24 Temmuz 2021 Cumartesi

LOZAN’IN ÖNEMİ

 


Lozan’da, esas görüşme ve tartışma İngiltere’yle Türkiye arasında oldu. Lord Curzon, Ankara’dan gelenleri, eski Osmanlı Türkü sanıyordu. Ancak, yanıldığını çabuk anladı. İlkelerini her şeyin üstünde tutan yurtsever bir tutum ve şaşırtıcı bir irade sağlamlığıyla karşılaştı. ’Doğulularda böyle şey olmaz, Türkler nasıl bu hale geldi’ diyerek şaşkınlığını dile getiriyor, nedenini bir türlü anlayamadığı değişimi, çözmeye çalışıyordu. Lozan’da ortaya çıkan ‘yeni Türk tipi’, ulusal hakların savunulmasında yüksek bilinç ve direnç gösteriyor; oraya neden geldiğini, neyi nasıl elde edeceğini biliyordu. Batı gazetelerinde şaşkınlık ifade eden yorumlar yapılıyor, The Times, ‘Acaba, Türkiye bir mucize ile uygar bir devlet mi oldu’ diyordu.

 

23 Temmuz 2021 Cuma

ERZURUM KONGRESİ

 


BU YAZI METİN AYDOĞAN’IN KENDİ OLUŞTURDUĞU ARŞİVİNDEN ALINARAK YAYINLANMIŞTIR.

Erzurum Kongresi’ni, Anadolu’da kurulacak bir hükümetin ilk adımı olarak görüyordu. Bu görüşü, ‘milletin güveneceği bir hükümet yaratmak için, önce o hükümetin dayanacağı bir kuvvet yaratmak gerekir. Bu da Doğu İlleri Kongresi’nin ve ondan sonra Sivas Genel Kongresi’nin toplanmasıyla olacaktır’ diyerek dile getirdi. Temelini Amasya’da attığı, ‘yeni hükümet düşüncesini’ Erzurum’da karara dönüştürdü. Kongre’yi açış konuşmasında; ‘geleceğine egemen bir milli iradenin, müdahaleden korunmuş olarak ortaya çıkışı, ancak Anadolu’dan beklenmektedir’ diyerek dile getirdi. Erzurum Kongresi’nde, devrimin iki temel ilkesi ortaya çıktı. Milli mücadele, iktidar gücünü birkaç kişinin elinde toplayan tepeden inmeci ve salt askeri bir hareket olmayacaktı. Mücadeleye halk iradesi egemen kılınacak ve ulusun içinden çıkan bir çoğunluk yönetimi oluşturulacaktı. Erzurum’dan Anadolu’ya gönderilen ileti buydu.

2 Temmuz 2021 Cuma

CUMHURİYET VE TAKVİM, SAAT, ÖLÇÜ BİRİMLERİ YENİLEŞMESİ

 


BU YAZI METİN AYDOĞAN’IN KENDİ OLUŞTURDUĞU ARŞİVİNDEN ALINARAK YAYINLANMIŞTIR.

26 Aralık 1925 günü çıkarılan iki yasayla Miladi Takvim’e geçildi ve zaman ölçümü yani saat düzeni yenilendi. Osmanlı döneminde; uzun süre Türk Takvimi’yle, Hicri Kameri takvimi birlikte kullanılmıştı. I.Mahmut döneminde, 1740’da, Hicret tarihinden başlayan, ancak Güneş yılı esasına dayanan ve yılbaşını 1 Mart kabul eden; Rumî, Malî ya da Hicri Şemsi denilen yeni bir takvim daha kullanılmaya başlandı. Devlet, 1917’de savaş sırasında, Gregoryen takvimi de kullandı ve takvim konusu tam bir karmaşa durumuna geldi. Osmanlı ülkesinde, aynı anda altı tür takvim kullanılıyordu. Türkiye Cumhuriyeti, 26 Aralık 1925’te çıkardığı yasayla karmaşaya son verdi ve dünyanın büyük bölümünde kullanılmakta olan Miladi Takvim’i kabul etti… Günü, zaman dilimlerine ayıran saat belirleme aynı takvim gibi, karmaşa içindeydi. Ülkede iş yapan Avrupalılara, azınlıklara ve Müslümanlara ait, birbirinden değişik saat uygulamaları vardı. Oluşan saat karmaşası içinde, mevsimlere göre değişen ve güneşin doğuşuyla batışına bağlanan genel yaklaşımlı “alaturka saat”, günün gereksinimlerine yanıt veremez duruma gelmişti. Ayrıca, Türkiye saatte yaşadığı karmaşa nedeniyle, uluslararası saat düzeninin dışında kalıyordu. Oysa, bu düzene katılmak ve uluslararası ilişkilerde yaşanan güçlükleri ortadan kaldırmak zorundaydı. 26 Aralık’ta kabul edilen yasa bunu yapıyordu.