Ulus Gazetesi, 2 Kasım 1935 ile 7 Aralık 1935
arasındaki 35 günde, Atatürk’ün 21
yazısını yayınladı. İsimsiz yayınlanan yazılarda, Türkçenin kökleri çok
eskilere gidilerek araştırılıyor, geniş kapsamlı bu çalışmanın sonuçları ‘Güneş Dil Teorisi’ adı verilerek
tartışmaya açılıyordu. Gazete, daha sonra Atatürk’ün
kitapçık haline getirdiği görüşlerini, ‘Güneşdil
Teorisi-Esası ve Kaynakları’ başlığıyla 14 sayfalık bir broşür haline
getirdi ve okurlarına dağıttı. Atatürk,
broşürde şunları söylüyordu: “Burada
anlatılan düşünceler, Türk dilinin etimoloji (kökenbilim), morfoloji (biçim ve
yapı bilimi) ve fonetik (ses bilimi) bakımdan 1932 yılından beri 3 yıldır
yapılan inceleme ve araştırmalara dayanır. Güneş Dil Teorisi, Türk dili üzerine
inceleme yaparken, başka dillerde yapılan araştırmalardan ve dille ilgili
felsefe, psikoloji, ve sosyoloji konularının gözden geçirilmesinden doğmuştur.
Bu doğuş flolojide yeni bir teori olarak görülebilir. Bu teorinin temeli,
insana benliğini güneşin tanıtmış olması düşüncesidir”.x
‘Dilbilimci’ General
Atatürk, gençliğinden beri ilgi duyduğu dil konusunu, yazı değişiminden, özellikle de 1930'dan sonra ele aldı ve yoğun bir çalışmayla ölene dek sürdürdü. Eriştiği bilimsel düzey, şaşırtıcı bir biçimde bir çok dil uzmanının
üzerine çıkmıştı. Türk dilindeki kök araştırmalarına çok zaman harcadı ve
bilime saygılı tutumunu hiç bırakmadı. Yerli ve yabancı dilbilimcilerle
tartıştı, onlardan başka halkın her kesimiyle görüştü, söz köklerini bulmak
için anketler düzenletti.
Yoğun ve özenli bir hazırlık döneminden sonra, 1932
yılında Dil Devrimini başlattı, 12 Temmuz 1932’de, program ve tüzüğünü
kendisinin yazdığı, Türk Dili Tetkik Cemiyetini kurdu. 1928 yılındaki harf
değişimi çalışmalarında Türkçenin gücünü ve kök sağlamlığını anlamıştı.
Dilbilimcilerin ilgisini bu konuya çekmek için bilimsel etkinlikler düzenledi,
araştırmalarına uluslararası boyut kazandırdı.
Öneri ve eleştiriye son derece açıktı ve bu
tutumunu ölene dek değiştirmedi. Araştırmalara katkı sağlayan insanları
sevinçle karşılıyor onlara yüksek değer veriyordu. ‘Güneşdil Teorisi-Esası ve Kaynakları’ kitapçığında yazdıkları,
onun eleştiriye açık bilimsel tutumunun en açık göstergesidir. Şunları
söylüyordu: “Güneşdil Teorisi adını
verdiğimiz bu notları sunarken ricamız şudur: 1-Eleştiriniz, (tenkit ediniz)
2-Reddediniz, 3-Değiştiriniz, (tadil ediniz) 4-Bütünleyiniz, (ikmal ediniz)
5-Açıklayınız (tavzih ediniz)”.1
Güneş Dil Kuramı
‘Reddetmeyi’de içeren bu içtenlikli daveti yaparken, yararlandığı
kaynakları açıklamayı ihmal etmedi. “Teorinin
temelini belgelemek için şu yapıtları gözden geçirdik” diyerek bilgi verdi.
Büyük Rus bilgini Pekarski’nin ‘Yakut Dili Sözlüğü’; Hilaire de Harenton’un ‘Etudes Orientales No.7’, ‘Dillerin, Dinlerin ve Halkların Kökeni’;
aynı kişinin ‘etudes orientales No.8’,
‘Diller ve Sümercenin Kökeni’; B. Carra de Vaux’un ‘Etrüsk Dili ve Diller Arasındaki Yeri’.
Tahsin Mayatepek’in yerinde yaptığı
incelemelere ait raporları…” (Atatürk’ün buradaki notu şöyleydi: ‘Sümerlerin ve
Etrüsklerin Türk olduklarını ve dillerinin Türkçe olduğunu tarih ispat
edegelmektedir’).2
Çalışmasının yoğun olarak sürdüğü günlerde, 1935 yılında,
Avusturyalı Phill H. Kvergiç, Atatürk’e bir dosya gönderdi. Dosyada, ‘Türk Dillerinin Psikolojisi’ başlığını
taşıyan ve o güne dek yayınlanmamış bir çalışma vardı. Çalışmada, Türkçenin
dünyanın en eski dillerden olduğu ve başka bazı dillerle akrabalığı olabileceği
ileri sürüyordu. Kvergiç’e göre;
dünya dillerindeki birçok sözcük Türkçeden türemiş, Türkçe insanoğlunun
konuşmaya başladığı dönemlerden beri bütün dillere sözcük vermişti. Çalışma,
ilgisini çekti ve üzerinde çalışmaya başladı. İncelenmesi için Dil Kuruluna da
gönderdi.
‘Güneş Dil Kuramı’ çalışmaları ve Kvergitch’in
görüşleri için şunları söyledi: “Tam ve
belli anlamlar ifade eden sözleri ve bu sözlerde ek olarak köke yapışmış sessiz
harfleri (konsonları) birer birer gözönünde tutarak, bunların kökte yaptıkları
anlam değişikliklerini inceledik. İşte bu inceleme bizi aydınlığa götürmeye
başladı. Artık, Türk dili donmuş olmaktan (camit) kurtuluyordu. Bu sırada, Dr.
H. F. Kvergitch’in basılmamış değerli yapıtını okuduk. Türk dilindeki eklerin
yol gösteren anlamlarını bulmak için Dr. Kvergitch’in kuramını, Türk Dil Kurumunun
ekler hakkındaki geniş ve çok örnekli çalışmaları sayesinde anlayabildik ve
yararlandık”.3
Atatürk, ‘Güneş Dil
Kuramı’na büyük önem ve emek verdi. Kuram özgündü ve kanıtlandığında
bilinenleri değiştirecek, dünyanın tümünü etkileyecekti. Dil konusunu aşıyor;
insanbilim (antropoloji), kazıbilim (arkeoloji) ve tarih alanlarını da
kapsıyordu. Güneşin yaşam ve insan üzerinde yarattığı kalıcı etkinin, sözcük
üretmeyi ve dilin gelişimini de dolaysız etkilediğini düşünüyordu.
Türk dilciler, bu konu üzerine eğilmeli,
bilime dayanan araştırmalarla Türkçe ile Batı’nın Hint Avrupa adını verdiği dil
grupları arasındaki etkileşimi ortaya çıkarmalıydı. Dil konusunda gerçeğe
ulaşmak için çalışmalar tarih çalışmalarıyla birlikte yürütülmeliydi.
Büyük Göçler ve Türkçe
Türkler büyük göçlerle Asya, Avrupa ve hatta Amerika’ya
kadar gitmiş, Türk dili ve kültürü taş ve maden devrinden beri, dünyanın hemen
her yerine götürülmüştü. Yerel diler etki altına alınmış, Türkçe bir kültür
dili haline gelmişti. Yarattığı evrensel etki nedeniyle dikkatlice
incelenmeliydi. Dillerin kaynağını oluşturan bir dil varsa, bu Türkçe’den başka
bir dil olamazdı.
Birçok Batılı dilbilimci, Türkçe’nin niteliği konusunda,
19. Yüzyıldan beri araştırmalar yapmıştı. Ünlü Alman Dilbilimcisi Friedrich Maks Müller, Türkçe için
şunları söylemişti; “Türk dilini
incelerken, insan zekasının dilde başardığı büyük mucizeyi görürüz. Hiçbir
dilin anlatamadığı ya da ancak birçok sözcükle anlatmaya çalıştığı anlam
inceliklerini, Türk dili tek bir sözcükle anlatabilir”.4 Fransız
Dilbilimci Jean Deny’in yargısı
farklı değildi ve “Orta Asya’nın doğal
ortamından böyle bir dil nasıl çıkabilir. Türk dilini, biz ünlü bilginlerden
oluşmuş bir kurulun ortak çalışma ürünü olarak görmek gerekir. Ancak, böyle bir
kurul bile, bu dili yaratan insan aklının yerini tutamaz”5
diyordu.
Türkçe, sözcük bakımından zengindi ancak gerçek
zenginliğini tek bir sözcük kökünden çekim ekleri aracılığıyla sözcük türetme
yeteneği ve ses çeşitliliğiydi. Türkçe’de her sözcük kökü, çok sayıda neredeyse
sonsuz yeni sözcük üretme olanağına sahipti.6 Türkçe bu yapısıyla;
Çince, Japonca, Tibetçe gibi ses vurgusuna dayanan tek heceli dillerden ve
İngilizce, Fransızca, Arapça gibi sözcükleri değişik biçimler gösteren çekimli
dillerden çok daha üretken ve yalın bir dildi. Ses zenginliği; ‘İngilizce, Fransızca, Arapça ve Farsça’dan
iki kat daha fazlaydı...7
‘Güneş Dil Kuramına’
yönelme, dil ve tarih araştırmalarının yoğunlaştığı bir döneme denk gelmesi,
ilgiyi arttırmıştı. 1936 yılında Hattuşaş (Boğazköy) kazılarıyla Eti (Hitit)
uygarlığına ulaşılması, ilgiyi heyecana dönüştürdü. Eti dilinde kimi sözcükler
Türkçeydi ve Türkçenin varlığı çok eskiye gidiyordu. Kazı bulgularıyla
Avrupalılar da ilgilendi. Bu eski ve gelişkin dilin, ‘hangi Avrupa dilinden doğduğuna’! dair yazılar yazıldı, ilişkileri
olmamasına karşın Eti uygarlığı sahiplenilmeye çalışıldı.
Dillerin Kaynağı
Dilin kaynağı konusunda değişik görüşler vardır. Dili;
işe ve ortak çalışmaya, toplumsal baskı ve gereksinimlere, evrime, topluluk
denetimi ve işbirliğine ses taklitlerine bağlayan kuramlar bulunmaktadır. Güneş
Dil Kuramı, dilin doğuşunu Güneş’in etkisine bağlıyordu.
Dili yaratan, ortak çalışmaya dayanan işin (örneğin büyük
bir kayayı ya da ağaç gövdesini kaldırmaya yönelen ortak girişim), gücü bir
noktada toplayacak bir ses uyumuna gereksinimi vardır. Dilin başlangıcı ya da
geliştirilesi, bu gereksinimin karşılanması da olabilirdi.
Konu iş yani üretim olduğunda, iş ve üretim yapan yani
uygarlıklar kuran toplumların kıdemine bakmak gerekecektir. En eski uygarlıklar
nerelerde kurulmuştur, bunları kimler kurmuştur, en eski kök dil hangisidir? Bu
arayış, konuya emek verip araştırma yapanların çoğunluğunu, ister istemez Orta
Asya’ya yani Türklere ve Türkçeye götürüyordu. Türkçenin ortaya çıkışına
verilen tarih, en az 8500 yıl olmak üzere 11 bin yıla dek gidiyordu.8
Binlerce yıl önceden başka dillere çok sayıda
kural ve kök sözcük veren Türkçenin, ‘Güneş
Dil Kuramı’ gibi bir araştırmaya konu olması bilimin gözden kaçıracağı bir
olay değildi. Atatürk bunu görmüş ve
bilim insanlarını bu konuda çalışmaya davet etmişti.
Bulguların Kanıtladığı
Amerikalı tarihçi ve arkeolog Pumpelly’nin, başlangıcını M.Ö.9 bine götürdüğü9 Orta
Asya kültürünün; 8. binde hayvancılığa, 6. binde maden işçiliğine geçtiğini10,
son 5 bin 500 yılı kanıtlı olmak üzere tarıma başladığını söylemiştir.11
Türkler başka uygarlıklar henüz ‘ata
binmeyi bilmezken’, ‘tahta, deri gibi
dayanıksız madenler gibi dayanıklı malzemeleri işlemiş’, ‘toprağı ekip biçmiş’12,
yazıyı ve abeceyi (alfabeyi) bulmuş ve kentler kurmuştu.13
Türkler, dünyanın değişik bölgelerine gittiklerinde,
buralarda ya tek başlarına ya da yerel topluluklarla kaynaşarak ileri düzenler
geliştirdiler. Dünyanın ilk uygarlıklarını kurdular. Çevrelerindeki insanları
içlerine alarak, kendileriyle birlikte onları da ilerlettiler. Eski
medeniyetleri kuranlar Türklerdi ve bu gerçek arkeolojik buluşlarla kanıtlandı.14
Türklerin büyük göçlerle yayılışı ve dünyaya yaptığı etki
konusunda, son dönemde yapılan araştırmalar şaşırtıcı bulgulara ulaşıyor.
Örneğin, Matlok adlı Amarikalı
araştırmacı, ‘Ey İnsanlar Hepiniz
Türksünüz’ adını verdiği kitabında, Hindistan’daki dinleri inceliyor ve
Budizmi Türklerin kurduğunu söylüyor. Önsözünde, kitabını ‘ülkelerine ayak bile basmadığı Türklere saygısı nedeniyle’
yazdığını söylüyor. İnsanlığın beş kökensel ırktan türediğini ileri sürerken,
Türkleri başköşeye oturtuyor ve “Yeryüzünde
yaşayan herkes kendi neslinin izlerini doğrudan ya da dolaylı olarak Türklere
dek sürebilir” diyor.15
İngiliz tarihçi Sir
Canon George Rawlinson (1812-1902), Sümerlerin Asya’dan gelmiş Türk kavmi
olduğunu ileri süren ilk akademisyenlerdendir. Tezlerine kanıt olarak, Sümer
diliyle Türkçenin benzerliğini göstermiştir. Sümer dili de bitişimli dildi ve
Sümercede Türkçeye benzeyen kelime sayısı hayli fazlaydı. Sümerlerin ataları
Türktü.
İsviçre Cenevre Üniversitesi Rektörü Prof. Eugene Pittard (1867-1962), Türk göç
dalgalarının, Avrupa’ya yaptığı etkiyi inceledi ve uygarlığın kökünün Asya
olduğu tezini ileri sürdü. Kvergic, Pekarski, Barenton, Vaux, Diniker, Quatrefagesde Breaud, Topinard,
Villenoisy gibi bilim insanlarının
çalışmaları; ‘Güneş Dil Kuramı’nın
düşünsel kaynağını oluşturacak bilgiler içeriyordu.16
Güneş Dil Kuramı’nın
Başına Gelen
‘Güneş Dil Kuramı’, Atatürk
öldükten sonra kimsenin öngöremeyeceği kadar geniş bir çevrenin saldırısına
uğradı. Savunmak ya da araştırmak bir yana adından söz etmek bile, ilkel
milliyetçiliğin, ırkçılığın ya da kafatasçılığın göstergesi sayıldı. Akla
hayale gelmez saldırılara uğradı. Hitler’in
bakış açısıyla eş tutuldu. Sağlığında Atatürk’ün
çevresinde olanlar bile saldırıya katıldılar. ‘Güneş Dil Kuramı’nı, ‘daha
doğmadan öldürmek için’ herşey yapıldı. Bu kuramın geliştirilmesi için
kurduğu Türk Dil Kurumu bile saldırganlıkların içinde yer aldı.17
Atatürk’ün önem verip araştırılmasını istediği Güneş Dil Kuramı,
o öldükten sonra bütün devrimlerinde olduğu gibi bir kenara bırakıldı.
Kendisini Atatürkçü olarak tanıtanlar bile, bu araştırmayı ‘Kemalist aşırılık’ olarak gördü, bir çok kesim alay konusu yaptı.
Örneğin, İbrahim Necmi Dilmen,
Ankara Üniversitesindeki ‘Güneş Dil
Kuramı’ ile ilgili derslerine son verdi. Öğrencileri bunun sebebini
sorduklarında; ‘Güneş öldükten sonra onun
teorisi nasıl hayatta kalabilirdi’ diye bir yanıt vermişti.18
Oysa, Atatürk;
‘Türkçe dünyadaki en eski dilerden
biridir, hatta en eski dildir ve dünya'daki diğer dilerin pek çoğu Türkçe’den
doğmuştur’ demiş, kendinden sonra gelenlerden, ‘Güneş Dil Kuramı’ araştırmalarını genişletilerek sürdürülmesini
istemişti.19
DİPNOTLAR
X ‘Güneş
Dil Teorisi’, AlacaYayınları, Sf.7, Kasım 2019. İstanbul
1 a.g.e. Sf.179
2 a.g.e. Sf. 176-177
3 a.g.e. Sf. 178-179
4 “Sözlü/Yazılı Kompozisyon, Konuşmak ve Yazmak
Sanatı” S.Kemal Karaalioğlu,
İnkilap Yay., 28.Basım, sf.7
5 “Arap Milliyetçiliği ve Türkler” Prof.İlhan Arsel, Kaynak Yay., 6.Bas.,
İst.-1998, sf.384
6 “Türk Dili Sözlüğü” Orhan Hançerlioğlu, Remzi Kit., İst.-1992, sf.159
7 Nurettin Sevin; ak. Seyit Kemal Karaalioğlu, “Sözlü /Yazılı Kompozisyon Konuşmak ve
Yaşamak Sanatı” İnkilap Yay., 28.Bas., sf.13
8 https://odatv.com/gunes-dil-teorisini-bir-de-sosyalistlerden-okuyun-3107171200.html
9 “Orta Asya” Jean Paul Roux, Kabalcı Yay., 2001, sf.36
10 “Tarih Türklerle Başlar” Hulki Cevizoğlu, Ceviz Kabuğu Yay.,
2002, sf.102 ve 75
11 “Türk Tarihinin Ana Hatları” Kaynak
Yay., 2.Basım 1996, sf.326-327
12 “On Yedi Kumaltı Şehri ve Sadri Maksudi Bey”,
Ord. Prof.Zeki Velidi Togan,
İstanbul Burhabeddin Matbaası, 1934, sf.41-44
13 a.g.e. sf.330
14 Leon Cahun “Fransa’da Arî Dilleri Takaddüm Etmiş Olan Lehçenin Turanî Menşei”
15 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/214376)Gökhan Yavuz DEMİR 17
html 18 ‘Soner Yalçın’ http://www.hurriyet.com.tr/gunes-dil-teorisi-gercek-mi-safsata-mi-16619603
17 a.g.y.
18 https://gizliilimler.tr.gg/Atat.ue.rk-ve-G.ue.nes-Dil-Teorisi.htm
19 https://odatv.com/gunes-dil-teorisini-bir-de-sosyalistlerden-okuyun-3107171200.html
Atatürk; ‘Türkçe dünyadaki en eski dilerden biridir, hatta en eski dildir ve dünya'daki diğer dilerin pek çoğu Türkçe’den doğmuştur’ demiş, kendinden sonra gelenlerden, ‘Güneş Dil Kuramı’ araştırmalarını genişletilerek sürdürülmesini istemiştir"
YanıtlaSilBu zat Kaan Arslanoğlu, Güneş Dil Akademisi ve Okulu' Kamil jartalin 25 yıllık bilgilerini asiran bir kişidir, Büyük Bilge Yüce Atatürk Türkçe Güneş Dilidir diye 1917'de 20 kadar arkadaşına Kudüs'de açıklamıştır. Kvirgic , kevirgic'den yıllar önce .
SilMustafa Kemal Atatürk ün ıskaladığı hiçbir konu yok. Bunun nasıl mümkün olduğu konusu bile araştırılmıyor. İnsanların onu anlayabilmesi için çok koşul var.
YanıtlaSilÇok teşekkürler Metin ağabeyim. Beklediğim yazı. Bu kadarcık yazıda yeterince irdelemişsiniz Güneş Dilini. Dünyadilleri özellikle arapça ıngilizce Güneş dilinden binlerce sözcük almış yani çalmıştır. Sanskritce ve latince yapay diller olarak tamamen Güneş dile dayanır. Çağımızda bile 'anagram' yöntemiyle Güneş Dili sözcüklerini tanınmaz hale getirerek Güneş dilinin aynı anlamında sözler üretmeye devam ediyorlar. Bu gün ATATÜRK ün hiç anlamayan kifayetsizlerin elinde dil kurumu ve tarih kurumu. Güneş Dile aklınızdan dolayı tekrar teşekkürler. Sağlıklar dilerim.
YanıtlaSilAtamızın ileri görüşlü olması birkez daha iltifata Mazhar olmuştur...
YanıtlaSilNE MUTLU TÜRKÜM DİYENE
Sayın Aydoğan, öncelikle yazdıklarınız için sizi kutlarım. Bu yazınızda anlattıklarınızı 1960'lı yılların sonunda Türkçe öğretmenliğimi yapan İsmail Karaahmetoğlu'dan da dinlemiştim. Bana, Türkçemizi korumak ve kollamak bilincini aşılayan çok değerli bir eğitimciydi. Bu nedenle kendisini saygıyla anarken, sizi bir kez daha kutlar; çalışmalarınızda kolaylıklar dilerim.
YanıtlaSilCok tesekkürler, kaybolmamasini ümit ettigimiz derin ve mühim bir konu.
YanıtlaSilSagolun.
S. Turkan
Güneş Dil Kuramı üzerine sayın Kaan Aslanoğlu'nun yaptığı çalışmalar, kuramın yabana atılamayacak olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Güneş Dil Kuramı ve İlk Güneş-Dil Sözlüğü isimli kitap (Yazarlar: Kaan Arslanoğlu , İlknur Arslanoğlu , Arif Yavuz Aksoy) her bir yeni baskısında sözlüğünü geliştirmeye devam etmektedir. İncelemenizi öneririm.
YanıtlaSilMatlok'un kitabını okudum. Biraz fazla Hristiyan yaymacası gibi gelmişti bana. Ama ilginç bilgileri içerdiği de bir gerçek.
YanıtlaSil