Günümüz dünyasında endüstriyel
üretimi düşük, ekonomik ve mali yapılanması yetersiz gelişmekte olan ülkelerde,
devletin ekonomik gücünü büyük oranda Kamu İktisadi Kuruluşları (KİT)
oluşturur. KİT yatırımlarının artması ve bu yatırımların verimli bir işleyiş
içinde geliştirilmesi, azgelişmiş ülkelerin kalkınabilmesi için tek şanstır.
Dünyada, devletin ekonomik destek ve katılımı olmadan kalkınabilmiş ülke
yoktur. Batı'nın gelişmiş ülkelerinin kalkınması ekonomik devletçilik olarak
tanımlanan Merkantilizme dayanır. Devlet kalkınmada öncüdür ve bu görevi
yaptığı oranda güçlenmiştir. Bugün, azgelişmiş ülkelerde devletin ekonomik
dayanaklarının özelleştirme adıyla yokedilmesi gerçekte ulus devletin yok
edilmesidir. Bu nedenle, özelleştirme uygulamaları ekonomik değil, emperyalizmi
anlatan ideolojik bir girişimdir. Azgelişmiş ülkelerin varlığını sürdürebilmesi
için tek dayanağı olan ulus-devletin yok edilmesidir.
Karar
Merkezi: Dünya Bankası
Devlet Planlama
Teşkilatı, 1986 yılında Dünya Bankası aracılığıyla Amerikan şirketi Morgan
Bank’a, “Özelleştirme Master Planı”
diye bir plan hazırlattı. Türkiye’ye gelen Morgan Ekibi, yüksek düzeyde
görevlilerle geniş çaplı görüşmelerden sonra; Türkiye’deki özelleştirme
uygulamaları konusunda, “Türk Hükümeti’nin hedeflerini doğrudan yansıtan”
ondört hedef belirledi. Master Planda, özelleştirmenin amacı şöyle
özetleniyordu: “Özelleştirme Programının en önemli amacı, endüstriyel
etkinliği arttırmak ve bu yolla ekonomide gerçek büyüme yaratmaktır”.1
Morgan Bank Ekibi’nin, “Yüksek düzeyde görevlilerle” görüşerek hazırladığı, Türkiye’deki
KİT’lerin özelleştirme izlencesinde yer alan gerekçeler; uzun ve etkili medya
yaymacasıyla halka duyuruldu ve Çimento sektöründen başlamak üzere satış
uygulamalarına geçildi. En sağından, en soluna dek hemen tüm siyasi partiler,
Morgan Bank Ekibi gibi düşünmeye başladı ve KİT satışlarını ayrımlı söylemler
kullanarak kabul ettiler.
Gerçek Dışı Savlar
Özelleştirmecilerin belli başlı savları şunlardı:
Sav-1; Özelleştirmeler; KİT’leri devlet
mülkiyetinden çıkaracak, bu yolla piyasa güçlerinin (özel sermayenin) ekonomiyi
canlandırması sağlanacaktır.
Sav-2; Özelleştirmeler, verimliliği ve etkinliği düşük,
çalışan sayısı fazla olan KİT'leri, verimli işleyen özel girişim işletmeleri
durumuna getirecektir
Sav-3; Özelleştirme; zarar ederek hazineye yük olan
KİT'leri özel girişime devrederek, devleti bu yükten kurtaracak, mal ve hizmet
üretimine nitelik ve çeşitlilik kazandıracaktır.
Saz-4; Özelleştirme; ekonomide tekel yaratan ve geri
teknolojiyle çalışan KİT'leri elden çıkararak, tekelciliğe son verecek, serbest
ticaret ilişkileri teknolojik gelişmeyi hızlandıracaktır.
Sav-5; Özelleştirmelerle; mülkiyetin halka yayılması
sağlanacaktır.
Sav-6;
Özelleştirme gelirleriyle hazine açıkları kapatılacak ve denk bütçe amaçlayan
yeni bir başlangıç yapılacaktır...
Bu savlar doğru mudur? Dünya Bankası, IMF ve yerli
yöneticilerin özelleştirme gerekçelerinde haklı bir yan var mıdır? Söylenenler,
gerçeği ne kadar yansıtmaktadır? Bu sorulara bir avuç bilimadamı ve yurtsever
aydından başka yanıt arayan ve araştırma yapan çıkmadı. KİT’ler gerçeklere
uymayan gerekçelerle, kabul edilmesi olanaksız bir biçimde teker teker satıldı
ya da ortadan kaldırıldı.
Özelleştirmecilere
Yanıtlar
Yanıt-1:
“Piyasa Güçleri” Ekonomiyi Canlandıramadığı İçin KİT’ler Kurulmuştur:
KİT sorunu, ağırlıklı olarak bir
azgelişmiş ülke sorunudur. Ülkelerin ve bölgelerin her yönden paylaşıldığı bir
dünyada, azgelişmiş bir ülkenin; yaşam biçimine, ulusal varlığına ve geleceğine
sahip çıkabilmesinin tek yolu, kendine yeter duruma gelmesidir. Bunun kısa adı,
gerçekleştirilmesinin istemekten çok daha güç olan ulusal kalkınmadır.
Özel girişimciliğin tekelleşerek
belirleyici güç duruma gelmesi, tutuculuğun toplum yaşamına taşınmasına yor
açar ve üretici güçlerin gelişimini engelleyen bir dönemi ortaya çıkarır.
Tutuculuğun egemen olduğu bu dönem, özgürlüğün öne çıkacağı yeni bir düzene en
yakın yerdir.
Kamusal iyelik (mülkiyet),
ekonomik ve toplumsal gelişmeye bağlı olarak, yeni ve başka bir toplumsal
aşamada yeniden gündeme gelecektir. Bu süreç, aynı zamanda, devleti sönüme
götüren yeni bir dönemi başlatacaktır. Devletin sönüme gitmesi ise, sınıfsız
bir düzeni sağlayacak uygarlık sorunu olarak, insanlığın önüne o zaman gelecektir.
Ancak kurtlar sofrası durumundaki
günümüz dünyası, bu düzeyin çok gerisindedir. İnsanlar ve ülkelerin birbirleri
üzerinden çıkar sağladığı ve gücün belirleyici olduğu bir dünyada yaşıyoruz.
Böyle bir ortamda azgelişmiş ülkelere devletin küçülmesini önermek ya da bu
öneri yönünde uygulamalarda bulunmak, gücün egemenliğini kabul ederek,
güçsüzlere yaşam hakkı tanımamak anlamına gelecektir.
Kalkınma amacındaki ülkeler,
gelişmiş ülkelerin kalkınmayı gerçekleştirdiği dönemlerdeki olanaklara bugün
sahip değildir. Az sayıdaki Batı Avrupa ülkesi, bakir ve heryanı keşfedilmemiş
bir dünyada, yalnızca birbirleriyle yarışarak dünyaya yayıldı ve onu özgürce
kullandı. Elde ettiği varsıllığın tümünü ülkesine taşıdı. Ancak, bugün dünya
onu kullananlar için çok küçüldü ve azgelişmiş ülkeler ağır bir emperyalist
sömürü altında. Her yer paylaşılmış. Her şeyi güç ve şiddet belirliyor.
Bu nedenle azgelişmiş ülkelerin
varlıklarını koruyup kalkınabilmeleri için devlete ve onun her alandaki
öncülüğüne şimdi çok daha fazla gereksinimleri var. Batılılar kalkınmak için
başarıyla kullandığı yöntemi, azgelişmiş ülkelerde uygulatmak istemiyor.
Gelişimlerini borçlu oldukları ve kendi ülkelerinde güçlendirmeyi sürdürdükleri
devleti, azgelişmiş ülkelerde etkisizleştirmek için yanlışı öneriyorlar,
gerekirse güç kullanıyorlar.
Azgelişmiş ülkeler, ekonomilerini geliştirmek için,
gelişmiş ülkelerin bir zamanlar yaptığı gibi; kilit sanayi dallarına, stratejik
alanlara ve sosyal güvenlik kurumlarına yeni kamusal yatırımlar yapması,
eldekileri koruyup geliştirmesi gerekmektedir. Ekonomik büyümeyi
gerçekleştirmenin, bölgeler arası eşitsizlikleri gidermenin ve ulusal
kalkınmayı sağlamanın başka bir yolu henüz bulunmadı. Bu nedenle Morgan Bank
ekibi’nin önerdiğinin tam tersi yapılmalı ve “Ekonomiyi hareketlendirmek
için eldeki KİT’leri piyasa güçlerine devretmek” yerine, onları koruyup
geliştirmeli ve ülkenin her yerinde yenileri açılmalıdır.
Yanıt-
2: KİT’lerde Verimlilik Düşük, İstihdam Fazla değildir:
KİT’lerin; kötü yönetildiği, çok
adam çalıştırıldığı ve verimliliklerinin düşük olduğu sıkça dile
getirilmektedir. İşin ilginç yanı bunları söyleyenlerin önemli bölümü, ülkeyi,
bağlı olarak da KİT’leri bugüne dek yöneten hükümet yetkilileridir; siyasi erki
elinde bulunduranlardır. Bunlar düne kadar, kendilerine yakıştırdıkları “sanayileşme
öncüsü” gibi ünvanlarla övünüyordu şimdi, kurmakla övündükleri KİT’leri
sattıkları için övünüyorlar.
KİT’lerin, 1950’den beri, kötü
yönetildiği bir gerçektir. Özal’dan sonra kasıtlı olarak kötü
yönetildikleri ise bir başka gerçektir. Ancak, KİT'ler, her şeye karşın,
Türkiye’nin en değerli kadrolarını yetiştirmiştir. Bu kuruluşlar kendi
kadrolarını yetiştirmekle kalmamış birçok özel kuruluşa üst düzeyde nitelikli
eleman vermiştir. Türkiye’nin kısa sanayi tarihinde özel kesimin (sektörün)
hemen tüm başlangıç kadrosu kamu kaynaklıdır. Sanayi işletmelerinden özel
televizyonlara dek bu hep böyledir.
KİT’lerde çok adam çalıştırıldığı
ve özel kesimin KİT’lerden daha üretken bir yapıya sahip olduğu doğru değildir.
İncelemeler ve somut verilere dayanan araştırmalar gerçeğin böyle olmadığını
açıkça ortaya koymaktadır…
Kamu İşletmeciliğini Geliştirme
Merkezi Vakfı’nın (KİGEM) saptamalarına göre, Türkiye’de KİT çalışanlarının
toplam çalışan içindeki payı geleneksel olarak yüzde 4’dür. Bu oran, 1985-1995
arasında yüzde 30 azalarak yüzde 2.8’e düştü. Çalışan sayısının azalması sanayi
KİT’lerinde daha çok oldu ve aynı dönemde yüzde 11.9’dan yüzde 6,4’e düşerek
neredeyse yarı yarıya azaldı. KİT’lerde çalışan sayısının düştüğü aynı dönemde
KİT dışı sektörlerde istihdam, Türkiye genelinde yüzde 3.67 oranında artış
gösterdi ve Türkiye ekonomisinin yıllık ortalama iş yaratımı yüzde 1.85 oldu.
Veriler ilginç bir gerçeği ortaya
koyuyor. Sanayi KİT’lerinde emek payındaki düşüş toplam katma değerdeki
düşüşten daha büyük olduğundan, dönem boyunca çalışan başına üretkenlik yüzde
98.4 oranında artmıştı.2 Üretim endüstrisinde yer alan KİT’lerde
verimlilik, özel sektördeki verimliliği geçmişti. Türkiye’de katma değer
artışı, özel sektörün istihdam artışından az, KİT istihdamından çoktu. Bunun
açık anlamı, KİT’lerde daha az işçiyle daha çok üretim yapılması, ya da bir
başka deyişle, emek üretkenliğinin özel işletmelerden daha yüksek olmasıydı.
Dikkat çeken bir başka nokta,
KİT’lerde sağlanan emek üretkenliğinin; keşmekeşliğe varan bir personel düzeni
içinde, kilit kadrolar dahil, çalışanların tümünün kolayca gözden çıkarıldığı
bir kıyım ortamında gerçekleştirilmiş olmasıdır. 1985-1995 arasında 125 bin
çalışanın işine konumuna ve eğitim düzeyine bakılmaksızın son verilmişti.
Kalanlar ise ücret düşüklüğü ve yetersiz sosyal güvenlik koşullarında
çalıştırılıyordu.
KİT’lerdeki verimliliğin özel
kesim işletmelerinden daha yüksek olduğuna yönelik bir başka çalışma İktisat
Dergisi’nin Eylül 1993 sayısında
yayınlandı. “Verim Artışında KİT’ler Önde” başlıklı yazıda şunlar
söyleniyor: “Son yıllarda devlet eliyle sürekli işlenen ‘kamu kesiminin
verimsiz’ olduğuna ilişkin iddia bir devlet kuruluşu tarafından çürütüldü.
Güvenirliğine hiç kimsenin itirazı olmayan Milli Prodüktivite Merkezi’nin
(MPM), Devlet İstatistik Enstitüsü’nin (DİE) İmalat Sanayi Yıllık Anket
Sonuçları üzerinde yaptığı araştırmaya göre, kamunun verim artış hızı özel
sektörden daha fazla”.3
Kötü yönetimlere karşın özel sektörlerden daha verimli
çalışan KİT’ler, özelleştirildiklerinde büyük verimlilik kayıplarına
uğramaktadır. Et ve Balık Kurumu’nun (EBK) özelleştirilen on bir kombinasından
dokuzunda, bir yıl içinde üretime son verilmiştir. İstihdam yüzde 88, üretim
yüzde 94 düşmüştür. Özelleştirilen Süt Endüstrisi Kurumu’nda (SEK), istihdam
yüzde 57 üretim ise yüzde 33 düşmüştür. Orman Ürünleri Sanayi Kurumu’nda (ORÜS)
özelleştirme uygulaması yapılan sekiz işletmeden yedisinde üretim son bulmuş,
toplam istihdam yüzde 78 azalmıştır.4
Yanıt-3: KİT’lerin Zarar Ettiği İddiaları Doğru
Değildir:
Özelleştirme uygulamalarına
gerekçe arayanlar uzun süre, KİT’lerin zarar ettiğini, devlet bütçesine yük
oluşturduğunu ve kamu açıklarına yol açtığını söyledi (artık gerekçe açıklamaya
gerek bile görülmüyor). Parti başkanları ve onların ekonomik kurmayları,
zararın niceliğini (miktarını) katıldıkları toplantıların heyecanına göre
diledikleri gibi yükseltiyordu. Tansu Çiller, zararı günde 5 milyon
dolar’a dek çıkarmıştı.5 Oysa gerçek, söylenenlerin tam tersiydi.
KİT’ler siyasi yönetimin bütün engellemelerine, bütün tasarlı ve kasıtlı kötü
yönetim girişimlerine karşın şaşırtıcı bir biçimde kâr ediyordu.
Uzun süre kilit görevlere;
yetkisiz, yetersiz ve çoğu kez başarısızlığı amaçlayan kişiler atandı. Üst
düzeydeki nitelikli kadro değişik yöntemlerle görevlerinden alındı. KİT
ürünlerinin rekabet olanaklarını ortadan kaldıracak her türlü önlem geniş bir
biçimde uygulandı. Mesut Yılmaz hükümeti, enflasyonu önlemek için, KİT
ürünlerine enflasyonun yüzde 80 olduğu günlerde 6 ay zam yapmama kararı aldı.
KİT’ler bilinçli bir biçimde iç ve dış borç sarmalına sürüklendi. Geçmiş yıl
kur farkları ve faizleri gider olarak kâr-zarar hesaplarına geçirilmeğe başlandı
ve bilanço oyunlarıyla oluşturulan zararlar yüksek gösterilmeye çalışıldı. KİT
yönetimleri, ÖİB aracılığıyla Dünya Bankası’nın yönetimine bırakıldı.
Bütün olumsuz koşullara karşın;
KİT’lere bağlı işletmelerde yapılanma, işleyiş ve özellikle verimlilik
araştırması yapan araştırmacılar, ilginç sonuçlarla karşılaştı. Bütün olumsuz
koşullara karşın KİT’ler kâr ediyordu. Hazineye yük getirmiyor tersine katkı
sağlıyorlardı. Bu gerçek hiçbir bilanço oyununun örtemeyeceği kadar açıktı.
Kamu işletmeleri, ulusal geliri
düşük ve toplumsal örgütlenmesi yetersiz azgelişmiş ülkelerde, halk
kesimlerinin temel gereksinimlerinin karşılanmasına katkı koyan görevler
üstlenir. Üstlenmek zorundadır. Bu nedenle gerek kuruluş amaçları ve gerekse
kazanç erekleri, kapsam ve içerik olarak, kazancı tek gerçek sayan özel
şirketlerden ayrımlıdır. Ekonomik büyümeyi, toplumun genel gelişimiyle
bütünleştirerek zarar etmeden gerçekleştirmek gibi zorlu bir sorumluluk
altındadırlar. Bu nedenle bu işletmeler özen gösterilmesi ve iyi yönetilmesi
gereken kamusal kuruluşlardır.
Türkiye’de KİT’ler, tarımsal
kalkınma politikalarının uygulanmasında, üretici ve ürün desteklerinde, ulaşım,
enerji, haberleşme ve madenciliğin geliştirilmesinde, özel girişimciliği
özendirme (teşvik) politikalarında, devlete dolaylı vergi olanakları yaratmada,
kurumlar vergisi olarak doğrudan vergi ödemelerinde, geri kalmış yörelere
yatırım götürmede, askeri amaçlı stratejik yatırımlarda, son derece yararlı
hizmetler yapmıştır.
Bu hizmeti yaparken, siyasi erkin
bilerek ve isteyerek kabullendiği ve görev
zararları adı verilen zararları yüklenirler. Kötü yönetim ve yolsuzluğun
neden olduğu yitikler bunların dışındadır. Bakanlık örgütlerinden belediyelere,
okullardan kışlalara dek pek çok devlet kuruluşu TEK’e, PTT’ye, TPAO’ya
borçlarını ödemez. KİT’ler vergi kaçırmaz, kaçak işçi çalıştırmaz, sigorta
primlerini tam öder, zor işlerin “düzeltilmesi”
için rüşvet vermez, devletten teşvik alıp bunları repo’ya yatırmaz. Bütün
bunlara karşın kâr ederler, üretimi arttırırlar ve ne yazık ki, politikacılar
tarafından satılırlar.
Hazine Müsteşarlığı’nın verilerine göre KİT’ler 1998
yılında 10 katrilyon 559 trilyon lira gelir elde etti. 376,4 trilyon liralık
görev zararları ve tüm giderler düşüldükten sonra 1998’de 1 katrilyon 144 trilyon
339 milyar lira net kâr elde etti. Hazine Müsteşarlığı 1999 yılı için, 16
katrilyon 133 trilyon lira toplam gelir ve 1.6 katrilyon lira kâr öngürüyor.6
1997 yılında TEAŞ 11 trilyon 610 milyar, TEDAŞ 148 trilyon 78 milyar, TMO 17
trilyon 215 milyar, TEKEL 15 trilyon 215 milyar lira kâr etti.7 1998
yılında Türk Telekom 111.5, Petrol Ofisi 15.7, TKİ 12.8, DHMİ 8.4, Türkiye
Şeker Fabrikaları 6.3 trilyon lira kurumlar vergisi ödedi.8
Yanıt-4:
Özelleştirme Tekelleşmeyi Önlemez Tersine, Gerçek Tekeller Yaratır; Sermaye’yi
Tabana Yaymaz:
Özelleştirme savunucularının belki
de en aykırı savı, özelleştirmenin tekelci yapıları kıracağı ve sermayenin
halka yayılacağı yönündeki görüştür. Bu görüşü ileri sürenler söylediklerinin
doğru olmadığını kuşkusuz bilirler. Ancak, iletişim olanaklarının tam olarak
tekelci sermayenin eline geçtiği, örgütsüz ve tepkisiz bir toplumda bu tür
söylemler, kavram kargaşası yaratılarak doğrularla yanlışları birbirine
karıştırmak için bolca kullanılır. Bu kargaşayla gerçekler halkın gözünden
kaçırılır.
Azgelişmiş ülkelerin, kalkınmak ve gelişmek için kamu
tekellerine ileri düzeyde gereksinimleri vardır. Kamu tekelleri, özel
şirketlerin oluşturduğu anlamda tekel olmadıkları gibi bunlar, tekelleşmeyi
önleyen toplumsal kurumlardır. Bu nedenle azgelişmiş ülkelerde, devlet tekeli
durumundaki KİT’lerin özel kişi ve kuruluşlara devredilmesi; Batı'da 19.yüzyıl
liberalizmiyle yarışma sonucu oluşan özel tekellerin, devlet tarafından yapay
olarak, yukarıdan aşağıya kurulması demektir. Özelleştirme tekelleşmeyi
önlemediği gibi, denetimsiz ve doyumsuz gerçek tekeller yaratır. Bu nedenle,
özelleştirme uygulamalarıyla satılan, yalnızca işletmelerin maddi varlıkları
değil, onlarla birlikte o üretim dalındaki tekel haklarıdır.
Yanıt-5: Özelleştirmeler Sermayeyi
Tabana Yaymaz, Güçlüleri Güçlendirir
Özelleştirme uygulamalarının,
sermayenin tabana yayılması yani, halkın işletmelerde hissesi olan
sermayedarlar durumuna gelmesi savı, ekonomik görüşten çok, bir kara mizah
örneğidir. Nüfusun en zengin yüzde 3’ünün ulusal gelirin yüzde 30’unu, en
yoksul yüzde 20’inin ise yalnızca yüzde 4.9’unu aldığı; en zengin yüzde 3’le en
yoksul yüzde 3 arasındaki gelir ayrımının 48 kat olduğu; toplam nüfusun yüzde 21’inin yoksulluk sınırı
altında yaşadığı ve hemen tüm özelleştirme ihalelerine mafyanın karıştığı bir
toplumda, sermayenin tabana yayılmasından söz etmek, Türk halkıyla alay
etmektir.
Türk Halkı varsıl ve birikimi olan bir halk olsa bile,
özelleştirme satışlarından pay alması olanaklı değildir. Satışlar blok satışlar
biçiminde yapılmaktadır ve bu satışlara başbakanlardan yurt dışındaki mafya
şeflerine dek pek çok etkin kişi, yakın ilgi göstermektedir. Halkın değil
satışlara katılması olanlardan haberi bile olmamaktadır. Kamu varlıklarının
özelleştirme adıyla özel kişi ve kuruluşlara devredilmesi, sermayeyi tabana
yaymadığı gibi, servet dağılımındaki eşitsizliğin hızlı biçimde artmasına neden
olmaktadır.
Yanıt-6:
Özelleştirme Uygulamalarının Amacı Ulus Devleti Dağıtmaktır.
KİT satışlarının, mal ve hizmet
üretiminde nicelik ve niteliği arttıracağı, teknolojik yenilikler getireceği,
bütçe açıklarını kapatacağı, yapısal reformlar için kaynak sağlayacağı gibi
savlar da ileri sürülmektedir. Bu savlar da doğru değildir. Özelleştirme,
küresel güçlerin yani emperyalizmin azgelişmiş ülkelere dönük saldırı aracıdır.
Ülkeyi ‘yönetenler’ ulusun varlığı ve geleceğiyle dolaysız bağları olan bu
denli olumsuz kararları nasıl ve niçin almaktadır? Yalnızca bugünün insanlarını
değil, alınan kararlarda hiçbir sorumluluğu olmayan gelecek kuşakların, yaşam
biçimlerini, toplumsal yönelişler ini ve özgür iradelerini ipotek altına alma
yetkisini kendinde görebilen bu tür yöneticilerin varlığı neyle açıklanabilir?
İçinde yaşadığı topluma bu denli ağır zararları bu denli kolayca verebilmenin
nedeni nedir?
Bu suçu işleyenler, bugün olmasa da ilerde, olmazsa tarih
önünde yargılanacaklar ve çıkar için ülkesini satan hainler olarak hak
ettikleri yere oturtulacaklardır.
DİPNOTLAR
1 “KİT Sisteminin
İktisadi Değerlendirmesi, Nicel İrdeleme, Özelleştirme Sorunları ve Politika
Seçenekleri” Özet Rapor
KİGEM 1997, sf.13
2 “KİT Sisteminin
İktisadi Değerlendirilmesi Nicel İrdeleme, Özelleştirme Sorunları ve Politika
Seçenekleri” Özet Rapor Kamu İşletmeciliğini Geliştirme Merkezi Vakfı
(KİGEM) 1997, sf.5-6
3 “Verim Artışında
KİT’ler Önde” İktisat Dergisi 1993 Eylül ak., Arslan Başer Kafaoğlu “KİT
Gerçeği ve Özelleştirme” Alan Yay., 2.Bas., sf.115
4 “KİT Sisteminin
İktisadi Değerlendirilmesi Nicel İrdeleme, Özelleştirme Sorunları ve Politika
Seçenekleri” Özet Rapor Kamu İşletmeciliğini Geliştirme Merkezi Vakfı
(KİGEM) 1997, sf.34
5 a.g.e. sf.30
6 “KİT’ler 1 Katrilyon
Kar Etti” Cumhuriyet 10.04.1999
7 “KİT’ler Kasalarını
Doldurdu” Milliyet 20.11.1997
8 “Telekom Ankara
Rekortmeni” Dünya 13.05.1999
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder