BU YAZI METİN AYDOĞAN’IN KENDİ OLUŞTURDUĞU ARŞİVİNDEN ALINARAK YAYINLANMIŞTIR.
Atatürk, 15 Ekim 1927 Cumartesi günü okumaya başladığı Nutuk’u, günde altı saat okuyarak altı günde bitirdi. Yazmaya başlamadan önce; dokuz ay boyunca bilgilerini yeniledi, belge topladı ve mücadele arkadaşlarıyla sıkça bir araya geldi. Düşüncelerini yazıya dökerken, yakın çevresinin görüş ve değerlendirmelerini aldı. Anımsıyamadığı ayrıntılar için, olayları birlikte yaşadığı insanları bulduruyor, onların görüş ve değerlendirmelerini alıyordu. Değinmek istediği bir olayı birkaç kanaldan doğrulamadan kullanmıyordu. Gerçeği yansıtamama ya da yanlış kanı uyandırma kaygısı, çalışmasının her aşamasına egemendi. Doğruluğunu gördüğü uyarıları kesinlikle değerlendiriyor, uyarılara hak verdiğinde, günler süren çalışmasını yeniden ele almaktan çekinmiyordu. İçeriğe olduğu kadar yazılıma da önem veriyordu. Yazdığı notları derleyip son biçimini verirken, beş yüz sayfalık yapıtı kendi elleriyle yazdı; yüzlerce belgeyi, bizzat kendisi toplayıp değerlendirdi. Tümceler ve sözcükler üzerinde titizlikle duruyor, dil bilgisi kurallarına aşırı özen gösteriyor; uygun sözcük kullanımına önem veriyordu.
Duygulu Ortam
15
Ekim 1927 Cuma günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Toplantı Salonu’nda, tarihî
bir gün yaşanıyordu. Ülkenin her yerinden, dört yüz delege Cumhuriyet Halk Fırkası’nın
Kongresi’ne katılmak için Ankara’ya gelmişti. Ancak, delegeler yalnızca bir
parti kongresine katılmış olmayacaklar, ondan çok daha önemli olmak üzere, Mustafa
Kemal’in vereceği Büyük Nutuk’u dinleyeceklerdi.
Yoğun
bir çalışmayla hazırlanan Nutuk’ta, 1918-1927 arasındaki dokuz yıllık
olağanüstü dönem ele alınacak; döneme öncülük eden önder, gerçekleştirdiği bu
büyük devrim dönemini, belgeleriyle birlikte tarihe mal edecekti. Delegeler,
tarihsel bir olaya tanık olmanın, o ise, yüklendiği sorumluluğu yerine
getirmenin heyecanı içindeydi. Salonda, anlamlı ve duygulu bir hava vardı.
Saat 10’da, alkışlar arasında kürsüye geldi ve uzun süren alkışların dinmesini bekledi. Alkışlar durduktan sonra, kısa bir süre sessiz kaldı. Heyecanı duruşuna yansıyor ve bu durum delegeleri dolaysız etkiliyordu. Söylevine başlamadan önce yapacağı işin niteliğini açıklayan kısa bir konuşma yaptı ve şunları söyledi: “Geleceğe yönelik önlemler konusunda düşüncelerimi söylemeden önce, geçmişte kalan olaylar konusunda bilgi vermek ve yıllar süren davranış ve yöntemlerimizin hesabını milletimize vermek, ödevim olmuştur. Olaylarla dolu, dokuz yıllık bir döneme değinecek söylevim, uzun sürecektir. Yerine getirilmesi gereken bu iş, güç bir görev olduğu için, sözü uzatırsam, beni hoş karşılayacağınızı ve bağışlayacağınızı umarım”.1
Konuşma Maratonu
15
Ekim saat on da başladığı Nutuk’u, günde 6 saat okumak üzere, altı günde
bitirdi. Toplam olarak, 36 saat 31 dakika konuşmuş; ana bölümleri kendisi,
belgeleri Ruşen Eşref (Ünaydın) Bey okumuştu. Yabancıların ‘Six-day Speech’ ya da ‘Marathon
Speech’2 dediği bu uzun söylev; ‘Türk
ulusunun kurtuluş mücadelesini ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu, tarihsel
akışı içindebelgeleriyle birlikte’
ortaya koyuyordu.3
Kurtuluş Savaşı’yla başlayıp, Saltanat ve Hilafetin kaldırılmasından İzmir Suikastı’na dek geçen 9 yıl; tutucu tepkiler, beklenmedik karşıtlıklar ve sert çatışmalarla dolu, gerilimli bir dönemdi. Bu dönemin hesabı, Türk milletine ve tarihe karşı verilmeli; olaylar, nedenleri ve gerçek boyutuyla ortaya koyulmalıydı.
Nasıl Yazıldı
Çankaya’daki
eski köşkün üst katındaki küçük odada, sürekli ve yoğun bir çalışma içine
girdi. Söylevine temel oluşturacak belirlemeleri, uzun saatler boyunca, ayakta
dolaşarak yazdırıyor, yazıcılar uyumak için evlerine gittiklerinde, banyo alıp
giyiniyor ve çağırdığı konuklarına o günkü taslaktan okuyup tartışmak için
aşağıya, sofraya iniliyordu.4
Afet
İnan’ın ‘tarihi, tarih yapanlardan öğreniyordum’ dediği5
uzun söyleşiler bittikten sonra, kısa bir uykuyla yetiniyor ve yeni günle
birlikte, aynı yoğun çalışmaya dönüyordu. Bir keresinde, hiç uyumadan aralıksız
27 saat çalışmıştı.6
Sözlerini kağıda geçiren yazıcılar, çalışma yoğunluğuna çoğu kez dayanamıyor, yorgunluktan bayılıyordu. O ise, sıradışı bir dirilik içindeydi. Yazıcılar gittikten sonra masasına oturuyor, ‘bütün bir gün, gece yarılarına, bazen şafak sökene dek’7 çalışıyordu. Ankara’daki çalışmaları sırasında, ‘aşırı yorgunluk nedeniyle kalp krizi geçirmiş’8; havası iyi gelir gerekçesiyle, çalışmalarını İstanbul’da sürdürmüştü.
Yeniden Yaşamak
30
Haziran 1927’de geldiği İstanbul’da, üç aylık son bir çalışmayla Nutuk’u
30 Eylül’de bitirdi. Kimi konuları ele alırken, geçmişteki olayları adeta
yeniden yaşıyor, çekilen acıların anımsanması nedeniyle oluşan duygulu ortamda,
hem kendisinin hem de arkadaşlarının gözleri sıkça yaşarıyordu.
Örneğin,
İzmitli Kuvayı Milliye önderi Yahya Kaptan’ın şehit oluşunu, resmi bir
üslup içinde öyle duygulu anlatmıştı ki, kendisiyle birlikte bölümü okuyan
Tevfik (Bıyıkoğlu) Bey’in de gözleri yaşarmıştı.
Prof. Afet İnan, Nutuk’un son bölümünün ilk kez okunduğu geceyi ve orada yaşanan ortamı şöyle aktarır: “Sıcak bir yaz gecesi, çevresinde kalabalık bir aydınlar topluluğu vardı. Arkadaşlarına adeta bir sürpriz hazırlamanın sevinci içinde; ‘oturunuz ve dinleyiniz’ dedi. Dinleyenlerin nefes dahi almadıklarını sanmıştım. Çünkü ben kendimi öyle hissediyor ve milli bir heyecanın etkisi altında yaşıyordum. Metin okunup bittiği zaman, derin bir nefes almış, fakat iki damla gözyaşını bizden gizleyememişti. Bu bölüm, yani Gençliğe Hitabe, 1927 yılının yaz aylarında sürekli okundu. Atatürk, yeni gelen her konuğuna, önce kendisi okuyor, sonra bir başkasına okutuyor ve üzerinde konuşuyordu”.9
Nutuk’un Niteliği
Yakın
geçmişi inceleyen Nutuk, içeriği bakımından siyasi bir belge ve tarihsel
kaynaktır10, ancak başlıbaşına bir tarih yapıtı değildir. Okunmak
üzere hazırlanan ve Türk hitabet sanatının erişilmesi güç en güzel örneğini11
oluşturan sözel bir yapıttır. Aynı zamanda temel bir kaynak kitaptır. Nutuk’a
bir anı kitabı da denilebilir. Ancak Nutuk, ‘yolun
sonuna gelmiş’ bir devlet adamının yazdığı anı kitabı değildir. Kırk altı
yaşındaki devrimci bir önderin, yolun
ortasından ve yüksek bir noktadan12 geçmişle geleceğe bakışı ve
ulusuna yaptığı uyarıdır.
Nutuk,
ideolojik bir ağırlığa sahiptir ancak bir parti liderinin, toplumun tümüne
benimsetmeğe çalıştığı, resmi bir ideoloji değildir.13 Nutuk’a
egemen olan düşünce, ezilen ulusların bağımsızlık mücadelesini temsil eder. Bu
nedenle, örneğin, Hitler’in Kavgam’ı gibi kitaplara benzemez14;
gerçeği ve kitlelerin özgürlük istemini yansıtır.
Nutuk,
başarılı bir komutanın, savaşla ilgili görüşlerini açıkladığı, yalnızca bir
belge de değildir. Bu özelliği vardır. Ancak, Nutuk esas olarak, strateji
yapıcısı15 bir önderin, devlet ve siyaset adamı olarak, ülkenin
kurtuluşunu ortaya koyduğu bir ulusal yapıttır. Yeni devletin nasıl
kurulduğundan yola çıkılarak nasıl korunacağını gösteren bir tarih belgesidir.
Nutuk, kendisinin ve hükümetlerin kalıcı olmadığını, Devrim’e karşı saldırıların süreceğini bilerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin korunmasını ve bu amaç için izlenecek yolu belirlemiştir.
“Millete Yadigar”
Devrim
içindeki birliktelikleri, aymazlıkları ve ihanete varan karşıtlıkları;
ayrıntılı biçimde ele aldı. Gelecek kuşakların bunlardan ders çıkarmasını
istedi. “Türk milletine yadigarımdır”16
diye tanımladığı Nutuk için, ‘tarihi yaşadığımız gibi yazdık; fakat
geleceği, Cumhuriyet’e inananlarla onu koruyanlara ve yaşatacaklara emanet
edeceğiz’ diyordu.
Gelecek ise, kuşkusuz gençlik demekti. Bu nedenle gençliği, Devrim’in ve onu anlatan Nutuk’un gerçek ve sürekli muhatabı17 saydı. Devrim’i, yalnızca 1927 yılı gençliğine değil, bütün zamanların Türk gençliğine emanet etti.18
Gençliğe Sesleniş
Sözcük
seçimine gösterdiği özeni, Gençliğe Sesleniş bölümünde üst düzeye çıkarmıştı. Az sözcükle çok şey anlatmak, bunu
yaparken ilerde yanlış anlaşılmamak için, Gençliğe Sesleniş’le çok uğraştı;
onu, haftalar süren irdelemelerle olgunlaştırdı.
Metin,
kısa ancak çok etkiliydi ve gerçekten çok şey anlatıyordu. Geçmişten ders
çıkararak gelecek için yapılan ve sonraki olaylarla kanıtlanan saptamalar,
şaşırtıcı bir yerindelik ve biliciliğe (kehanete) varan öngörüler durumundaydı.
‘Dahili ve harici bedhahlardan’, ‘cebir ve hileyle zaptedilen kalelerden’, ‘girilen tersanelerden’ ya da ‘iktidar sahiplerinin ihanetinden’ söz edilebilmesi, dünyayı ve Türkiye’yi tanımaya dayanan, yüksek bir bilincin ürünüydü.
Toplumbilim Ustası
Olayları
nedenleriyle ele alıp, geleceğe dönük sonuç çıkarmada ustaydı. Batı’nın Türkiye
politikasını, emperyalizmi, ekonomik tutsaklığı ve işbirlikçi alışkanlıkları
biliyordu. Özgür ve güçlü olmak için, askerî başarının yeterli olmayacağını,
kendi kendine yeten bir ülke yaratmadan ulusal bağımsızlığın korunamayacağını
söylüyordu.
Türk ulusunu, savaşla kovulan düşmanın para ve politikayla geri gelerek işbirlikçilerini yeniden yönetime getirebileceği yönünde sürekli uyarıyordu. Gençliğe Sesleniş, bu uyarının en çarpıcı ve en özlü anlatımıydı.
Neden Gençlik
‘Gaflet,
dalalet ve hatta ihanet’ içinde
olanların iktidara gelmesini, kendi döneminde olanaksız kıldığı için,
uyarılarını kendisinden sonraki kuşaklara, yani gençliğe yapmak zorundaydı.
Devrim’i gençler sürdürebilir, Cumhuriyet’i onlar koruyabilirdi. Gençlik; bir
sınıf, bir örgüt ya da siyasi bir kadro değildi. Ancak, ulusun en devimsel (dinamik)
kesimini oluşturan büyük bir güçtü. Bu nedenle, geleceği onlar belirleyecekti.
Gençliğe yönelttiği açık ileti, Cumhuriyet’e sahip çıkarken ‘her ortam ve koşulda’ yalnızca kendi gücüne dayanması ve savaşım için gerekli özgüvene sahip olmasıydı. Ulus ve yurt bilinciyle donanmış; öğrenci, işçi, köylü ya da asker gençlik; gereksinim duyacağı özgüveni, Türk toplumuna özgü törelerde ve özgürlükçü geleneklerde bulacaktı. ‘Damarlardaki soylu kanda’ var olduğunu söylediği ana güç, bu geleneklerin biçim verdiği özyapının anlatımından başka bir şey değildi.
Coşku ve Bilimsellik
Anlatımda,
doğruluktan ve haklılıktan kaynaklanan duru bir yalınlık, güçlü bir özgüven
vardır. Türk ulusunun acı çektiği çileli bir dönem, dönemin aşılmasını sağlayan
önderin içten ve coşkulu duygularıyla anlatılmıştır. Coşku ve içtenlik
belgelerle dengelenmiş ve ortaya bilimsel değeri olan olgun bir yapıt
çıkmıştır. Nutuk, yalnızca okunduğu dönemde değil, benzer olaylar aşılmadığı
sürece, önemini her zaman koruyacaktır.
Nutuk’u yazma amacını
açıkladığı son bölüm ve hemen ardından okuduğu Gençliğe Sesleniş, duygululuğun,
en yüksek düzeye çıktığı andır. Bu bölümü okurken, kendisi ve dört yüz delege
ağlıyordu. Nutuk’u şöyle bitirmişti: “Muhterem Efendiler, sizi günlerce
işgal eden, uzun ve ayrıntılı sözlerim, en nihayet, mazi olmuş bir devrin
hikayesidir. Bunda, milletim için, gelecekteki evlatlarımız için, dikkat ve
uyanıklık sağlayabilecek bazı noktaları gösterebilmişsem, kendimi bahtiyar
sayacağım. Söylevimde, milli hayatı son bulmuş kabul edilen büyük bir milletin,
istiklalini nasıl kazandığını, bilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan,
milli ve çağdaş bir devleti, nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım. Bugün
ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen milli felaketlerin
yarattığıuyanmanın ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir.
Bu sonucu, Türk gençliğine emanet ediyorum. Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen,
Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, sonsuza dek korumak ve savunmaktır.
Varlığının ve geleceğinin yegâne temeli budur...”19
DİPNOTLAR
1 “Bugünkü
Diliyle Atatürk’ün Söylevleri”, Türk Dil Kurumu Yay., Ank-1968, sf.173; ak. Prof.Metin Özata, “Mustafa
Kemal Atatürk Bilim ve Üniversite” Umay Yay., İzmir-2005, sf.276
2 “Büyük Nutuk’un
Kapsamı, Niteliği, Amacı”İsmail Arar, Büyük Söyev’in 50.Yılı Semineri, TTK, Ank-1980, sf.119; ak. a.g.e. sf.272
3 “Devrim
Hareketleri İçinde Atatürk ve Atatürkçülük” Prof.Tarık Zafer Tunaya, Arba Yay., 3.Baskı, İst.-1994, sf.117
4 a.g.e. sf.273
5 “Mustafa Kemal
Atatürk Bilim ve Üniversite” Prof.Metin
Özata, Umay Yay., İzmir-2005, sf.275
6 a.g.e. sf.274
7 “Hatıralar Yorulmak
Bilmez Atatürk” Y.K.Karaosmanoğlu, Ulus, 13.07.1961; ak. Prof.Metin Özata, a.g.e. sf.274
8 “Mustafa Kemal
Atatürk Bilim ve Üniversite” Prof.Metin
Özata, Umay Yay., İzmir-2005, sf.273
9 “Atatürk
Hakkında Hatıralar ve Belgeler” Afet İnan, Ank.-1959, sf.52; ak. Prof. Metin Özata, “Mustafa Kemal Atatürk
Bilim ve Üniversite” Umay Yay., İzmir-2005, sf.275
10 “Devrim
Hareketleri İçinde Atatürk ve Atatürkçülük” Prof. T.Z. Tunaya, Arba Yay., 3.Baskı, İst.-1994, sf.118
11 “Büyük Nutuk’un
Kapsamı Niteliği, Amacı” İsmail Arar, 50.Yıl Semineri, TKK, 1980, sf.178; ak. Prof.Metin Özata,
a.g.e. sf.278
12 “Mudafaa-i
Hukuk Saati” M.K.Palaoğlu, Bilgi Yay.,
Ank.-1998, sf.258
13 “Devrim
Hareketleri İçinde Atatürk ve Atatürkçülük” Prof. T.Z.Tunaya, Arba Yay., 3.Baskı, İst.-1994, sf.121
14 a.g.e. sf.121
15 a.g.e. sf.118
16 “Atatürk’te
Gençlik Kavramı ve Atatürkçü Gençliğin Nitelikleri” U.Kocatürk, Atatürk Araş.Der., Cilt:2, Sayı:4 Ank.-1985; ak. Prof. Metin
Özata “Mustafa Kemal Atatürk Bilim ve Üniversite”, Umay Yay., İzmir-2005,
sf.277
17 “Mudafaa-i
Hukuk Saati” M.K.Palaoğlu, Bilgi Yay.,
Ank.-1998, sf.259
18 a.g.e. sf.259
19 “Nutuk” Mustafa
Kemal Atatürk, II.Cilt, TTK,
4.Basım, Ank.-1999, sf.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder