20. Yüzyıl’a, ‘Emperyalizm
ve Ulusal Kurtuluş Savaşları çağı’da denir. Bu çağı, başardığı
anti-emperyalist savaşla Türkiye başlatmıştır. Türkiye’nin başardığı Devrimi’nin önemi, 21. yüzyıl’a
girerken daha çok öne çıkıyor. Bu önem, azgelişmiş ülkelerin kurtuluştan sonra ulusal
haklarından ödün vermeden, nasıl ve ne biçimde kalkınacağını göstermede
yoğunlaşıyor. Türk Devrimi; azgelişmiş
bir ülkenin; tekelci bir dünyada, doğal ömrünü tamamlamış liberalizme
takılmadan kalkınabilmesinin yolunu gösteriyor. Kemalist kalkınma yöntemi, Atatürk’ün ölümünden sonra uygulamadan
kaldırıldı ve Devrim karşı devrimcilerin yönetimde etkin hale
gelmeleriyle sona erdi. Çin ise, 1976’dan sonra Atatürk’ün uyguladığı yöntemi kullandı ve bugünkü gücüne ulaştı. Türk
Devrimi’yle başlayan Çin Devrimi’yle süren bağımsız kalkınma
uygulamaları, geri kalmış ülkelere emperyalizm çağındaki kalkınma yöntemini göstermiştir.
Emperyalizm var olduğu sürece bu yöntem geçerliliğini sürdürecektir.
‘En Büyük Ekonomik Güç’
Dünya
Bankası 1999 yılında; Çin’in 2025 yılında dünyanın en büyük ekonomik gücü
olacağını öngörmüştü.1 Ancak, Çin Dünya Bankası’nın öngörüsünden 11
yıl önce 2014’te, dünyanın en büyük ekonomik gücü durumuna geldi. Uluslararası
Para Fonu’nun (IMF) verilerini değerlendiren Euronews, Çin’in satın alma gücü
paritesinin 2014’de 17,6 Trilyon Dolar’a ulaşarak, 1872’den beri 146 yıldır
dünyanın en büyük ekonomik gücü olan ABD’nin önüne geçtiğini açıkladı.2
Çin
bugünkü durumuna başarıyla uyguladığı planlı kalkınma programlarıyla geldi.
2000 yılında İtalya’yı geçerek altıncı, 2005’de Fransa’yı geçerek beşinci,
2006’da İngiltere’yi geçerek dördüncü, 2007’de Almanya’yı geçerek üçüncü,
2010’da ise Japonya’yı geçerek ikinci büyük ekonomik güç olmuştu.3
2014 yılında ABD’yi geçerek birinci oldu.
Çin, dış ticaret
büyüklüğü olarak, 1978’de dünya 32.’si iken; 1989’da 15., 1997’de 10., 2001’de
6., 2003’de ise 1978’e göre yirmi beş kat artarak 4.’sü olmuştu.4
Bugün (2012) Çin’in dış ticaret hacmi 3,86 trilyon Dolardır. 2.05 trilyon Dolar
dışsatım yaparken, 1,82 trilyon Dolar dışalım yapmaktadır. Dış ticaret fazlası
yıllık 231 milyar Dolardır. Dışsatımda dünya 1.’si, dışalımda dünya ikincisidir.
Çin bugün 124 ülkenin en büyük ticaret ortağı durumundadır.5
Yabancıdan Yararlanma Kendi Gücüne Dayanma
Çin bugün büyük
bir dış yatırımcıdır. ABD, Japonya, Almanya dahil dünyanın her yerinde
yatırımları vardır. Afrika ve Güney Amerika’nın gelişmesinde itici güç durumuna
gelmiştir. Yurt dışındaki yatırımlarını çoğunlukla birleşme ve satın alma
yoluyla yapmaktadır. Dışarıya yatırım yapan Çin’li işletme sayısı 20 bine
ulaşmıştır. 13 ülkede toplam 16 ekonomik ve ticari iş birliği bölgesi kurmuş,
bu alandaki yatırımları 4 trilyon Doları aşmıştır.6
Devletçiliğin Başarısı
Gerçekleştirilen
hızlı ekonomik gelişmenin dayandığı temel güç, izin verilen yabancı sermaye
yatırımları değildir. Bu yatırımlar, ulusal ekonominin gelişmesinde zaman ve
sermaye öncelikleri olmayan ikincil yatırım alanlarına kaydırılmıştır. Ekonomik
gelişmenin gerçek motoru, temel sanayi dallarındaki devlet tekeli konumundaki
KİT’lerin başarısıdır. Çin 1980’den sonra devletin belirleyiciliği altında karma ekonomiyi ustalıkla uygulamış ve sosyal devleti her boyutuyla yaşama
geçirmeyi başarmıştır.
Çin’in Kalkınma Yöntemi Daha Önce Uygulandı mı
1949
yılında ulusal devrimiyle dünyayı şaşırtan Çin, aynı şaşkınlığı bu kez,
ekonomik büyümedeki başarılarıyla yapıyor. Teng
Hsiao Ping’in 20 yıllık ekonomik devriminin, Mao’nun sosyal devriminden daha köklü olduğuna inananlar az
değildir.
“Çin’in kaderini doğmalar değil ekonomi-politik
belirlesin”7 diye vasiyet bırakan Teng’in ekonomik kalkınma politikası yeni bir buluş ve yöneliş değildir.
Bu yöntem, 57 yıl önce 1923 de, “ekonomi
herşey demektir... Ulusal bağımsızlığın korunması ancak ekonomik başarıyla
mümkündür... Biz gücümüzü doğmalardan değil gerçek yaşamdan alıyoruz...”
diyen Mustafa Kemal tarafından
Türkiye’de 1923-1938 arasında uygulanmıştır. Çin’de 1980’den sonra uygulanan
ekonomik kalkınma politikası, aynı konudaki Türk
Devrim uygulamalarının yinelenmesi gibidir. Buna, o zaman ‘Türk Tipi Kalkınma’ denmişti.
“Türk Tipi Kalkınma”
Türk Devrimi’nde bağımsızlıktan
sonra uygulanan ve altı ilkeyle anlatılan kalkınma yönteminde, devletçilik
belirgin bir biçimde temel alınmıştır. Ancak, devletçiliğe verilen önem, özel
girişimciliğin yadsınmasına ve yabancı sermayenin reddedilmesine yol
açmamıştır.
Ulusal bağımsızlığı zedelemeyen, tekelleşme
eğilimi göstermeyen her tür ekonomik etkinlikten yararlanılmış, 15 yıl gibi
kısa bir sürede büyük gelişme sağlanmıştır. Sömürgeci bağlardan kurtulan
azgelişmiş bir ülkenin, tekelci bir dünyada, doğal ömrünü tamamlamış
liberalizme takılmadan nasıl kalkınabileceği gösterilmiştir. Kemalist kalkınma
yöntemi 23 yıl sonra 1945’de bırakılmış ve Türk Devrimi, karşı
devrimcilerin yönetimde etkin hale gelmeleriyle sona ermiştir.
Çin, 1949’dan sonra katı bir devletçi
politika uyguladı. Toplumsal yapıya uygun olmayan ideolojik yaklaşımlar
kalkınmayı sağlamadığı gibi, Çin halkını açlıkla karşı karşıya getirdi.
Ekonomik kalkınmada Sovyet yardımına bel bağlandı.
Sovyetler Birliği, 1961 yılında, Çin’de
yürüttüğü bütün yatırımları yarım bırakarak, yatırım planlarını bile yanlarında
götürerek geri çekildi. Siyasi nedenlere dayalı bu davranış, Çin’i, önemli miktarda
sermaye yatırılan, bitirilmesi olanaksız, harabeye dönmüş onlarca yatırımla
başbaşa bıraktı.
Ekonomik başarısızlık siyasi söylemlerle aşılmaya
çalışıldı. 1965’de başlatılan Büyük Proleterya Kültür Devrimi Çin için
gerçek bir yıkım oldu. Çin, düzen sorunuyla karşı karşıya gelmek üzereyken Teng
Hsiao Ping’in öncülük ettiği çağdaşlaşma uygulamalarına girişildi.
1978;
Yönetim Değişikliği
Çin’de uygulanan ekonomik politika, Atatürk’ün
Türkiye’de uyguladığı kalkınma yöntemiyle büyük bir örtüşme içindedir. Türkiye’de
1930’dan, Çin’de 1978’den sonra uygulanan ve büyük başarı elde edilen kalkınma
yöntemi, Türk buluşudur ve özgündür. Kalkınma atılımına doğru yöntemle
başlayan Türk Devrimi, sonunu getiremedi. Yanlış başlayan Çin ise bu
yöntemi eksiksiz uyguladı ve başarılı oldu.
Kemalist
Kalkınma Yönteminin Önemi
21.Yüzyıla bir dünya ekonomik devi olarak giren
Çin, elde ettiği başarıyla, ‘Kemalist kalkınma Yöntemi’nin azgelişmiş ülkeler için değerini
gösteren bir örnektir. Yeni Dünya Düzeni’nin görünen tüm güçlerine ve
karşı çıkışlarına karşın bu gerçek değiştirilememektedir. Emperyalist yıkımın,
her geçen gün daha açık olarak ortaya çıkan sonuçları, azgelişmiş ülkeleri bu
yola girmeğe zorlamaktadır.
Mali sermaye egemenliğinin,
metropollerde ve denizaşırı pazarlardaki baskısı, 1910 ile 2018 yılları
arasında, niteliksel bir ayrım göstermiyor. Emperyalist işleyiş değişmedi,
sömüren ve sömürülen ülkeler birkaç değişiklik dışında aynı ülkeler.
Türkiye’de
Başlayan Çin’de Süren Kalkınma Biçimi
Emperyalizme karşı savaşımlarla dolu 20. yüzyıl’da,
savaşım sürecini başlatan Türk Devrimi’nin önemi, 21.yüzyıl’a girerken
daha çok öne çıkıyor. Bu önem, azgelişmiş ülkelerin; emperyalist sömürü ağına
takılmadan, ulusal haklarından ödün vermeden, nasıl ve ne biçimde kalkınacağını
göstermede yoğunlaşıyor.
Türk Devrimi’yle başlayan Çin Devrimi’yle süren bağımsız
kalkınma uygulamaları, çözülme noktasına gelmiş olmasına karşın güçlü görünen
birkaç büyük devletin, yıkıcı etkisinden kurtulmanın tek yoludur. 20.Yüzyıl’ın
sonlarında daha iyi anlaşılmaya başlanan Kemalizm, 21. yüzyıl’da dünya
siyasetindeki etkisini arttıracaktır. Emperyalizm var olduğu sürece, Kemalizm güncelliğini koruyacaktır.
DİPNOTLAR
1 “Dünya Ekonomisinden” Cumhuriyet 16.02.1999
2 “IMF: Dünyanın En Büyük Ekonomik Gücü Çin” Aydınlık 11.12.2014
3 CIA WoldFact Book;
Fortune “Çhina is richer, but most
Chinese are stillpoor” Feb.17, 2001
4 www.ekodiyalog.com/konular/cin_ekonomisi_sektor.html
5 CIA Wold Fact Book;
Fortune “Çhina is richer, but most
Chinese are stillpoor” Feb.17, 2001
6 http://tr.euronews.com/2013/09/09/cin_den_dis_yatirim_rekoru
7 “Global Paradoks” John Naisbitt, Sabah Yay., sf.151
Liberalizmin doğal ömrünü tamamlamasına doğru gittigini biraz açar mısınız?
YanıtlaSilKemalizm,Anti-Komunisttir.Ataturkun Komünizmle ilgili konuşmaları ortada.Boşuna Ataturk le Komünizm arasında bağ kurmaya çalışmayın.Bu sizin eski taktiginiz .Bunu itiraf eden Komünistleri de gördüm.
YanıtlaSil