Osmanlılar, Kürdistan adını verdiği bölgede, devletin temel dayanağı olan tımar sistemini Kürtler’e uygulamadı.
Bölgenin yönetimini, babadan oğula geçecek biçimde aşiretlere bırakıp bu
aşiretlere, yalnızca Avrupa’daki sınır boylarında yaşayan kimi topluluklara
verilen özel haklar tanıdı. Kürtler Müslüman olduğu için haraç ve cizye ödemiyor, tımar dışında bırakıldıkları için de aşar vermiyordu. Çevreleri koruma
altında olduğu için, hiçbir dış tehdit altında değildiler. Bu koşullar,
Kürtlerin tarihlerinin hiçbir döneminde ulaşamadıkları ayrıcalıklardı.
Selçuklu Dönemi
Selçuklular döneminde, Türk-Kürt karışması
yoğunlaştı ve Kürtler arasında hızlı bir Türkleşme yaşandı. Selçuklular’ın
bölgeye getirdiği ekonomik ve siyasi denge, uzun süredir Ermeni ve Arap
baskısıyla uğraşmak zorunda kalan Kürtler için, istekle katılacakları,
kendileri için uygun bir yönetim düzeni yaratmıştı.
Ekonomik canlanma, katılım ve karışmayı, karışma
da Türkleşmeyi hızlandırıyordu. Kafkas dilleri üzerine yaptığı
araştırmalarıyla tanınan ünlü dilbilimci, kazıbilimci ve etnograf Prof.Nikolay
Marr (1865-1934), 12.yüzyıl karışması için, “Türk ve Kürt kanının
Selçuklular döneminde kitlesel bir karışıma uğradığını” ileri sürer ve
şunları söyler: “Anadolu Türkleri’nin, etnik ve kültürel yapılarının
gelişiminde, toplumsal bakımdan onlara en yakın olan Kürtlerden etki almaları
doğaldır”.1
12.Yüzyıl Türk-Kürt karışmasına önem veren bir
başka tarihçi Claude Cahen’dir. Cahen, Malatya bölgesinden Batıya
göçen Germiyanoğullarının, bir “Türk-Kürt topluluğu” olduğunu, “topluluktaki
Kürtler’in zamanla Türkleştiğini” ve
Türkmen topluluklarıyla birlikte Azarbeycan’a giden Kürt oymakların “hayli
kısa bir süre içinde” Türkleştiğini ileri sürer.2
Türklerin kurduğu Karakoyunlu Devleti, Kürtleri
hiçbir ayırım gözetmeden eşit haklara sahip uyruğu sayar. Kimi tarihçiler, Karakoyunlu
Devleti’ni, “Türkmen çoğunluğa karşın Türk-Kürt aşiretleri konfederasyonu”3 sayar. Önemli sayıda Kürt, Karakoyunlu
Devleti içinde Türkleşir. Erdebil’den Mugan’a dek uzanan geniş
bölgeyi yurt tutmuş, Kürt kökenli Cakirlu topluluğu, 15.yüzyılda Türkleşir.4
Safevi döneminde Karabağ’da yaşayan ve Kürt tarihi yazıldığı Şerefname’nin
Kürt kökenli kabul ettiği, İgirmidört (Yirmidört) aşireti tümüyle
Türkleşir.5
Yavuz Selim- Şah İsmail Çelişkisi
Selçuklu döneminde, Kürtler arasında yaygın ve hızlı bir
Türkleşme yaşanırken, Osmanlı döneminde, özellikle de I.Selim’den (Yavuz) sonra baskıya dayanan
ilginç bir ters süreç yaşandı. Büyümenin ağır
yükünü çeken Türkmenler arasında hoşnutsuzluklar arttı. Ayaklanmalara dönüşen hoşnutsuzluk, Osmanlı Devleti
tarafından kanlı biçimde bastırıldı, çok sayıda Türkmen öldürüldü. Anadolu’daki
gelişmeleri Osmanlı Devleti’ne karşı kullanan Safeviler, Anadolu
Türkmenlerini ülkelerine çağırdı.
Kendisi de Türk olan ve Türkçeyi mükemmel biçimde
kullanan Şah İsmail’in çağrısı, mezhep yakınlığıyla birleşince,
Azarbaycan’a yoğun bir Türkmen göçü başlar ve Anadolu’da Türkmen nüfus,
tehlikeli biçimde azaldı. Özellikle
Güneydoğu Anadolu’da, sayıları son derece azalan kimi Türkmenler,
kırımdan kurtulmak için Kürtleştiler.
Prof.Faruk Sümer’e göre, “Güneydoğu Anadolu
eğer Safevilerin elinde kalsaydı”, Türkçe, orada “Rakipsiz bir dil
haline gelecek ve bölge tümüyle Türkleşecekti”.6
Osmanlılar, Safevilerin tam tersini yaptı. Şah İsmail’in
peşinde koştuğu Alevi Türkmenlere karşı Sunni Türkleri ve Şafi
Kürt aşiretlerini destekledi; onları Alevilere karşı kullandı. Bu tutum,
devlet politikası yapılarak Osmanlı Devleti yıkılana dek sürdürüldü.
Osmanlı
Dönemi
Anadolu Türklüğü, Osmanlı Merkezi Yönetimi’nin kırıma yönelen
baskıcı uygulamalarından büyük zarar gördü. Toplu öldürmelere varan şiddet nedeniyle,
Türkmenler, ya İran’a kaçıyor ya da Kürtlere tanınan haklardan yararlanmak için
kimliğini gizleyerek dağlara çekiliyordu. Buralarda Kürtçe öğreniyor ve kendilerini
Kürt olarak gösteriyorlardı.
Kürt aşiretleri, özellikle dağlık bölgelerde olanlar, özerk
yönetimleriyle Türkmenler için kırımdan korunabilecekleri sığınak yerleri olmuştu.
Günümüzde Kürt olarak bilinen, Kürtçe ile Türkçeyi birlikte kullanan Türkmen boyları,
bu dönemin ürünleridir.7
I.Selim (Yavuz), Türkmen Kırımı ve Kürtleşme
I.Selim (Yavuz) Safevi
seferine çıktığında, Sivas’a doğru gelirken, yolda 60 bin Türkmeni öldürtmüştü.
Bunu duyan yöredeki Aleviler Dersim (Tunceli) ve Malatya Akçadağ başta olmak
üzere dağlara kaçmışlar ya da Tokat, Aydın, Isparta yörelerine göçmüşlerdi.
Dağlarda gizlenerek, yabancı bir ortamda yaşamak zorunda
kalan bu insanlar, toplumsal geleneklerini kendi içlerinde yaşatmışlardır. Ancak, dilleri ve milli duyguları, bu zorlama karşısında büyük
zarar görmüştür. İlişkiye geçtikleri Kormanço, Zaza gibi
aşiretlerin dillerini öğrenmişler, bu dilleri ana dilleri Türkçeyle
karıştırarak kullanmışlardır. Yaşadıkları baskının şiddetini hiçbir zaman
unutmamışlar, Türk kimliğini, bilinçli bir unutkanlık içine sokarak kendilerini
ne Türk, ne Kürt, ne Arap ve ne de bir başka etnik kümeden saymışlar, yalnızca
Alevi olduklarını bilmişlerdir.8
Akçadağ, Maraş, Zara, Gürün ve Dersim’e yerleşip Kırmançi
ya da Zazacayı kullanmaya başlayan Türkmenler, bu dilleri Kürt
boylarının anlayamayacağı hale getirmişlerdi. Bunların kullanmakta oldukları Zazacanın
yüzde yetmiş beşi Türkçe’den oluşmaktadır.9
Türkmenler, gizlenme koşullarında bile Orta Asya’dan getirdikleri
tarihsel ve toplumsal geleneklerini sürdürmüşlerdir. Günlük yaşamda, Zazaca
ya da Kırmançi karışımı bir dil kullanmışlar ancak dinsel törenlerini
Türkçe yapmışlardır. Örneğin, Bektaşilerin temel özelliği Gülbank ve Gülbank
törenleri, deyiş, nefes ve cem ayinleri, edep-erkan usulleri
her zaman Türkçe olarak yapılmıştır.10
IV. Murat
Sultan IV.Murat (1612-1640), Türk kimliğini öne çıkararak Alevilere
yakınlık gösterdi. 1628’de Erzincan’a geldiğinde, Dersim’deki Türk aşiret
reislerini huzuruna kabul ederek, aşiretlerini dağdan indirip, Doğu Anadolu
yaylasının geniş ovalarına yerleşmelerini önerdi.
Bu öneri üzerine Tunceli’den (Dersim) ayrılan yirmi kadar
Alevi aşireti; Hınıs, Varto, Tercan, Kiği, Bayburt, Erzincan, Erzurum, Sivas’ın
ova ve dağ eteklerine yerleştiler. Kürtçe ve Zazaca öğrendikleri
halde Kürtlüğü hiç düşünmediler. 17.Yüzyıldan 19.yüzyıla dek göreceli olarak
çatışmasız bir ortam içinde yaşadılar.
Yeniden Alevi Kırımı
Çatışmasız ortam, II.Abdulhamit döneminde
(1876-1909) sona erdi. Abdulhamit, Ermeni ayaklanmalarına karşı bir
önlem olarak Sunni Kürtler’den oluşan Hamidiye Alayları’nı kurdurdu. Alaylar’a
asker verip katılan aşiret reislerine paşalık, kaymakamlık gibi resmi
ünvanlar dağıttı.
Okuma yazma bile bilmeyen bu “paşalardan”, daha sonra devlet, büyük zarar gördü ancak gerçek
zararı, IV.Murat’ın önerisiyle ovalara inen Alevi Türkmenler gördü. Abdulhamit,
Hamidiye Alayları’nı Ermenilere olduğu kadar “din dışı” saydığı
Alevi kızılbaşlara karşı da kullandı. Köylere, kasabalara saldırıldı ve
aralıksız sürdürülen bu saldırılarda çok sayıda Türkmen öldürüldü, malları
yağmalandı. Saldırıya uğrayan bu insanlar, bir kez daha kimliklerini gizlediler
ve kimi Alevi aşireti , “biz de Kürtüz”
demek zorunda kaldılar.11
Osmanlı döneminde, Türk, Kürt ve Arap unsurlar devlet
terörü nedeniyle öylesine karışmıştı ki, kimi yerlerde insanların hangi etnik kökenden
geldiği bilinemez hale gelmişti.
Etnik Karmaşa
16.Yüzyılda Urfa bölgesinde yaşayan büyük aşiretlerden
biri olan ve Oğuzların 24 boyundan gelen Döğerlü aşireti, etnik
kimliğini gizleyen Türk boylarından biridir. 13.Yüzyılda Anadolu’ya gelmişler, Urfa
ve Halep bölgesinde yerleşmiş, Halep’te, Arap Beni Kilap kabilelerini
Türkleştirmişlerdi. 14.Yüzyılda, etkili oldukları alanlarda Türkçe konuşuluyor,
Orta Asya Türkleri gibi “igdiş ata biniyorlardı”, oysa bu yörede, iğdiş
ata binilmezdi.12
Prof. Faruk Sümer’in “Kürtleşmiş bir Türkmen
topluluğu olduğundan kuşku yoktur” dediği13 Döğerlü
aşireti, kimi tarihçi tarafından hala Kürt sanılır. Ancak aşiret üyeleri; Durmuş,
Budak, Yağmur, Gündoğmuş, Kaya, Tanrıverdi, Satılmış
gibi Türk adları taşırlar.14
Ünlü Türk toplumbilimcisi Kürt kökenli Ziya Gökalp
(1876-1924), Diyarbakır’da Kürtler’le ilgili araştırmalarında, Kürt aşiretleri
arasında çok sayıda Türk boyu saptar. Gökalp’e göre, Viranşehir’deki Karakeçililer,
Batı Anadolu’daki Karakeçililerin “Türkçe’yi unutmuş bir parçası” dır. Türkan
aşireti, Türktür ve bu aşiretin üyeleri Türk olduklarını genellikle bilirler.
Mardin’deki Kiki, Dekuri, Milikebir aşiretlerinin Türk
olma olasılığı yüksektir.15
Dr.Mahmut Rişvanoğlu’na göre, kendisinin de bağlı
olduğu ve Kahramanmaraş-Gaziantep yöresinde yaşayan Rişvan aşireti, “birçok
Türk oymağını içine alan bir tür konfederasyondur”.16 Güneydoğu
Anadolu bölgesinde toplumbilim araştırmaları yapan Prof.Dr.M.Ersöz, Rişvanlardan
“Pazarcık Kırmançları’nın, kendilerinin Türkmen kökenli olduklarını
bildiklerini ve komşu aşiretlerin bu bilgiyi doğruladıklarını” söyler.17
Rişvanlar içinde yer alan Çepniler, Avcıoğlu’na göre
“hayli Kürtleşmiş Türkmenlerdir”.18
Mardin Sancağı’nın 16.yüzyılını inceleyen N.Göğüş,
Osmanlı sayım defterlerine “Kürt toplulukları” diyerek kaydedilen
topluluklar içinde birçok Türkmen beyliği saptar.19 F.Kirzioğlu,
1518 yılı Diyarbakır Sancağı Tahrir Defteri’ndeki Kurmançlar arasında
bir hayli Türkçe; köy, aşiret ve erkek adı bulur.20
Tunceli Zazaları içinde Türk kökenli olduklarını
bilen aşiretler vardır. Hermek, Çarıklı ve Lolan
aşiretleri bunu açıkça belirtmektedirler.21Varto Tarihi’ni yazan
Şerif Fırat’a göre, Hermek yaşlıları Orta Asya Türk
devleti Harizmşahlardan indiklerini söylerler.22 Zazaca
konuşan Tunceli Alevileri, cem törenlerinde “Türkçe söyleşirler”, “Türkçe
şiir, nefes, mersiye, koşma ve deyiş okurlar”.23
“Kürt Alevisi” Olur mu?
Bugün, Batı’nın desteğiyle ayrılıkçılığa yönelmiş olan kimi
örgütlerin, yayınlarında, bilimsel dayanağı olmayan “Kürt Alevisi” ya da “Arap Alevisi”
gibi tanımlar kullanılmaktadır. Bunlar yanlış tanımlardır. Alevilik, Türklüğe
özgü bir yaşam biçimidir. Türk inanç dizgesine dayanan bir Orta Asya anlayışıdır.
Alevi olmak için Türk olmak ya da Türkleşmiş olmak gerekir. Bu nedenle, kendini
Alevi olarak tanımlayan Kürt ya da Arap topluluklar varsa, bunları Türkleşmiş Kürt
ya da Türkleşmiş Arap saymak gerekir. Aynı, kendini şeriatçı olarak gören Araplaşmış Türkler gibi.
Alevilerin önemli bir bölümü, hala ne olduklarını, nereden geldiklerini bilmemektedir. Yüzyıllarca baskı altında yaşamanın korkusuyla kimliklerini gizlemişlerdir. Önemli bir bölümü, Osmanlı'nın zulmünden kurtulmak için, kendilerini Kürt ya da Arap olarak göstermişler ve giderek gerçek kimliklerini unutmuşlardır. Tunceli yöresinde, cem törenlerini Türkçe yapıp kendisine Kürt diyen insanlarımız vardır.
Alevilerin önemli bir bölümü, hala ne olduklarını, nereden geldiklerini bilmemektedir. Yüzyıllarca baskı altında yaşamanın korkusuyla kimliklerini gizlemişlerdir. Önemli bir bölümü, Osmanlı'nın zulmünden kurtulmak için, kendilerini Kürt ya da Arap olarak göstermişler ve giderek gerçek kimliklerini unutmuşlardır. Tunceli yöresinde, cem törenlerini Türkçe yapıp kendisine Kürt diyen insanlarımız vardır.
DİPNOTLAR
1 “Les Kurdes” B.Nikitine
sf.183; ak.D.Avcıoğlu, Tekin Yay., 5.Kit. 1996, sf.2038
2 a.g.e.
sf.2038
3 “Türklerin Tarihi” Doğan Avcıoğlu,
Tekin Yay., 5.Kitap-1996, sf.2039
4 “Safevi Devleti’nin Kuruluşu ve Gelişmesinde Anadolu
Türklerinin Rolü” Prof. Faruk Sümer, sf.2; ak. Doğan Avcıoğlu
a.g.e. sf.2040
5 “Türklerin Tarihi” Doğan Avcıoğlu,
Tekin Yay., 5.Kitap 1996, sf.2040
6 a.g.e.
sf.2043
7 a.g.e.
sf.2041
8 “Kürtçe Konuşan Aleviler”
Cem-Siyasi Haber Gazetesi Antalya, Ocak 2003, Sayı 73, sf.4
9 a.g.g.sf.4
10 a.g.g. sf.4
11 a.g.g. sf.4
12 “Kitab-ı Diyarbakrıyya” Lugal ve Sümer,
1.Cilt, sf.53; ak. Doğan Avcıoğlu, “Türklerin Tarihi” Tekin Yay.,
5.Kitap-1996, sf.2041
13 “Oğuzlar” Prof. Faruk Sümer,
sf. 16; ak. D.Avcıoğlu “Türklerin Tarihi” Tekin Yay., 5.Kitap 1996, sf.2041
14 “Türklerin Tarihi” Doğan Avcıoğlu,
Tekin Yay., 5.Kitap 1996, sf.2041
15 “Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik İncelemeler” Ziya
Gökalp sf. 64; ak. a.g.e. sf.2041
16 “Doğu Aşiretleri ve Emperyalizm”
Dr. Mahmut Rişvanoğlu, sf. 186; ak. Doğan Avcıoğlu, a.g.e.
sf.2042
17 “Doğu Aşiretleri ve Emperyalizm” M.Risvanoğlu
sf. 186; ak. a.g.e. sf.2042
18 “Türklerin Tarihi” Doğan Avcıoğlu,
Tekin Yay., 5.Kitap 1996, sf.2042
19 “16.Yüzyılda Mardin Sancağı” N.Göğünç;
ak. a.g.e. sf.2042
20 “Türk Dili Dergisi” Elim 1961, F.Kirzioğlu;
ak. a.g.e. sf.2042
21 “Türklerin Tarihi” Doğan Avcıoğlu,
Tekin Yay., 5.Kitap 1996, sf.2042
22 “Varto Tarihi” Şerif Fırat, sf. 88; ak. a.g.e. sf.2042
23 a.g.e.
sf.2042
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder