27 Şubat 2017 Pazartesi

İZMİR İKTİSAT KONGRESİ


İzmir İktisat Kongresi, Türkiye için önem taşıyan günlerde, 1923 yılının 17 Şubat-4 Mart aralığında toplandı. Mustafa Kemal Kongreyi açarken şunları söyledi: “... Amacımız odur ki, bu ülkenin insanları ürettikleriyle; tarımın, ticaretin, sanatın, emeğin ve yaşamın temsilcileri olsun. Ve bu ülke, artık yoksul ve kimsesizler ülkesi değil, zenginler ülkesi, zenginlikler ülkesi olsun. Yeni Türkiye’ye çalışkanlar diyarı denilsin. En büyük makam, en büyük hak, çalışkanlara ait olsun... Eğer vatan, kupkuru dağlardan, sert kayalardan, mezralardan, çıplak ovalardan ve vatan; bakımsız şehirlerden, köylerden ibaret olsaydı, onun zindandan hiçbir farkı olmazdı. Bu değerli vatanı, böyle zindan ve cehennem yapmışlardı. Oysa bu vatan, evlatlarımız ve torunlarımız için cennet yapılmaya layık, çok layık bir vatandır. Ülkemizi bayındır kılıp cennet haline getirecek olan araç ve etkenler, tümüyle ekonomik faaliyetlerdir... Geçmişte ve özellikle Tanzimat devrinden sonra, yabancı sermaye, ülkede kural dışı ayrıcalıklara sahipti. Devlet ve hükümet, yabancı sermayenin jandarmalığından başka bir şey yapmıyordu. Artık, her medeni devlet ve millet gibi, yeni Türkiye buna razı olamaz; burasını esirler ülkesi yaptırmayız... Bütün millet, bütün dünya bilsin ki, bu millet tam bağımsızlığının sağlandığını görmedikçe, yürüdüğü yolda bir an durmayacaktır.”                                                                       Mustafa Kemal 17 Şubat 1923-İzmir İktisat Kongresi

 

22 Şubat 2017 Çarşamba

DEVLETİN ŞİRKETLEŞMESİ: VARLIK FONU



Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 3 Mart 2015 günü; “bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa Türkiye de öyle yönetilmelidir” dedi. Bu açıklamadan 2 yıl sonra, Türkiye’nin kamusal varlığını oluşturan büyük işletmeler Varlık Fonu adı verilen bir şirkete devredildi. Ziraat Bankası, TPAO, Borsa İstanbul, Türksat, Telekom, Halk Bankası, Eti Maden, Milli Piyango, İzmir Limanı, Çaykur, Türk Hava Yolları ve 2 milyon metrekareden çok sahil arazisinde kamu mülkiyetine son verildi. TRT, TOKİ, TMO, TKİ ve GAP’ında içinde bulunduğu 32 devlet kuruluşunun daha Fon’a devredileceği basında yer aldı. Varlık Fonu AŞ.’nin yönetimine; uzmanlığı olmayan ve yandaşlığıyla tanınan 5 kişi getirildi. Sınırsız yetki ve yargı dokunulmazlığıyla donatılan bu kişiler; Türk ekonomisinin temelini oluşturan kamu malı işletmeleri, denetimsiz ve sorumsuz konumlarıyla özel şirketleri gibi yönetecekler. Devleti şirket haline getiren Varlık Fonu girişiminin amacı ve önemi nedir? Halk için ne anlam ifade ediyor? Uygulamanın sonuçları ne olacak? Geleceği nasıl etkileyecek?(x)

18 Şubat 2017 Cumartesi

HALKEVLERİ



Halkevleri, 19 Şubat 1932’de kuruldu. Amacını; “Türk ulusunu; bilinçli, birbirini anlayan, birbirini seven, ortak ülküye bağlı bir halk kitlesi haline getirmek” olarak açıklamıştı. Devrimler halka anlatılacak; kültürel yaşam, canlandırılacaktı. Yüzyıllarca bağnazlığın baskısı altına ezilen Anadolu halkı; yurt ve dünya sorunları hakkında bilgi sahibi olan, doğru düşünebilen ve olaylar karşısında kendi kanısını çekinmeden belirtebilen kişiler haline getirilecekti. Kulluğun yerini yurttaşlık alacaktı. Halkevleri tüzüğünün Birinci Maddesi’nde şunlar yazılıydı; “Halkevleri, kalplerinde ve dimağlarında memleket sevgisini mukaddes bir heyecan halinde duyanlar için toplanma ve çalışma yeridir. Bu nedenle Halkevlerinin kapıları bütün vatandaşlara açıktır”.(x)

16 Şubat 2017 Perşembe

HUKUK DEVRİMİ VE MEDENİ KANUN


 

17 Şubat 1926’da kabul edilen Medeni Kanun, Hukuk Devrimi’ni yeni bir aşamaya ulaştırdı. Aileyi güçlendirme, çocuk ve yetimleri koruma ya da kadın haklarını gözetme gibi; Türklerin önem verdiği özelliklere sahip bu önemli girişim, çağdaşlığa yönelen devrimci bir atılımdı. Mustafa Kemal, iki yıl önce, Hukuk Devrimi’ni başatırken şunları söylemişti: “Devrimcilerin en büyük ve sinsi düşmanı, çürümüş hukuk ve onun dermansız izleyicileridir. Ulusun ateşli devrim atılımları sırasında sinmek zorunda kalan, eski yasalar ve onlara dayanan eskinin hukukçuları, devrim atılımlarının etki ve ateşi yavaşlamaya başlar başlamaz, derhal canlanır ve harekete geçerler. Devrim ilkelerini, onun içten izleyicilerini ve onların yüksek ülkülerini mahkum etmek isterler”.x

12 Şubat 2017 Pazar

ŞEYH SAİT AYAKLANMASI



Hınıs’lı aşiret reisi Nakşibendi Şeyh Sait, 13 Şubat 1925 günü ayaklandı. Ayaklanma, 15 Nisan’da bastırıldı ve 49 kişi asılarak idam edildi. Şeyh Sait’ten 6 ay önce, Hakkâri’de yaşayan ve Nasturi papazlarından Nastoris tarafından kurulan Nastur tarikatına bağlı Süryaniler ayaklanmıştı. Ayaklanma, İngiltere’nin Musul sorununun ele alınması için Milletler Cemiyeti’ne başvurmasından bir gün önce başlamıştı. İngiliz subaylar Nastur halkını örgütlemiş, İngiliz uçakları ayaklanmacıları desteklemişti. Şeyh Sait ayaklanması, İngiliz işgal güçlerinin Kuzey Irak’ta sıkıyönetim ilan ettiği, subay izinlerinin kaldırıldığı, birliklerini Musul’a taşıdığı günlerde ortaya çıktı. O günlerde Büyük Britanya Sömürgeler Bakanı, Musul’a gelerek denetlemelerde bulunmuş, güçlü bir İngiliz donanması Basra’ya hareket etmişti.

9 Şubat 2017 Perşembe

BANKA SATMAK




Bir Alman Profesör Türkler ulus olamamıştır; çünkü bankalarını yabancılara bu kadar kolay satan bir toplum ulus olamamış demektir demiş. Bankaların ulusal açıdan önemini belirtmek için söylenen bu sözler, gerçekte çok şey anlatıyor. 19.Yüzyılda girişimcilere kredi verip para kazanan basit aracılar olan bankalar; 20.yüzyılda para satmanın yanında; yatırımları olan, şirket satın alan ve dışa açılan büyük bir mali-sınai güç durumuna geldiler ve ekonominin belirleyici unsuru oldular. Ulus için ekonomi her şeydir, ekonomi için de para her şeydir. Paraya yön veren ekonomiye, ekonomiye yön veren de ulusal pazara yön verir. Bu nedenle, banka-ulus ilişkisi, ulusun varlığıyla ilgili bir sorundur. 

7 Şubat 2017 Salı

TÜRKİYE’NİN ALTINLARI VE VARLIK FONU



Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye’nin 490 ton olan Altın rezervinin 450 tonunun, İngiltere Merkez Bankası Bank Of England’da emanette olduğunu açıkladı. Bu açıklama, Türkiye’nin karmaşık gündeminde yeterince ele alınmadı. Hiçbir bağımsız devlet, geleceğinin güvencesi olan birikmiş servetini, başka bir devlete; borç vermez, emanetine koymaz, rehin bırakmaz. Türkiye’de, askeri harcamalar artıp dış borç ödeme sınırını aşarken ve ekonomik bunalım derinleşirken, hazine 450 ton altını neden ve ne karşılığı yabancılara teslim etmiştir? Beklenti nedir? Libya’nın 200 milyar dolarına el koyan Batı’ya nasıl güvenilmiştir? Elde kalan son devlet varlıklarını, “Varlık Fonu” adı altında elden çıkarılmasının, altın olayıyla bir ilişkisi var mıdır? Varsa nedir?

4 Şubat 2017 Cumartesi

ALTIOK



Altıok deyince akla CHP ve onun kullandığı amblem geliyor. Oysa bugünkü CHP’nin Altıok’la herhangi bir ilgisi kalmamıştır. Altıok, Atatürk’ün devlet politikası haline getirdiği ve 5 Şubat 1937’de anayasa maddesi yaptığı ilkeler bütünüdür. Yaymaca amaçlı sıradan bir tanımlama değil; direniş içinde oluşan, yaşama bağlı ve geleceğe yön veren bir ideolojidir. Geri kalmışlıktan kurtularak gelişmek isteyen bir ulusun, kalkınıp güçlenmek için izleyeceği yolu gösterir. Bu işin nasıl yapılacağını açıklar. İnsanı esas alır, bilime ve gerçeklere dayanır. “Çok yönlü, ileri ve çağın gereklerine uygun” belirlemeler; “halka verilen söz ve yükümlenmelerdir.” Toplumsal gelişimi temel amaç sayan, kendine güvenli ve devrimci bir yönetimin yapabileceği bir girişimdir. Türk ulusunun buluşudur ve evrensel bir boyutu vardır.

2 Şubat 2017 Perşembe

KÜRESELLEŞME VE DİN



Son 30 yıllık dönemde etnik ve dinsel yapılanmaların güçlenip yayıldığını görüyoruz. Dünyayı tanımayan, örgütlenme birikimi olmayan, mali kaynaktan yoksun geri ve eğitimsiz kimi gruplar; 1980’lerden sonra birden bire ekonomik ve siyasi gücü yüksek küresel örgütler haline geldi. İkiyüz yıllık demokrasi birikimi ortada dururken Batı’da feodalizm ortadan kaldırılmışken; toplumsal gelişime ve demokratik yaşama ters bu gelişme, bu denli yaygınlıkla nasıl ortaya çıkabiliyor? İnancın ve etnik kimliğin özgürleşmesi olarak ileri sürülen bu gerici yönelme neye dayanıyor? Kime nasıl yarar sağlıyor?