11 Haziran 2017 Pazar

KATAR “BUNALIMI” VE TÜRKİYE


Trump, Ortadoğu’ya verdiği önemi göstermek için, ilk dış gezisini Suudi Arabistan’a yaptı. Basın Melania Trump’ın giysilerinden ve yüksek rakamlı silah satışından başka şeyden pek sözetmedi. Ancak, ABD Başkanı Riyad’a, yeni düşünceler ve kararlarla gelmişti. “Katar teröre üst düzey destek veriyor”, “Katar’ın tecridi terörizmin sonunun başlangıcı olacaktır”, “Terörizmin finansmanında tüm oklar Katar’ı işaret ediyor” diyordu.

“Ateşi Harlatmak”

BBC’nin Diplomasi Muhabiri James Robbins, Katar bunalımını konu eden yazısında;”’Pişmeye bırakın’ ifadesi yalnızca yemek tarifleri için değil, bazen siyasi kriz tarifleri için de geçerlidir. Bu gerilim yıllardır kısık ateşte kavruluyordu. Ama birden bir aşçı ateşi harlamaya karar verdi ve gerilim bir anda büyük bir kriz şeklinde taştı” diyor. Ancak, aşçının kim olduğunu açıklamıyor.
“Aşçı” nın kim olduğunu bulmak güç değil ancak “bulunamıyor”. Hükümet yetkilileri, televizyon konuşucuları, çok bilen emekli subaylar, köşe yazarları; yazıyorlar, çiziyorlar, bolca konuşuyorlar ama nedense hiç biri “ahçı” yı ve doğal olarak “ne pişireceğini” bulamıyor!

“Ahçı” yı Bulmak

“Ahçı” yı ve Katar’da “pişirililecek yemeği” bulmak için, Suriye’de dibi tutan yemeğin “ahçı” sını bakmak gerekir. Bu yapılmadan, Katar’da fırına konan yemeğin ne olduğu bilinemez. Et ve mısır haşlamaktan başka bir yemek bilmeyen dünyanın en berbat aşçısı, Katar’da iş çevirmektedir.

Suriye’de Olan

Suriye’yi kana bulayan çatışmalar süreci, 2009’da Katar’ın Şam’a, doğalgaz boru hattı inşa etme önerisiyle başladı. Öneriye göre, Katar gazı Rusya’nın inisiyatifi dışında; Suudi Arabistan, Ürdün ve Suriye’den geçip Türkiye’ye uzanacak, buradan Avrupa’ya ulaştırılacaktı. Öneriyi Katar yapmıştı ama projenin gerçek sahipleri ABD ve AB’ydi. Rusya’nın doğalgaz tekelini kıracaklardı.
Suriye, bu öneriyi kabul etmedi ve tam tersi bir tutumla, Rusya’nın içinde bulunduğu rakip bir projeye imtiyaz verdi. 2010’da 10 milyar dolarlık İran-Irak-Suriye “İslami Boru Hattı” tasarını seçti. Aynı yıl Suriye’nin orta kesimlerinde bulunan doğalgaz, bu hatta bağlanacaktı. Anlaşma, 2011’de yapıldı ve o yıl Suriye kan gölüne döndü. Terör saldırıları sürerken, bu kez 2012’de İran’la bir memorandum imzalandı.1
Rusya ve İran’la girdiği ilişki, Batı’nın Beşar Esad’a karşı, gazetecilerin “boru hattı savaşları” adını taktığı terör saldırılarını başlatmasına neden oldu.
Bu gelişmeler, Türkiye’nin aşırı dostlukla başlattığı Suriye ilişkisini, aniden Esad üzerinden aşırı düşmanlığa dönüştürmesine neden oldu. AKP, Batı’dan buyruk almışçasına Şam yönetimine karşı tavır değiştirdi ve ABD yetiştirmesi muhalif gruplara yoğun destek verdi.

“Ahçı”nın Ortadoğu “Menüsü”

ABD, 1998’de saptadığı ve 21.yüzyılı kapsayan “Yeni Bir Yüzyıl İçin Amerikan Ulusal Stratejisinde”, Ortadoğu’dan 2050 yılına dek vazgeçmeyeceğini açıklamıştır. Açıklama yönünde Büyük Ortadoğu Projesi’ni uygulamaya sokmuş ve bugüne getirmiştir. Ortadoğu’dan çekilmeyi aklından bile geçirmemekte, Rusya’nın bölgeye yerleşmesinden ve İran’la kurduğu ilişkilerden rahatsızlık duymaktadır.
İki büyük silahlı güç, Türkiye’nin de içinde olduğu Ortadoğu’da, çatışma olasılığı bulunan bir konumda karşı karşıya gelmiştir. Nükleer silahların tehlikeli gücü, tarafları görüşmelerle sağlanacak bir uzlaşmaya zorlamaktadır.

Çatışma Olasılığı

Katar ve İran’ın kullanım alanı olan Basra Körfezi’ndeki doğalgazın, Avrupa’nın ve bölgenin yüz yıllık gereksinimini karşılayacak düzeyde olduğu söylenmektedir. Rusya, İran ve Katar; dünya doğalgazının yarısına sahiptir. Basra doğalgazı; Japonya, Çin ve Hindistan için yüksek değerdedir. Büyük güçler, bu bölgeye egemen olma ya da en azından etken olma savaşımı içindedir. Putin’in, “bizi üçüncü dünya savaşına zorluyorlar” sözü, çatışmanın şiddetini göstermektedir.
Almanya, ulaştığı ekonomik gücün zorlamasıyla, dünya siyasetinde “oyun kurucu” olma yolunda hızla ilerlemektedir. Bulunduğu koşullardan daha etkin bir konuma gelmesi kaçınılmazdır ve Katar’da oynanan oyunun farkındadır. Dış İşleri Bakanı Sigmar Gabriel; Katar, Türkiye, İran ve Kuveyt dışişleri bakanlarıyla görüştükten sonra, “durumun ciddiyetinden” söz etti ve “bu ihtilafın savaşa dönme tehlikesi var” diyerek dünyayı uyardı.2 Angela Merkel, Meksika ziyaretinde “Suriye’de, Libya’da ve Irak’ta gördüğümüz gibi belli aktörler görüşmelerin dışında kaldığı takdirde krizlerin siyasi çözümüne ulaşması mümkün olmuyor. Bu Katar’ı da, Türkiye’yi de, İran’ı da kapsıyor” açıklamasını yaptı.3

Katar’da Olan

Trump, Ortadoğu’ya verdiği önemi göstermek için, ilk dış gezisini Suudi Arabistan’a yaptı. Basın Melania Trump’ın giysilerinden ve yüksek rakamlı silah satışından başka şeyden pek söz etmedi. Ancak, ABD Başkanı Riyad’a, yeni düşünceler ve kararlarla gelmişti. “Katar teröre üst düzey destek veriyor”, “Katar’ın tecridi terörizmin sonunun başlangıcı olacaktır”4, “Terörizmin finansmanında tüm oklar Katar’ı işaret ediyor” diyordu.5
Trump’ın ayrılmasından hemen sonra; Suudi Arabistan ve Mısır başta olmak üzere, ABD’nin etkisi altındaki çadır devletleri, aldıkları buyruğu yerine getirerek Katar’a karşı tavır aldılar. Hava sahaları kapatıldı, diplomatik ilişkiler kesildi ve ortak tecrit politikası uygulandı. Hepsinden önemlisi, ekonomik infazcı Standard & Poor’s (S&P) Katar’ın kredi notunu düşürdü, görünümünü negatife çekti.

İşin Gerçeği

Katar, bulunduğu coğrafya nedeniyle İran’la çatışmamak, sahip olduğu varsıllığı tehlikeye atmamak zorundadır. Doğalgazını, ABD öncülüğünde; Suudi Arabistan, Ürdün, Suriye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştıramamıştır. Bu nedenle, Rusya’dan Çin’e ve Hindistan’a dek uzanan bir arayış içine girmiştir.
Bu arayış, Katar Emiri ŞeyhBin Hamid es-Sani’nin söz ve davranışlarına da yansıyordu. Askeri okul öğrencilerinin mezuniyet töreninde yaptığı bir konuşmada; İran ve Körfez ülkeleri arasında artan gerilimi eleştirmiş, Hizbullah ve Hamas’a karşı anlayış gösterilmesi gerektiğini söylemişti. Aynı konuşmada, ABD Başkanı Donald Trump’ın Beyaz Saray’da uzun süre kalamayacağını belirtiyordu. İran lehine yorumlar yaparken, Suudileri ve çevresindeki Körfez ülkelerini “İsrail’le müttefik olmak ve ABD’nin kuklası” olmakla suçlamıştı.6

Katar’ı Bekleyen

Birinci ve düşük olasılık, Şeyh Bin Hamid es-Sani’nin tam olarak teslim olması, ABD’nin buyruklarını deliksiz biçimde yerine getirmesidir. Buna uzlaşma diyorlar. Katar’ın, Almanya başta olmak üzere; Fransa, İtalya, İspanya dahil, dünyada 335 milyar dolarlık yatırımı var. Türkiye’de bile 18 milyar dolarlık yatırımı bulunuyor.7 Bu nedenle, sonuç, birçok ülkeyi ilgilendiriyor.
İkinci ve güçlü olasılık, Katar’ın sahip olduğu büyük varsıllığı yani doğalgazı ona bırakmamak ve el koymaktır. Bunun anlamı, güven kaybına uğrayan Şeyh Bin Hamid es-Sani’nin gidici olmasıdır. Bu, barış içinde sağlanamazsa, Irak ve Libya’daki senaryo uygulamaya sokulacaktır.
İkinci olasılığa göre konumlananlar, sermaye yatırımlarıyla pek ilgilenmiyor, silaha dayanan sert bir mücadeleye hazırlanıyor. Katar’da oluşturulacak çatışma ya da dolaysız saldırı; İran’ı, bağlı olarak Rusya’yı, bölgeye yönelik politikaları nedeniyle etkilememesi mümkün değil. Çin’in, Hindistan’ın ve şimdi Almanya’nın da, ilgisiz kalmayacağı, açık biçimde görülmektedir.

Türkiye’nin Durumu

Türkiye, Katar’ı yalnız bırakmayan bir görünümle, acele olarak asker gönderip üst kurma kararı aldı. Tek karar verici konumundaki Recep Tayyip Erdoğan, Katar’a ablukanın ‘tezgah’ olduğunu söyledi ve “Teröre destek verdiklerine şahit olmadım. Katar’a ‘oyun’ oynanıyor, arkasında kim olduğunu bulamadık” dedi.8
Asker göndermenin olup olmayacağı belli değil. Ancak, belli olan, eğer asker gönderilirse, Türk askerinin orada, Emir’e sahip çıkmak ya da Katar’a yardımcı olmak gibi bir işlevi olamayacağıdır. ABD, Katar’da bir yönetim değişikliğini uygulamaya soktuğunda, Türk askerinin yapabileceği tek şey, oradaki ABD askerine yardımcı olmaktan ibarettir.

Reddedilen Çağrı

Emir Şeyh Bin Hamid es-Sani, Erdoğan tarafından Ankara’ya iftar yemeğine davet edildi. Ancak Emir; “gelirsem iktidardan düşerim” diyerek daveti geri çevirdi.9 Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad da bir zamanlar Türkiye’de ağırlanmış ancak ülkesine döndüğünde iç savaşla karşılaşmıştı.
Türkiye, Katar’la diğer Arap ülkeleri arasında arabulucu olmaya çok hevesliydi ama Katar arabulucu olarak Türkiye’yi değil Kuveyt’i tercih etti.10

DİPNOTLAR

1       “Suriye; Nihai Boru Hatları Ülkesi Savaşı” www.evrensel.net
2       “Almanya uyardı ‘Katar Krizi’ Savaş Çıkarabilir” www.diken.com.tr
3       a.g.y
4       http://www.diken.com.tr/erdogan-sahit-olmadim-demisti-trumpa-gore-katar-terore-ust-duzey-destek-veriyor
5       “Katar Krizi Nasıl Bu Noktaya Geldi, Nasıl Çözülebilir?” www.bbc.com
6       “Katar Krizi Nedir, Nasıl Ortaya Çıktı” www.cnnturk.com
7       “Katar’ın Türkiye’de 18 Milyar Dolar, Dünyada 335 Milyar Dolarlık Yatırımı Var” www.haberler.com
8       http://www.diken.com.tr/katara-ablukaya-tezgah-diyen-erdogan-terore-destek-verdiklerine-sahit-olmadim/
9       http://www.diken.com.tr/gelirsem-iktidardan-duserim-katar-emirinin-turkiye-ziyareti-iptal/
10     http://www.diken.com.tr/turkiye-hevesliydi-ama-katar-arabulucu-olarak-kuveyti-tercih-etti/




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder