29 Haziran 2020 Pazartesi

ATATÜRK’ÜN CHP’Sİ



Cumhuriyet Halk Fırkası programı, amaç ve anlayış olarak toplumu tanımaya ve köklü bir tarih bilincine dayanıyordu. Yalnızca bir parti programı değil, bir ulusun geleceğini belirleyen, tümüyle milli bir uzlaşma belgesiydi. Tarihten alınan derslere ve ülke gerçeklerine dayanıyor, yenileşme önündeki tüm engelleri gidermeyi amaçlıyordu. Birbirini tamamlayan iyi düşünülmüş sekiz bölümden oluşuyor ve ulusun tümünü temsil etme işlevini, o güne dek hemen hiçbir siyasi partide görülmeyecek kadar başarıyla yerine getiriyordu.

15 Haziran 2020 Pazartesi

15 MAYIS 1919 İZMİR


15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkan Yunan Ordusu, 9 Eylül 1922’ye dek, Anadolu’da kaldığı 3,5 yıl boyunca, Türk halkına sıradışı yoğunlukta sistemli bir şiddet uyguladı. Şiddetin düzeyini, Batılı yazarların aşağıdaki yazıda aktarılan yazılarında bulacaksınız. İzmir’de başlatılan silahlı şiddet, kendiliğinden ortaya çıkan anlık bir düşmanlık tepkisi değil; her yönüyle düşünülmüş, bir göç ettirme eylemiydi. Bu eylem, Anadolu’yu Antik Çağ’dan beri mülkünün bir parçası gören ve Alman Profesör K.Kruger’in “megalo manyak emeller” dediği, değişmez Grek anlayışının doğal sonucuydu. Megalo İdea, 3 bin yıl sonra, şimdi gerçekleşecek ve Batı Anadolu ele getirilecekti. Yunan Ordusu, yerli Rumlarla birlikte kuralsız bir terör dalgasını gittiği her yere yaydı. Saldırdı, soydu, ırza geçti; yaktı, yıktı ve öldürdü. Kendilerini, topraklarına geri dönen efendiler olarak görüyorlardı. Yaptıkları gizlendi ve unutturulmaya çalışıldı. Bunda da başarılı olundu. Bugünkü kuşak dedelerinin çektiği acıyı bilmiyor. Tam tersi, Rumlara ve Ermenilere soykırım yaptığı yaymacasıyla karşılaşıyor. Yunanistan, 19 Mayıs’ı “Soykırım Kurbanlarını Anma Günü” kabul ediyor. Ege adalarını işgal ediyor ve 1915’te padişahın yaptığı gibi görmezden geliniyor. 95 yıl sonra, İzmir’e Metropolit atanmasına izin veriliyor.

11 Haziran 2020 Perşembe

TÜRKİYE’NİN ARAPLARLA ESRARENGİZ ALTIN ‘TİCARETİ’



Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, Türkiye Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE); 2017 Martı’nda 678 milyon dolarlık külçe altın ihraç etmiş. Buna karşın, aynı ay içinde; 692 milyon dolarlık, yani aynı miktarda külçe altın ithalatı yapmış. Bu garip ticaret, 2017’nin ilk dört ayında; 2,1 milyar dolar ihracat, 1.9 milyar dolar ithalat olarak gerçekleşmiş. Bu ilişki, son bir yıla yayıldığında; BAE’ne 95 ton altın satılmış 122 ton altın alınmış. ‘Satın aldığını sarın aldığına satmak ya da sattığını sattığından satın almak’; anlamına gelen bu garip duruma, basında yer almasına karşın, iki yıldır herhangi bir açıklama yapılmadı. Bu nasıl bir iştir? Ekonomi biliminde yeri var mıdır? Bunu kim açıklayacak?

5 Haziran 2020 Cuma

KAPİTALİST EMPERYALİZM



Batı kapitalizmi, 19. Yüzyılın ikinci yarısında hemen her iş kolunda ortaya çıkan ve tekel haline gelen şirketlerle tanıştı. ‘Bırakınız yapsınlar’ liberalizmi, yalnızca ekonomik alanda değil yarattığı politik işleyişle birlikte tarih sahnesinden çekildi. Toplumsal yaşamın biçimlenmesi, tekel gereksinimlerine ve tekel kazancına bağımlı duruma geldi. Fiyatları artık, serbest piyasa koşullarında oluşan gerçek değerler değil, yüksek kazanç içeren tekel kararları belirliyordu. Üretim ilişkilerinin doğal gelişimine uyumsuz tekel kârı, ekonomik ve politik alanda her türlü geriliğin kaynağı oldu. Aracılık, komisyonculuk, tefecilik, lobicilik ve siyasi nüfuzun geçerli olduğu piyasa işleyişinde, mali sermaye (finans kapital) belirleyici güç oldu. Burjuva demokrasisi ortadan kalktı.

2 Haziran 2020 Salı

ATATÜRK VE GÜNEŞ DİL KURAMI



Ulus Gazetesi, 2 Kasım 1935 ile 7 Aralık 1935 arasındaki 35 günde, Atatürk’ün 21 yazısını yayınladı. İsimsiz yayınlanan yazılarda, Türkçenin kökleri çok eskilere gidilerek araştırılıyor, geniş kapsamlı bu çalışmanın sonuçları ‘Güneş Dil Teorisi’ adı verilerek tartışmaya açılıyordu. Gazete, daha sonra Atatürk’ün kitapçık haline getirdiği görüşlerini, ‘Güneşdil Teorisi-Esası ve Kaynakları’ başlığıyla 14 sayfalık bir broşür haline getirdi ve okurlarına dağıttı. Atatürk, broşürde şunları söylüyordu: “Burada anlatılan düşünceler, Türk dilinin etimoloji (kökenbilim), morfoloji (biçim ve yapı bilimi) ve fonetik (ses bilimi) bakımdan 1932 yılından beri 3 yıldır yapılan inceleme ve araştırmalara dayanır. Güneş Dil Teorisi, Türk dili üzerine inceleme yaparken, başka dillerde yapılan araştırmalardan ve dille ilgili felsefe, psikoloji, ve sosyoloji konularının gözden geçirilmesinden doğmuştur. Bu doğuş flolojide yeni bir teori olarak görülebilir. Bu teorinin temeli, insana benliğini güneşin tanıtmış olması düşüncesidir”.x