Bir Alman Profesör “Türkler ulus olamamıştır; çünkü bankalarını yabancılara bu kadar kolay satan bir toplum ulus olamamış demektir” demiş. Bankaların ulusal açıdan önemini belirtmek için söylenen bu sözler, gerçekte çok şey anlatıyor. 19.Yüzyılda girişimcilere kredi verip para kazanan basit aracılar olan bankalar; 20.yüzyılda para satmanın yanında; yatırımları olan, şirket satın alan ve dışa açılan büyük bir mali-sınai güç durumuna geldiler ve ekonominin belirleyici unsuru oldular. Ulus için ekonomi her şeydir, ekonomi için de para her şeydir. Paraya yön veren ekonomiye, ekonomiye yön veren de ulusal pazara yön verir. Bu nedenle, banka-ulus ilişkisi, ulusun varlığıyla ilgili bir sorundur.
Bankacılığa Darbe
Barclays Bank eski Başkanı, İngiltere Bankalar Birliği Başkanı ve İngiltere Merkez
Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Andrew Buxton, Türk bankacılığı için 29
Kasım 2000’de şunları söylemişti: “Türkiye’de finansal hizmetlerin
yaygınlaştırılması ve genişletilmesi için birleşmeler gerçekleştirilecek ve
bazı bankalar yok olacaktır; bazı bankaların gerçekten yok olması gerekiyor”.1
Andrew Buxton, bazı bankaların yok olması gerektiğini söylerken, Türkiye’de
bankacılıkla ilgili olarak çıkarılan yasalar ve yürütülen uygulamalar;
bankaların bazılarının değil, ulusal nitelikte olanların tümünün yok
edileceğini gösteriyordu. IMF ve Dünya Bankası isteklerinde, 20 yıldır
bankacılık konusu yer alıyor ve yabancılar en çok bu konuyu gündeme
getiriyordu. Bankacılık yasası çıkarılmalı, devlet bankaları kapatılmalı,
bilânçosu zayıf bankalara el konulmalı ve bankalar uluslararası finans
sermayesinin alımına ya da ortaklığına açılmalıydı.
Politikacılar, finans piyasasındaki ulusal kurumların
iyeliğini (mülkiyetini) yabancılara devreden bu istekleri eksiksiz uyguladı.
Devletin akçalı örgütleri hemen tümüyle “bağımsız kurumlar!”ın emri
altına sokuldu ve kamu ya da özel ulusal bankaların yabancılara satılması
kolaylaştırıldı. Bankacılıkta istenen yasal değişiklik, bir değil birkaç kez
yapıldı. Kamu ve Fon bankalarını yönetenlere yargı dokunulmazlığı (masuniyeti)
getirildi. 2010 yılına dek ulusal bankaların yüzde ellisi yabancıların eline
geçti; bugün çoğunluğu oluşturuyorlar.
Satılık
Bankalar
IMF istekleri doğrultusunda, 1997
ile 2005 arasındaki 7 yılda, içlerinde Demirbank, Toprak Bank, Türk Ticaret
Bankası (Tütünbank), Yapı ve Kredi, Pamukbank, Emlak Bankası, İmar Bankası,
Türk Ekonomi Bankası (TEB), Şekerbank, Garanti Bankası gibi köklü
bankaların da bulunduğu, ulusal sermayeye dayanan 26 banka yabancılara satıldı
ya da kapatıldı. 1999 yılında 81 olan milli banka sayısı, 2016’da 52’ye düştü.
Bunların 21’i yabancıların iyeliğine geçmiş durumda.2
Türkiye’de, yabancıların banka satın
almasını cazip hale getirmek için, ard arda yasa çıkarıldı. Banka
satışlarında alım–satım vergileri kaldırıldı, devletin karar ve denetim
yetkileri tırpanlandı. Banka alışverişi, Türkiye’de; herhangi bir kısıtlamaya
bağlı olmayan, son derece kolay ve parası olan için sıra dışı kâr getiren bir
iş haline geldi.
Satılan bankaların bir bölümünü, iktidara yakın kişilerin
kurduğu yerli firmalar aldı. Bunlar, bankaları bir süre elinde tuttuktan sonra
büyük kârlarla yabancılara satmaya başladılar. Finans Bank, Dışbank, Denizbank böyle bankalardı. Örneğin Denizbank’ın tüm hisseleri devletten 69
milyon dolara alınmıştı. Alıcı firma, birkaç yıl sonra Denizbank’ın yüzde 75 hissesini Belçikalı Dexia Bank’a, 2,4 milyar dolara satmıştı.3
Satışlardan
Örnekler
Yabancılara
satılan ilk ulusal banka Demirbank oldu. Uzun yıllardan beri
düzenli çalışmalarıyla tanınan bu bankanın tüm hisseleri, 200 milyon dolar
gibi, değerinin çok altındaki bir bedelle, dünya finans devlerinden İngiliz HSBC’ye
satıldı. İngiliz Financial Times gazetesi bu satışı, “Bir kilometre
taşı” olarak nitelendirdi.4
Demirbank’tan hemen sonra Sitebank Yunan Novabank'a satıldı;
ardından Tekfenbank ile Ulusal Yatırım A.Ş. elden
çıkarıldı. Atatürk döneminin saygın bankalarından Emlak Bankası,
çalışanlarının tüm çabasına karşın Ziraat Bankası’yla birleştirme adıyla
kapatıldı. Mesleğine uzmanlaşmış binlerce yetişmiş elemanın işine son verildi
ya da meslekleriyle ilgisi olmayan memurluklara atandı. “Euro bölgesinin en
büyük bankası” olarak değerlendirilen Türk Ekonomi Bankası’nın (TEB)
yüzde elli hissesi Fransız BNP Paribos’a satıldı.5 Türkiye’nin
ilk ulusal özel girişim bankası olarak 1913 yılında kurulan Türk Ticaret
Bankası (Türkbank), çalışanlarının ve emeklilerinin gözyaşları arasında
kapatıldı.6
“İkramiyeli Aile Cüzdanı”, “Semt Şubeciliği”, “Teknik Staj Kredisi”, “Etüt
Kredisi” gibi uygulamaları Türkiye’ye tanıtan, kültürel çalışmalarıyla
dikkat çeken Yapı Kredi Bankası ile “Bireysel Kredi”, “Telefon
Bankacılığı”, “Gezici Bank 24”, “Müşteri Temsilciliği” gibi
bireysel bankacılık uygulamalarına öncülük etmiş olan Pamukbank’ın
varlığına son verildi.7 IMF Türkiye Temsilcisi Odd Per Brekk, Pamukbank
ile Yapı Kredi Bankası “operasyonunu” memnuniyetle karşıladıklarını
açıkladı. ABD Hazine Bakan Yardımcısı John Taylor, “Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulunun, kuvvetle hareket ederek Pamukbank
operasyonunu gerçekleştirmesini memnuniyetle karşılıyoruz. Bu eylem, Türk
yetkililerin ekonomik program yolundaki taahhütlerini yerine getirmesinin yeni
bir göstergesidir” diyordu.8
Gazetelerin “Bankacılık Sektörüne
Giren En Büyük Yabancı Sermaye” başlığıyla ve kıvançla verdiği banka
satışında, Avrupalı Fortis Bank, Dışbank’ı aldı. “Cumhuriyet
tarihinin o güne dek yabancılara yapılan en büyük banka satışı”9 olarak tanımlanan bu
girişimle, Türkiye’nin 7.büyük bankası ve ortak olduğu finans kuruluşları,
yabancıların eline geçmiş oldu. Dışbank’ın iştirakleri şunlardı. Dış
Yatırım, Dış Portföy, Dış Leasing, Dış Factoring, Dışbank
Malta ve Doğan Emeklilik.10
Dışbank’ın satıldığı günlerde, Yunan EFG Eurobank, İstanbul Menkul Değerler A.Ş.11 ve Tekfenbank’ı Ortodoks kilisesinin de ortak olduğu Yunan devlet
bankası, Finans Bank’ı aldı.12
Hollandalı Rabobank, pancar
üreticilerini korumak amacıyla kurulan ve Türkiye’nin en büyük 10 bankasından
biri olan Şekerbank’ı aldı.13
Dünya devletlerinden General
Electric’in malî şirketi Consumer Finance, Ağustos 2005’te,
Türkiye’nin üçüncü büyük bankası Garanti Bankası’nın “eşit ortaklığa
yetecek” olan yüzde 25,5’lik hissesini satın aldı.14
Suudi Arabistan Bankası The National Commercial Bank, Türkiye Finans Katılım Bankası’nın yüzde
60’ını 1,08 milyar dolara aldı. Alıcı Banka’nın Yönetim Kurulu Başkanı Şeyh Abdullah Buhamdan, satış töreninde
yaptığı konuşmada; “Türkiye Finans için
gerçekleşen bu işbirliği, bankacılıktaki hedeflerimiz açısından bir dönüm
noktası ve bölgesel büyüme stratejilerimiz açısından büyük bir adımdır”
dedi.15
Oyakbank’ın Hollandalı ING’ye
satılmasının, başka satışlarda bulunmayan önemli bir özelliği vardı. Banka,
büyük oranda TSK personeline hizmet götürüyordu. Emekli olsun olmasın her
rütbeden görevlinin künye bilgileri bankada bulunuyordu.
Türkiye’nin elde kalan iki büyük devlet bankası olan Ziraat Bankası ve Halk Bankası; satılmadı ancak satılmaktan beter hale getirildi. Varlık Fonu A.Ş. adı verilen şirket
aracılığıyla, sınırsız ve sorumsuz yetkilerle hükümet yanlısı beş kişinin
kullanımına verildi.
Günümüzde Durum
2016 yılında, Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı
bankaların; önde gelenleri, ülkeleri ve hisse oranları şöyledir: Citibank (%99-ABD),
Deutsche Bank (%99,99-Almanya), HSBC (%100-İngiltere), Denizbank
(%99,85-Rusya), Burgan Bank (99,26-Kuveyt), Bank of Tokyo (%100-Japon),
Alternatif Bank (%75-Katar), ING Bank (%99,99-Hollanda), Türk-Arap
Bankası (%63,99-Libya), ICBC (%92,82-Çin), Odeabank
(%99,82-Alman), QNB Finansbank (%99,84-Katar), Rabobank
(%96-Hollanda).16
Uzman Kadrolar
Bankacılık dizgesinde (sisteminde)
yer alan ulusal banka sayısının azalması, doğal olarak, şube sayılarının ve
bankacılık konusunda uzmanlaşan yetişmiş işgücünün de azalmasına yol açtı.
Bankalar 2000 yılında 7.837 adet şubeyle hizmet veriyordu. İki yılda 1.506
banka şubesi kapandı ve şube sayısı 6.331’e düştü.17 2000–2002
arasındaki 20 ay içinde, içlerinde Hisarbank, Egebank, Efesbank,
İnterbank, Raybank, Tutum Bankası, Türkiye
Bağcılar Bankası’nın bulunduğu 28 ulusal; içlerinde Adapazarı Bankası,
Emniyet Bankası, Alaşehir Bankası, Lüleburgaz Birlik ve
Ticaret Bankası, Sağlık Bankası’nın da bulunduğu 12 bölgesel kalkınma ve
yatırım bankası kapatıldı.18
2000 yılı başında bankalarda,
alanlarında uzmanlaşmış 173.988 kişi çalışıyordu. Bu sayı, 2002 başına kadarki
bir yıl içinde, 137.342’ye düştü. Bir yıl içinde bankacılık konusunda
eğitilmiş, toplam 36.646 kişi işini yitirmişti.19
İki yıllık aynı dönemde 7 kamu bankası kapandı. Doğrudan
kapatılarak ya da başkalarıyla birleştirilerek kapatılan kamu bankaları
şunlardı: Türkiye Öğretmenler Bankası, Emlak Bankası, Ankara Halk Sandığı,
Anadolu Bankası, İstanbul Emniyet Sandığı, İstanbul Halk Sandığı, İzmir Halk
Sandığı.
Kredi ve Faiz Düzeni
Yabancıların
Türk bankacılığına verdiği biçim nedeniyle, kredi ve faiz düzeni temelden
değişti. Sanayi, savunma ve eğitim
alanlarına yatırım yapmak isteyen; yerli
girişimciler, üretici çiftçiler
ve esnaf kredi bulamaz duruma düştü.
Çünkü yabancılar bu alanlara değil konut ya da araba başta olmak
üzere tüketim alanlarına kredi veriyor, hükümetlere çıkarttırdığı yasalarla
Türk bankalarının da aynı tutumu sürdürmesini sağlıyordu.
Yabancılar bankaları; isim hakları, çalışanı, taşınır
taşınmaz malları ve tüm donanımı ile birlikte alıyor, herhangi bir yeni yatırım
yapmıyor. Bu işleyiş, yabancı yatırım almak değil, kârı hazır ulusal bankalara
elkoyma girişimiydi. Nitekim, yabancılar birkaç yıl içinde yatırdıkları parayı
kâr olarak geri aldılar ve ülkelerine götürdüler. Ulusal bankalar, bir anlamda
kendi kazançlarıyla ele geçirilmiş oldu.
Gelişmiş Ülkeler Bankalarını Koruyor
Türkiye,
bankaların (ve ulusal şirketlerin) yabancıların eline geçmesine yol açan bir
politika izlerken, gelişmiş ülkeler, bankalarının yabancıların eline geçmemesi
için milliyetçi önlemler alıyor; bu önlemleri sürekli arttırıyor.
ABD’de, yüksek
yetkilerle donatılmış Yabancı Yatırımları
Denetleme Komitesi (Commitee on foreign Investment) adlı bir devlet örgütü
vardır. Bu örgüt, yabancıların ABD şirketlerine yönelik yatırımlarını düzenli
olarak denetler. Bu yatırımların “devlet
güvenliğini” etkileyip etkilemeyeceğine karar verir. Yabancılar, ABD
şirketleriyle anlaşmış olsa bile, komite, imzalanmış anlaşmaları bile iptal
edebilir. Bu konudaki son örnek, bir Arap şirketi olan Dubai Ports’un, kimi Amerikan limanlarının işletme hakkını
almasının durdurulması ve satışın iptal edilmesidir.
İtalya, Fransa
ve Almanya, “bankacılık sektörüne
yabancıların girişimine ‘tezgah altından’ önlemler getirdiği” için, Avrupa
Birliği’nden uyarılar almaktadır. AB ülkelerinde bankacılık sektöründe
yabancıların payı her zaman yüzde yirminin, kimilerinde yüzde onun altındadır.
Bu oran, Almanya’da yüzde beş, İtalya’da yüzde sekiz, İspanya’da yüzde on,
Hollanda’da yüzde on bir, Avusturya ve Fransa’da yüzde ondokuzdur.20
Almanya, bankacılık sektöründe, yabancıların payı
yalnızca yüzde beş olmasına karşın, “Alman
ekonomisinin kilit sektörlerinin yabancıların eline geçmemesi” için, daha
etkili önlemler almaya karar verdi. Alman güvenlik ve ekonomi uzmanları,
hükümete sundukları raporlarda; Rusya ve Ortadoğu’daki petrol zengini ülkelerin
ve özellikle Çin’in elinde büyük bir döviz birikimi olduğunu, bu birikimin
Almanya’nın kilit sektörlerini ele geçirebilecek güce ulaştığını, bu nedenle “bu tür girişimleri engelleyici” bir
daire kurulmasını istediler.21
DİPNOTLAR
1 “Bazı
Bankaların Yok Olması Gerekiyor” Hürriyet 30.11.2000
2 “Özel
Banka Sayısı 42 Yıl Geriye Gitti” Hürriyet 20.08.2002 ve "Türkiye'de
Banka Listesi" vikipedia.org
3 Hürriyet 01.06.2006
4 “FT:
Demirbank Satışı Bir Kilometre Taşı” Hürriyet 24.07.2001
5 “TEB’e
Fransız Ortak” Cumhuriyet 12.02.2005
6 “Ancak 1
Yıl Yaşadı” Akşam 10.08.2002
7 Akşam
21.06.2002
8 Hürriyet
26.06.2002
9 “Avrupa
Devi Dışbank’ı Aldı” Milliyet, 13.04.2005
10 a.g.g. 13.04.2005
11 Yeniçağ
29.03.2005
12 Cumhuriyet
18.07.2007
13 “Şimdi de
Rabobank” Akşam 16.04.2005
14 “Garanti,
General Electric ile 1.8 Milyar Dolara Evleniyor” Hürriyet 26.08.2005
15 “Garanti,
General Electric ile 1.8 Milyar Dolara Evleniyor” Hürriyet 26.08.2005
16 N.Yalçındağ’ın arşivinden
17 “Özel
banka Sayısı 42 Yıl Geriye Gitti” Hürriyet 20.08.2002
18 a.g.g. 20.08.2002
19 a.g.g.20.08.2002
20 Cumhuriyet 22.06.2007
21 “Almanya
Önlem Alıyor”, Osman Çutsay, Cumhuriyet
27.06.2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder