1 Ağustos 2015 Cumartesi

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI DÜNYA (1918-1939)


Dünya Savaşı sonrasında dünyanın hemen her yerinde yaşanan; ekonomik, politik ve askeri olaylar, dünyanın yeni bir çatışmaya doğru gittiğini gösteriyordu. Emperyalist devletler, kendi aralarında savaşım içindeyken, birlikte ya da ayrı ayrı Sovyetler Birliği ve Ulusal Bağımsızlık devinimleriyle uğraşmak zorundaydı... Kendi aralarındaki güvensiz ve çıkara dayalı ilişkiler, taşıdığı yüksek çatışma eğilimiyle dünyayı, yeni ve kanlı bir savaşa götürüyordu. Avrupa ve Uzakdoğu’da politik ilişkiler, uluslararası sürtüşmelerin yarattığı denetimsiz bir güçle ısınmayı sürdürüyordu.



Güven Vermeyen Barış

29 Eylül 1918 Bulgaristan, 30 Ekim 1918 Türkiye ve 11 Kasım 1918 Almanya’nın teslim olmasıyla I.Dünya Savaşı sona erdi. Sıradan insanlar dört yıllık acılı dönemi sona erdiren anlaşmaları barış şenlikleriyle kutlarken; büyük sanayi ve finans çevreleri, hükümet yetkilileri ve politikacılar, amacına ulaşmamış bir savaşın getirdiği barışı kutlamağa değer bulmuyordu.
Savaş bitmiş ancak savaşın nedenleri daha da ağırlaşmış olarak ortada duruyordu. Kısa süren kutlamalardan sonra savaşı kazananlar, eskinin yıkıntılarından yeni bir dünya kurmak için Paris’te toplandı. Düşük savaş kazanımları, birbiriyle çelişen önceden verilmiş sözler, gerilim içeren karmaşık istemler; küresel düzeyde sıkıntılı bir ortam yaratıyordu.

Savaşın Getirdiği

Rus Çarlığı yıkılmış ve 22 milyon kilometrekarelik Rusya, ayrı bir dünyaya yönelmişti. Rusya’ya yatırılan Fransız ve İngiliz sermayesinin tümü yitirilmişti. Osmanlı İmparatorluğu yıkılmış ancak Anadolu’da ulusal haklarına duyarlı yeni bir devlet kurulmuştu. Kolay elde edilen Düyun-u Umumiye gelirleri, kapitülasyon hakları ve hukuksal ayrıcalıklar elden gitmişti.
Almanya ve Macaristan’da Rusya’dakine benzer sosyalist ayaklanmalar ortaya çıkmış, Budapeşte’de dört ay yönetimde kalan Bolşevik bir hükümet kurulmuştu. İtalya’da yönetime gelen ve karmaşık sözler veren Faşist hükümetin ne yapacağı belli değildi. Japonya başına buyruk bir yayılmacı eğilim içindeydi.
İngiltere’de işsiz sayısı 2,5 milyonu aşmış ve beysoylu (aristokrat) varsılların, “mallarına el koyacağından korktuğu” İşçi Partisi, İngiltere tarihinde ilk kez hükümete girmişti. Fransa’da tarım ve ticaret sorunları süreğen bir çözümsüzlük içine girmekteydi. Savaştan yengiyle çıkan devletlerin durumu 1914’den daha iyi değildi. Savaşa neden olan sorunlar giderilemediği gibi, daha kapsamlı bir çatışmayı içinde barındıracak biçimde artmıştı. Silah bırakılmıştı ancak savaş henüz bitmemişti.

Yitikler

Dört yıl süren savaş süresince silah altına alınan Fransızların yüzde 10’u, Almanların yüzde 9,8’i, İtalyanların yüzde 9,5’u ve İngilizlerin yüzde 5,1’i ölmüştü. Yaralı sayısı 10 milyonu aşkındı.1 “Avrupa’nın kanını donduran savaş, savaşan ülkeleri yıkıma sürüklemiş ve Avrupa’nın dünya çapındaki üstünlüğünden de iz bırakmamıştı”.2 İsveç, Norveç, Hollanda ve İsviçre savaşa girmemeyi başarabilen birkaç Avrupa ülkesiydi ve bunlar savaşın yıkımından kendilerini uzak tutabilmişti.

Ganimet Paylaşımı

Kendilerini galip ilan eden 32 devlet, savaş ganimetlerinden pay alma hırsıyla bir araya geldiler. Almanya’ya verilecek yeni biçim, çözülmesi gereken ilk sorun olarak tam 7 ay bütün yönleriyle tartışıldı. Almanya birbirinden ayrı küçük eyaletlere mi bölünmeliydi? Ekonomisi nasıl yok edilmeliydi? Topraklarının ne kadarı elinden alınacaktı? Afrika ve Pasifik’teki sömürgeleri nasıl paylaşılacaktı?
Almanya için karar, 28 Haziran 1919’da Versailles’da verildi. Almanya, 1871’de İmparatorluğunu ilan ettiği Versailles Şatosu Aynalar Galerisi’nde bu kez, kendisine verilen ağır cezaları kabul ettiği anlaşmayı imzaladı. Alman topraklarından bir bölümü halk oylaması dahil değişik biçimlerle dağıtıldı. Alsace-Lorraine ve Saar havzasındaki maden yataklarının 15 yıllık işletme hakkı Fransa’ya, Schleswing’in bir bölümü Danimarka’ya, Doğu bölgesi ve Danzig Polonya’ya verildi.
Silezya, Polonya, Çekoslavakya ve Almanya arasında paylaştırıldı. Polonya, Baltık Denizine inen koridoru elde etti. Eupen, Malédy ve Moresnet Belçika’ya verildi. Sömürgelerinin tümü elinden alındı ve buralardaki Alman mallarına el kondu.
Ordu, ağır silahlara sahip olmadan 100 bin kişi ile sınırlandı ve Almanya’nın silah dışalımı yasaklandı. Deniz kuvvetleri dağıtıldı, tersanelerde yapılmakta olan tüm gemiler yok edildi, üniversite ve spor kulüplerinde askeri konularla ilgilenilmesi yasaklandı. Bütün bunların yanında Almanya savaş suçlusu kabul edildi, ödenmesi olanaksız savaş ödencelerine (tazminatlarına) çarptırıldı.
Almanya dışında, Bulgaristan’ın savaş öncesi elde ettiği toprakların tümü, Sırbistan ve Yunanistan’a verildi. Polonya Almanya’dan sonra Avusturya’dan da toprak aldı. Anadolu dışındaki Türk topraklarından; Irak, Ürdün, Suudi Arabistan, Yemen ve Filistin İngiltere’nin koruyuculuğu altına girdi. Güney Tiroller Avusturya’dan alınıp, İtalya’ya verildi. Galip devletler pek sevdikleri, politik çıkarlara dayalı harita yenilemeyi yaygın bir biçimde gerçekleştirdiler.

Sönümlenmeyen Çelişki

Ancak, özellikle Paris’le Londra arasındaki çelişkiler giderilemedi. İngiltere’nin Ortadoğu petrolleri üzerinde söz sahibi olmasından kaygı duyan Fransa, İtalya’yla birlikte savaş sonrası paylaşımdan yeterince pay alamadıklarına inanıyordu.
Almanya, Fransa’nın umutla beklediği savaş tazminatlarını ödeyemiyordu ve Fransa bunu güç kullanarak almayı tasarlıyordu. 1923 yılında düzenlediği askeri eylemceyle (operasyonla) Ruhr’u elegeçirmek istedi ancak tepkiler nedeniyle başarılı olamadı.

Almanya

Almanya’nın durumu Versailles koşullarına uzun süre dayanamayacak denli kötüydü. Ekonomik yaşam neredeyse durmuş, 500 bin Alman açlıktan ölmüştü. Yaşam kaynakları tıkanan Almanya, bedel ödetme çılgınlığıyla acımasız bir ekonomik kuşatım altına alınmıştı.
19 Ekim 1923’de bir Amerikan dolarının değeri 12 milyon Mark iken, 1 Kasım 1923’de 120 milyon Mark, 20 Kasım 1923’de ise 4 milyar Mark olmuştu.3 Devimsel (dinamik) Alman toplumunun kendisine dayatılan koşulları, güçlü bir karşı çıkışla reddedeceğini düşünmek için, fazla akıllı olmaya gerek yoktu.
İngiltere, Fransa’nın karşı çıkmasına karşın Almanya üzerindeki baskının azaltılmasına karar verdi. Kısa sürede yıkılamayacağı anlaşılan Sovyet yönetimi, çevresini daha çok etkiler duruma gelmiş ve başarısız da olsa Almanya’da bir sosyalist ayaklanma olmuştur.
Ağır koşulların sürmesi durumunda Almanya’nın Sovyet etkisine girme olasılığı İngiltere’yi düşündürmektedir. 16 Ekim 1925 günü İsviçre’nin Locarno kentinde İngiltere, Fransa, İtalya, Belçika, Polonya ve Almanya’nın katılımıyla toplanıldı. Almanya toplantıya, ilk kez yenilmiş devlet olarak değil, eşit devlet olarak çağrılmıştı. Bu toplantının gerçek nedeni Sovyetler Birliğine duyulan kaygıydı.

Amerika Birleşik Devletleri

Savaştan en kazançlı çıkan ülke ABD idi. Savaş ticaretinin kazanımları, ekonomik büyüme, dışarıya açılma olanakları, doğru değerlendirilmişti. Savaşı kazanan ve yitiren Avrupalı devletler, ABD’ne borçluydu. ABD dünyanın bankası durumuna gelmişti. Pasifik’te etkinliğini arttırmış, Güney Amerika’da en büyük güç olmuştu. Birleşik Devletler’deki üretim ve servet artışı genel bir toplumsal varsıllık yaratmıştı.
1920-1929 arasında kişi başına gerçekleşen vergiler yüzde 25 artmış, başta inşaat ve motorlu taşıtlar olmak üzere tüm sanayi dallarında yüksek üretim artışları gerçekleşmişti. Aynı gelişme ulaşım ve iletişim alanlarında da yaşanmıştı. 1920’de tüm Amerika’da 500 binden az radyo varken, bu sayı 1929 yılında 13 milyonu bulmuştu.4

Uzakdoğu

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Uzakdoğu’da önemli gelişmeler oldu. Sanayi gücünü sürekli arttıran Japonya yeni pazar arayışlarını kararlılıkla sürdürüyordu. Çin’de Sun Yatsen’in önderliğinde, Sovyetler Birliği’nin desteğini alan ulusçu bir devinim gelişmekteydi. Vietnam’da bağımsızlık yanlısı örgütlerin sayı ve güçleri artıyordu.
ABD’nin Pasifik’te güç durumuna gelmesiyle buna gösterilen tepki, Japonya ve ABD arasındaki politik ilişkilerin gerilmesine neden oluyordu. Uzakdoğu pazarlarına ancak metal, pamuk ve yağ ticaretiyle girebilen ABD, Japonya’nın ipek sattığı tek pazardı. ABD bu kozu kullanmaktan çekinmiyordu. Japonya, ABD’nin Pasifik’te yayılmasına; ABD de Japonya’nın Çin’e girmesine karşıydı.
İngiltere ve Fransa ise, sınai ve mali gücünden çekindikleri ABD’nin Çin’e egemen olmasını istemiyordu. 1919 Paris barış görüşmelerinde, Japonya’nın ‘Çin’i koruma’ istemini desteklemiş ve ABD kuvvetlerinin Çin’e girmesini önlemişlerdi. ABD ordusu ve özellikle donanması o dönemde Japonya ile savaşı göze alabilecek güçte değildi.
1917 Aralık ayında 70 bin kişilik Japon ordusu, Kore ve Mançurya’nın Sovyetler’in eline geçmemesi için Kuzey Sibirya’ya girdi. Bundan iki ay sonra da İngiliz, Fransız ve ABD güçleri Kuzey Rusya’ya çıkarma yaptı. Birbirlerine güvenmemelerine karşın bu dört ülke Sovyetler Birliği’ne karşı birleşti.

Karmaşık İlişkiler

Çin’de, Japonya’yı destekleyen İngiltere, borçlu olduğu ABD tarafından, borç ödemeleri konusunda baskı görmeye başlayınca bu desteği çekti. 1922 yılında Washington’da yapılan görüşmelerde, İngiltere ABD’nin istemlerini tümüyle kabul etti. Bu gelişme İngiliz-Japon birlikteliğini sona erdirdi ve ABD’ni, Çin pazarındaki en büyük paya sahip ülke durumuna getirdi. Dolar Pasifik’te en güçlü para oluyordu.
Çin üzerindeki emperyalist çekişme durmadı. Çok uluslu işgal altındaki bu büyük ülkede 1925-1927 yıllarında güçlü bir ulusçu devinim gelişti. Yarışma içindeki büyük güçler, her zaman olduğu gibi, ulusçu devinim karşısında birleşti.
Çin’de merkezi bağımsız bir ulusal devletin kurulmasından ürken ABD, Japonya’nın Uzakdoğu’daki eylemlerine göz yummağa başladı. Ulusal devrim korkusu, örtülü baskı politikalarını bir kenara itti ve emperyalizm, barış maskesini çıkararak ulusal güçlerin etkin olduğu Nanking’i bombaladı. Eylemceyi; ABD, İngiltere ile birlikte yürüttü. Japon birlikleri, stratejik bölgeleri ele geçirmek üzere Şantung’a girdi. 1931 yılında da Mançurya’yı ele geçirdi.
ABD ve İngiltere Mançurya’nın elegeçirilmesine, bu girişimin bir Sovyet-Japon savaşına neden olacağı düşüncesiyle ses çıkarmadı. Ancak, gerek Sovyetler Birliği’nin askeri gücü ve gerekse doğuya yaptığı yığınak Japonya’nın Sovyetlere saldırmasını önledi. Bu kez de ABD ve İngiltere Sovyetler Birliği’ne saldırmadığı için Japonya’ya karşı tavır aldı. Japonların tekstildeki ataklarından rahatsız olan İngiltere etkili karışma isterken; ABD, o dönem için askeri sürtüşmelere girmek istemedi ve donanmasını dünyanın en güçlü donanması durumuna getirecek atılımları genişletti.
Japonya bunlara, Pasifik’teki çıkarlarını belirleyen ve Nisan 1934 yılında yayınladığı Amov bildirisiyle yanıt verdi. Hemen ardından 1922 yılında imzaladığı Washington Deniz Sözleşmesini iptal ettiğini resmen açıkladı.

Yeni Savaşa Hazırlık

I.Dünya Savaşı sonrasında dünyanın hemen her yerinde yaşanan; ekonomik, politik ve askeri olaylar, dünyanın yeni bir çatışmaya doğru gittiğini gösteriyordu. Emperyalist devletler, kendi aralarında savaşım içindeyken, birlikte ya da ayrı ayrı Sovyetler Birliği ve Ulusal Bağımsızlık devinimleriyle de uğraşmak zorundaydı... Kendi aralarındaki güvensiz ve çıkara dayalı ilişkiler, taşıdığı yüksek çatışma eğilimiyle dünyayı, yeni ve kanlı bir savaşa götürüyordu. Avrupa ve Uzakdoğu’da politik ilişkiler, uluslararası sürtüşmelerin yarattığı denetimsiz bir güçle ısınmayı sürdürüyordu.

DİPNOTLAR

1 “Avrupa 1920-1929” Jacques Chastenet, 20.yy. Tarihi, Sayı 28, sf. 563
2 a.g.e. sf. 563
3 “Fransa ve Almanya 1919-1924” Maurice Baumont, 20.yy Tarihi, Sayı 28 sf. 569
4 “Amerika 1920-1929” J.M.Roberts, 20.yy Tarihi, Sayı 28 sf. 556


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder