“Anadolu insanı,
dünyanın bütün ateşleri başına yağarken, varlığı hazin bir kuşku altındayken,
yalınayak ve sopayla istilacılara karşı mücadeleye çağrıldı.” İsmet İnönü 30 Ağustos 1930
Öndere
Güven
Türk insanı, güven duyacağı bir önder bulursa, ona
içtenlikle bağlanır ve hemen her buyruğunu büyük bir özveriyle yerine getirir. Mustafa
Kemal, bu özelliği gördü, olanaksızlıklara aldırmadan, yalnızca bu özelliğe
güvenerek yola çıktı. Batılıların bunu anlaması, olası değildir. Nitekim,
Türkiye’de yalnızca devlet kuruluşlarında değil, köy berberinden büyük
şirketlere dek hemen her işyerinde ve pek çok evde Atatürk resimlerinin
asılı olması, Avrupalılarca araştırma konusu yapılmıştır.
Yoksunluk
Kurtuluş
Savaşı, yoksunluklar içinde başarılmıştır. Yoksunluğun boyutunu
anlamak için, yalnızca para sorununa bakmak yeterlidir. Bu yapıldığında,
girişilen işin amaçlarıyla, maddi olanaksızlıklar arasında büyük bir uçurum
olduğu görülecek; Kurtuluş Savaşı’nın, bu denli yoksunluk içinde nasıl
kazanıldığına şaşılacaktır.
İstanbul’dan
ayrılırken, karargah giderlerini karşılamak için verilen ödenek, Erzurum’a
gelinceye dek bitmişti. Ülkeyi kurtarmak için kongreler toplanmaktadır ancak
elde hiç para yoktur. Umut kırıcı durum, ulusal hareketin geleceğini
etkileyecek önemdedir. Ancak Mustafa Kemal, böyle düşünmemektedir. “Halkın
istekleri yönünde hareket ediliyorsa, para bulunur, her şey bulunur” diyor;
paraya değil, halkın ilgi ve desteğine önem veriyordu.
Daha sonra Meclis’te yaptığı konuşmada şunları
söyleyecektir; “Ben bu işe girişirken, en akıllı ve en iyi düşünür görünen
bir takım kişiler bana sordular: ‘Paramız var mıdır? Silahımız var mıdır?’ ‘Yoktur’
dedim. O zaman, ‘o halde ne yapacaksın?’ dediler. ‘Para olacak, ordu olacak ve
ulus bağımsızlığını kurtaracak’ dedim. ‘Görüyorsunuz ki, hepsi oldu ve olacaktır’”.1
Erzurum’dan Sivas’a
Erzurum’dan
Sivas’a gitme günleri yaklaştığında, araba kiralamak ve yol giderlerini
karşılamak için para gerekmektedir. Belediye Başkanı Zâkir Bey devreye
girmiş ve kiralanabilecek en düşük ücretle, tanesi yüz liradan dört yaylı (üstü
ve yanı kapalı dört tekerlekli at arabası) bulunmuştur, ancak elde yüz liradan
başka para yoktur.
Mazhar Müfit, o günler için anılarında şunları yazar: “Paşa, para ile uğraşmaktan
hoşlanmazdı. Alışveriş ve gelir giderle ilgilenmeyi bana bırakmış, kalan parayı
da bana vermişti. Harcamaları ne kadar kısarsak kısalım, eldekiler hızla
eriyordu ve Sivas’a gidilecekti. Fakat 400 lira kadar para gerekiyor, tabii yol
boyunca ve Sivas’ta da paraya ihtiyacımız var. Kasa ise malum dedim. Paşa bu
anda, üzgün bir yüzle, kaşlarını çatarak ve dişlerini sıkarak gözlerini masanın
üzerinde duran kahve fincanına dikti ve hafif bir sesle, ‘evet bir de para
sorunumuz var’ dedi. Onun bu anını, görüp de üzülmemek mümkün değildi. Bir
ulusun kurtuluş mücadelesinde; mevkilerini, rütbesini maddi manevi olanaklarının
tümünü veren, zeka ve enerjisini bütün gücüyle büyük bir ideale adayan bir
insanın, artık hiç olmazsa parayla ilgisi olmamalı, bin uğraş ve boğuşma içinde
onu düşünmemeliydi. O gece gerçekten çok üzülmüştüm”.2
Ankara’ya
Gidiliyor
Sivas’tan Ankara’ya
giderken, durum Erzurum günlerinden daha da kötüydü. Sivas’ta; ulusal mücadele
için yaşamsal önemde kararlar alınmış, yeni devletin temelleri atılmış ve Sivas
halkı Kongre’ye sahip çıkmıştı. Ancak, başarılan bu önemli işlere karşın,
kongre düzenleyicileri bakkala, fırına ödenecek paranın hesabıyla
uğraşmaktadır.
Mustafa Kemal, parasızlığa değil, Sivaslıların kilometrelerce süren coşkun
karşılamasına (ve uğurlamasına) önem vermekte, sürekli ‘para bulunur’
demektedir. Bunu derken, para bulma yöntemlerine de kısıtlamalar getirmektedir.
Örneğin bankalardan, Heyeti Temsiliye
olarak borç alma önerisine; “düşmanlarımıza yeni bir propaganda ucu
veremeyiz. Bankaları soyuyorlar diye söylemedikleri kalmaz. Başka çareler
düşünelim” diyerek3 karşı çıkmaktadır.
Kar
Altında Üstü Açık Araba
18 Aralık
1919’da, Ankara’ya doğru yola çıkılacaktır. Kongre Binası’nın önünde büyük bir
kitle, onu uğurlamak için toplanmıştır. Uğurlayıcıların önemli bir bölümü, Temsil
Heyeti’ni at ya da arabalarla kentin dışındaki köprü başına dek
getirecektir. Hava çok soğuk, her yer karla kaplıdır ve kar yağışı sürmektedir.
Otomobillerin üstü açık olduğundan ‘yolcular’ kar içindedir.4
İki aracın
lastikleri dolma, biri şişme iç lastiktir. Eski olan iç lastik, Kayseri’ye
yakın patladığında, dış lastiğin içine “paçavra ve ot doldurulacaktır”.5
Benzin ve lastik, “haysiyet kaygılarıyla karışık duygular içinde”
Amerikan okulundan sağlanmıştır.
Mazhar Müfit, Sivas’tan hareket günü için anılarında şunları yazar: “Yarın
hareket ediyoruz. Bildiklerimizle vedalaştık. Bütün paramız, yol için ancak
yirmi yumurta, bir okka peynir ve on ekmeğe yettiğinden bunları aldırdık. Banka
müdürü bugün de işine gelmezse yolda bütün bütün aç kalma ihtimali var”.6
Elde kalan son
parayı azık için harcayan Mazhar Müfit, Mustafa Kemal’i kişisel
borçlanmaya izin vermesi için ikna etmiş ve valiliği döneminden tanıdığı
Osmanlı Bankası Müdürü’nün peşine düşerek, kredi almaya çalışmaktadır.
Ancak, müdür gönülsüzdür ve her arandığında “evinde
hastadır” yanıtı alınmaktadır. Ricalarla getirtilir, karargahtan Yüzbaşı Bedri
Bey tüccar diye kefil, Mazhar Müfit ise borçlu olur ve 1000 lira
alınır. İşlemler hareketten “beş dakika önce biter”. Şevket Süreyya
Aydemir “Tek Adam” kitabında, bu tür sıkıntıları kastederek, “O
günler Mustafa Kemal’in hiç unutmadığı ya da hiç hatırlamak istemediği
günlerdir” diyecektir.7
Kayseri’de
Coşkulu Karşılama
Sivas’tan
hareket edildiği 18 Aralık gecesi, yolda donma tehlikesi geçirilerek8,
ertesi gün Kayseri’ye gelinir. Kayserililer’in ona ve birlikte olduğu Heyeti
Temsiliye üyelerine gösterdiği ilgi ve coşkulu karşılama, herkesi
duygulandırmıştır.
Valiliği ve Belediye’yi ziyaret eder, Raşit Efendi
Kitaplığı’nda halkla bir toplantı yapar. 21 Aralık’ta kentten ayrılırken,
Kayserililer’e, gösterdikleri ilgi nedeniyle teşekkür bildirisi yayınlar.
Bildiride şunları söyler: “Kadın, erkek, çocuk; bütün millet fertlerinin
genel galeyan ve heyecan ile gösterdiği sevgi ve içtenlik; Heyeti Temsiliye’yi
oluşturanların kişiliklerine değil, yöneldiği kutsal birlik anlayışına ve
anlaşarak bir araya gelmiş olmasınadır. Çok değerli ve çok yüce bir
niteliğe sahiptir… Yolumuza devam ederken, Kayseri’nin, arkamızda Anadolu’nun
bütün vatansever coşkusunu içinde barındıran; güçlü, uyanık, yetenekli ve içten
bir milli merkez olduğunu düşünerek, her zaman kıvanç duyacağız”.9
Hacıbektaş
Ziyareti
Kayseri’de bir
gün daha kalınması istemlerine karşın aynı gün yola çıktı. O dönemde ülke nüfusunun
yaklaşık yüzde 30’unu oluşturan ve Türk geleneklerine kıskançlıkla bağlı “üç-dört
milyon, belki de daha çok”10 Alevinin kutsal saydığı Hacıbektaş’a
gidilecektir.
22 Aralık’ta,
bir gün kalacağı Hacıbektaş’a geldi ve Alevi önderi, Hacıbektaş Dergahı
Postnişin’i (postta oturan, tekkenin şeyhi) Çelebi Cemalettin Efendi ve
Hacıbektaş Dede Postu Vekili Niyazi Salih Baba’yla, Kurtuluş Savaşı ve
sonrası için görüşmeler yaptı. Son derece aydın kişiler olan bu insanlara,
girişilen savaşımın amaç ve boyutunu anlattı. Her ikisi de ulusal savaşımı
destekleyeceklerini bildirdiler. Çelebi Cemalettin Efendi’yle yapılan
görüşmede, Cumhuriyet’ten bile söz edildi.11
Alevi önderler, sözlerinde durdular ve inançlarıyla
örtüşen ilkelere sahip olduğu için, Kurtuluş Savaşı’yla Cumhuriyet devrimlerini
desteklediler. Toplumbilimci John Kingsley Birge’nin, “Cumhuriyet'le
Bektaşilik ilkeleri çakıştığı için, Cumhuriyet’in gelişi Bektaşilerce, amacın
gerçekleşmesi olarak görülmüş ve tarikat örgütlenmesine gerek kalmadığına karar
verilmiştir”12 biçiminde tanımladığı bu destek, yaygın ve içten,
genel bir tutumdur.
Beşyüz
Yılda İlk Kez
Mustafa Kemal, Samsun’dan Havza’ya geldiğinde karşılayanlar arasında Çelebi
Cemalettin Efendi de vardı. Gittiği her yerde gördüğü kitlesel desteğin
içinde, Aleviler önemli bir yer tutuyordu. Beş yüz yıldır belki de ilk kez,
Sünnisi ve Alevisiyle Anadolu Türkleri’nin tümü aynı amaçla onun çevresinde
birleşmişti. Kentlerde, köylerde onu birlikte karşıladılar, birlikte konuk
ettiler; çağrılarına uyarak toplantılara, kongrelere derneklere birlikte
katıldılar; giriştiği savaşımda sonuna dek yanında olacaklarını açıkladılar. Böylesi
bir birliktelik, saray ve işgalciler için, hiç beklemedikleri bir olaydı.
Kurtuluş
Savaşı’nda, millicilere karşı fetvalarla çıkarılan gerici ayaklanmalar,
Anadolu’daki Alevi varlığı nedeniyle, belli bölgelerde sınırlı kaldı. Aleviler,
ayaklanmaların bastırılmasına olduğu kadar, yayılmasının önlenmesine de katkı
koydular.
‘Komutan
Atatürk’ adlı yapıtında bu konuya değinen General Celâl Erikan;
“bütün milletin, padişah safında karşı devrime katılacağını”, ancak bunu
“ittihatçı örgütlerle, Aleviliğin önlediğini” ve “Kurtuluş Savaşı’nın
bu sayede mümkün olduğunu” ileri sürer. Erikan, şöyle söyler: “Eğer
Türkiye bütünüyle ve birdenbire karşı-devrime girmemişse, bunun iki nedeni
vardır: Biri, Halifenin kızdığı eski İttihat ve Terakkiciler, öteki inançları gereği
Sünni Halife ve fetvasına pek önem vermeyen Şia mezhebinden Alevilerdir”.13
Aynı konuya Mustafa Kemal de değinir. 26 Haziran
1919’da Konya İkinci Ordu Müfettişliği’ne gönderdiği telgraf, Aleviler’e
verdiği önemi gösteren bir belgedir. Bu telgrafta şunları söylüyordu: “Tokat
ve çevresinin İslam nüfusunun yüzde sekseni, Amasya çevresinin de önemli bir
bölümü Alevi mezhebindendir ve Kırşehir’deki Baba Efendi Hazretlerine çok
bağlıdırlar. Baba Efendi, ülkenin ve ulusal bağımsızlığın bugünkü güçlüklerini görmede
ve yargılamada gerçekten yeteneklidir. Bu nedenle güvenilir kimseleri
kendisiyle görüştürerek Müdafaa-i Hukuk ve Reddi İlhak derneklerini
destekleyecek. Uygun gördüğü, yörede etkili Alevilerin Sivas’a gönderilmesini
çok yararlı görüyorum. Bu konuda içten yardımlarınızı dilerim”.14
Kırşehir
ve Gençlere Çağrı
24 Aralık’ta Kırşehir’e geldi. Her yerde olduğu gibi
coşkulu bir kitle tarafından karşılandı. Kırşehir Gençlik Derneği’nde,
örgütlenmenin önemini vurgulayan ve gençleri, halkı örgütlemeye çağıran anlamlı
bir konuşma yaptı. Dernek anı defterine “Sağlam ve yanılmaz düşüncelerle
donanmış” Kırşehir gençliğinin, “vatan gençliğinin değerli bir parçası”
olduğunu yazdı15 ve konuşmasında şunları söyledi: “En önemli
kurtuluş ilkesi; halkın örgütlenmesidir. Örgütlenmeyen bir halk, saray
karşısında, sömürgeciler karşısında yenilir, ezilir. Öyle ise genç aydınlar!
Halkın önüne düşeceksiniz. Ulusal bilincin Ateşini yakacak ve Türk halkını
Bağımsızlık Savaşımızın halkasında örgütleyip, birleştireceksiniz. Bu örgütlenmeden
nereye çıkacağız? Bu örgütlenmeden halkın yüzyıllardan beri özlediği, halk
devleti yoluna çıkacağız. Bu halk hareketini, bir ulusal devlet haline
getireceğiz... Kırşehir gülü gibi toprağa, halka bağlı, yeni bir Türk devleti”.16
DİPNOTLAR
1
“Nutuk”,
M.Kemal Atatürk, II.Cilt, T. T. K.
Bas., 4.Bas., Ank.-1999, sf.879
2
a.g.e. sf.171
3
“Erzurum’dan
Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber”, M. M. Kansu, II.Cilt, T. T. K. Yay., 3.Bas., Ank.-1988, sf.481
4
a.g.e. sf.488
5
a.g.e. sf.490
6
a.g.e. sf.490
7
“Tek Adam” Ş.S.Aydemir, II.Cilt, Remzi Kit., 8.Baskı, 1981, sf.140
8
“Erzurum’dan
Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber”, M. M. Kansu, II.Cilt, T. T.K. Yay., 3.Bas., Ank.-1988, sf.491
9
“Atatürk’ün
Bütün Eserleri” 5.Cilt, Kaynak Yay.,
2001, sf.380
10
“Erzurum’dan
Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber”, M. M. Kansu, II.Cilt, T. T. K. Yay., 3.Bas., Ank.-1988, sf.492
11
“Atatürk ve
Aleviler”, Cemal Şener, Ant Yay.,
5.Bas.,1994, sf.64
12
“Tarih Boyunca
Bektaşilik” Doç.Dr.Yaşar Nuri
Öztürk, sf.201; ak. Cemal Şener, ”Atatürk ve Aleviler” Ant Yay., 5.Bas.,
İst.-1994, sf.16-17
13
“Komutan
Atatürk” (G).Celal Erikan, sf.584; ak. D.Avcıoğlu,
“Milli Kurtuluş Tarihi” III.Cilt, İstanbul Bas., İst.-1974, sf.993
14
“Atatürk’ün
Kurtuluş Savaşı Yazışmaları” Mustafa Konar, I. Cilt, Kültür Bak. Yay., Ankara-1994, sf.94
15
“Kaynakçalı
Atatürk Günlüğü” U.Kocatürk, T.İş B.Yay.,
Ank. sf.124
16
“Atatürkçü
Olmak”, Ceyhun Atuf Kansu, Bütün
Eserleri, No:5, Bilgi Yay., sf.28
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilsaygılar... http://www.bagimsizozgurmedya.com/metin-aydogan--kurtulus-savasi-ve-aleviler--15342.html
YanıtlaSilŞimdikiler ise eeyyyyttttt uyyyyytttt boş naralar atıyor
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil