30 Ocak 2016 Cumartesi

ORDUYA KUMPAS: ABD VE AB


“20.Yüzyılın ilk elli yılı Osmanlı İmparatorluğu’nun paylaşılmasının yol açtığı değişikliklerle geçti. 21.Yüzyılın ilk elli yılı da Türkiye’nin alacağı doğrultuyla şekillenecektir... 21’nci yüzyıl, Türkiye'nin bugünkü ve yarınki rolünü nasıl belirleyeceğine bağlı olarak şekillenecektir.”
Bill Clinton-Amerika Birleşik Devletleri Başkanı

29 Ocak 2016 Cuma

KÜRESEL ÖRGÜT AĞI - 10 ORTAK PAZARLAR


Avrupa’da gerçekleştirilen büyük birleşik pazar, burada artan Alman etkisi ve ABD’nin NAFTA girişimi, Japonya’nın haklı ve ağır bir kaygı içine girmesine neden oldu. Herkes gücüne uygun, kendi ‘çarşısını’ kuruyordu ve Japonya bunun dışında kalamazdı. Noe-liberalizmin bilinen söylemleriyle 1989 yılında, 18 ülkeyi bir araya getirdi ve büyük bir hızla uluslararası tecimsel düzenlemelere girişti. Örgütün adı, Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği Forumu’ydu ancak ABD, yanında ayrılmaz ‘dostları’ Kanada, Meksika, Şili ve Avustralya’yı da örgüte sokmuştu. Brunei, Hong-Kong, Endonezya, Malezya, Yeni Zelanda, Papua, Yeni Gine, Filipinler, Singapur, Güney Kore, Tayvan, Tayland’la birlikte Japonya ve Çin örgüte üyeydi. Rusya, Vietnam ve Peru da üye alınacaktı.

28 Ocak 2016 Perşembe

KÜRESEL ÖRGÜT AĞI - 9 ORTAK PAZARLAR


Sovyetler Birliği’nin dağılıp soğuk savaşın bitmesiyle, NATO kendisinin gölgesi olmuş; Sovyetler’e karşı yürütülen savaşın en önemli bağlaşıkları Japonya ve Almanya, Amerikan endüstrisi ve finans dünyası için çekince oluşturacak denli güçlenmişti. ABD, denetleyemediği ve büyük güce ulaşan bu ülkeler karşısında yalnız kalmaktan çekiniyor, ülkesine akan Japon ve Avrupa sermayesini durduramıyordu. Japonya’yla Çin’in ekonomik gelişiminden duyulan kaygı ve 370 milyon varlıklı “müşterinin” yaşadığı AB’nin gücü, ABD hükümetlerini Amerika kıtasında benzer bir oluşum gerçekleştirmeye yöneltti. 700 milyon kişiyi kapsayacak ABD ağırlıklı bir ekonomik-siyasi blok, süreğenleşen sorunlara kesin çözüm olmasa da, geçici bir yumuşama getirecekti. NAFTA bu amaçla kuruldu.

26 Ocak 2016 Salı

ABD VE ASKERİ İŞGAL


Adnan Menderes hükümeti, 5 Mart 1959’da, ABD’ye Türkiye’ye silahlı müdahale hakkı veren bir anlaşma imzaladı. Anlaşma, “Türkiye, doğrudan ya da dolaylı olarak; tecavüz, sızma, yıkıcı faaliyet ya da sivil saldırıya uğraması durumunda" ABD’ye askeri müdahale hakkı tanıyordu.  “Tecavüz, sızma, yıkıcı faaliyet, sivil saldırı” gibi kavramların ne anlama geldiğini ve hangi durumda oluşacağını Amerikalı yetkililer karar verecekti.

KÜRESEL ÖRGÜT AĞI - 8 ORTAK PAZARLAR


Avrupa Birliği, ayrı dönemde kurulan ve Avrupa ülkeleri arasında askeri çatışmayı önlemeyi amaçlayan örgütlerin toplamından oluşur. Başka ortak pazar örgütleri gibi, yalnızca ekonomik işbirliği örgütü değildir. Ereğinde siyasi birlik olan bir anlayışa ve bu anlayışa uygun düşen uzun süreli izlencelere sahiptir. Çalışmalar, ekonomi ağırlıklı olarak başlamıştır ancak ortaklık ilişkileri bugün akçalı ve yönetsel alanlarda da ileri bir boyuta gelmiştir. Siyasi olarak ırkçılığa varan bir Avrupacılık politikası yürütmektedir. Söylemde, ‘demokrasi’ ve ‘insan haklarını’ savunurken,  özellikle azgelişmiş ülkelerde, ulusçuluk ve demokrasi eğilimlerini yok etmeğe çalışmaktadır.

25 Ocak 2016 Pazartesi

KÜRESEL ÖRGÜT AĞI – 7 GÜMRÜK TARİFELERİ GENEL ANLAŞMASI-GATT (1995’ten Sonra: Dünya Ticaret Örgütü-WTO)



Dünya Ticaret Örgütü sözleşmelerinde, ‘yüksek’ amaçlar yer alıyordu. Küresel ticaret gelişecek, üreticiler ürünlerini dünya pazarlarına sunacak, ülkeler ve insanlar varsıllaşacaktı. İnsanlığı geliştirecek evrensel bir düzen kuruluyordu. Demokrasi ve insan hakları dünyanın her yerinde korunacak, dünya barışı, ticaret yoluyla gerçekleştirilecekti... Söylenenlerin sürekli tersi yaşandı. Antlaşmalar yeni anlaşmaları, toplantılar yeni toplantıları izledi ancak sonuçta, yoksullar daha yoksul, varsıllar daha varsıl oldu. WTO uygulamalarıyla üçüncü dünya ülkeleri kendi yerli işletmelerini koruma olanağını yitirirken endüstrileşmiş ülkeler; patent, know-how ve diğer entellektüel marka haklarıyla, korundular. Üçüncü dünya ülkelerindeki patentlerin yüzde 80’den çoğu küresel şirketlerin eline geçti.

24 Ocak 2016 Pazar

KÜRESEL ÖRGÜT AĞI - 6 ORTAK PAZAR OLGUSU


Ekonominin yaşam alanı, her türlü tecimsel eylemin sürdüğü ve uğruna tarih boyunca savaşlar verilen ülke pazarlarıdır. Ekonomiye egemen olmak isteyen, pazara egemen olmak zorundadır. Bu tutkulu eylem her güçlü ülkeyi, daha az güçlü olanlar üzerinde egemenlik kurmaya iter. Bu yolla elde edilen dış pazar, kurulan egemenlik oranında kullanıma açılır. Ekonomik sömürünün biçim ve uygunluğu siyasi bağımlılığın düzeyini belirler. En çok sömürülen ülke en bağımlı ülkedir.

22 Ocak 2016 Cuma

KÜRESEL ÖRGÜT AĞI - 5 AKÇALI (MALİ) ÖRGÜTLER


ABD, Marshall Planı’yla mal ve para satarak kazanç sağlamanın yanında Avrupa’da politik etkinliğini arttırıyor ve bu büyük pazarda içsel bir olgu durumuna geliyordu. Avrupa ise, kalkınmak için gereksinim duyduğu ürün ve sermayeye kovuşuyor, savaşın yıkıcı etkisinden kurtulmaya çalışıyordu. Nitekim, köklü bir sanayileşme ve üretim birikimi olan Avrupa ülkeleri, ne denli yıkılmış olsalar da; aldıkları krediyi çok hızlı bir biçimde üretime yönlendirdi ve kısa sürede eski endüstriyel gücüne ulaştı.

21 Ocak 2016 Perşembe

KÜRESEL ÖRGÜT AĞI - 4 AKÇALI (MALİ) ÖRGÜTLER


Dünya Bankası’nın ana sözleşmesi, başka uluslararası antlaşmalarda olduğu gibi, ‘insani amaçlarla’ doludur. Yoksul ülkeler kalkındırılacak, bu ülkelere yatırım kredileri verilecek, üretim gücü ve verimliliği arttırılacaktır. Kredi alan ülkelere teknik hizmet yardımında bulunulacak, teknoloji getirilecek ve yatırımların uygulanmasında, ‘görev alınacaktır’... Ancak, gerçek yazılanlardan çok başkadır. Kredi verilir ancak koşullar tam olarak Banka tarafından belirlenir. Ulusal ekonomiyi geliştirecek yatırımlar, kredi verilmeyecek yatırımlardır. Kaynaklar, genel bir kural olarak, uluslararası şirketlerin gereksinimlerini karşılayan; ulaşım, iletişim ve erke (enerji) gibi alt yapı yatırımlarına ayrılmıştır. Yatırımın biçimi, kapsamı, boyutu, yöneticileri, çoğu kez işi yapacak firmalar bile Dünya Bankası’nca belirlenir. Büyük yatırımlar için gerekli olan araç ve makinaların alınacağı ülkeler, ödenecek bedeller ve markalar, kredi koşulu olur. Dünya Bankası, piyasa değerlerinin çok üstünde saptadığı bedelleri kaynakta keser ve firmalara kendisi ödeme yapar. Ödeme tutarını kredi toplamından düşer.

20 Ocak 2016 Çarşamba

KÜRESEL ÖRGÜT AĞI - 3 AKÇALI (MALİ) ÖRGÜTLER


IMF’nin kuruluş temelleri, küçük bir ABD kasabası olan Bretton Woods’da yapılan ve 44 ülkenin katıldığı konferans kararlarına dayanır. Dünya egemenliğine hazırlanan ABD, daha savaş bitmeden, mali-siyasi örgütlenme girişimlerine başlamıştı. Konferansın gerçek amacı, doların uluslararası akçalı işlemlerde egemen para durumuna getirilmesiydi. Bunun için ikinci bir uluslararası kambiyo (yabancı paraların alım satım işlemi) düzeni kabul edildi ve dolar, değeri altına oranla tanımlanan (bir ons karşılığı) bir para oldu.

18 Ocak 2016 Pazartesi

KÜRESEL ÖRGÜT AĞI - 2 (SİYASİ ÖRGÜTLER)


‘Serbest’ ticaretin yayılması yani ülkelerin ‘Pazar’ durumuna getirilmesi, bir dizi uluslararası anlaşmayı ve bu anlaşmalar yönünde geliştirilecek küresel boyutlu uygulamaları gerekli kılar. Askeri antlaşmalar bu tür girişimlerin ön adımı, siyasi ve akçalı bağlantılar ise temelidir. Ülkelerin yönetimine karışma; eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, ulaştırma ve enerji alanında yönlendirme; tarım ve uranda (sanayide) ‘kalkınma planları’ belirleme ile borçlandırma ve akçalı kurumlarda etkinlik sağlama, küresel etkinliği tamamlayan halkalardır.

17 Ocak 2016 Pazar

KÜRESEL ÖRGÜT AĞI - 1 (ASKERİ ÖRGÜTLENME)



21 Şubat 1947 günü, Washington’daki İngiltere Elçiliği ABD Dışişleri Bakanlığına iki nota vererek, Yunanistan’daki askerlerini çekeceğini ve Türkiye’yle artık ilgilenmeyeceğini bildirdi. İngilizler, önceden belirlenmiş olduğu anlaşılan bu notalarla, ABD’yi dünya önderliğine çağırıyor ve Amerikalıların sorumluluk yüklenmesini istiyordu. İngiltere, Fransa, Hollanda ve Belçika; dünyanın değişik yerlerindeki askeri üslerini gönüllü olarak Amerikalılara devretti ve bu ülkeye çok yönlü stratejik kolaylıklar sağladı. Ordularını, ortak savunma örgütleri aracılığıyla ABD’nin emrine verdiler ve olanakları ölçüsünde askeri harcamalara katıldılar. Bunları yaparken, ulusçu kaygılarla herhangi bir rahatsızlık duymadılar. Yeni bir dünya kuruluyordu ve bu dünyada yerlerini almalıydılar.

16 Ocak 2016 Cumartesi

YENİ DÜNYA DÜZENİ


Birinci Dünya Savaşı’ndan önce azgelişmiş ülkelerin hemen tümü, emperyalizme bağımlıyken; İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, dünyanın neredeyse yarısı bağımsızlığına kavuştu. Kimi gelişkin ülkelerde, düzeni değiştireceğini söyleyen ve yüzde 30 oy alan komünist partiler ortaya çıktı. Bu durumda, pazar daralması ve yetmezlik nedeniyle ortaya çıkan ve yeni paylaşım istekleri doğuran pazar çatışmasının, dünya savaşına yol açmadan ya da savaşları bölgesel düzeyde tutarak, düzeni yürütmenin yolları arandı. Bu arayış, kalıcılığı olan somut bir sonuca ulaştırıldı ve dünya ticaretine yeni bir biçim verildi. Yeni Dünya Düzeni denilen küresel işleyiş bu çabanın sonucu olarak ortaya çıktı.

13 Ocak 2016 Çarşamba

“VİCDAN VE NAMUS BORCU”


Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım, 14 Ocak 1923 günü öldü. 13 gün sonra 27 Ocak’ta İzmir’e gelen Mustafa Kemal, annesinin mezarı başında, bugün herkesin ders alması gereken bir konuşma yaptı. Günümüzdeki şarlatanlıklarla dolu ihanet ortamında yolunu ve kimliğini yitirenlere uyarı olur düşüncesiyle bu konuşmayı yayınlıyoruz.

“Annemin ruhuna ve bütün ecdat ruhlarına sözvermiş olduğum vicdan yeminini tekrar edeyim. Annemin kabri önünde ve Allah’ın huzurunda yemin ediyorum. Bu kadar kan dökülerek milletin elde ettiği ve sağlamlaştırdığı egemenliğin korunması ve savunulması için gerektiğinde annemin yanına gitmekte asla tereddüt etmeyeceğim. Ulusal egemenlik uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun.” 
                                                                                Mustafa Kemal Atatürk 27 Ocak 1923


12 Ocak 2016 Salı

ESKİ TÜRKLERDE AİLE DÜZENİ VE KADININ TOPLUMDAKİ YERİ


Eski Türklerde kadının toplum içindeki konumu ve aile düzeni, hemen hiçbir toplumda görülmeyecek düzeyde uygar ve demokratik ilişkiler üzerine kurulmuştu. Günümüz olayları göz önüne getirildiğinde, bu ilişkilerde ne denli yozlaşma yaşandığı görülecektir. Bugün kadına şiddet ya da aile ilişkilerindeki bozulmayı ileri sürerek kendimizi aşağılama ve özellikle Batıya özenme kuşkusuz üzüntü vericidir. Ancak, daha çok üzücü olan, geçmişi bilmemek ve ondan yararlanmamaktır. Büyük kentlerde yoğunlaşan bozulmaya karşın, Anadolu’da geçmişi yaşayarak yaşatan insanlarımız ne mutlu ki hâlâ vardır. Amerikalıların yaptığı bir araştırmaya göre Türk toplumları içinde bin yıl önceki ilişkiler, Ortaasya’da yüzde 67, Anadolu’da yüzde 37 oranında yaşamaktadır. Bu yüksek bir kültürün varlığını sürdürmesi demektir.

9 Ocak 2016 Cumartesi

İNÖNÜ’DEN SAKARYA’YA


Mustafa Kemal’in; “Devrim tarihimizin yeni bir sayfası” dediği İnönü Savaşları’nın birincisi, 10 Ocak 1921 günü kazanıldı. Sakarya ve Başkomutanlık Savaşları’na temel oluşturan, “yaşamsal dönüm noktası” niteliğindeki bu zafer, Kurtuluş Savaşı’nın yazgısına yön veren ilk cephe yengisiydi. Donanımı yetersiz ordu, bu savaşı “kar altında çıplak ayakla” kazanmıştı. Alttaki yazıyı, İnönü’de şehit ve gazi olan kahramanlara saygı için yayınlıyoruz.

Türk Ordusu, sayı ve silah olarak daha güçsüz olmasına karşın, Yunan Ordusu’nu İnönü’de iki kez yendi. Kurmay çalışmalarında ve savaş stratejisi belirlemede, Yunanlılara karşı açık bir üstünlüğe sahipti. Türk komutanların askerlik sanatında “kendilerinden üstün olduğunu bir türlü kabul edemeyen” Yunan subayları, yenilgiyi bir takım gerçek dışı söylentilerle açıklamaya çalışıyordu. Yunanlılar’a göre, Türk topçusu bu kadar iyi atış yapabildiğine göre, kesinlikle Rus ya da Alman subaylarının komutasındaydı; siperler içinde kuşkusuz İtalyan istihkamcıları vardı; piyade erleri ise Fransız subayların emrindeydi! 

PARTİ SORUNU


Toplumsal savaşım (mücadele) araçları olarak partiler, günümüzde her zamankinden çok yaygınlaşıp önem kazanmıştır. Bir zamanlar partileri kapatıp yasaklayan egemenler, kitlelerin demokratik savaşımı karşısında parti varlığını kabullenmek zorunda kalmıştır. Ancak, bunu öylesine ustalıkla yapmıştır ki, sonuçta yönetime gelebilecek partiler sürekli egemenlerin denetiminde kalmıştır. Görünüşte herkes parti kurabilir, halktan oy alırsa yönetime gelebilir. Oysa, olay bu denli basit değildir. Parti sorununu doğru kavramak için, toplumsal bilince ve geniş bir tarih bilgisine gereksinim vardır. Parti, ortak politik inançları olan ve toplumsal yaşamı inançlarına uygun olarak yeniden örgütlemek için, benzer yöntemlerle uğraş veren insanların gönüllü birlikteliği ya da temsil etmeye çalıştığı kitlenin en ileri ve en bilinçli unsurlarının oluşturduğu, merkezi bir örgüttür. Parti sorunu bir kültür sorunudur.

6 Ocak 2016 Çarşamba

AVRUPA GÜÇ DURUMDA


Avrupa’da giderilemeyen ekonomik ve toplumsal bir bunalım yaşanıyor. Pazar gereksinimini karşılamak için oluşturulan Avrupa Birliği, büyüklerin özellikle Almanya’nın etkisi altına girmiş durumda. Fransa ve İngiltere durumdan rahatsız. Kimilerine göre geleceği olmayan AB oluşumu sorunları çözemiyor. Yabancı düşmanlığına dayalı ırkçılık ve milliyetçilik yayılıyor. Ekonomik göstergeler olumlu değil. Orta sınıf küçülüyor, yoksulluk artıyor. Yunanistan, Portekiz, İrlanda, İtalya ve Fransa başta olmak üzere AB ülkeleri akçalı (mali) sorunlarla boğuşuyor. Buna karşın, Türkiye’de Avrupa Birliği’nin peşine takılanların tutumlarında bir değişiklik yok. Sesleri şimdi daha az çıkıyor ancak tek yanlı Gümrük Birliği’nin yıkıcı sonuçlarından söz eden yok.

5 Ocak 2016 Salı

BİLİMDE DOĞU BATI AYRIMI VE TÜRKLER


Geçmişten kopmanın yol açtığı özgüven yoksunluğu, Doğu insanının aşması gereken önemli bir sorundur. Bu sorun ancak geçmişin bilinmesiyle aşılabilir. Nereden, nasıl, neler yaparak gelindiği, bilinmezse; yalnızca geçmiş değil, geleceğe yön veren bugün de kavranamaz. Türklerin geçmişi incelendiğinde yalnızca “sonsuz” bir tarihle değil, güncele yön verecek büyük bir kültürle karşılaşılacaktır. İnsanı temel alan ve toplumsal dayanışmayı yaşatan bu yüksek kültür, ona sahip olanlar için tükenmez bir özgüven kaynağıdır.

3 Ocak 2016 Pazar

KÜRESELLEŞME VE ÜRETİMDE KARMAŞIK İLİŞKİLER


Ücret düşüklüğü ve işsizliğin artmasından etkilenen Amerikalı işçiler ve yerel yöneticiler, öfkelerini yabancı yatırımcılara yönelterek milliyetçi bir tavır içine girdiler. ‘Amerikan malı kullan’ 1990’ların çarpıcısözü (sloganı) oldu. ABD başkanı, Cumhuriyetçi Parti ve birtakım önde gelen Amerikan şirketleri, bu çağrıya uymaya söz verdi. Ancak, asıl sorun, bu istek ne denli güçlü olursa olsun verilen sözün tutulmasının artık çok güç olduğuydu. Amerikalılar; arabalarda, radyo ve TV’lerde, beyaz eşyada, uluslararası ticarete konu olan pek çok üründe hangi malın Amerikan malı olduğunu artık bilmiyordu. California’da üretilen Toyata mı, Suziki ve Isuzu tarafından üretilip General Motor tarafından pazarlanan Geo Metro mu daha Amerikalı? Ford tarafından İngiltere’de üretilen Jaguar mı ya da Mazda tarafından Kentucky’de üretilen Ford Explorer mi yabancı araba?

KÜRESELLEŞME VE ÜRETİMDE KARMAŞIK İLİŞKİLER


Ücret düşüklüğü ve işsizliğin artmasından etkilenen Amerikalı işçiler ve yerel yöneticiler, öfkelerini yabancı yatırımcılara yönelterek milliyetçi bir tavır içine girdiler. ‘Amerikan malı kullan’ 1990’ların çarpıcısözü (sloganı) oldu. ABD başkanı, Cumhuriyetçi Parti ve birtakım önde gelen Amerikan şirketleri, bu çağrıya uymaya söz verdi. Ancak, asıl sorun, bu istek ne denli güçlü olursa olsun verilen sözün tutulmasının artık çok güç olduğuydu. Amerikalılar; arabalarda, radyo ve TV’lerde, beyaz eşyada, uluslararası ticarete konu olan pek çok üründe hangi malın Amerikan malı olduğunu artık bilmiyordu. California’da üretilen Toyata mı, Suziki ve Isuzu tarafından üretilip General Motor tarafından pazarlanan Geo Metro mu daha Amerikalı? Ford tarafından İngiltere’de üretilen Jaguar mı ya da Mazda tarafından Kentucky’de üretilen Ford Explorer mi yabancı araba?

1 Ocak 2016 Cuma

21.YÜZYIL KİMİN OLACAK EMPERYALİST BLOKTA ÇATLAK



Dünya’yı gelecekte nelerin beklediğini görmek istiyorsak aranan yanıtı artık, NATO-Varşova, Arap-İsrail çatışmasında ya da Birleşmiş Milletler görüşmelerinde bulamayız. Bunların yerine ABD-Japonya-Almanya-Çin ve Rusya arasındaki ilişkilere ve bu ilişkilerin azgelişmiş ülkeler üzerindeki etkilerine bakmamız gerekiyor. Sovyetler Birliği’nin dağılması, daha önce çok az insanın düşündüğü bir gerçeği ortaya çıkardı. ABD’nin gölgesinde serpilip gelişen Japonya ve Almanya ile Uzakdoğu’da büyüyen Çin, büyük bir ekonomik güce ulaştı. Bu ülkeler, eriştikleri güce dayanarak artık dünya politikasına ağırlıklarını koymak istiyor. Yeni bloklaşmalar oluşuyor. Sovyet etkisiyle baskı altında kalan çelişkiler olgunlaşarak ortaya çıkıyor ve dünya adeta 20.yüzyılın başlarına geri dönüyor. Dünya etkinlik alanları için kıran kırana bir savaşımın sürdüğü çok kutuplu politik yapıya geri dönüyor