16 Ağustos 2016 Salı

1838 TÜRK-İNGİLİZ SERBEST TİCARET ANLAŞMASI'NDAN AVRUPA GÜMRÜK BİRLİĞİ'NE


1838 yılında İngiltere’yle imzalanan Serbest Ticaret Antlaşması (Baltalimanı Anlaşması), günümüzdeki Avrupa Gümrük Birliği Protokolüne; 1839’da başlayan Tanzimat uygulamaları ise, Avrupa Birliği uyum düzenlemelerine denk gelir. Tarihin yüz yetmiş sekiz yıl sonra yinelenmiş olması, kuşkusuz bir ilkellik göstergesidir. Tarihten ders alınmadığı için, yaşananlar iki yüzyıl sonra yeniden yaşanmaktadır. Tanzimat Osmanlıyı çökertti, Gümrük Birliği Türkiye’yi yok oluşa götürüyor. Bu gerçeğin görülmesi gerekir.

 

1838 Osmanlı-İngiliz Serbest Ticaret Anlaşması


“Islahat hareketlerinin babası ve 19.yüzyıl Osmanlı siyaset adamlarının fikir ustası”1 olarak tanınan Hariciye Nazırı Mustafa Reşit Paşa, 16 Ağustos 1838 günü, İngiltere’yle Serbest Ticaret Anlaşması imzaladı. Baltalimanı’ndaki Reşit Paşa Yalısı’nda imzalanması nedeniyle Baltalimanı Anlaşması da denilen bu anlaşma, ülkeyi “Avrupa’nın açık pazarı”2 durumuna getirdi. Yol açtığı ekonomik çöküşle, Osmanlı İmparatorluğu’nu dağılmaya götürecek süreci başlattı. Ticari ve siyasi ayrıcalıkların (kapitülasyonların) kaldırıldığı Cumhuriyet’e dek, devlet siyasetine yön ve biçim verdi. Tanzimat (düzenleme-yeniden yapılanma), Islahat (iyileştirme-düzeltme) ya da batılılaşma adına, Osmanlı İmparatorluğu’nu yarı-sömürge bir ülke durumuna getirdi.
1838’den sonraki 80 yıl boyunca uygulanan dışa bağımlı politika; sürekli uygarlaşma, gelişme ve yenileşme söylemiyle sürdürüldü, ama her zaman ve kesin olarak ekonomik ödünler üzerine oturtuldu. “Islahat hareketlerinin evrimi, her aşamada, ekonomik sömürgeleşmenin evrimini” izledi. 1839 Tanzimat Fermanı, nasıl 1838 Balta Limanı Anlaşması’nı; 1856 Islahat Fermanı nasıl 1854 Borç Anlaşması’nı izlemişse; 1878 Berlin Anlaşması da 1875 malî iflasın arkasından geldi. Ekonomik her ödün, siyasi ödünlerle tamamlandı. Batı’lı devletler, ekonomik bağımlılığa atılan her adımda, Osmanlı Devleti üzerindeki siyasi etkilerini daha çok arttırdı.3
Baltalimanı Anlaşması’Capo d’Opera” (şaheser) diyerek coşkuyla karşılayan, dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı Henry Palmerston, 1839 başında İstanbul’daki büyükelçisine bir yazı göndererek şu buyruğu veriyordu: “Serbest ticaret yoluyla Sultan’ın tebaasının servet ve refahı artacak, sanayi önemli gelişme gösterecek. Türkiye bu anlaşmayı uygulamakla, Batı uygarlığına girecek. Gereken kişilere bunları anlat”.4
Büyükelçilik görevlileri buyruğun gereklerini yerine getirip, devlet politikasına yön veren yetkililere bunları “anlatırken”, İngiliz ekonomi uzmanları, ilişkilerde uygulanacak yöntemi saptıyordu. İngiliz hükümetine, Türkiye’de nasıl davranacaklarını öneren raporlar verecek kadar İngiliz yanlısı olan Dışişleri Nazırı Mustafa Reşit Paşa, ölüm döşeğindeki Padişah’a, “serbest ticaret yoluyla hızla kalkınmanın zor olmayacağını” anlatıyor, onu ikna etmeye çalışıyordu.5
Anlaşma imzalandıktan sonra İngiltere’de, “Osmanlı liberalizminin yüksek nitelikleri” dile getiriliyor, “Osmanlı rejiminden Avrupalıların bile örnek alması” gerektiği söyleniyordu. Palmerston, yapılan anlaşmalardan o denli hoşnut kalmıştı ki, aradan 10 yıl geçtiğinde, 1849’da; “Osmanlı Devleti ticari ilişkilerinde, dünyadaki bütün devletler içinde, serbest ticareti en geniş biçimde uygulayan ülkedir” diyecektir.6

Anlaşmanın Özü

1838 Osmanlı–İngiliz Ticaret Anlaşması, Türkiye zararına işleyen tek yanlı ve bağlayıcı maddelerle doluydu. Bu anlaşmayla, sürmekte olan kapitülasyon ayrıcalıklarına ek olarak; “Büyük Britanya uyruklarına ve gemilerine” yeni imtiyaz hakları tanınmış ve bu imtiyazların “şimdi ve sonsuza dek süresiz olarak geçerli” olduğu hükme bağlanmıştı. İngiliz vatandaşları ve tüccarları, Müslüman olsun ya da olmasın, “iç ticaretle uğraşan Osmanlı tebaasının en çok kayırılan sınıfının ödediği vergilere eş vergi ödeyen” bir konuma getirilmişti.
Anlaşmaya göre; dışalım (ithalat), dışsatım (ihracat) ve iç ticaret, devlet denetiminden çıkarılmış tam olarak serbest kılınmıştı. Herhangi bir Türk ürünü, Britanyalı bir tüccar ya da vekili tarafından dışsatım amacıyla satın alınırsa, bu ürünleri satın alan Britanyalı tüccar ya da vekili, hiçbir ticari kısıtlamaya bağlı olmayacak ve dilediği gibi davranmakta serbest olacaktı.
Tanzimat dönemini başlatan 1838 Baltalimanı Anlaşması, günümüzdeki Avrupa Gümrük Birliği Protokolü’nün, yüz yetmiş sekiz yıl önceki sürümüydü (versiyonuydu). Yolaçtığı sonuçlar, çok ağır ve yıkıcıydı.
Devletin, aynı bugünkü gibi, bağımsız dış ticaret politikaları uygulaması ortadan kalkmıştı; hükümetler kendi istençleriyle (iradeleriyle) ekonomik politikalar üretemiyordu. Osmanlı Devleti, kendi gümrük vergilerini Avrupa devletleriyle birlikte belirlemeyi kabul etmişti. Türk tüccarlar kendi ülkelerinde, Avrupalı tüccarlar karşısında eşit olmayan koşullarda çalışıyordu. Ticari ilişkilerde yabancılar, Türklere göre daha ayrıcalıklı bir konuma gelmişti. Yurt içi ticarette Türk tüccar yüzde 12 vergi öderken, yabancı tüccar yüzde 5 vergi ödüyordu.7

Osmanlı’nın Ekonomik Düzeni: Yitirilen Değerler

Baltalimanı Anlaşması’ndan önce Osmanlı İmparatorluğu’nun kendine özgü bir ekonomik düzeni ve ticari işleyişi vardı. Gerileme döneminden sonra bozulmalara uğrasa da ticaretin geçerli kuralları, kökleri eskiye giden ve iyi işleyen geleneklere dayanıyordu. İmparatorluk, daha önce kimi alanlarda, yabancılara kapitülasyon hakları vermişti ancak kendi ekonomisini ve tüccarını da koruma altına almaya çalışmıştı. İç ticaret Osmanlı uyruklulara aitti.
Yabancı tüccar, iç ticarete girip rekabet edemezdi. Birçok malın alım–satımı, bir ruhsat bedeli karşılığı, yerel unsurların tekeline verilmişti (yed-i vahit). Bu işleyiş, yalnızca iç ürünlerde değil, dışalım mallarında da uygulanmaktaydı. İç ticaretten, devletin önemli gelirleri vardı. Malların bir şehirden ötekine taşınması ruhsat tezkeresini gerektiriyordu. Bu da vergiye tabiydi. Türk–İngiliz Ticaret Antlaşması’nın imzalandığı 1838 yılında, Osmanlı İmparatorluğu’nun dış borcu yoktu.8

Üretim Yok oluyor

Avrupa fabrikalarının rekabetinden en önce pamuklu sanayii zarar gördü. 1838 öncesinde yalnızca Osmanlı İmparatorluğu’nun tüketimini karşılamakla kalmayıp, tüm Doğu Akdeniz pazarlarının ve Avrupa’daki birçok ülkenin gereksinimini karşılayan çok sayıda atölye ve imalathane, 1853 yılında ortadan kalkmış ya da can çekişir hale gelmişti. 1812 yılında Tırnova’da 2000 müslin tezgahı varken, 1843 yılında tezgah sayısı 200’e düşmüştü. Anadolu’da kadife ve satenleriyle ünlü Diyarbakır, ipekleri ile ünlü Bursa, eski üretimlerinin artık yüzde onunu üretebiliyordu.9
Yünlü dokuma, 19.yüzyıl başlarından beri sürekli gelişen bir üretim dalıydı. Osmanlı pazarının serbest ticarete açılmasıyla, yün dokumacılığı kendini koruyamadı ve köylerdeki basit tezgahlar dışında yok olup gitti. 1855 yılına gelindiğinde, yalnızca İngiltere’den yünlü dışalım, otuz yıl önceye göre yüzde 1700 artmıştı. Fransa ve Avustralya yünlüleri, bu artışın dışındaydı.10
İpekliler, Osmanlı Devleti’nde en çok korunan ve ülkeye sokulması kesin olarak yasaklanan üretim dallarından biriydi. Şam, Halep, Amasya, Diyarbakır ve Bursa’da çok sayıda ipekli dokuma tezgahı vardı. Ancak, “serbest ticaretin” kabulünden sonra bu tezgahlar gitgide azaldı ve bu sanayi ayakta duramaz duruma geldi. Bursa’da 1840 yılında 25 bin okka ipek işleyen 1000 kadar tezgah varken, tezgah sayısı 1847 yılında 75’e, üretim miktarı da 4 bin okkaya düşmüştü.11
İstanbul Islah-ı Sanayi Komisyonu raporunda, 1838’den sonraki otuz yıl içinde 1868’de; Üsküdar’daki kumaşçı tazgahlarının 2750’den 25’e, kemhacı (ipek ve kadife üreticisi) tezgahlarının 350’den 4’e, çatma yastıkçı tezgahlarının 60’dan 8’e indiğini belirlemişti.12
Kendisini korumayı uzunca bir süre başarabilen, el işçiliğine ve atölye üretimine bağlı sanayiler, ağır ağır ama kesin bir biçimde çöküyordu. Basit iş aletleri ve bıçakçılık bunlardan biriydi. İngiltere’den bu alanda yapılan dışalım, otuz yıl içinde yüzde 700 artmıştı.13 Deri sanayinin çöküşü çok hızlı oluyordu. Islah-ı Sanayi Komisyonu’nun 1866 yılında dericilikle ilgili raporunda şöyle söyleniyordu: “Eskiden pek mamur, servet ve iktidarı diğer esnafın fevkinde olan tabaka esnafı (dericiler), otuz yıldır günden güne tenezzülâta (kötü duruma) düşmüş ve tabakhaneler külliyen muattal (toptan işlemez) olmak derecesine gelmiştir”.14

Madenler Kapanıyor

Madencilik alanında da durum ayrımlı değildir. 1853 yılında yapılan bir araştırmaya göre, daha önce Anadolu’da tam kapasiteyle işleyen 82 maden ocağı vardı. Bu sayı 1852’de 14’e düşmüştü. Bu ocakların sağlayabildiği üretim miktarı ise, eski üretimin ancak üçte birine ulaşıyordu.15
1808 yılında Tokat’ta, yılda 500 bin okkalık kalay üretiliyordu. 1855 yılında İngiltere’den yapılan yıllık kalay dışalımı, 28 900 İngiliz Lirasına çıkmıştı. Dışalım, Tokat kalaycılığını yok etmişti. 1825 ile 1855 arasında yalnızca İngiltere’den yapılan demir dışalımı yüzde 1450, Kömür dışalımı ise yüzde 9660 oranında artmıştı.16

Tarımda Çöküş

1838’de başlayan “serbest ticaret dönemi” yıkıcı etkisini tarım alanında da göstermekte gecikmedi. Türk pamuk üretimi Amerikan pamuğuna, Türk yün üretimi ise Avustralya ve Arjantin yünlülerine karşı ayakta kalamadı. İngiltere bu ürünleri, elde ettiği ticari ayrıcalıklara dayanarak yoğun olarak Türkiye’ye sokarken, Türkiye’den yaptığı dışalımı da sürekli düşürdü.
Türkiye’nin İngiltere’ye yaptığı moher, tiftik ve deve yünü ihracatı sıfırlanmıştı; koyun yünü dışsatımında ise, İngiltere’nin yün ithal ettiği ülkeler arasında 16.sıraya düşmüştü. Türk kuru üzümü 1825 yılında İngiltere dışalımında birinci sıradayken, 1855 yılında onuncu sıraya düşmüştü.17
Osmanlı İmparatorluğu ile İngiltere’nin 1839–1847 arasındaki dış ticaret evrimi, Baltalimanı Anlaşmalsı’nın ne anlama geldiğini ortaya koyar. Osmanlı İmparatorluğu, 1838 yılında İngiltere’ye 1,81 milyon sterlin tutarında dışsatım, 3,85 milyon sterlin tutarında dışalım yapıyordu; dışsatımın dışalımı karşılama oranı yüzde 47’ydi. 1853 yılına gelindiğinde, dışsatım 2,58 milyon, dışalım ise 8,95 milyon sterline çıkmıştı. Dış ticaret açığı, o zaman için çok büyük bir miktar olan 6,37 milyon sterlindi; dışsatımın dışalımı karşılama oranı yüzde 29’a düşmüştü.18

Günümüz

1995 yılında bir bayram havasıyla kutlanan Avrupa Gümrük Birliği girişimini inceleyenler, 1838 Türk-İngiliz Serbest Ticaret Anlaşması koşullarının hemen aynısıyla karşılaşacak ve çok şaşıracaktır. Tarih, ders almayanlar için tekerrür eder ancak 178 yıllık bir tekerrürün örneği herhalde yoktur. Gümrük Birliği Protokolü, Baltalimanı Anlaşması’nın Osmanlı’dan götürdüğünün fazlasını, Türkiye’den götürmüştür.
Üye olmadığımız, söz ve oy hakkımızın bulunmadığı bir dış örgüt, hiçbir yükümlülük üstlenmeden Türkiye’nin içişlerine karışmış; ekonomiden kültüre, yönetim işleyişinden dış siyasetine dek her alanda istemlerde bulunmuş ve istemlerini yaptırmıştır. Türkiye, AB’yle yaptığı ticarette, 21 yıl içinde 263 milyar dolar açık vermiştir. Bunun anlamı, yoksul Anadolu’nun halkının, 178 yıl önce olduğu gibi, bugün de Avrupa’nın varsıllığına varsıllık kalmasıdır.

DİPNOTLAR

1    “Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye” Stefanos Yerasimos 2.Cilt, Belge Yay., 7. Bas., İst.-2001, sf.40-41
2    “Türkiye’nin Düzeni” Doğan Avcıoğlu, 1.Cilt, Bilgi Yay., 5.Bas. Ank.-1971, sf.71
3    “Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye” Stefanos Yerasimos 2.Cilt, Belge Yay., 7. Bas., İst.-2001, sf.50
4    “Türkiye’nin Düzeni” D.Avcıoğlu, 1.Cilt, Bilgi Yay., 5.Bas., Ankara-1971, sf.73
5    a.g.e. sf.73
6    “Türkiye’nin Düzeni” D.Avcıoğlu, 1.Cilt, Bilgi Yay., 5.Bas., Ankara-1971, sf.70
7    “1938 Osmanlı-İngiliz Ticaret Anlaşması: Çöküş” Prof.Dr.Cihan Dura, Gazete Müdafaa-i Hukuk, 26.01.2001, S: 36
8    a.g.e. sf.71
9    “Lettres sur la Turquie” A.Ubicini Paris, 1853; ak. Stafanos Yerasimos, Belge Yay., 7.Baskı, 2001, sf.60
10  “British Policy and the Turkısh Reforme Movement” F.E. BAILEY, Cambridge 1942, ak.S.Yerasimos, Belge Y., 7.Bas., 2001, sf.61
11  “Voyage dans la Turquie d’Europe 1848–1855” VIQUESNEL, ak. a.g.e. sf.62
12  “Tanzimat ve Sanayimiz” Ö.C. Sarç, İstanbul 1940, ak. a.g.e. sf.2
13  “Geri kalmışlık Sürecinde Türkiye” S.Yerasimos, Belge Yay., 7.Bas., 2001, sf.62
14  “Tanzimat ve Sanayimiz” Ö.C.Sarç, İst., 1940, ak.S.Yerasimos, “Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye” Belge Yay., 7.Bas., 2002, sf.62
15  “Letters sur la Turquie”, A.UBICINI, Paris 1853, ak. a.g.e. sf.62
16  “British Policy and the Turkish ReformeMovement” Cambridge, 1942; ak. a.g.e. sf.63
17  “Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye” S.Yerasimos Belge Yay., 7.Baskı, 2001, sf.65
18  “British Policy and the Turkısh Reforme Movement” F.E.BAILEY, Cambridge 1942, ak.S.Yerasimos, Belge Yay., 7.Baskı, 2001 sf.55




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder