29 Eylül 2014 Pazartesi

HİNT UYGARLIĞI


Hindistan; yaşamı ve insanı anlamaya çalışan düşüncelerin, insancıl inanç dizgelerinin (sistemlerinin) ve köklü bir tarihe dayanan düşünce akımlarının merkezi gibidir. Yaratılan düşünsel gelişkinlik ve olağanüstü kültür o denli kapsamlı ve derindir ki, bu kültür, dünya düşünce tarihinin en önemli aşamalarından birini oluşturmuştur. Varlığını sürdüren ya da yok olan yüzlerce düşünce akımı; binlerce yıl boyunca okul ya da inanç dizgelerinde, düşünce biçimleri ya da davranış geleneklerinde kendisini yaşatarak, günümüze dek gelmiştir. Doğuya özgü olan ve insana değer veren katılımcı, erdemli, yüksek toplumsal töreyi (ahlakı) içeren bu büyük uygarlık; yalnızca Hindistan’ı ya da yalnızca Güney Doğu Asya’yı değil, insanlık tarihinin tümünü derinden etkilemiştir.

24 Eylül 2014 Çarşamba

YÜKSEK TEKNOLOJİ VE GELECEK


Eğitimde sağlanan; kitlesel yaygınlık, sınıflar arasındaki fırsat eşitliği, ayrılan fonlar, sağlanan düzey ve niteliksel başarı gibi konular gelişmiş ülkeler arasındaki eğitim ayrımının odak noktalarıdır. Ekonomik büyümenin ve rekabetin alacağı biçim, bu ayrılıklar üzerinde gelişecek; bilimsel-teknolojik yarışın sonucu eğitime verilen önemle belirlenecektir. Microelektronik, biyorteknoloji, yeni ağır sanayi, robot ve imalat aletleri, bilgisayar ve bilgisayar programları, telekomünikasyon ve sivil havacılık sanayileri, günümüzdeki ileri teknoloji yarışının stratejik erekleridir. Bu alanlarda, başarı ya da başarısızlığı serbest rekabet ilişkilerinin belirlemesine bırakacak gelişmiş ülke yoktur. Yoğun ve yaygın devlet destekleri bu alanlara odaklanmıştır. Özellikle bu yedi stratejik üretim dalında üstünlük savaşımı o denli yeğindir (şiddetlidir) ki, konu bunlar olduğunda liberal söylemler ağza alınmaz.

22 Eylül 2014 Pazartesi

KÜRESELLEŞMENİN GELİŞMİŞ ÜLKELERE ETKİSİ


Şirket etkinliklerinin denetimsiz sürdürüldüğü dünya ortamı ve bu ortamın insanlığın tümüne dayattığı yaşam koşulları, küresel politikaları üreten ülkelerin insanlarına da umutsuz bir gelecek sunuyor. Bugün, şirket çıkarlarıyla insanlığın gelişimi arasında yeğin (şiddetli) ve ivedi (acil) çözüm bekleyen bir çelişki var. Bugün, gelişmiş ülkelerin bir türlü çözemediği; işsizlik, gelir paylaşımındaki eşitsizlik, artan suçlar, sosyal güvensizlik, uyuşturucu bağımlılığı, çevre kirliliği, yasadışı göç, üretimsizlik, ayrılıkçı siyasi yapılanmalar vb. sorunlar, Yeni Dünya Düzeni’nin gelişmiş ülkelere kestiği faturalardır. Ulusal gelirini ağırlıklı olarak, azgelişmiş ülkelerle giriştiği tek yanlı tecimsel (ticari) çıkarlar üzerine kuran ve bu ilişkileri giderek dünya düzeni yaparak küreselleştiren gelişmiş ülkelerin, sorunlardan uzak durmaları olanaklı değildir.

19 Eylül 2014 Cuma

ALMANYA’DA SİYASİ PARTİLER


Almanya’da 19.yüzyıl ortalarına dek siyasi parti yoktu ancak örgütlenmeyi bekleyen pek çok düşünce akımı ve görüş vardı. Köklerinin Alman tarihinde olduğunu ileri süren muhafazakarlar ve liberaller, geleceğe egemen olacağını açıklayan sosyal demokratlar; çiftçileri, tarım emekçilerini ya da işçi örgütlerini, dernekten partiye dönüştürmenin çabası içindeydiler. İki partili siyasi düzen başlangıçta oluşturulamamıştı. 1871’de 8, 1918’de 11, 1930’da 15 parti Reichstag’a milletvekili sokmuştu. Almanya’da iki partili düzen, İkinci Dünya Savaş’ından sonra gerçekleştirildi.

17 Eylül 2014 Çarşamba

İNGİLTERE’DE SİYASİ PARTİLER


İngiltere’de siyasi yaşam, dün olduğu gibi bugün de, akçalı gücü yüksek, büyük mülk ve sermaye sahipleri tarafından denetim altında tutulmaktadır. Denetim, pek çok yasal önlem yanında, para ve siyasi rüşvetin belirleyici olduğu ilişkiler ağıyla sağlanmış ve bu ilişkiler, siyasete yön veren temel unsurlar yapılarak “meşrulaştırılmıştır”. İngiltere, siyasi rüşvet konusunda da başka ülkelere örnek olan, öncü bir rol oynamıştır. Parayla siyaset arasındaki etkili ilişki, İngiliz siyasetinin kökleri eskiye giden bir geleneğidir.

15 Eylül 2014 Pazartesi

KÜRESELLEŞME VE İŞÇİ HAKLARI


Bir zamanlar eylemleriyle ses getiren işçi devinimi, son dönemlerde kalıcı bir durgunluk ve eylemsizlik içine girdi. Geçmişte güç kullanılarak etkisizleştirilen sendikal savaşım şimdi yasal düzenlemeler ve işsizlik korkutmasıyla etkisizleştiriliyor. Küresel politikaların çalışma yaşamına verdiği yeni biçim; düşük ücret, ücretsiz fazla çalışma ve sosyal güvensizlik üzerine kurulu 19. yüzyıl koşullarında çalışan iş yerleri ortaya çıkıyor. Yaşananlardan yalnızca işçiler değil tüm çalışanlar etkileniyor, kazanılmış haklarını yitiriyor.

12 Eylül 2014 Cuma

ŞİRKETLER VE PARTİLER


Kazanç amaçlı şirketlerle siyasetle uğraşan partiler arasında, ne gibi bir ilişki olabilir ya da olabilir mi? İlgi alanları, çalışma biçimleri, ilişkileri; birbirinden uzak gibi görünen bu iki oluşum, nasıl ve nerede birlikte olabilir, ortak bir tutum içine girebilir? Şirket-parti ilişkisi, özellikle günümüzde sanılandan çok yoğun ve yaygındır. Şirketin belirleyici, partinin uygulayıcı olduğu bu ilişki, günümüzdeki küresel politikanın temelinde yer alır. Şirketin yönetim erkine gereksinimi vardır, bu gereksinimi doğal olarak siyasi savaşım örgütü olan partilerle karşılar. Şirketler, devlet üzerindeki etkisini koruyup güçlendirmek için, siyasi partileri denetim altında tutmak zorundadır.

10 Eylül 2014 Çarşamba

KÜRESELLEŞME VE SİYASİ PARTİLER


Küreselleşme düşüncüleri (ideologları), “siyasi partilerin artık işlevini yitirdiğini”, “temsili demokrasi ve ölçek ekonomisinin çağdışı kaldığını”, “küresel ekonomi büyüdükçe uluslardan oluşan oyuncuların küçüldüğünü” ve “doğrudan yönetim dönemine geçildiğini” söylüyor. Söylenenler doğru mu? John Naisbitt’in; “evrenselleştikçe küçülüyor ve kabileselleşiyoruz: etnik köken, dil, kültür ve din gibi konularda kendi türüne bağlılık giderek artıyor”, “siyasi partiler öldü”, “tüketici odaklı serbest piyasa demokrasisine geçiyoruz” gibi sözleri ne anlama geliyor? Bugün özellikle azgelişmiş ülkelerde bir parti bunalımının yaşandığı doğrudur. Emperyalizme karşı savaşım veren, köklü dönüşümler gerçekleştiren, devrim yapan partiler yok denecek kadar az. Parti sayıları artıyor ancak etkileri azalıyor; ülkesine ve halkına yabancılaşıyor. Bu durum geçici bir dönemin kalıcı olmayan sonuçları mı, yoksa söylendiği gibi partiler “artık işlevini bitirip” “öldü” mü?

8 Eylül 2014 Pazartesi

KÜRESELLEŞME VE SİYASET


Yeni ve ileri bir olguymuş gibi sunulan küreselleşme, ne yenidir ne de ileri. Tekelci şirket egemenliğinin en yüksek, en asalak ve çözülmeye en yakın üst evresidir; 20.yüzyıl başında dünyaya yayılan emperyalizmin kendisidir. Yüz yıllık geçmiş içinde; teknolojik gelişme, sermayenin küresel dolaşımı ve mali-sermaye (finans-kapital) yoğunlaşması olağanüstü artmıştır, ancak emperyalist düzen niteliksel bir değişime uğramamıştır. Dünya 21.yüzyıla, 20.yüzyıla girdiği koşulların hemen aynısıyla girmiştir.


5 Eylül 2014 Cuma

ALTIOK-2


Altıok, yaymaca (propaganda) amacı taşıyan sıradan bir tanımlama değil; mücadele içinde oluşan, yaşama bağlı ve geleceğe yön veren ilkeler bütünüdür. Geri kalmışlıktan kurtularak gelişmek isteyen bir ulusun, kalkınıp güçlenmek için izleyeceği yolu gösterir. Bu işin nasıl yapılacağını açıklar. İnsanı esas alır, bilime ve gerçeklere dayanır. Herşeyden önce, “çok yönlü, ileri ve çağın gereklerine uygun” belirlemeler; “halka verilen söz ve yükümlenmelerdir.” Toplumsal gelişimi temel amaç sayan, kendine güvenli ve devrimci bir yönetimin yapabileceği bir girişimdir. Türk ulusunun buluşudur ancak evrensel bir boyutu vardır.

3 Eylül 2014 Çarşamba

ALTIOK -1



Altıok, yaymaca (propaganda) amacı taşıyan sıradan bir tanımlama değil; mücadele içinde oluşan, yaşama bağlı ve geleceğe yön veren ilkeler bütünüdür. Geri kalmışlıktan kurtularak gelişmek isteyen bir ulusun, kalkınıp güçlenmek için izleyeceği yolu gösterir. Bu işin nasıl yapılacağını açıklar. İnsanı esas alır, bilime ve gerçeklere dayanır. Herşeyden önce, “çok yönlü, ileri ve çağın gereklerine uygun” belirlemeler; “halka verilen söz ve yükümlenmelerdir.” Toplumsal gelişimi temel amaç sayan, kendine güvenli ve devrimci bir yönetimin yapabileceği bir girişimdir. Türk ulusunun buluşudur ancak evrensel bir boyutu vardır.



1 Eylül 2014 Pazartesi

KEMALİZM-EMPERYALİZM İLİŞKİSİ – YAPISAL KARŞITLIK


Türk Devrimi’nin dünya siyasetine etkisi bilinenden ve sanılandan çoktur. Kemalizm tarihsel olarak Batı kapitalizminin “kabuk değiştirerek” dünyanın tümünü yatırım alanı durumuna getirmeye giriştiği bir dönemde ortaya çıkmıştır. Bu dönem, dünyanın yeniden paylaşımı için ilk büyük küresel çatışmanın yaşandığı, emperyalizmin yayılma evresidir. Emperyalizm yerleşik dünya düzeni durumuna gelemeden, daha “gençlik” döneminde, Kemalizmle karşılaşmış ve yenilgiye uğramıştır.