Buğdayın
ana vatanı olan Anadolu topraklarında, 445 farklı tipte
buğday olduğu saptandığında dünya şaşkına dönmüştü. 1930’larda yapılan bir
çalışmada, 256 yeni buğday çeşidi daha ortaya çıkarıldı. Bilim adamları,
Türkiye’deki çiftçilerin elinde bulunan buğday çeşitlerinin, bitki ıslahçıları
için bir hazine olduğunu belirterek zengin gen kaynağına dikkat çekiyorlar. Bu
tohumların kesinlikle korunup geleceğe taşınması gerektiğini söylüyorlar.
Tohum Yasaklamak
AKP’nin oluşturduğu
59. Hükümet 2006 yılında çıkardığı Tohum Yasası’yla, yerli tohum satışını
yasakladı. 2006’da, yasak getiren hükümet, 2018’de bu kez yalnızca sertifikalı
hibrit tohumları eken üreticinin destekleneceğini açıkladı.1 Çeşitliliği
ve doğal gücü dünyaca ünlü Anadolu tohumu, bu benzersiz zenginlik, ülkeyi yönetenler tarafından yok olmaya mahkum
ediliyordu. Oysa, bu eşsiz varlığın korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması
gerekiyordu.
Buğdayın ana vatanı olan Anadolu topraklarında, 445 farklı tipte buğday
olduğu2 saptandığında dünya şaşkına dönmüştü. 1930’larda yapılan bir
çalışmada, 256 yeni buğday çeşidi daha ortaya çıkarıldı. Bilim adamları,
Türkiye’deki çiftçilerin elinde bulunan buğday çeşitlerinin, bitki ıslahçıları
için bir hazine olduğunu belirterek zengin gen kaynağına dikkat çekiyorlar. Bu
tohumların kesinlikle korunup geleceğe taşınması gerektiğini söylüyorlar.3
2006 yılında ata emaneti olan tohumların satışını ‘standartlara uymuyor’ diye yasakladılar. Adım adım yabancı tohum tekellerinin güdümündeki kısır (hibrit) tohumlar Anadolu toprağına yayıldı.
Avrupa’dan Gelen Mektup
Avrupalı
Çiftçiler Koordinasyonu adlı örgüt, Tohumculuk Yasa Tasarısını meclisten geçirilmemesi
için TBMM’ye bir mektup gönderdi. Bu mektubunda, “Biz Avrupalı küçük çiftçiler, benzer yasalardan çok çektik, hâlâ da
çekiyoruz” diyerek, milletvekillerine adeta yalvarıyorlardı. “Tarım her
geçen gün çok uluslu şirketlere bağımlı hale geliyor, biyoçeşitlilik yok oluyor,
Türkiyeye ihtiyacımız var; elinizden geleni yapın” diyorlardı.4
Karşılaştıkları
sonuçları
şöyle sıralıyorlardı:
* Tarımsal üretimimiz, her geçen gün çok uluslu
şirketlere, onların tohumlarına ve tarım ilaçlarına daha fazla bağımlı hale
geliyor.
* Avrupa Birliği’nin tercih ettiği yoğunlaşmış tarım
modeli bizi çok ağır sorunlarla yüz yüze getiriyor, topraklarımızı harap
ediyor, petrol kaynaklı gübreler ve tarım ilaçlarıyla sularımızı kirletiyor,
sürekli olarak daha fazla yenilenemez maddeleri tüketiyoruz.
* Avrupa Birliği, milyonlarca küçük tarım işletmesinin ve ancak onlarla birlikte gelişebilen bütün bir biyolojik çeşitliliğin yok oluşuna izin verdi. Binlerce bitki çeşidi yitirilmiş ve onlarla birlikte yüzlerce hayvan ırkı tarihe karışmış oldu. Siz aynı hatayı yapmayın!
“Türkiye Bizim İçin Gurur Kaynağıdır”
Avrupalı
çiftçiler, “Bir Akdeniz ülkesinin hâlâ bu
kadar geniş bir tarımsal nüfusu barındırabiliyor ve sizinki gibi zengin
çeşitliliğe sahip bir tarımsal üretimi sürdürebiliyor olması, bizim için bir gurur
kaynağıdır” dedikten sonra, Meclis’i şunları yapmaya çağırdı:
* Bütün çiftçiler kendi tohumlarını ve başka çiftçilerin
tohumlarını ekme haklarını sürdürsün.
* Varolan biyoçeşitlilik güvencede olmalı, böylelikle
Türkiye’de çok olan küçük çiftçiler bundan yararlanabilir. Biliyoruz ki Türkiye
uzun tarım tarihi ile devasa bir biyolojik çeşitlilik deposudur. Bu korunması
gereken bir hazinedir.
* Küçük çiftçiye hiçbir mali veya idari kısıtlama
getirilmemelidir.
* Tarım ürünleriniz, Genetik Olarak Değiştirilmiş
Organizmalardan (GDO) kaynaklanan her türlü bulaşmadan korunmalı.
* Türkiye’nin kendi nüfusunu besleyen ve hatta ihraç
edebilmesini sağlayan küçük çiftçi kuşaklarının çabalarının tam değeri
korunmalı.
* Ülkenizde yerel tohumlarını kullanan, geleneksel ve
yerel çeşitleri korumak için çalışan bütün çiftçilere yardım edilmeli.
Çiftçiler, “Avrupa'nın bütün küçük çiftçileri için ve düşük kaliteli standardize edilmiş ürünlere boğulmuş tüketicileri için ümit yolu açacak bir Türkiye’ye ihtiyacımız var. Elinizden geleni yapmanızı rica ediyoruz. Geniş küçük çiftçi nüfusu ve biyoçeşitliliğindeki zenginliğiyle Türkiye, bu çiftçilere yardım etmek, tarımsal mirasını korumak ve güvenliğini sağlamak için elinden geleni yapmak zorundadır” dediler.
Çiftçi Sendikaları: Haklarımızı Gasp Edemezsiniz
Çiftçi
Sendikaları Konfederasyonlaşma Platformu da, yasa tasarısıyla tohum ve tarım
haklarının gasp edildiğini, bundan yaklaşık 20 milyon kişinin etkileneceğini
belirtti; hakları anımsattı: Şunları söylüyorlardı: “Köylü kadınların,
erkeklerin ve onların ailelerinin,
* Yetiştirmek istedikleri bitki çeşitlerini belirleme
hakları vardır.
* İktisadi, ekolojik ve kültürel açıdan tehlike arz eden
bitki çeşitlerini reddetme hakkı vardır.
* Yapmak istedikleri çiftçiliğin şekil ve istemine karar
verme hakkı vardır.
* Tarımdaki yerel bilgilerini koruma ve geliştirme hakkı
vardır.
* Tarım tesislerini kullanma hakkı vardır.
* Kendi ürünlerini, çeşitlerini, miktarını, niteliğini ve
yetiştirme şeklini demokratik bir şekilde bireysel veya kolektif olarak seçme
hakkı vardır.
* Kendi teknolojileri veya insan sağlığını ve çevreyi
koruma esasına dayalı olarak kendi seçtikleri teknolojiyle çiftçilik ve
yetiştiricilik yapma hakkı vardır.
* Kendi yerel çeşitlerini yetiştirme ve geliştirme hakları vardır”.
DİPNOTLAR
1 https://www.kamupersoneli.net/m/ekonomi/yerli-tohum-uretimini-kim-neden-yasakladi-h56721.html
2 http://awsassets.wwftr.panda.org/downloads/turkiye_nin_buday_atlas_web.pdf
3 https://www.kamupersoneli.net/ekonomi/yerli-tohum-uretimini-kim-neden-yasakladi-h56721.html
4 http://m.bianet.org/bianet/tarim/86771-avrupali-ciftciler-de-tohum-yasasina-karsi
Çok değerli bilgiler.Emeginiz için Teşekkürler sağolun uz ....!!!
YanıtlaSilMetin Aydoğan bey`in vefatı dolayısıyla kendisine Yüce Tanrıdan rahmet siz değerli insanlar ve yakınlarına başsağlığı dilerim.
YanıtlaSil