Türkiye’de son 20
yılda yoğun biçimde özelleştirme yapıldı yani kamu malları satıldı. Bunu
yapanlar; ulusal çıkarları ve kamu yararını gözetmediler. Büyüğüne küçüğüne
bakmadan, üretim yapanlar dahil 890 kamu malını, değerlerinin çok altında
sattılar. Bunu yaparken, verilen bir görevi yerine getirir gibiydiler. Söz ve
davranışlarına sınır koymuyor, uyarıları dinlemiyorlardı. ANAP’ın Devlet Bakanı
Eyüp Aşık, “TEKEL’i çöpüne kadar satacağız” derken; 57.Hükümet’in
Devlet Bakanı Yüksel Yalova, “özelleştirmeye
inanmayan genel müdürü görevde tutarsam vatana ihanet
etmiş olurum” diyordu.
AKP’li Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, “Babalar gibi satarım,
parayı veren düdüğü
çalar. Sümerbank’ı
tarihten sildik” gibi sözler söylüyordu.(x)
Ülkemizde toplumsal muhalefetin ve siyasi tartışmanın yoğunlaştığı bir dönem yaşanıyor. Kendiliğinden gelişen kitlesel eylemlerin ve siyasi tartışmaların niteliğini yükseltmek amacıyla bu bloğu oluşturduk. Hiçbir parti, grup ve toplulukla bağımız yoktur. Yazar Metin Aydoğan'ın yazılarını yayınlayacağız. Düşünsel yaşamımıza katkı koyacağına inandığımız yazıların, bilimsel tartışmalara yol açmasını diliyoruz.
29 Aralık 2019 Pazar
26 Aralık 2019 Perşembe
KANAL İSTANBUL’UN TARİHÇESİ
ABD, İstanbul’a ikinci bir suyolu açılması için ilk girişimini bundan tam
70 yıl önce 1950’de yaptı. Bugün yapılmak istenen kanalla hemen aynı güzergahta
bulunan bir kanal haritası yayınladı. Türkiye Büyükelçisi Ross Wilson, 56 yıl sonra 3 Mart
2006’da bir açıklama yaptı ve Montrö Anlaşması’nı Türk kamuoyunda
tartışılabilir duruma getirdi. Gazetecilere; “Montrö Antlaşması oldukça açık. Ve biz Karadeniz’in uluslararası
sularda bulunmasından kaynaklanan haklarımızdan yararlanmak istiyoruz. Yani
gerektiğinde gemilerimiz buraya girebilir” dedi. Bülent Ecevit, Kanal
konusunu 1994’te yeniden dillendirdi ve kanalın giriş çıkışına limanlar yapılıp
serbest bölgeler oluşturulacağını söyledi. Recep
Tayyip Erdoğan, 17 yıl
sonra 2011’de kanalın kesin olarak yapılacağını, 21 Aralık 2019’da da ihalesinin
‘birkaç hafta sonra’ gerçekleştirileceğini açıkladı.
23 Aralık 2019 Pazartesi
ABD’NİN GELECEĞİ
Dünyanın ‘süper gücü’ ABD, bugün
giderek ağırlaşan toplumsal sorunların etkisi altında çözülmeye doğru
gitmektedir. Üretimsizliğin ve mali sermaye ticaretinin yol açtığı ekonomik
açmaz, kamusal yaşamın her alanını kalıcı biçimde bozmuştur. Bir zamanlar,
yaşam biçimi ve varsıllığıyla göz kamaştıran ABD, bugün “ikinci sınıf
bir ülke olma” durumuyla karşı karşıya. Başka uluslara “sermaye ve
teknoloji bağımlılığı” artıyor. Nüfusun“yüzde 10’u açlık sınırında”.
Her üç çocuktan birinin “17 yaşından önce bir kamu yardımına gereksinimi
var”. 35 milyon Amerikalı “sağlık sigortasından yoksun”. Her yirmi
beş dakikada bir cinayet işleniyor. Bütçe açıkları ve devlet borçları hızla
artıyor. Eğitim düzeyi düşüyor... Bunları Amerikalı uzmanlar söylüyor.
19 Aralık 2019 Perşembe
KÖPRÜ VE YOLLAR; KAPANMAYAN KARA DELİK
2 Ocak 2020 Perşembe günü, tünel ve köprülerin önümüzdeki
yıl için geçiş ücretleri açıklanacak. Ücret artışları dolara bağlı olarak otomatiğe
bağlandığı için 31 Aralıktaki dolar değeri tahmin edilirse, geçiş ücretleri
önceden belirlenebilir. Her şey, ihale aşamasında ve şirket yararına sözleşmelere
konmuş… Avrasya Tüneli geçiş ücreti, (tek geçiş) binek arabalarda 4 dolar + KDV+ABD Tüketici Fiyat Endeksini (CPI);
minibüslerde 6 dolar
+KDV +ABD Tüketici Fiyat Endeksi (CPI)dir. Tünel, kent içi geçiş
olduğu için, ücreti gidiş-dönüş olarak hesaplamak gerekiyor. Yani, halka dönük
gerçek kullanım ücreti, binek arabalarda 8 + KDV (%8) + yüzde 2 ABD Tüketici Fiyat Endeksini
(CPI)=8,81 dolara, çıkıyor. Bu rakam,
minibüslerde 13,22 dolar oluyor. Son günlerde yükselmeye başlayan ve değeri
bugün 5,91 (18 Aralık) lira olan dolar, ay sonunda örneğin 6,82 olursa, binek
arabalar Avrasya Tünelin’de tek geçiş için 30, gidiş geliş için 60 lira
ödeyecek. Bu miktar minibüslerde 45 ve 90 lira olacak.
17 Aralık 2019 Salı
SİNCAN UYGUR, EMPERYALİZM VE ÇİN
Son dönemde yazılı ve görsel basında, sosyal medyada;
güncelliği olmayan ve Türkiye’yi ilgilendirmeyen, karalamaya dayalı düzeysiz
bir tartışma yaşanıyor. Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ne yönelik gerçekleri
yansıtan her öğretici yazı, yazarına küfür olarak geri dönüyor. Gerçekler,
yalana dayalı yaymacayla örtülmeye çalışılıyor. Türk töresine uymayan garip
eylemler yapılıyor, Türkiye’nin konuğu olan çekik gözlü turistler dövülüyor.
Bilgisizliğin karanlığı içinde önce sanal düşmanlar yaratılıyor, sonra bu
düşmana savaş açılıyor. Sincan Uygur konusunun gerçek boyutunun özet de olsa
ortaya konması gerekiyor.
13 Aralık 2019 Cuma
KANAL İSTANBUL’U KİM İSTİYOR
“Montrö Boğazlar Sözleşmesi, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin tehdidiyle
karşı karşıyadır. ABD savaş gemilerini, istediği miktar ve tonajda ve istediği
süreyle Karadenizde dolaştırmak için Montrö’yü fesh ettirmeye çalışıyor. Bu
amaç için, fesih hakkı olan Romanya’yla gizli diplomasi yürütüyor”.(x)
12 Aralık 2019 Perşembe
TÜRKİYE’DE İŞBİRLİKÇİLER
Yabancı hayranlığına dayanan yüzelli yıllık yabancılaşma
birikimi, işbirlikçiliğin yaşam kaynağıdır ancak işbirliçilik bugün hayranlığın
çok ötesine geçmiş, emperyalist politikanın önemli bir parçası durumuna
gelmiştir. Büyük devlet ölçütlerine göre seçilen ve ülkelerinde etkin görevlere
getirilecek yönetici adayları, devlet fonlarıyla beslenen kurumlarda
eğitilmekte ve ülkelerine gönderilmektedir. Bu durumu büyük devlet yetkilileri
açıklamaktadır.
9 Aralık 2019 Pazartesi
İNGİLTERE’YE GİDEN 450 TON ALTIN NE DURUMDA
Hükümetin Türkiye’nin sahip olduğu altının yüzde 92’i
olan 450 ton altını İngiltere’ye göndermesi büyük tepki yarattı; duyuldukça
tepki arttı. Tepkinin giderilerek ya da azaltılarak halkın duymasını önlemek
için yandaş medya devreye sokuldu. Altının nereden ve ne biçimde geldiği
belirtilmeden, Hazinenin altınla dolduğu yaymacası yapıldı. Altınların İngiltere’den
geri alındığı izlenimi verildi. Ne yazıkki birçok yurtsever de oynanan oyunun
farkına varmadı; yanıltıcı yayınları gerçek sandı. Merkez Bankasındaki altın stoğunun 2017’den sonra arttığı doğruydu ama
İngiltere’ye gönderilen altından geri getirilen birşey yoktu.
4 Aralık 2019 Çarşamba
KADINLARA SEÇME VE SEÇİLME HAKKI VERİLMESİ
5 Aralık 1934 Çarşamba
günü yapılan Anayasa değişikliğiyle, kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi
ve Atatürk, o akşam, tüm kadınlara
seslenen bir bildiri yayınladı. Bildiride, şunları söylüyordu: “Seçme ve seçilme hakkı, Türk kadınına
toplum yaşamında, başka birçok milletin kadınlarından daha yüksek bir yer
kazandırmıştır… Belediye seçimlerine katılarak siyasi yaşamda kendini deneyen
Türk kadını, şimdi genel seçimlere katılırken, hakların en önemlisini kullanmaktadır.
Pek çok medeni ülkede kadına tanınmayan bu hak, Türk kadınının elinde
bulunmaktadır. O, bu hakkı, yetkinlikle ve gerektiği gibi kullanacaktır”.(x)
2 Aralık 2019 Pazartesi
YOL, KÖPRÜ VE TÜNEL CEZALARI
Yol, köprü ve tünelleri, yap işlet devret ihaleleriyle
yaptıranlar; yanlış ya da kaçak geçiş yapanlara, geçiş ücretinin 10 katı ceza kesiyor.
Bunu yasaya ve sözleşmelere koymuşlar, ayrımsız uyguluyorlar. Kesilen cezanın
15 günde ödenmesi gerekiyor. Ödenmezse ceza kesiliyor ve ceza ödenmediği sürece
sürekli artıyor. 10 kat cezanın 4 katını işletmeci şirket, 6 katını devlet
alıyor. Şirket ve devlet; pusuya yatmış avcı gibi, ceza kesecek yurtdaş
bekliyor. ‘İhtarnameler’ geç gidiyor,
ceza yediğini bilmeyen insanlar, arabalarının değerinden daha yüksek cezalarla
karşılaşıyor; mahkemelere koşuyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)