Dünya 21. Yüzyıl’a, yüzyıl öncesindekine benzer
koşullarla girdi. Yeniden çok kutuplu duruma gelen ve emperyalist devletlerin
azgelişmiş ülkeler üzerinde baskı kurduğu bir dünyada, etkinlik alanları için
savaşım giderek kızışıyor. ABD, Japonya, Almanya, Rusya ve Çin arasındaki
ekonomik rekabet şiddetleniyor. Amerikalılar gelişmelerden rahatsız. Dünya
liderliğini yitirmekte olduğunu görüyor ve çaresizliği nedeniyle dünya
önderliğini bir oranda paylaşmaya razı. Küresel etkinlikte, tek başına
girişimde bulunamıyor, bağlaşıklarının yardımına gereksinimi var. Ama onlar
artık müttefikten çok ekonomik rakip durumunda.
Geleceği Görmek, Geçmişi Bilmek
Rusya ve Çin’i ayrı tutarak; ABD, Japonya, Almanya
ilişkilerinin günümüzdeki niteliği ve bunun gelecekte alacağı biçimi inceleyen
Amerikalı Yatırımcı, Banker ve Eski Hükümet Görevlisi Jeffry E.Garten,
şunları söylüyor: “Dünyanın 21.yüzyılda alacağı biçimi görmek istiyorsanız,
ABD, Japonya ve Almanya arasındaki ilişkilere bakmanız gerekecektir. Soğuk
savaş sırasında bu üç ulus arasındaki güç ilişkilerinin nasıl değiştiğini ve
nasıl değişmekte olduğunu incelemeniz gerekir… Üç büyükler, ekonomi alanında
amansız rakiplerdir. Kendi iç pazarları dahil aynı pazarlar için rekabet
edecekler. Sermaye dolaşımı için rekabet edecekler. Aynı yüksek teknolojili
endüstri dallarına hakim olmaya çalışacaklar… Ulusumuz, 1941’den bu yana
(ABD–Japon Savaşı) görülen en şiddetli meydan okumayla yüzyüzedir ve o
döneme kıyasla bugün, böyle bir meydan okumaya tepki göstermek için daha az
hazırlıklı durumdayız”.1
Sıradan birçok insan; bu üç ülke arasındaki gerilimlerin
2.Dünya Savaşı öncesiyle kıyaslanacak kadar şiddetlendiğini söylemeyi,
abartılmış bir sav olarak görebilir. Ancak; konuyu araştırıp inceleyenler, bu
ülkeleri yönetenler ve ekonomik veriler, çatışmanın şiddetli olduğunu
gösteriyor.
ABD’de geniş mali kaynaklara sahip 20.Yüzyıl Fonu
adlı kuruluşun başkanı Richard C.Leone şöyle diyor: “Yakın zamana
kadar, kollektivist ideolojiye hizmet edenlere karşı sürekli bir savaş
veriyorduk. Bu konuda umduğumuzdan daha başarılı olduk, çünkü Sovyetler
Birliği’nin maddi çöküşü bu yarışın muhtemel sonucuna dair en iyimser
görüşümüzü bile aştı. Ancak bugün nerede duruyoruz ve rakiplerimiz kim? Sanki
dönüp dolaşıp aynı yere geldik; bir kez daha, eski hasımlarımız ve bazen de
müttefiklerimiz olan Almanlar ve Japonlarla karşı karşıya geliyoruz. Bu
karşılaşma Sovyetler Birliği’yle olduğu gibi rakip ideolojiler arasında
olmuyor... Buradaki konu, Amerika’nın bağımsızlığıdır. Ekonomik rakiplerimizi
tehditkar hasımlara dönüştüren, insana savaşı hatırlatan benzetmelerden
geçilmiyor. Neredeyse ulusal seferberlik için savaş boruları çalınıyor”.2
Söylemler
Politik liderlerin bu konudaki görüşleri, ekonomistlerden
farklı değil. Kimi zaman bilinçli olarak, kimi zaman da düşüncelerini saklamayı
başaramayarak, diplomatik nezaketten uzak açıklamalar yapılıyor. Fransa
Başbakanı Edith Cresson 1991 yılında şunları söylemişti. “Japonya
oyunu kurallarına göre oynamayan bir düşmandır ve dünyanın mutlak hakimi olmak
istemektedir. Buna boyun eğmek için ya aptal ya da kör olmak lazım”.3
Japonların ise kendilerine güvenleri tam. Yanıtları sert
ve kararlı. Japonya’nın ünlü enstitülerinden Numara Securities, 1990
yılında yayınladığı araştırmada, 21.yüzyılın “Pasifik Çağı” olacağını
iddia ederek şunları söylüyor: “Dünya, pazar savaşlarının aşırı derecede
yoğunlaşacağı bir arenaya dönüşecektir”.4
Japon ekonomisti Şintaro İşihara “The Japan
That Can Say No” (Hayır Demesini Bilen Japonya) adlı kitabında; “21.
yüzyılda ekonomik savaş olacaktır. Bu savaştan Japonya galip çıkacaktır”
diyor.5
1998’de Malezya’da yapılan APEC toplantısına katılan
Japonya Ticari Temsilcisi Mikie Kiyoi’nin, Japonya’yı “Serbest
ticaretin yayılmasında yıkıcı bir rol oynamakla” suçlayan ABD Ticari
Temsilcisi Charlene Barshefski’ye verdiği yanıt, çok sert: “Sizin
şeytani bir ruhunuz olduğunu biliyoruz. Ama lütfen başkalarının da, dünyaya
aynı şeytani gözle baktığını düşünmeyiniz”.6
Almanya Başbakanı Helmut Kohl, 21.yüzyıl için ne
Japonya’ya ne de Amerika’ya şans tanıyor. Her iki ülkeye de ekonomik savaş ilan
ederek şunları söylüyor: “Önümüzdeki yıllar Almanya'nın yılları olacaktır.
Japonların değil. ABD’nin bu yarışta yeri olmayacaktır”.7
ABD Hükümetinin ‘şahinlerinden’
Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, bir cümleyle adeta ABD’nin
21.yüzyıl politikasını anlatıyor ve askeri gücüne güvenerek herkesi tehdit
ediyor: “Yeni ekonomik gruplaşmalar 21.yüzyıl’ın askeri ittifaklarıdır”.8
Rusya Devlet Başkanı Putin,
“ABD bizi dünya savaşına zorluyor; kimsenin
hayatta kalamayacağı bu savaşa her zamankinden çok daha hazırız” diyor.9
Süreçler, Çelişkiler, Sonuçlar
Savaştan yenik çıkan Almanya ve Japonya ise uzun yıllar,
herhangi bir askeri harcama yapmadan ABD’nin “kanatları altına sığınmış”
ve bütün olanaklarını yeniden büyümek için ekonomiye ayırmıştır. Bu iki
ülkenin, elli yıl içinde elde ettikleri ekonomik büyüme olağanüstüdür. ABD bir
anlamda çekindiği iki rakibini de kendisi yaratmıştır.
Gelişmiş büyük devletlerle azgelişmiş yoksul ülkeler,
yeniden ve yalnız olarak karşı karşıya kaldı. Zengin-yoksul,
gelişmiş-azgelişmiş ya da Kuzey-Güney olarak bölünen dünya; 20.yüzyıl’ın
başlarında olduğu gibi; bu gruplaşmanın taşıdığı gerilim ve çatışmaların biçim
vereceği, yeni bir döneme girdi. Baskının, uluslararası şiddetin ve gücün
belirleyici olacağı ve 21.yüzyılı kapsayacak olan bu dönemde; yoksulluk, her
türlü çatışma ve sömürü yaygınlaşarak, dünya küresel bir kaos ortamına
sürüklenecektir.
Geleceğe Hazırlık
Büyük devletler çatışmanın kaçınılmazlığını görüyor ve
buna göre hazırlanıyorlar. Bu hazırlık, sürdürdükleri korumacılığa yönelik
politikalarda, ekonomik ve askeri ittifaklarda ve dile getirilen görüşlerde
açıkça görülüyor. “Serbest piyasa ekonomisi”, “Liberal Ticaret”, “Küresel
Uygarlık”, söylemlerinin anlamı olmayan boş laflar olduğunu biliyorlar.
‘Üç büyüklerin’
21.yüzyıl’a yönelik büyüme stratejilerinde, artık ittifaklar ya da serbest
bölge çıkarları değil, dünya ekonomik sistemine egemen olma planları yer
alıyor. Bu amaca yönelik çatışma eğilimleri yetkili kişilerin açıklamalarında
dile geliyor. Trump, demir çeliğe
ve alüminyuma yeni gümrük vergileri koyuyor, NAFTA’dan ayrılmaktan söz
ediyor.
Güce Uygun Etkinlik
Almanya ve Japonya, günümüz dünya siyasetinde,
eriştikleri ekonomik güce uygun düşen oranda söz sahibi olmak istiyor. Ekonomik
güçleri doğal olarak onları dünya siyasetinde belirleyici olmaya zorluyor. Bunu
da açıkça ifade ediyorlar.
Almanya Başbakanı Helmut Kohl şöyle söylüyor “Eğer
Almanya daha fazla sorumluluk alacaksa, Alman görüşlerinin Birleşmiş Milletler
ve Güvenlik Konseyi kararlarında daha ağırlıklı olarak ifade edilmesinin
yolları bulunmalıdır”.10
Tokyo Bankası’nın Başkanı Yusuke Kashiwagi’nin
sözleri istekten çok Japonya’nın tavrını açıklıyor: “21.Yüzyıl, Japonya’nın sesini
duyurmayı ve kendisini kabul ettirmeyi öğrenmek zorunda kalacağı yıllar
olacaktır”.11
Geleceği Üretim Belirleyecek
ABD ekonomisindeki üretim ve dış ticaret alanında,
yapısal sorunlar bulunuyor. Dış ticaret açıklarındaki önlenemeyen artışlar,
mali sermaye kurumlarındaki ABD üstünlüğünü ortadan kaldırmış durumdadır.
ABD’nin 1970’lerde her yıl yaklaşık 10 milyar dolar olan
dış ticaret açığı, yalnızca 2014 yılında 505 milyar dolara çıkarak dramatik bir
artış göstermiştir.12 Bu açığın, büyük bölümünü Japonya, Almanya ve
Çin’e karşı vermiştir.13
Japonya, 1970 yılında ABD’nin üretiminin ancak yüzde
50’sini üretebiliyorken, 1990’a kadarki 20 yıl gibi kısa bir sürede, ABD’nin
ulusal üretimini yüzde 22 oranında aştı.14 Japonya’nın yayılan
üstünlüğü yalnızca üretim alanında değil mali piyasalarda ve bankacılıkta da
kendisini açıkça göstermektedir.
Bir ABD uluslararası şirketi olan Board’ın başkanı; “Açıkça kendi ekonomik
kaderimiz üzerindeki kontrolümüzü yitirmek üzereyiz”15 derken
haklıydı. Reagan döneminde ABD bütçesinin verdiği yıllık açık 150-250
milyar dolara çıkmıştı.16 ABD bugün dünyanın dış
borcu en yüksek olan ülkesidir. 2016 yılında dış borcu 18 trilyon dolara
çıkmıştır.
İpekyolu
ve Çin
Çin,
2014’de, dünyanın en büyük ekonomik gücü durumuna geldi. Satın alma gücü
paritesi, 2014’de 17,6 Trilyon dolara ulaşarak; 1872’den beri 146 yıldır
dünyanın en büyük ekonomik gücü olan ABD’nin önüne geçti.17 Bugün,
Çin’in dış ticaret hacmi 3,86 trilyon dolar, dış ticaret fazlası yıllık 615
milyar dolardır. Dışsatımda dünya 1.’si, dışalımda dünya 2.’sidir. Çin bugün
124 ülkenin en büyük ticaret ortağı durumundadır.18
Çin, 2013 yılında, tarihi İpek Yolu’nun 21.yüzyıldaki biçimi olarak
gördüğü 4 trilyon dolarlık dev bir proje başlattı. Orta Asya başta olmak üzere
Çin’i; Asya, Afrika ve Avrupa’nın birçok noktasına bağlayacak; otoyollar,
köprüler, demir yolları, enerji santralleri, havaalanları, limanlar, fiber
optik iletişim ağları, boru hatları, limanlar, depolar inşa edilip birbirine
bağlıyor.
Yeni İpek Yolu, yalnızca
karadan değil denizden de kuruluyor ve buna Deniz İpek Yolu deniyor.
Yaratılacak ekonomik pazar, yalnızca 20 yıl içinde bugünkü ABD ekonomisinin 10
katı büyüklüğe ulaşma gizilgücüne (potansiyeline) sahip. 64 ülkeyi, 4,4 milyar
insanı ve küresel ekonominin yüzde 40’ını içeren bir girişim.19
Dünya ekonomisinin merkezi Asya’ya doğru kayıyor ve Çin
bildiği yolda yürüyor. ABD, “21.Yüzyıl Pasifik yüzyılı olacak” diyor ama
Çin’in büyümesini önleyemiyor. Pasifiği Avrupa ve Afrika’ya bağlayacak ipek
Yolu girişiminde yer alamıyor. Gelişmelerden rahatsız. Rusya ve Hindistan, endişelerini
projeye katılarak gidermeğe çalışıyor. Japonya, girişimi, kendi çıkarı yönünde
etkilemeye çalışıyor. Orta ve Güney Asya’da, 2022 yılına dek toplam 110 milyar
dolarlık yatırım yapacağını açıkladı. Japonya Başbakanı Şinzo Abe,
ülkesinin 2050 yılına kadar; “üçüncü büyük yükselişini” yaşayacağını
söylüyor. Orta Asya başta olmak üzere bütün Asya’da varlığını artırmaya
çalışıyor.20
Askeri Güç
Çin, Japonya ve Almanya’nın gelişen ekonomik gücüne
karşılık ABD, üretim endüstrisi ve küresel ticarette gerilemektedir. Ama o
dünyanın en büyük askeri gücüne sahiptir. Muazzam bir nükleer cephaneliği ve
çıkarlarını korumak için hemen her yere askeri birlik gönderme yeteneği vardır.
Ekonomik yarışta geri kalmaya başlayan bir ülkenin elinde böylesi bir gücün
bulunuyor olması, kaygı verici bir dengesizliği oluşturmaktadır. Bu
dengesizliğin insanlığa karşı oluşturduğu tehlikenin boyutu, teknolojik
gelişmeler nedeniyle, hesap bile edilememektedir.
Amerikalıların Almanya’dan en az Çin ve Japonya kadar
çekindikleri biliniyor. ABD-AB arasındaki ticari ilişkilerde ibrenin
Avrupalılar yararına dönmesi, ekonomik rekabeti, önceden imzalamış küresel
anlaşmaları yok sayacak kertede şiddetlendirmiştir. 1999’un başlarında ortaya
çıkan “muz savaşı” ve “sivil havacılık kavgası” bu tür
çatışmaların ne ilkidir ne de sonuncusu olacaktır. Avrupa Birliği’nin doların
küresel tekeline karşı Euro’yu ortaya çıkarması, ABD-AB arasında yeni bir
çatışma kaynağı olmuştur...
DİPNOTLAR
1 “Soğuk
Barış” Jaffry Garten, Sarmal Yay., sf. 19 ve 231
2 a.g.e. sf.
18
3 “The
Fighter of France” Steven Green House, The New York Times 16.05.1991 sf. 3
ak. Lester Thurow “Kıran Kırana” Afa Yay., sf. 86-87
4 “Japan
Can Say No” Nomura Research Institute sf.1, ak. a.g.e. sf.27
5 “The
Japon That Can Say No” Şintaro Isıhara Why Japan Will Be First Among Equals
(New York:Simon&Schuster, 1991) sf.50 ak. Lester Thu-rov “Kıran Kırana”
AFA Yay., sf.27
6 “Los
Angeles Times” 14.11.1998 ak. Ergin Yıldızoğlu “Dikkatler Reel Ekonomiye
Dönerken” Cumhuriyet 16.11.1998
7 “Kohl to
Reassure Soviets on Unification” The Boston Globe, 09.02.1990, sf.2
8 “21.Yüzyıl
Ekonomik Guruplar Çağı” Cumhuriyet 12.01.1998
9 http://www.anadoluverumelimedya.com/2016/08/27/putin-bati-bizi-3-dunya-savasina-zorluyor/
10 “Soğuk
Barış” Jeffry E.Garten Sarmal Yay., sf.52
11 “Japan and
Germany Must Take Bigger Military, Policy-Making Roles in Word Affairs” Habart
Rowen The Washington Post 03.03.1991: P.H1; Yusuke Kashiwaqi, Japan
Society, New York, 11.07.1991 ak. Jeffry E.Garten “Soğuk Barış” Sarmal
Yay., sf.52
12 “ABD’de Dış Ticaret Açığı İki Yılın En
Yükseğinde” www.dunya.com
13 “Kıran
Kırana” Lester Thurow Afa Yay., sf.200
14 OECD Main
Economic İndicators, Temmuz 1991, sf.102 ak. L.Thorow “Kıran Kıran” Afa
Yay., sf.270
15 New York
Times 20.05.1987 ak. a.g.e. sf.319
16 “Küresel
Düşler” Richard J.Barnet - John Cavanagh Sabah Yay., sf.319
17 “IMF:
Dünyanın En Büyük Ekonomik Gücü Çin” Aydınlık 11.12.2014
18 CIA
Wold Fact Book; Fortune “Çhina is
richer, but most Chinese are still poor” Feb.17, 2001
19 “İpek
Yolu Yeniden Tarih Sahnesine Çıkarken Cemal Tunçdemir, amerikabulteni.com
2017/05/13
20 a. g.y.
İkinci büyük savaşta olduğu gibi yine aymaz yöneticilerle ve çok hazırlıksız yakalanacağız. Asıl amaçları bizim gibi ülkeleri yutma olan emperyalistler ile birlikte, bu yeni dalgaya balıklama atlamakta pek hevesliler var işbaşında. Sonumuzu hayretsin. Saygılar hocam.
YanıtlaSil