21 Ocak 2016 Perşembe

KÜRESEL ÖRGÜT AĞI - 4 AKÇALI (MALİ) ÖRGÜTLER


Dünya Bankası’nın ana sözleşmesi, başka uluslararası antlaşmalarda olduğu gibi, ‘insani amaçlarla’ doludur. Yoksul ülkeler kalkındırılacak, bu ülkelere yatırım kredileri verilecek, üretim gücü ve verimliliği arttırılacaktır. Kredi alan ülkelere teknik hizmet yardımında bulunulacak, teknoloji getirilecek ve yatırımların uygulanmasında, ‘görev alınacaktır’... Ancak, gerçek yazılanlardan çok başkadır. Kredi verilir ancak koşullar tam olarak Banka tarafından belirlenir. Ulusal ekonomiyi geliştirecek yatırımlar, kredi verilmeyecek yatırımlardır. Kaynaklar, genel bir kural olarak, uluslararası şirketlerin gereksinimlerini karşılayan; ulaşım, iletişim ve erke (enerji) gibi alt yapı yatırımlarına ayrılmıştır. Yatırımın biçimi, kapsamı, boyutu, yöneticileri, çoğu kez işi yapacak firmalar bile Dünya Bankası’nca belirlenir. Büyük yatırımlar için gerekli olan araç ve makinaların alınacağı ülkeler, ödenecek bedeller ve markalar, kredi koşulu olur. Dünya Bankası, piyasa değerlerinin çok üstünde saptadığı bedelleri kaynakta keser ve firmalara kendisi ödeme yapar. Ödeme tutarını kredi toplamından düşer.



Dünya Bankası

Gelişmiş ülkeler, dışarıya açılmanın yoğunlaştığı 19.yüzyılda, gittikleri yerlere çeşitli alt yapı yatırımları yaptı. Özellikle dış dünya ile dolaysız bağlantısı olan bölgelerde, limanlar, demiryolları, telgraf ve telefon işletmeleri kurdu. Sömürge tipi işletmeler denilen bu yatırımların İlk yatırım sermayesi, emperyalist merkezlerden getirildi. Ancak bu bedel,  yerel hükümetler borçlandırılarak sonradan fazlasıyla geri alındı.
Uzun yıllar, ayrıcalıklı koşullarla çalıştırılan bu işletmeler, yatırım amaçlarını tamamladıktan sonra, bulunduğu ülkelere satıldı. Bugün yaygınlaştırılmakta olan Yap-İşlet-Devret’in ön girişimleri olan bu uygulamalarla büyük kazanç elde edildi ve sonunda ülkelerin kendi yatırımları, bir anlamda kendilerine ikinci kez satılmış oldu.

Sömürge Yatırımcılığı

Sömürge ve yarı-sömürgelere alt yapı yatırımları yapılmasının amacı, bu yatırımlardan elde edilecek kredi faizi ya da işletme kazancı değildir. Bunlar ek gelirlerdir. Yatırımların gerçek amacı, tecimsel ve akçalı sermaye gönderilecek denizaşırı ülkeleri pazar durumuna getirmektir. Bunun için, ulaşım ve iletişim gereksiniminin alt düzeyde de olsa karşılanması gerekiyordu.
Getirilecek malları satmak, götürülecek hammaddeleri taşımak için yollar, limanlar gerekiyordu. İletişimsiz tecim yapılamazdı. Bu tür girişimlerle, bir yandan sömürü araçları sağlandı, bir başka yandan geri kalmış yörelere çağdaşlık götüren uygarlık temsilcileri görünümüyle siyasi yaymaca yapıldı.

20. Yüzyıl

Dünya Bankası, yukarıda özetlenen sömürgeci yöntemi 20.yüzyılın ikinci yarısındaki dünya koşullarına uygulamak amacıyla kuruldu. Dünyanın bütün toprakları ve üzerinde yaşayan insanlar, bir merkezden yönetilen pazar ilişkileriyle birbirlerine bağlanacaktı.
Dışsatımlanacak sermaye için, alım gücü yüksek olmayan, alt yapısı yetersiz azgelişmiş ülke topraklarının, ekonomik değeri olan pazar durumuna getirilmesi gerekiyordu. Bu ülkelerde ulaşım, iletişim ve enerji yatırımları son derece yetersizdi. Birçoğu, yatırımcı şirket ölçülerine göre pazar durumunda değildi. Bu ülkelerin yatırım yapmaya değecek kadar “kalkınması”; bunun için de yerleşim birimlerini birbirine bağlayacak yollar, elektrik üretecek santrallar, iletişim sağlayacak yatırımlar, su dağıtım şebekeleri vb. gerekiyordu.

IMF'nin Kardeşi

Dünya Bankası’nın görevi, bu tür gereksinimlerin karşılanmasına yardımcı olmaktı. IMF, ülkeleri akçalı açıdan bağımlı hale getirirken; Dünya Bankası, bağımlı kılınan ülkeleri, işlerliği olan pazar durumuna getirecekti.
Banka, IMF’den ayrımlı olarak; kredi kaynakları yanında, teknik yardım olanaklarıyla da donatıldı ve yalnızca azgelişmiş ülkelerine yönelik çalıştı. Ülkelerin yapacağı alt yapı yatırımlarının biçimi, kapsamı, boyutu, yöneticileri ve hatta çoğu kez işi yapacak firmalar bile Bankaca belirlendi. Bu belirlemelere uyulması koşuluyla kredi verildi. Büyük yatırımlar için gerekli olan dışalımlanacak araç ve makinaların alınacağı ülkeler ve hatta markalar, kredi koşulu oldu.
Ülkeler bu koşullarla borçlandırıldı ve yatırımlar tamamlandı. Devlete verilen kredilerle gerçekleştirilen yatırımların daha borçları bitmeden bu yatırımlar özelleştirme adı altında, işbirlikçi yerli ya da doğrudan yabancı şirketlere devredildi. Bu devirler, Dünya Bankası’nın bilgi ve denetimi altında yapıldı.

Örgütsel Yapı

Dünya Bankası, üç ayrı kurumun birlikteliğinden oluşmuştur. Bankanın temelini, aynı IMF gibi, Bretton Woods anlaşmalarından sonra, 1946’da kurulan, Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD) oluşturur. Gelişmekte olan ülkelerin hükümetlerine ya da hükümet güvencesi altında olan kuruluşlara, uzun süreli ve düşük faizli krediler veren IBRD, bir BM örgütüdür ve merkezi Washington’dadır.
Dünya Bankası’nı oluşturan ikinci örgüt, Uluslararası Kalkınma Birliği’dir. 1960 Yılında kurulan bu örgüt, dünyanın en yoksul ülkelerine dönük olarak çalışır. Bu ülkelere, yalnızca yüzde 1 komisyon alarak, faizsiz ve 50 yıla varan uzun süreli kredi verir. Pazar değeri çok düşük olan bu ülkeleri, yatırım yapılabilir duruma getirmeğe çalışır.
Bankayı oluşturan son örgüt, 1956 yılında kurulan, Uluslararası Finans Kuruluşu’dur. Bu kuruluş, sermaye yatırılacak ülkelerde siyasi dayanaklar yaratmak için, işbirlikçi sermaye kümelerine dolaysız kredi vererek, onların güçlenmesini sağlar.
Dünya Bankası’nın kullandığı mali sermaye, esas olarak üye ülkelerin yatırdıkları fon paylarından oluşur. Kredi faizleri ile sermaye piyasalarına sunulan tahvillerden elde edilen kazanç başka gelir kaynağıdır. Bunların en yetkili organı, üye ülke temsilcilerinin katılımıyla oluşan ve yılda bir kez toplanan Guvernörler Konseyi’dir.

“Soylu Amaçlar”

Dünya Bankası’nın ana sözleşmesi, başka tüm uluslararası antlaşmalarda olduğu gibi, ‘insani amaçlarla’ doludur. Yoksul ülkeler kalkındırılacak, bu ülkelere yatırım kredileri verilecek, üretim gücü ve verimliliği arttırılacaktır. Kredi alan ülkelere teknik hizmet yardımında bulunulacak, teknoloji getirilecek ve yatırımların uygulanmasında, ‘görev alınacaktır’...
Ancak, gerçek yazılanlardan çok başkadır. Kredi verilir ancak koşullar tam olarak Banka tarafından belirlenir. Yönetim, başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerin elindedir. Organlardaki temsil hakları göstermeliktir. İzlenecek politikalar tam olarak, ABD çıkarlarına göre belirlenir.
Dünya Bankası eski başkanlarından Eugene R.Black’in sözleri bu durumu açık olarak ortaya koymaktadır: “Dış yardım programlarımız Amerikan iş dünyasına çok belirgin yararlar sağlamaktadır. Başlıca üç yarar şunlardır: (1) Dış Yardım, ABD malları ve hizmetleri için derhal ve önemli bir pazar sağlamaktadır. (2) Dış Yardım, ABD şirketleri için yeni yeni dış pazarların geliştirilmesine yardımcı olmaktadır. (3) Dış yardım, ulusal ekonomileri, ABD firmalarının gelişebilecekleri bir tür girişim düzenine doğru yönlendirmektedir”.1

Kredi Koşulları

Dünya Bankası’ndan kredi almak isteyen ülkeler, krediyi kullanacakları yatırım alanını Banka’ya bildirir. Banka her başvuruya olumlu yanıt vermez. Ulusal ekonomiyi geliştirecek yatırımlar, kredi verilmeyecek yatırımlardır. Kaynaklar, genel bir kural olarak, uluslararası şirketlerin gereksinimlerini karşılayan ve üretime dönük olmayan alt yapı yatırımlarına ayrılmıştır.
Son zamanlarda tarımsal yatırım alanlarına da kredi verilmektedir. Tarım kredileri, ülkelerin ulusal tarım üretiminin geliştirilmesi için değil, almaşık (alternatif) tarım üretimi adı altında, ulusal tarım üretimini güçlendirmeyecek olan yatırımlara verilir. Uluslararası piyasalara çıkarılabilmiş olan yerel ürünler, genel bir tutum olarak kredi dışı bırakılır.
Borçlanan ülke, aldığı borcu, Banka’nın belirlediği koşullarda kullanmak zorundadır. Kredi sözleşmesini imzaladığı anda, yatırımda kullanacağı yabancı ‘uzmanları’, ücretlerini, proje ve yüklenici firmayı, dışalımlanacak donanımın ülkesini kabul etmiş olur.
Sözleşmeye bağlanmış bu tür zorunlulukların pazarlık şansını ortadan kaldırması, dünya piyasalarının üzerinde bedeller istenmesine yol açar. Borçlu ülke bunları ödemek zorundadır. Banka bu bedelleri kaynakta keser ve şirketlere kendisi öder.

Danışma Şirketleri

Yatırım tasarıları (projeleri) genellikle, ABD kökenli danışma ve mühendislik şirketleri tarafından yapılır. Bu şirketler tasarıların kendileri tarafından yapılacağını önceden bilirler ve ‘hizmetlerinin’ karşılığı olan abartılmış faturaları, borçlanan ülke hesabından düşmek üzere, Dünya Bankası’na gönderirler.
Dünya Bankası’nın Tayland’daki Yanhee Enerji Projesine verdiği kredinin koşulları, çarpıcı bir örnektir: “Projenin uygulamasında, Tayland Hükümeti yetkililerinin dışında, karar yetkisine sahip ayrı bir kurulun oluşturulması, Enerji Bakanlığı’nda genel müdür dahil bütün atamalarda Banka’nın onayının alınması ve Dünya Bankası’nın kabul ettiği danışman mühendislerin onayı alınmadıkça hiçbir ara sözleşmenin yapılmaması vb... Dünya Bankası, bağımsız uluslar üzerinde sert bir denetim kurmaktadır”.2

Yatırım Kararları

Kredi verilecek yatırımlarda, yatırım biçimine ve niteliğine de Banka karar verir. İlgili organın verdiği kararlar, borçlanan ülkenin sorunlarını çözmeye değil, yeni sorunlar doğurup dışa bağımlılığı arttırmaya yöneliktir. Örneğin, ulaşım yatırımları için verilecek kredide, kredinin demiryolları ya da denizyolları ulaşımına değil, en pahalı taşımacılık olan karayollarına yatırılmasını koşul koyar. Toplu ulaşım çözümlerine karşı çıkar, ülkeyi uluslararası otomotiv endüstrisinin, yedek parçaya ve petrole bağımlı pazarı durumuna getirir.
Dünya Bankası, 1990’da bir dizi kömürlü enerji santrali yapmak koşuluyla, Hindistan’a 400 milyon dolar kredi verdi. Santrallar tamamlanınca üretilen enerji, gereksinimin yalnızca yüzde 2.5’nu karşılayacaktı. Ancak, yaratacağı çevre bozulmasının boyutu çok büyüktü.
Uluslararası Kamu Çalışanları Federasyonu’nun (PSI) Dünya Bankası’nın 50.kuruluş yılı nedeniyle, yayınladığı kitapta şöyle söylenilmektedir: “Dünya Bankası yönetimince hazırlanan ‘yapısal değişim programlarının’ uygulandığı ülkelerde yoksulluk arttı, işçilere kemer sıkma politikaları uygulandı, sosyal harcamaların kısılması sonucu temel hizmetler durdu, pek çok kamu çalışanı işini yitirdi, grev ve gösteriler hükümet güçleri tarafından bastırıldı... Dünya Bankası ve ikiz kardeşi IMF, dünyayı fethe çıkan sermayenin müfreze kolu durumundadır”.3

İç Yapı

Dünya Bankası, bir başkan ve yılda bir kez toplanan Guvernörler Konseyi tarafından yönetilir. Kredi konusundaki kararları 22 yürütme görevlisi yönetmen verir. Kredi oylamalarında üye ülkeler eşit oy hakkına sahip değildir. Ülkelerin oy sayıları, banka sermayesine katılım paylarındaki oranlarda belirlenir. Bu nedenle, varsıl ülkelerin Banka üzerinde saltık (mutlak) bir denetim gücü vardır.
1990 Yılında üye sayısı 159’a çıkan Dünya Bankası, 1970’de 4.5 milyar dolar kredi verirken bu nicelik 1990’da yüzde 2127 artarak 95,70 milyar dolara çıkmıştır.4 Guvernörler Konseyi, 1988 yılında aldığı bir kararla sermaye tavanını 171 milyar dolara çıkarmıştır.5
Türkiye, Dünya Bankası’na, başka uluslararası örgütlerde olduğu gibi, konuyu incelemeden, 14 Şubat 1947 tarih ve 5016 sayılı yasayla üye oldu. Bu tarihten sonra ülkeyi yöneten hükümetler, söz birliği etmişçesine, Türkiye’nin o güne dek uyguladığı ulusal politikasını terkederek, bu politikayı Dünya Bankası’nın genel politikaları içinde yok ettiler.

DİPNOTLAR

1     “The Domestic Dividens Of Foregn Aid in Columbia Journal of Word Business” Eugene R.Black, Vol 1, Fall 1965, sf.23, ak. Harry Magdoff, “Emperyalizm Çağı” Odak Yayınları, sf.226
2       “Puplic İnternational Development Financing in Thailand” New York, Şubat 1963, sf. 81-83, ak. a.g.e. sf.188
3       ”Dünya Bankası Çizgili Taşlama” Cumhuriyet 24.05.1996
4      ”World Dept Tables” (Washington D.C.; The World Bank, değişik yıllar) ak. Neşecan Balkan “Kapitalizm ve Borç Krizi” Bağlam Yay., 74, 1994, sf.142-143

5      “Dünya Bankası” “Grolier International Americana” Sabah Yay., 5.Cilt, sf.143

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder