12 Ağustos 2016 Cuma

BİR ZAMANLAR ORTADOĞU: MÜSLÜMAN BİLİMCİLER


Müslüman bilim adamları, dünya bilim tarihinde yüksek bir yere sahiptir. Uzak geçmişte kalsa da, bugün iç karartıcı bir gerilik içine düşülmüş olunsa da; onların bilimdeki onurlu yeri değerinden birşey kaybetmeyecektir. Bilimi Antik Çağ’dan alıp geliştirdiler ve bugüne taşınmasını sağladılar. Sayıları çok, yapıtları görkemliydi. Onlar bilime yakıştılar ancak İslam dünyasındaki bugünkü gerilik onlara hiç yakışmıyor. Farabi, El-Kindi, İbn Sina, Musa bin Şakir, İbn Haldun, el-Baalbekki, İbn Rüşt, Harizmi, İbn Maseveyh, Biruni, İbn Heysem, Zekeriya Razi, el Fergani, Gazali, el-Battani, Matta bin Yunus, Belkhi, Cabir İbn Hayyan, Cahiz, el Gifari, Nasirettin Tusi, Uluğ Bey, yaktıkları ışıkla dünyayı aydınlattılar. Ancak doğup büyüdükleri, bilimi yeşerttikleri kendi toprakları, bugün karanlıklar içinde.

Bilim Emekçileri

Avrupalıların Geber adını verdiği Arap düşünür Câbir İbn Hayyan (8.yüzyıl), kimyanın babası sayılır. Ünlü İngiliz bilgini Roger Bacon ona “ustaların ustası” demiştir. Gövdebilim (anatomi) ve ilaçbilim (farmakoloji) dallarında önemli buluşları vardır.1 Madenlerin basit ergitme yöntemleri yerine, ilk kez kendisinin elde ettiği sülfürik asit, nitrik asit, kükürt asidi, tuz asidi ve altın suyu içinde eritme yöntemini bulmuş ve geliştirmiştir. Cıvaoksit, arsenik, klorid, gümüş nitrat (cehennem taşı), bakırsülfat (göztaşı), sudkostik, potas kostik ve kükürt kaymağı’nı Câbir bulmuştur.2

Akılcılığın (Mulezile) Kuramcısı

Ebu Osman Câhiz (776-868), İslam felsefesinde akılcılık akımının (mutezile) kurucularındandır. İlahiyat, toplumbilim, edebiyat, dilbilim alanlarında çalışma yapan ve Basra kelamcılarının en büyüğü sayılan, Etiyopyalı bu zenci düşünür, bilim adamı olarak bağımsız duruşuyla dikkati çeker.
Bilimin, dayanağı olmayan savlara değil, deneylerle kanıtlanmış verilere dayanması gerektiğini söylemiştir. İslam düşüncesinde, doğayı inceleme geleneğini başlatmıştır.
Yedi ciltlik “Kitabû’l Heyavan” adlı yapıtı, koşuklu (manzum) hayvan uzaklamaları (masalları) ile ilahiyat, toplumbilim ve dilbilim konularında görüşler içerir. “Hilafet Ordusunun Menkıbeleri” ve “Türkler’in Faziletleri (Menakıb-ı Cündü’l Halife ve Fazailü’l-Etrak)” adlı yapıtında Türkler’le ilgili kapsamlı araştırmalar yapmıştır.3

“İslam Sosyolojisinin Kurucusu”

Peygamber’in yakını olan ilk Müslümanlardan (Sahabe) Ebu Zerrel Gifarî, İslam Sosyolojisi’nin kurucusu sayılır ve kimi Arap aydını tarafından; “sosyalizmi İslam geleneğine bağladığı için” yüceltilir. Ebu Zerr yapıtlarında, “herkesin servet ve gelirinin pek azıyla geçinmesini” ve geri kalanının toplumda eşitliği sağlamak için “hayır işlerine harcanmasını” istemiştir.
Kur’andaki Hıristiyan ve Yahudi din adamlarının “açgözlülüğünü ve para hırsını” açıklayan bir sûre’nin, “İslam zenginlerini ve egemenlerini de kapsadığını” ileri sürmüştür. İnançlı bir Müslüman olan Zerr, bu düşünceleri nedeniyle sürgüne yollanmış ancak düşünceleri engellenememiş ve “İslam ileri gelenlerinin gerçek İslam’dan ayrıldıkları” yolundaki uzun süren tartışmayı başlatmıştır.4

Horasanlı Gazali

İslam gizemciliğinin (tasavvuf) Sünni inancıyla bütünleşmesini sağlayan, Kelâm (Tanrı ve Tanrı’nın birliğini konu eden bilim) ve Fıkıh (şeriat bilimi) bilgini Horasanlı Gazali (1058-1111), İslam dünyasının tümünü derinden etkileyen bir düşünürdür. Farabi ve İbn Sina’nın akılcı felsefesine yönelttiği eleştirilerde alabildiğine tutucudur ancak “Düşünürlerin Çöküşü (Tehefütü’l Felasife)”, “Din Bilimlerinin Yeniden Canlanışı (İhya-i Ulmi’d-Din)” ve “İnançta Aşırılıktan Kaçınma (İktisad Fi’l-İtikat)” adlı yapıtları, yüksek bir düşünce zenginliği ve bilgiye dayanır.
Dünya görüşünün temelini oluşturan bu çelişki, hemen tüm yapıtlarında vardır. Bu nedenle kimi düşünürlerce, “İslam’da akılcı felsefenin ve nesnel bilimin yüzyıllar boyunca duraklamasına” yol açtığı gerekçesiyle sürekli eleştirilmiştir.5

Gökbilimci (Astrolog) Tusi

Horasanlı Nasirettin Tusi (1201-1274); matematik, felsefe ve özellikle gökbilim alanında önemli araştırmalar yapmış, kitaplar yazmıştır. Moğol İmparatoru Hülagü’nün desteğiyle; Meraga’da (Kuzey İran), döneminde eşi olmayan bir gözlemevi kurdu. Burada, o güne dek yapılmış olan ve gökbilim ölçümlerinde kullanılan en büyük çemberli küreyi üretti. Ünlü İlhanlı cetvelleri (Zeyc-iİlhani) burada oluşturuldu. Meraga’da geliştirilen azimut kadranı, günümüzdeki teodelitin (gökyüzü açılarını ve başucu uzaklıklarını ölçmeye yarayan jeodezialeti) ilk örneğiydi.6

Devlet Başkanı Uluğ Bey

Türk bilim adamı Uluğ Bey (1394-1447), Doğu biliminin en ilgi çekici düşünürlerinden biridir. Büyük bir imparatorluğun devlet başkanıydı ancak yaptığı bilimsel araştırmalar ve özellikle gökbilim alanında yaptığı buluşlarla, bilim tarihinde çok özel bir yeri vardı. Fizikteki ünlü Laplace denklemini bulan Fransız fizikçi, gökbilimci ve matematikçisi Pierre-Simon Laplace (1744-1827), O’nun için; “tarihin en büyük gökbilim gözlemcisi” tanımını kullanmıştır.7
Timur’un torunu, Şahruh’un oğluydu. Bilimadamlarını ve sanatçıları destekledi, onlara uygun çalışma ortamları yarattı. Kadızade-i Rumi, El-Kaşanî ve Ali Kuşçu başta olmak üzere ünlü bilginleri sarayına topladı. “Zîc-i Uluğ Bey” adlı yıldız kataloğunu hazırladı, İmparator olmasına karşın; Semerkant Medresesi’nde dersler verdi.8
Semerkant’ta yaptırdığı gözlemevi yalnızca gözlemevi değil, büyük bir kültürel merkezdi. Burada, uzay gözlemleri için yaptırdığı ve çapı 60 metreden çok olan derecelendirilmiş büyük bir yay, bugün bile hayranlıkla karşılanan bir hassaslıkla yerleştirilmişti. Uluğ Bey’in gökbilim tabloları, o dönemin en eksiksiz, en kesin ve Avrupa’da en uzun süre kullanılan tablolardı. El-Kaşanî, tarihin ilk hesap makinasını burada geliştirmiş, Newton iki terimlisini, ondan 300 yıl önce burada hesaplamıştı.9
Uluğ Bey, ekibiyle birlikte yaptığı, gökbilimle ilgili gözlem ve yorumları, “Zeyc-i (Zeyc-i Uluğ Bek)” adlı yapıtta topladı. Bu yapıt da, Avrupa’da uzun süre ders kitabı olarak okutuldu; başlıca kaynak sayıldı. Yapıtı 1665’te İngiliz bilgini Thomas Hyde İngilizce’ye çevirdi, 1767’de yeniden basıldı, daha sonra M.Sedillot, Fransızcaya çevirdi.10

DİPNOTLAR

1           “Felsefe Ansiklopedisi-Düşünürler Bölümü” O. Hançerlioğlu, 1.Cilt, Remzi Kit., 1985, sf.92
2           “Allah’ın Güneşi Avrupa’nın Üzerinde” S.Hunke Altın Kit. Yay., 2001, sf.18
3          Ana Britannica, Ana Yay.A.Ş. 7.Cilt, sf.161 ve “Felsefe Ansiklopedisi-Düşünürler Bölümü” O.Hançerlioğlu, 1.Cilt, Remzi Kit., 1985, sf.92
4          “Türklerin Tarihi” D.Avcıoğlu, 3.Cilt, Tekin Yay., 1995, sf.1095-1056
5          “Orta-Asya” Jean Paul Roux, Kabalcı Yay., 2001, sf.282 ve Ana Britannica, Ana Yay. A.Ş. 13.Cilt, sf.163
6          “Allah’ın Güneşi Avrupa’nın Üzerinde” S.Hunke Altın Kitaplar Yay., sf.73-74
7          “Türklerin Tarihi” D.Avcıoğlu, 1.Cilt, Tekin Yay. 1995, sf.82
8          Ana Britannica, Ana Yayınları A.Ş., 30.Cilt, sf.417
9          “Orta-Asya” Jean Paul Roux, Kabalcı Yay., 2001, sf.363-364
10       “Türk Tarihinin Ana Hatları” Kaynak Yay., 2.Basım 1996, sf.338




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder