ılımlı sömürgecilik’17 adını verdiği Kuzey Amerika’nın işgali, ılımlılık bir yana eşine az rastlanır şiddet yöntemleriyle gerçekleştirildi. Kuzey Amerika yerlilerinin topraklarından sürülmesi ya da yok edilmesi, Avrupalıların yerleşme koşulu durumuna gelmişti.18 İngilizler 1703’te “bir yerli kafa derisi getirene” ya da “bir kızılderili tutsak edene” 40 sterlin ödül veriyordu. Bu ödül 1720’de 100 sterline çıkarılmıştı.19
Anglosaksonlar 17. yüzyıl başında Kuzey Amerika’ya geldiklerinde, bugünkü ABD topraklarında 10-12 milyon kızılderili yaşıyordu. 20. Yüzyıla dek uygulanan soykırımı sonucu kızılderili nüfusu, 250 bine düşmüştü.20 Sayıları, Amerika Birleşik Devletleri nüfusunun binde birine düşen bu insanlar, hala rezervasyon bölgeleri denilen yalıtım (tecrit) kamplarında yaşıyorlar. 1990 yılına dek kendi dillerini konuşmaları yasaklanmıştı.21 15. Yüzyılda, yalnızca Kuzey Amerika’da 2 bin değişik kızılderili kümesi ve bunların kendine özgü dilleri ve kültürleri vardı.22 20. Yüzyıla gelindiğinde Kuzey Amerikalı kızılderililerin yüzde 95’i ortadan kaldırılmıştı.

DİPNOTLAR

1       a.g.e. sf.198
2       a.g.e. sf.198
3       a.g.e. sf.100
4        Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi” İletişim Yay., 2.Cilt, sf.458 ve “Büyük Larousse” Gelişim Yay., 9.Cilt, sf.5704
5        Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi” İletişim Yay., sf.1148
6        Mayalar” Michale D.Coe, Arkadaş Yay., Ankara-2002, sf.191
7        Büyük Larousse” Gelişim Yay., 13.Cilt, sf.7884
8        Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi” İletişim Yay., sf.458
9       a.g.e. sf.458
10     a.g.e. sf.456
11     a.g.e. sf.456
12      Legends, Lies and Cherished Myths of American History” Richard Shenkman; ak. Tim Marshall, “Hükmeden Erkek Boyun Eğen Kadın” Altın Kit., 1997, sf.45
13     a.g.e. sf.45
14     a.g.e. sf.46
15      Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi” İletişim Yay., sf.458
16     a.g.e. sf.1427
17      Kapitalizmin Kökenleri” Jean Suret-Canale; ak. “Kapitalizmin Kara Kitabı” Evrensel Basım Yayın, 2.Basım-2001, sf.24
18     a.g.e. sf.24
19      Yerli Soykırım” Robert Pac; ak. a.g.e. sf.24
20     a.g.e. sf.24
21      Ortadoğu Uygarlık Mirası-2” M.İlmiye Çığ, Kaynak Yay., İst.-2003, sf.250
22      W.H. Seeing With a Native Eye, Harper and Row” Capp 1976, ak. Semra Somersan “Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi” İletişim Yay., 5.Cilt, sf. 1426

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder