Samsun’dan
Amasya’ya dek geçen bir ay içindeki çalışmalarıyla, giriştiği eylemin amaç ve
niteliğini ortaya koymuştu. Ancak, eylemin kişisellikten çıkarılarak bütün ulusun birlik ve dayanışmasını
sağlayacak ve temsil edecek bir kurul adına yapılması gerekiyordu. Dile
getirdiği görüşlerini; öz olarak koruyup bir genelge haline getirdi ve
yanındaki komutanlara da imzalatarak ülkenin her yanına, asker ve sivil
yöneticilere gönderdi. ‘Türkiye’nin Bağımsızlık Bildirisi’, ünlü Amasya
Genelgesi böyle ortaya çıktı. ‘Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın ilanı’
anlamına gelen bu genelge, aynı zamanda ‘Kemalist Devrimin doğuş
bildirisiydi’.
Havza
Çalışmaları
25 Mayıs 1919 günü Havza’ya geldi. Rum teröründen yılmış, çaresiz
insanlarla karşılaştı. Çanakkale kahramanı Kemal Paşa’nın,
Havza’ya geldiğini duyan civar köylüleri ilçeye akın etmişti. Eşrafı ve köy
temsilcilerini karargahına topladı. “Düşmanın hedefi bizi öldürmek değil,
bizi diri diri mezara gömmektir. Şimdi çukurun tam kenarında bulunuyoruz. Ancak
son bir gayretle toparlanırsak, kendimizi kurtarmamız mümkündür”1
diyerek onları birlik olmaya çağırdı.
İlçe halkı, iki ayrı toplantı sonunda direniş konusunda görüş birliğine
vardı ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Havza Şubesi kuruldu. Havza Camisinde, ‘İzmir
şehitlerinin ruhuna’ mevlüt okundu. Büyük bir kalabalığın katıldığı mevlüt;
bölgede dayanışma duygularını yükselten kitlesel bir eyleme dönüştü, direniş
için hareket ettirici manevi bir güç yarattı.
İlçe meydanında yapılan mitinge kendisi katılmadı, karargah olarak
kullandığı evin penceresinden izledi. Konuşmacılar, yurdun tehlikede olduğunu, ‘düşman
çizmesi altında çiğnenmek istenmiyorsa’, bütün Müslümanların silaha
sarılması gerektiğini söylüyordu. Topluca mücadele yemini edildi.
Havza’da, ilerki aylarda ülkenin değişik yerlerinde kurulacak direniş
örgütlerine öncülüğünü göstermiş, kurtuluş mücadelesine girişecek halk
önderlerine güç ve güven vermişti.
Havza Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti, ilk eylemini kuruluşundan birkaç gün sonra gerçekleştirdi. Doğu’daki
Türk birliklerinden alınan silahları, hayvan sırtında Samsun’a götüren bir
İngiliz konvoyuna saldırıldı. On bin tüfek mekanizması ve çok sayıda hayvan ele
geçirildi...2
Amasya
Havza’da 18 gün kaldıktan sonra, 12 Haziran 1919’da Amasya’ya geldi. Havza’daki
söz ve davranışları, duyulmuş ve milli mücadeleye yönelen bir hareketlilik
başlamıştı. Kimi gönüllü kişiler; ‘bir papazın emrinde Müslüman köylere
saldıran Rum çetecilere karşı’ savaşmak için, saygın bir din adamı olan Abdurrahman
Kamil Efendi’nin çevresinde birleşmeye başlamışlardı.3
Onun gelişi nedeniyle Sultan Beyazıt Camisi önünde büyük bir kitle
toplandı. Önce Kamil Efendi konuştu ve “Milletin istiklali
tehlikededir. Bu felaketten kurtulmak için vatanın son ferdine kadar ölmeyi
göze almak gerekir. Padişahın bir hikmeti kalmamıştır. Tek kurtuluş çaresi
halkın hakimiyetini doğrudan doğruya ele almasıdır” dedi.4
Ardından, o söz aldı. İstanbul’dan ayrıldıktan sonra ilk kez bu denli
büyük bir kalabalık önünde konuşuyordu. Direniş konusundaki düşüncelerini en
açık biçimde anlattı ve halkı açıktan silahlanmaya çağırdı. Sözleri; padişahın ‘düzeni
sağlamak için gönderdiği’ bir generalden çok, bağımsızlık ve özgürlük için
her şeyi göze almış devrimci bir halk önderinin sözleriydi. İşgal güçlerine,
işbirlikçilere ve Türkiye’yi paylaşmaya çalışan herkese meydan okuyor, halkı
ayaklanmaya çağırıyordu.
Milli direniş
hareketinin üç ayrı cephede; Batı’da Yunanlılara, Güney’de Fransızlar’a,
Doğu’da Ermeniler’e karşı başlamış olduğunu bildirdi ve Amasya halkına şunları
söyledi: “Amasyalılar. Daha ne bekliyorsunuz? Düşman’ın Samsun’dan yapacağı
herhangi bir çıkartma hareketine karşı, ayaklarımıza çarıklarımızı giyecek,
dağlara çekileceğiz; vatanımızı en son taşına kadar müdafaa edeceğiz. Eğer
Tanrının iradesi bizim yenilmemizi uygun görmüşse, yapacağımız şey evimizi,
barkımızı ateşe vererek yurdu harabeye çevirerek ıssız bir çöle çekilmektir.
Bunu yapmaya hepimiz yemin etmeliyiz”.5
Amasya
Genelgesi
Samsun’dan Amasya’ya dek geçen bir ay içindeki çalışmalarıyla, giriştiği
eylemin amaç ve niteliğini ortaya koymuştu. Ancak, eylemin kişisellikten çıkarılarak bütün ulusun
birlik ve dayanışmasını sağlayacak ve temsil edecek bir kurul adına yapılması
gerekiyordu.6 Dile getirdiği görüşlerini; öz olarak koruyup bir
genelge haline getirdi ve yanındaki komutanlara da imzalatarak ülkenin her
yanına, asker ve sivil yöneticilere gönderdi. ‘Türkiye’nin Bağımsızlık
Bildirisi’7, ünlü Amasya Genelgesi böyle ortaya çıktı. “Ulusal
Kurtuluş Savaşı’nın ilanı”8 anlamına gelen bu genelge, aynı
zamanda ‘Kemalist Devrimin doğuş bildirisiydi’.9
Amasya Genelgesi için Nutuk’ta; “18 Haziran 1919 günü Trakya’ya
verdiğim direktifte işaret ettiğim bir noktanın uygulama zamanı gelmiş
bulunuyordu. Hatırınızdadır ki bu nokta, Anadolu ve Rumeli ulusal örgütlerini
birleştirmek, bunları bir merkezden yönetmek ve adlarına iş görmek üzere,
Sivas’ta genel bir ulusal kongre toplamaktı. Bu amaçla emir subayım Cevat Abbas
Bey’e 21/22 Haziran 1919 gecesi Amasya’da söyleyip yazdırdığım genelgenin
başlıca noktaları şunlardı” der ve genelgeyi Nutuk’un 26 sıra numaralı
belgesi olarak açıklar.10
Nutuk’ta, sekiz madde haline getirilerek özetlenen Amasya Genelgesi;
ülkenin ve ulus varlığının tehlikede olduğunu, buna karşın İstanbul
Hükümeti’nin üzerine düşeni yapmadığını belirtir. ‘Milletin istiklalini yine
milletin azim ve kararı kurtaracaktır’ diyerek, ulusu örgütlenmeye çağırır.
Erzurum ve Sivas’ta yapılacak kongrelere delegeler seçilmesini ve
gönderilmesini ister.
Amasya Genelgesi’nde
şunlar söylenir: “Vatanın bütünlüğü ve milletin istiklali tehlikededir.
İstanbul Hükümeti, üzerindeki sorumluluğun gereklerini yerine getirmemektedir.
Bu durum, milletimizin adı var kendi yok gibi görünmesine yol açmaktadır.
Milletin istiklalini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır... Milletin
içinde bulunduğu durumu gözönüne alıp haklarını dünyaya duyurmak için, her
türlü etki ve denetimden uzak bir milli kurulun yaratılması gerekmektedir...
Anadolu’nun her yönden en güvenli yeri olan Sivas’ta, milli bir kongrenin
süratle toplanması kararlaştırılmıştır... Bunun için bütün illerin her
sancağından, halkın güvenini kazanmış üç delegenin, olabildiğince çabuk
yetişmek üzere, hemen yola çıkarılması gerekmektedir. Her olasılığa karşı, bu
iş ‘milli bir sır’ gibi tutulmalı ve delegeler, gereken yere kimliklerini
gizleyerek gelmelidirler... Doğu illeri adına 23 Temmuz’da, Erzurum’da bir kongre
toplanacaktır. O güne kadar öteki il delegeleri de Sivas’a ulaşabilirlerse,
Erzurum kongresinin üyeleri de Sivas’ta yapılacak genel toplantıya katılmak
üzere yola çıkacaklardır”.11
Erzurum’a
Doğru
Amasya’dan 25/26 Haziran gecesi, ‘sabah karanlığında ve kimseye haber
vermeden’12 Sivas’a hareket etti. 26 Haziran’da Tokat’a uğradı.
Her yerde olduğu gibi önce telgrafhaneye el koydu ve başka bölgelerle hiç ara
vermediği telgraf iletişimini sürdürdü. Konya’da 2.Ordu Müfettişliğine, Erzurum
15.Kolordu Komutanlığı’na, vilayetlere ve mutasarrıflıklara yazılar gönderdi.
Erzurum Valiliğine
gönderdiği telgrafla, “bölgedeki Hıristiyan unsurların Müslümanlara karşı
siyaseten uyguladıkları her türlü zulüm ve yolsuzluğa ait olayların açık olarak
bildirilmesini” istedi.13 Bir gün kaldığı Tokat’ta, akşam kentin
ileri gelenleriyle toplantı düzenledi. Toplantıda görüşlerini ve edindiği son
bilgileri aktaran bir konuşma yaptı. Tokatlıları milli mücadeleye çağırarak; “Savaşmak
için topumuz, tüfeğimiz olmayabilir. Bu durumda dişimiz ve tırnağımızla
dövüşeceğiz” dedi.14
İstanbul’un
Telaşı
İstanbul Hükümeti, 8 Haziran’da başlattığı geri dön buyruklarını, Amasya
Genelgesi’nden sonra sıklaştırarak yineledi. Dahiliye Nazırı Ali Kemal,
Bakanlar Kurulundan Mustafa Kemal’i görevden uzaklaştırma yetkisini
almıştı. 24 Haziran’da, yani onun
Amasya’dan ayrılmasından iki gün önce, tüm illere, bu yönde yönergeler
göndermişti.
Yönergelerde; Mustafa
Kemal’in, ‘iyi bir asker olmasına karşın zamanın siyasetini bilmediği
için, yeni görevinde başarılı olamadığı’ söyleniyor, ‘İngiltere’nin ısrarıyla görevinden alındığı’ açıklanıyordu.
‘Yaptığı yanlışlar açık olarak ortaya çıkmıştır’ diyor, şöyle söylüyordu: “İpsiz-sapsız ve zaten
kanunen takip edilen bazı heyetler için (Müdafaa-i Hukuk ve Kuvayı Milliye
örgütleri) sağa-sola telgraflar çekti. Artık, o zatın görevinden alınmış bir
kişi olduğunu biliniz. Hiçbir isteğini yapmayınız. Hükümet işlerine
karıştırmayınız. Kendisini yakalamaya ve tutuklamaya muktedirseniz, derhal tutuklayıp
gönderiniz”.15
Gücünü ve varlık nedenini yitirmiş bir hükümetin İstanbul’dan gönderdiği
buyruklar, kağıt üzerinde kaldı. Haklı olmanın ve ulusa dayanmanın verdiği güç,
halkın desteğiyle birleşince; onu geri dönüşe zorlamak ya da tutuklamak olanaksız
hale gelmişti.
Ayrıca, askeri güç
olanaklarının yetersizliğine karşın, önlem almada, karşı önlem geliştirmede çok
ustadır. Tokat’tan Erzurum’a gitmek için Sivas’a uğradığında (27 Haziran 1919) Ali
Kemal’in yönergesinden henüz haberi yoktu. Ancak, önlemini almış ve
geleceğini bildiren telgrafını, yola çıktıktan 6 saat sonra çektirmişti. Sivas
Valisi Reşit Paşa telgrafı aldığında; O, Sivas’ın birkaç kilometre
yakınındaki Nümune Çiftliği’ne gelmiş bulunuyordu.
DİPNOTLAR
1
“Atatürk” L. Kinross,
Altın Kit. Yay., 12.Bas., İst.-1994, sf.206
2
“Atatürk” L. Kinross,
Altın Kit. Yay., 12.Bas., İst.-1994, sf.207
3
a.g.e. sf.209
4
“Tek Adam” Ş. S. Aydemir,
II.Cilt, Remzi Kit., 8.Bas., 1981, sf.38
5
a.g.e.sf. 37 ve “Atatürk” L.Kinross, Altın K.
Yay., 12.B., İst-1994, sf.209
6
“Nutuk”, M. K. Atatürk,
I.Cilt, T. T. K. Bas., 4.Bas., Ank.-1989, sf.41
7
“Atatürk” L. Kinross,
Altın Kit. Yay., 12.Bas., İst.-1994, sf.210
8
Büyük Larousse, Gelişim Yayınları, I.Cilt, sf.487
9
“Atatürk” L.Kinross,
Altın Kit. Yay., 12.Bas., İst.-1994, sf.210
10
“Nutuk”, M. K. Atatürk,
I.Cilt, T. T K. Bas., 4.Bas., Ank.-1989, sf.43
11
a.g.e. sf.43
12
“Nutuk”, M. K. Atatürk,
I.Cilt, T. Tar. Kur. Bas., 4.Bas., Ank.-1989, sf.55
13
“Kaynakçalı Atatürk Günlüğü”
U.Kocatürk, T İş Ban.Yay., Ank., sf.92
14
“Atatürk” L. Kinross,
Altın Kit. Yay., 12.Bas., İst.-1994, sf.211
15
“Tek Adam” Ş. S. Aydemir,
II.Cilt, Remzi Kit., 8.Bas., 1981, sf.44
Amasya halkı İngilizi yenebileceğimize orda inandı ve o zaman direnişe katıldı. Çünkü basılan ingiliz karakollarından esir alınan İngilizler elleri bağlı olarak Amasya caddelerinde yürütüldü. Halk bunu gözleriyle görünce düşmanı yeneceğine ikna oldu. Peki, Atatürk Havza'da görüşmelerini yaparken Kavak, Çankırı, Merzifon (burada İngiliz üssü vardı)çevresindeki İngiliz karakollarını basan civanyiğitler kimlerdi? Karadeniz'den Rize'den gönüllü milisler, Rizeli Miralay Mehmet Arif beyin "gelin uşaklar" çağrısıyla Samsun'a koşan hemşehrileri.Mehmet Arif bey, Mustafa Kemal'in sınıf arkadaşı ve silah arkadaşıydı. Onun kıvrak zekasından İngilizler hep korktular. Halkın düşmanı yenebileceğine ikna edilmesi kadar düşmana yenileceği fikrinin yayılmasında psikolojik savaş taktikleriyle ünlüydü, tarihçiler onu bu yönüyle yazmadılar, ruhu şad olsun. Erzurum komiseri Ravlington'u esir alan Kazım Karabekir Paşa, Ravlington'u Malta sürgünleriyle takas eden de aynı Mehmet Arif Bey idi. İngiltere ilk yenilgisini burada aldılar; Ravlington'u ve İngiliz karakollarındaki komiserlerini esir almıştık! Halktan topladıkları silahları geri alıp halka dağıtmıştık, bizi hala sevmemeleri için başka neden aramayalım.
YanıtlaSilMahiye Morgül
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilHarika bir ek bilgi olmuş.
YanıtlaSilSayın Morgul kendi adıma çok
teşekkür ederim.