BU YAZI METİN AYDOĞAN’IN KENDİ
OLUŞTURDUĞU ARŞİVİNDEN ALINARAK YAYINLANMIŞTIR.
Türkiye, 27 Aralık 1949 tarihinde ABD’yle eğitimle ilgili bir ikili
anlaşma imzaladı. İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanı olduğu bir dönemde
imzalanan anlaşmanın 5. Maddesi çok önemliydi çünkü Türk
milli eğitimini Amerikalılara teslim ediyordu. Bu madde, eğitim politikalarını
belirleme yetkisinde olan ve adına ‘Türkiye’de
Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu’ denilen bir kurul oluşturuyordu. Bu
madde şöyleydi: “Komisyon, dördü T.C.
vatandaşı ve dördü ABD vatandaşı olmak üzere 8 üyeden oluşacaktır. ABD’nin
Türkiye’deki diplomatik misyon şefi (ABD büyükelçisi) komisyonun fahri başkanı olacak ve komisyonda oyların eşit olması
halinde kararı komisyon başkanı verecektir”.
Cumhurbaşkanları ve Eğitim
5.Cumhurbaşkanı
Cevdet Sunay, 1970 yılında eğitimle
ilgili olarak şunları söylüyordu: ”Bugünkü
okullarda yetişen gençlere ülke yönetimi teslim edilemez. Biz, laik okullara
karşı imamhatip okullarını bir seçenek olarak düşünüyoruz. Devletin kilit
mevkilerine yerleştireceğimiz kişileri, bu okullarda yetiştireceğiz”… 7. Cumhurbaşkanı Kenan
Evren, benzer şeyler söylüyordu; “İmam hatip okullarında iyi eğitim
veriliyor. O çocuklardan zarar gelmez. Türkiye laikliği dinsizlik olarak
anlamış, yanlış tatbikatlar yapmıştır. 1930’lardaki laiklik anlayışını yanlış
olarak görüyorum”.
Mustafa Kemal Atatürk şunları söylüyordu: ”Eğitimin amacı yalnız hükümete memur yetiştirmek değil, ülkede ahlaklı, cumhuriyetçi, devrimci, atılgan, olumlu, giriştiği işleri başarabilecek yetenekte, dürüst, sorgulayıcı, iradeli, yaşamda karşılaşacağı engelleri yenecek güçte, karakter sahibi genç yetiştirmektir”.
Eğitimde Yönetim Devri: İkili Anlaşma
Türkiye, 27
Aralık 1949 tarihinde ABD ile ‘Türkiye ve ABD Hükümetleri Arasında Eğitim
Komisyonu Kurulması Hakkındaki Anlaşma’ adıyla bir ikili anlaşma imzaladı. İsmet
İnönü’nün Cumhurbaşkanı olduğu bir dönemde imzalanan anlaşmanın 1.Maddesi
şöyleydi; “Türkiye’de, Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu adı altında bir
komisyon kurulacaktır. Bu komisyon, niteliği bu anlaşmayla belirlenen ve parası
T.C. Hükümeti tarafından finanse edilecek olan eğitim programlarının yönetimini
kolaylaştıracak ve Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika Birleşik Devletleri
tarafından tanınacaktır”.1
Anlaşma’nın 5. Maddesi çok önemliydi çünkü Türk milli eğitimini Amerikalılara teslim ediyordu. Bu madde, eğitim politikalarını belirleme yetkisinde olan ve adına ‘Türkiye’de Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu’ denilen bir kurul oluşturuyordu. 5.Madde şöyleydi: “Komisyon, dördü T.C. vatandaşı ve dördü ABD vatandaşı olmak üzere 8 üyeden oluşacaktır. ABD’nin Türkiye’deki diplomatik misyon şefi (ABD büyükelçisi) komisyonun fahri başkanı olacak ve komisyonda oyların eşit olması halinde kararı komisyon başkanı verecektir”.2
ABD Denetiminde Milli Eğitim
1949 yılında
imzalanan bu ‘Anlaşma’, Türk milli eğitimini ABD denetimine bırakan
süreci başlattı. Yeni Dünya Düzeni politikalarının, azgelişmiş ülkeler için
öngördüğü ‘dinsel eğitim’ ya da ‘eğitimin dinselleştirilmesi’, bu
anlaşmayla geniş bir boyut kazandı. Eğitimin birliği, dinsel eğitimde
birliğe kaydı. ‘Bütün okullar imam hatip olmalıdır’ anlayışı yerleşik
eğitim politikası haline geldi. İmam hatip mezunları, 2016’da Harp Okulları yerine
kurulan ‘Milli Savunma Üniversitesi’ne
girdiler.
Milli Eğitim Bakanlığı, milli eğitim bakanlarının bile inisiyatifinin olmadığı bir kurum haline geldi. 1949’dan bugüne dek, binlerce Türk, Amerika’ya ‘eğitilmek–etkilenmek’ için gitti, yüzlerce Amerikalı da Türkiye’ye ‘eğitmek–etkilemek’ için geldi. Amerika’ya gönderilen Türklerin hemen tümü Türkiye’ye döndüklerinde üst düzey görevlere getirildi.
Eğitim Bakanlığı’ndaki Amerikalılar
Milli Eğitim
Bakanlığında, çalışmalarını ‘etkin’ bir biçimde sürdüren; personel
politikalarından ders programlarına, imam–hatip okulu açılmasından Yüksek İslâm
Enstitüleri’nin yaygınlaştırılmasına dek pek çok konuda stratejik kararlar üreten;
‘Milli Eğitimi Geliştirme’ adlı bir uygulama komisyonu daha vardır. 1994
yılında 60 personeli olan bu komisyonda çalışanların üçte ikisi Amerikalıydı.
Komisyonun başında L.Cook adlı bir Amerikalı bulunuyordu. L.Cook’tan ayrı olarak adı Howard Reed, ünvanı ‘Milli Eğitim Bakanlığı Bağımsız Başdanışmanı’ olan, bir başka ‘etkin’ Amerikalı daha vardı.3
Eksilmeyen İlgi
Amerikalıların
Türk Milli Eğitimi’ne 1949’dan beri süregelen ilgisi 70 yıldır hiç
eksilmedi. Demokrat Parti, Köy Enstitüleri’ni kapatırken, AKP yatılı bölge
okullarını ve askeri liseleri ortadan kaldırdı. İnönü dönemi dahil
bugüne dek yönetime gelen bütün partiler ve darbeler dahil sürekli imam hatip
okulu açtı. Bugün bu okullarda 1,3 milyon öğrenci okuyor.
‘Vakıf üniversitelerinden’ yabancı dilde eğitime, ortaöğretimden 4+4’lere dek; yaratılan eğitim kaosunda, paralı duruma getirilen Türk Milli Eğitimi, bugün altından kalkılması güç bir karmaşa içine girmiştir. AKP, yönetime geldiği 2002’den bugüne dek eğitim sistemi, 16. kere değiştirdi. Mayıs 2019’daki son değişiklikle; ders sayısını azalttı, öğrenciye üniversitelerde olduğu gibi ders seçme hakkı getirdi. Matematik dersini seçmeli yaparken zorunlu din dersini arttırdı. Öğrenciler, birşeyler öğretmek için değil adeta öğretmemek için eğitilir duruma getirildi.
Ecevit, Erdoğan ve İmam Hatipler
İsmet İnönü,
İmam ve hatip mezunlarının Harp Okullarına girmesine onay vermedi ama bu işi
CHP’deki ardılı Bülent Ecevit yaptı. Ecevit Başbakanlığı
döneminde İmam-Hatiplilerin Harp Okullarına girmesini sağlayan yasa çıkarttı
ancak Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk yasayı veto etti.
İmam
hatipliler, 1970’lerde Harp Okullarına giremediler. Ancak, Ecevit’in
çıkarttığı yasadan yararlanarak; hukuk ve siyasal başta olmak üzere hemen tüm
üniversitelere, özellikle Fetullah Gülen-AKP
birlikteliği dönemlerinde, çoğu kez sınav soruları çalınarak kitle halinde
girdiler. Hakim, Vali ve polis oldular. Harp okullarına, başka bir yoldan, Fetullah’ın
okulları kullanılarak alındılar. Türk Ordusu, İnönü’nün yaptırmam dediği,
‘Abdulhamit ordusu haline’ getirildi. Dinci siyaseti orduya sokarak
ilerde bitmeyen çekişme ve çatışmaların yolu açılmış oldu. Devlet, Cevdet Sunay’ın söylediği gibi devlet bunlara
teslim edildi.
Atatürk’ün çok önem verdiği, eğitimin
birliği ilkesi, yasa yürürlükte olmasına ve bu yasayı uygulamakla yükümlü
olan siyasiler ortalıkta
dolaşmasına karşın, eylemsel olarak ortadan kaldırıldı. Durumdan rahatsız olan
insanlarımız, gelinen noktanın gerçek nedenlerinin; Amerikalıların Türk Milli
Eğitimi’ne 70 yıldır ‘el koymasına’ dayandığını göremedi. Dini araç
olarak kullanılmasını, partilerin oy
kaygısıyla verdikleri ödün sandı.
DİPNOTLAR
1 “İkili
Anlaşmaların İç Yüzü” Haydar Tunçkanat, Ekim Yay., sf.44–45–48
2 a.g.e. sf.44-45
3 Mustafa Balbay
Cumhuriyet Haziran 1994 ak. Emin Değer “Düşünce Özgürlüğü Çıkmazı” Tekin
Yay. 1995, sf.175
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder