30 Temmuz 2014 Çarşamba

İTALYAN FAŞİZMİ


Faşist devinim tekelci sanayi sermayesi, büyük toprak sahipleri ve devlet örgütlerince desteklenmiştir. Faşistler akçalı yardım alamadığı ilk iki yılda, güç koşullar içinde yaşamaya çalışmıştı. Gösterişli bir kaç faşist eylemden sonra örgüte para akmaya başladı. 1920 sonunda fabrika işgallerinin başarısızlığa uğramasından sonra büyük iş çevreleri ve toprak sahiplerinin yardımları, faşist devinimi paraya boğdu. Bu paralarla silah alındı ve militanlar ile onları eğiten eski askerlere ödeme yapıldı. ‘Devrimci Eylem Mangaları’ böyle doğdu. Bunlar, Po vadisinin köylerinde silahlı eylemlere girişti ve gerçek bir askeri örgüt biçiminde birleşti. En savaşçı ve en güvenilir unsurlar, müfreze, takım, bölük ve alay biçiminde kümelere ayrıldı. Bunlara özel üniforma giydirildi. İlva, Ansaldo, Fiat, Breda vb. sanayi şirketleriyle, Banca Di Sconta, Credito D’İtalia gibi bankalar faşistleri açıktan destekledi.

24 Temmuz 2014 Perşembe

LOZAN’IN ÖNEMİ


Lozan Konferans’ına 12 ülke katıldı, ama “esas görüşme ve tartışmalar İngiltere’yle Türkiye arasında oldu”. Lord Curzon, karşısındakini eski Osmanlı Türkü sanıyordu. Ancak, yanıldığını çabuk anladı. “İlkelerini her şeyin üstünde tutan vatansever bir tutumla” karşılaştı. “Doğulularda böyle şey olmaz”, “Türkler nasıl bu hale geldi?” diyerek şaşkınlığını dile getiriyor, “nedenini bir türlü anlayamadığı” değişimi, çözmeye çalışıyordu. Lozan’da ortaya çıkan “yeni Türk tipi”, ulusal hakların savunulmasında yüksek nitelikli bilinç ve direnç gösteriyor, oraya neden geldiğini, neyi nasıl elde edeceğini biliyordu. Batı gazetelerinde şaşkınlık ifade eden yorumlar yapılıyor, The Times, “Acaba Türkiye, bir mucize ile uygar bir devlet mi oldu?” diyordu.


23 Temmuz 2014 Çarşamba

KÜRESELLEŞME VE ÇAĞDAŞ KÖLE PAZARLARI


1960’lı yıllarda Hindistan, Ürdün, Pakistan ve Bangladeş’ten yüzbinlerce genç adam petrol kuyularında çalışmak ve yerleri silip süpürmek, inşaatlarda çalışmak için az nüfuslu, petrol zengini krallıklara aktı. Milyonlarca Türk; sokak süpürmek, bulaşık yıkamak ve niteliksiz sanayi işlerinde çalışmak için konuk işçi olarak Almanya’ya gitti. Cezayirliler büyük topluluklar halinde Paris’e geldi. Afrika, Asya ve Güney Amerika sürekli biçimde göç verdi. Küresel göç olanca hızıyla sürüyor. Ancak, bu kez işçilerden çok sermaye göç ediyor. Ülkelerindeki yoksulluktan kaçmak için gelişmiş ülkelere yasadışı giriş yapan işsizler dışında, işçiler artık gelişmiş ülkelere giremiyor. Şimdi geçerli uygulama, fabrikaların işçilerin olduğu yerlere taşınması. Çünkü, yoksul ve örgütsüz işçiler buralarda bol miktarda var. Az parayla çok iş yaptırmak ancak buralarda olanaklı. ABD uluslararası şirketleri kendi ülkelerinde ödediği işçi ücretlerine göre, Orta ve Güney Amerika’da yüzde 320, Uzakdoğu Asya’da yüzde 800 daha az ücret ödüyor.


21 Temmuz 2014 Pazartesi

KUZEY AFRİKA BAĞIMSIZLIK SAVAŞLARI


Libya halkı, 1911'den 1931'e dek İtalyan işgaline karşı büyük bir direniş göstermiştir. Libya direnişinin destansı bir yanı vardır. İdeolojik, politik ve askeri yetersizlik içindeki bir önderlikle, kararlı ve kalıcı direniş içine giren Libya halkı, başta İtalyanlar olmak üzere tüm dünyayı şaşırtan bir direnç göstermiştir. Savaşımın uzun sürmesinin nedeni, kitleleri savaşım içine sokan önder kadronun, anti-sömürgeci ve anti-emperyalist bilinçten yoksun olması, buna bağlı olarak da savaşımı taşıyabilecek bir siyasi ve askeri örgütlenmenin yaratılamamış olmasıdır. Benzer durum, Tunus içinde geçerlidir.


18 Temmuz 2014 Cuma

ESKİ TÜRKLERDE MÜZİK


Türk toplumunda binlerce yıla dayanan müzik tutkunluğu ve bu tutkunluğun toplumsal bir alışkanlık olarak kuşaktan kuşağa geçmesi, çok eski ezgilerin bile yitmemesine ve günümüze dek gelmesine neden olmuştur. Bu şaşırtıcı bir durumdur; hemen hiçbir toplum, eski ezgileri Türkler kadar koruyup güncele taşıyamamıştır. Örneğin eski Yunan ve Roma’dan günümüze hiçbir ezgi gelememiştir.


17 Temmuz 2014 Perşembe

İSPANYA İÇ SAVAŞI – 2 (DEĞERLENDİRME)


Bugün, özellikle büyük devletlerin etki alanında bulunan azgelişmiş ülkelerin, İspanya iç savaşını incelemeleri ve günümüze yönelik sonuçlar çıkarmaları gerekir. Çünkü bu savaş; ilkelerin ve insani değerlerin nasıl kolayca ayaklar altına alındığını, “demokrasi” havarisi ülkelerin, demokrasinin yok edilmesine nasıl göz yumduklarını gösteren en çarpıcı örnektir. İspanya iç savaşından herkesin her zaman alacağı önemli dersler vardır. İspanya iç savaşı, İspanya topraklarında yapılan bir Avrupa iç savaşı’ydı. Savaşa şu ya da bu oranda karışmayan, vatandaşı İspanya’da savaşmayan ülke kalmamış gibidir. İspanya üç yıl içinde, emperyalist ülkelerin, ideolojilerin, sistemlerin ve yeni silahların çatıştığı bir arena olmuştur.


16 Temmuz 2014 Çarşamba

İSPANYA İÇ SAVAŞI – 1


Bugün, özellikle büyük devletlerin etki alanında bulunan azgelişmiş ülkelerin, İspanya iç savaşını incelemeleri ve günümüze yönelik sonuçlar çıkarmaları gerekir. Çünkü bu savaş; ilkelerin ve insani değerlerin nasıl kolayca ayaklar altına alındığını, “demokrasi” havarisi ülkelerin, demokrasinin yok edilmesine nasıl göz yumduklarını gösteren en çarpıcı örnektir. İspanya iç savaşından herkesin her zaman alacağı önemli dersler vardır. İspanya iç savaşı, İspanya topraklarında yapılan bir Avrupa iç savaşı’ydı. Savaşa şu ya da bu oranda karışmayan, vatandaşı İspanya’da savaşmayan ülke kalmamış gibidir. İspanya üç yıl içinde, emperyalist ülkelerin, ideolojilerin, sistemlerin ve yeni silahların çatıştığı bir arena olmuştur.

14 Temmuz 2014 Pazartesi

ESKİ TÜRKLERDE DİN


Türkler, akla dayalı özgürlükçü yaklaşımları nedeniyle, hiçbir dönemde dinsel bağnazlığın etkisine girmemişler, dini “toplumsal varlığın tabanı olarak görmemişlerdir”. Türkler, dinle siyaseti hiçbir zaman birbirine karıştırmamış, önceliği her zaman siyasete vermiştir. Türk düşünürleri içinden dinle ilgilenenler çıktığında, bunlar genellikle ruhani dinlerin kabul edemeyeceği görüşler ileri sürmüşlerdir. Yaratan’la aralarına kimseyi sokmamışlardır.

9 Temmuz 2014 Çarşamba

ESKİ TÜRKLERDE KONUKLUK VE MESLEK AHLAKI


Türk insanı için “konuk ağırlama”, yerine getirilmesi gereken bir görev, “bir insanlık ve ahlak sorunudur”. “Kutluluk ve uğur işareti” ve “tanrının gönderdiği bir emanet” olan konuk için, her topluluk ya da ailede bir konukluk yani konuk evi ya da konuk odası vardır. Konuğa hizmette kusur edilmemeli ve gereksinimleri “en iyi biçimde” karşılanmalıdır.

7 Temmuz 2014 Pazartesi

AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLER’İNDE SEÇİMLER VE PARTİLER


Paranın siyaset üzerinde her yerde ve her dönemde sürdürdüğü etkili gücü, Amerika’da çok belirgin ve yaygındır. Seçim kazanma şansına sahip her iki parti de, üye ve sempatizan yardımlarıyla ayakta kalamayacaklarını bilirler. Pahalı seçim kampanyaları için, bol sıfırlı yardım çeklerine gereksinimleri vardır ve bunu verebilecek olanlar yalnızca şirketlerdir. Şirketler için partiler, seçim dönemlerinde dört yıllığına sermaye yatıracakları ve karşılığını o yasama döneminde alacakları yatırım alanlarıdır.

4 Temmuz 2014 Cuma

AMERİKAN DEMOKRASİSİ


Massachusetts’ın ilk valisi John Winthrop, yeni dünyanın insanlık için eşsiz bir örnek, “bir tepenin üzerindeki kent” olduğunu söylüyordu. Thomas Paine için Amerika “insanlığın sığınağı”ydı. 18.yüzyıl ortalarında Horace Greeley, “Batıya git genç adam ve ülkenle birlikte büyü” diyordu. Tarihçi James Oliver ise şunları söylüyordu: “Tanrı’nın eli onları Batıya sürdü ve onlar beraberlerinde en iyi şeyleri; uygarlığı, eğitimi, refahı, cumhuriyetçi hükümeti ve demokrasi ideallerini getirdiler. İşsiz ve boş bir kıtayı, yeryüzündeki en özgür bir halkın erdemi ve kurumlarıyla doldurdular. Efsane ve rüya, işte buydu.“ Söylenenler ne kadar doğrudur? Amerika gerçekten “insanlığın sığınağı” mıdır? Aşağıdaki yazıyı, Amerikalıların bağımsızlık bayramı olan 4 Temmuz nedeniyle yayınlıyoruz.

2 Temmuz 2014 Çarşamba

ABD, AB VE TÜRKİYE


AB ve IMF’ye verilen “ulusal programlar”, küresel egemenliğin, azgelişmiş ülkelere vermek istediği biçimi sağlayacak “iş programları” niteliğindedir. Kimi çevreler buna açık bir biçimde “ev ödevi” de diyor. Yönetim yetkisini elinde bulunduran politikacılar, Brüksel ve Washington’da üretilen programları “ev ödevi” sayıp gereklerini yerine getirmede büyük istek gösteriyor. Her program yeni bir programı gerekli kılıyor ve uygulamalar yayıldıkça Türkiye, boyut ve kapsamı geniş bir yönetim bozulmasıyla karşılaşıyor; toplumsal düzenin temel dayanakları sarsılıyor.