Yaptığı hazırlığa ve ordusuna o
denli güveniyordu ki, zaferi kesin gören bir ruh sağlamlığı içindeydi.
Ankara’dan cepheye gideceği akşam, Keçiören’de yakın arkadaşlarıyla
birlikteydi. Bunlardan biri, ‘Paşam ya başaramazsanız?’
dediğinde, ‘Ne demek istiyorsun?
Taarruz emrini aldığınızda hesap ediniz. On beşinci gün İzmir’deyiz’
yanıtını almıştı. Zafer’den sonra Ankara’ya döndüğünde, o gece beraber olduğu
arkadaşlarına, ‘İzmir’e on dört günde
girdik. Bir günlük yanılgım varama kusur bende değil, Yunanlarda’ diyecektir.
Ülkemizde toplumsal muhalefetin ve siyasi tartışmanın yoğunlaştığı bir dönem yaşanıyor. Kendiliğinden gelişen kitlesel eylemlerin ve siyasi tartışmaların niteliğini yükseltmek amacıyla bu bloğu oluşturduk. Hiçbir parti, grup ve toplulukla bağımız yoktur. Yazar Metin Aydoğan'ın yazılarını yayınlayacağız. Düşünsel yaşamımıza katkı koyacağına inandığımız yazıların, bilimsel tartışmalara yol açmasını diliyoruz.
30 Ağustos 2019 Cuma
26 Ağustos 2019 Pazartesi
26 AĞUSTOS 1922; KOCATEPE’DEN AFYON’A
25 Ağustos
akşamı, Anadolu’nun dış dünyayla haberleşmesini tümüyle kesti. Karargahını Şuhut yakınlarındaki dağlık bölgeye,
oradan Kocatepe arkasındaki bir tepeye taşıdı. 26 Ağustos sabahı, gün doğumuna
bir saat kala, savaşı yöneteceği Kocatepe’ye geldi. Düşüncelerine gömülmüş,
konuşmuyordu. Durmadan Doğu’ya, güneşin doğacağı ufka bakıyordu. Orada kızıl
pırıltı belirip, Anadolu yaylasına güneş doğarken birden, gürüldeyen bir gök
gibi topçu baraj ateşi başladı. Yunan Ordusu uykusundan uyandı. Birçok komutan,
o gece Afyon’da gittikleri balodan ancak iki saat önce dönmüştü.
24 Ağustos 2019 Cumartesi
MALİ İŞGAL; BANKA SATMAK
Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı bankaların; önde
gelenleri, ülkeleri ve hisse oranları; Citibank (% 99-ABD), Deutsche
Bank (% 99,99-Almanya), HSBC (% 100-İngiltere), Denizbank (% 99,85-Rusya),
Burgan Bank (% 99,26-Kuveyt), Bank of Tokyo (% 100-Japon),
Alternatif Bank (% 75-Katar), ING Bank (% 99,99-Hollanda), Türk-Arap
Bankası (% 63,99-Libya), ICBC (% 92,82-Çin), Odeabank (% 99,82-Alman),
QNB Finansbank (% 99,84-Katar), Rabobank (% 96-Hollanda)… Son 18
yılda, Türkiye’de satılan ve kapatılan 29 milli bankanın bir bölümü şunlardır: Demirbank, Sitebank,
Finans Bank, Denizbank, Tekfenbank, Ulusal
Yatırım A.Ş., Şekerbank, Toprak
Bank, Türk Ticaret Bankası, Tütünbank, Yapı ve Kredi, Pamukbank,
Emlak Bankası, İmar Bankası, Türk Ekonomi
Bankası (TEB), Hisarbank,
Egebank, Efesbank, İnterbank, Raybank, Tutum Bankası, Türkiye Bağcılar
Bankası, Adapazarı Bankası, Emniyet Bankası, Alaşehir Bankası, Lüleburgaz
Birlik ve Ticaret Bankası, Sağlık
Bankası, Türkiye Öğretmenler Bankası, Emlak
Bankası, Anadolu Bankası, İstanbul Emniyet Sandığı, İstanbul Halk Sandığı, İzmir Halk Sandığı.
20 Ağustos 2019 Salı
MUSTAFA KEMAL’İN KURTULUŞ SAVAŞI HAZIRLIKLARI
Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı hazırlıkları; Adana’da başlattığı, İstanbul’da geliştirdiği ve Samsun’da uygulamaya
soktuğu dokuz aylık bir dönemini kapsar.19 Mayıs, hazırlık sürecinin
son, Kurtuluş Savaşı’nın
başlangıç noktasıdır. Mondros Mütarekesi henüz imzalanmamışken,
ülkenin işgal edilerek parçalanacağını önceden görmüş, hazırlıklarını buna göre
yapmıştı. Ulusun kurtuluşu; halkın örgütlenmesine dayalı silahlı savaşımın ve
ulusal bağımsızlık kararlılığının, toplumun ortak istenci durumuna
getirilmesiyle olanaklıydı. “Türk ata yurduna ve Türk’ün bağımsızlığına
saldıranlara” karşı, onların gücüne ve kim olduğuna bakmadan, “bütün
ulusça ve silahlı olarak karşı çıkmak, onlarla savaşmak gerekiyordu”. Şimdi
bunu yapıyor ve sonuna dek gideceği, dönüşü olmayan bir yola giriyordu.
17 Ağustos 2019 Cumartesi
YÖNETİM BUNALIMI
Azgelişmiş ülkelerde, yolsuzluk çamuruna bulaşmamış, karanlık ve karışık ilişkilere
girmemiş
hükümet yetkilisi ve üst düzey yönetici aramak, dünyada saf ırk aramak gibidir.
Ele geçirilen yönetim yetkisi, ülke ve halkın haklarını korumak için alınan
sorumluluklar değil,
artık para ve yönetme hırsının tatmin araçlarıdır. Üçüncü bir sektör haline gelen
bu ilişkiler,
yazılı olmayan özel ‘yasalara’
sahiptir ve son derece profesyonelce yürütülür. Kimse kimsenin açığına bakmaz, herkes yurt dışı banka hesaplarındaki sıfırları
arttırma çabası içindedir. Bunlar, temel özellikleri bakımından ülkeden ülkeye değişmeyen günümüz politikacılarının en belirgin tipidir.
Seçimleri sürekli bunlar kazanır ve ülkeyi sırayla yönetirler. Bunlar, siyaseti
getirisi yüksek bir meslek durumuna getirmişlerdir.
14 Ağustos 2019 Çarşamba
AKP’NİN KURULUŞU
AKP, 14
Ağustos 2001’de kuruldu ve 14 ay sonra girdiği ilk seçimle yönetime geldi.
Aşağıdaki yazı, bu “sıradışı öyküyü” anlatmaktadır.
ABD
ve AB, yeni yüzyıla girerken Türkiye’yi “içine
kapalılıktan” kurtararak “dünyaya
açacak” ve “global liberalizmi”
tam olarak uygulayacak “cesur önderlere”
gereksinim duyuyordu. Kemal Derviş’in
“Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı”, ancak
böyle uygulanabilirdi. Recep Tayyip Erdoğan,
bu “cesareti” göstereceğini söylüyor ve
dış çevrelerle, özellikle ABD’yle ilişkiye geçiyordu. İlişkisi Fazilet Partisi üyesi
olduğu günlere dek gidiyordu. AKP’yi kurmadan önce; Nisan-1995 ile Temmuz 2001 arasında
6, kurduktan sonraki bir yıl içinde 2 olmak üzere 8 kez ABD’ye gitti. Aralık 2002
gidişinde, sıra dışı bir uygulamayla, resmi bir sıfatı olmamasına karşın Bush tarafından kabul edildi. Erdoğan’ın görüştüğü kişiler içinde üç isim
dikkat çekiyordu. Bunlar; Ilımlı İslam Modeli’nin kuramcısı Graham Fuller, daha sonra “AKP ile TSK’yı kafesledik” diyecek olan
CIA Türkiye Uzmanı Henri J. Barkey ve
“Karanlıklar Prensi” sanlı Richard Perle
idi.
13 Ağustos 2019 Salı
YOL VE KÖPRÜ POLİTİKASI
İzmir-İstanbul
Otoyolu açıldı ve geçiş ücretleri açıklandı. Önceki yap-işlet-devret
yatırımlarında olduğu gibi, ücretler ile geçiş sayıları yüksek ve geçmeyen
araçlar için ödemeyi yine Hazine üstleniyor. Yol ve köprüler, yap-işlet-devret yöntemiyle
büyük şirketlere yaptırılıyor. Konsorsiyum adı verilen geçici
ortaklıklarla bir araya gelen şirketler, aralarına yüksek teknolojiye sahip bir
uluslararası inşaat şirketini de alarak yatırımı gerçekleştiriyor. Bankalardan
kredi alınıyor ve bu kredilere devlet kefil oluyor. Hükümet, yapılan işe
karşılık, şirketlere uzun süreleri içeren işletme imtiyazları ve kar
garantileri veriyor. Kar oranı yüksek tutuluyor ve bu karı yolları-köprüleri
kullansa da kullanmasa da halk ödüyor. Hükümet, verdiği garantilerle Hazine’yi
borçlandırıyor. Bu yolla, gerçekte Hazine değil ödediği vergilerle Hazine’yi
oluşturan halk borçlandırılmış oluyor. Çıkarını ve geleceğini göremez duruma
gelen halk ise, bu büyük eserleri
ülkesine kazandıranları! şükranla anıyor.
10 Ağustos 2019 Cumartesi
SEVR ANTLAŞMASI
Amerikalı
tarihçi Prof. C. Helmreich, Paris’ten
Sevr’e (From Paris to Sévres) adlı kapsamlı yapıtında, Sevr Antlaşması
için, “19.yüzyıl sömürgeciliğini izleyen, mükemmel bir emperyalist çözüm” der
ve şu değerlendirmeyi yapar: “Büyük güçler, kamp ateşinin çevresinde, aç
gözlerle fırsat kollayan kurtlar gibiydi. Çünkü; Türkiye, doğası gereği zengin
ve emperyalizm oburdu... Herkesin Türkiye’de bir çıkarı vardı; olmayanlar da
icat ediyordu. Neredeyse akla gelebilecek bütün azınlıklar için birer ülke
planlanıyordu. ‘Barbar bir ulus’ olan Türkleri Avrupa’dan kovma fırsatı
kaçırılmamalıydı”.
7 Ağustos 2019 Çarşamba
KÖPRÜ VE YOLLARDA HAZİNE ZARARI BÜYÜYOR
Bu yazı, 31 Temmuz 2017’de yani 2 yıl önce yayınlandı. Yazıda öngörülenler
bugün gerçekleşmiş durumdadır. Bunu göstermek için herhangi bir ekleme ya da
çıkarma yapmadan aynısıyla yeniden paylaşıyoruz.
2016 itibariyle Türkiye’nin borcu; 421 milyar doları dış, 269 milyar doları
iç olmak üzere toplam 690 milyar dolara ulaştı. Bu borcun ulusal gelire oranı
yüzde 50’yi buluyor. Bu oran Türkiye’yi, dünyada ulusal gelirine göre en borçlu
ülkelerden biri haline getiriyor. Borç o denli büyük ki, üretimsizliğin yol
açtığı gelir düşüklüğü sürdüğü sürece, ne bugün ne de gelecekte ödenebilir.
Ödenemeyen borçlar için alacaklıların neler yapabileceği, Osmanlı’nın son
döneminde yaşayarak görüldü. Belli ki, benzer uygulamalar yine görülecek. Ekonomik
sorunların ağırlaştığı günümüz ortamında, yabancı ortaklı şirketlerin
yap-işlet-devret modeliyle yaptığı 53,7 milyar dolarlık 211 projeye 130 milyar
dolar Hazine garantisi verildi. Yalnızca 18 şehir hastanesine devletin
ödeyeceği kira bedeli 30 milyar dolar. Hazine, Avrasya Tüneli, Osmangazi
Köprüsü ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde; geçmeyen
araçlar için işletmeci şirketlere, 2017’nin ilk 4 ayında 803 milyon TL
ödeyecek. Bugünkü durumun sürmesi halinde, yıl sonunda işletmeci firmalara 2
milyar 410 milyon TL ödenecek. Bu miktar, Osmangazi Köprüsü’nün yapım
bedeli kadar bir paradır.
3 Ağustos 2019 Cumartesi
SURİYELİLERİ TÜRKİYE’YE KİM, NEDEN GÖNDERİYOR
Beş milyondan çok
yabancıyı yani küçük bir ülke nüfusu kadar insanı, ülkesine kabul etmek örneği
olmayan bir olaydır. Dünya tarihinde; savaşlar, işgaller ve zora dayalı göçler yaşanmıştır.
Ancak, en yoğunlarda bile bu kadar insan, bu kadar kısa sürede bir yere yerleştirilememiş, böyle bir
işe girişilmemiştir. Ülkesi ne denli büyük olursa olsun hiçbir
devlet bu kadar insanı içine almamıştır. Hükümet, ilerde
hiçkimsenin altından kalkamayacağı bir işe girişmiştir ve Türkiye’ye büyük
zarar vermektedir. Yapılanlar, güncel politikanın sınırlarını aşarak doğrudan
ulusal varlığa yönelmiştir. Suriyelilere vatandaşlık düşüncesi, emperyalist
isteklerle örtüşen ve Anadolu’nun Araplaştırılmasına yönelen bir girişimdir.
ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ne uygun olarak, Suriye’nin Kuzeyi
Araplardan temizlenip Kürtleştirilirken, Güneydoğu başta olmak üzere Anadolu’da
binlerce yılda dengelenen etnik yapı, Türk, Arap, Kürt karmaşası haline
getirilmektedir. Türkiye’nin de içinde bulunduğu Ortadoğu, Amerikalıların ‘kaos
kuramı’ adını verdikleri emperyalist girişime uygun olarak sürekli karmaşa
ortamına sürüklenmektedir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)