30 Mayıs 2014 Cuma

TÜRK DEVRİM’İNDEN GERİ DÖNÜŞ -1


       Kemalist politikanın ödünlerle başlayıp karşı devrimle sonuçlanan uzun bir süreç sonunda uygulamadan kaldırılması, sanıldığı gibi 1950’lerde değil, 11 Kasım 1938’de yani Atatürk’ün ölümüyle birlikte başlamıştır. Bu, öznel bir yargı değil hükümet uygulamalarının ortaya koyduğu bir olgudur. Yaşananlar, şaşırtıcıdır ancak gerçektir. Şaşırtıcı olan, İnönü gibi her zaman Atatürk’ün yanında yer alan, Kurtuluş Savaşı ve devrimlerde büyük hizmeti bulunan bir kişinin, geri dönüş sürecinin başlamasında birincil düzeyde sorumlu olmasıdır. Bu konu ve nedenleri, ülkemizde yeterince tartışılmamış, böyle bir tartışma İnönü’ye saygısızlık olarak görülmüştür. Oysa, olaylar ve sonuçları ortadadır. Bunları inceleyip, günümüze ve geleceğe yönelik ders çıkarmak bizim sorumluluğumuzdur. İnönü gibi, Devrim ’de yer alan, katkısı olan bir önderin, tarih açısından içine düştüğü durumun açıklanması gerekir. Emperyalizmi kavrayamamanın yol açtığı Batı hayranlığının nelere yol açacağını görmek ve geleceğe yönelik kendimize çizeceğimiz yolu aydınlatmak zorundayız. Geçmişten ders almalıyız.

26 Mayıs 2014 Pazartesi

KURTULUŞ SAVAŞ’INDA TEMEL BELİRLEMELER


Türk Devrimi’nin önderi ve kuramcısı tek başına Mustafa Kemal Atatürk’dür. Toplumsal bilinç ve devrimci kararlılık olarak en yakın çevresinden çok ilerdedir. Bu nedenle, Türk Devrimi’nin kuramsal ve eylemsel stratejisi onun tarafından belirlenmiş ve uygulanmıştır. Devrim önderliğini Mustafa Kemal tek başına temsil eder. Kemalist ideolojide devrimci atılımların tümünde ulusa güven esastır. Kitle çizgisine büyük önem verilir, kitlelerin devrim ilkeleri yönünde kazanılması başarının ana koşulu sayılır. Çalışma biçimi ve devrim anlayışındaki düzey, evrensel boyutludur. Devrimci uygulamada yaratıcı özgünlük, uluslararası kavrayış, bağımsız politik istenç ve devrim öykünmeciliğinden (taklitçiliğinden) kaçınma yeteneği üst düzeydedir.

23 Mayıs 2014 Cuma

ESKİ TÜRKLERDE ORDU


Türkler’in yüksek disiplinli, donanımlı, iyi örgütlenmiş, büyük ve güçlü ordular kurup bu orduları, adeta bir yenilmezlik efsanesine dönüştürebilmeleri; yaşam biçimlerine olduğu kadar, kuşkusuz teknolojik gelişkinliğe bağlı bir sonuçtur. “Gelişkin” toplumlar, gelişkin ordular kurarlar. Bu konuda erişilen düzey, aynı zamanda, orduları içinden çıkaran toplumun gelişkinlik düzeyinin de bir göstergesidir. Ortak bir ulusal istence dönüşen savaşçılık ruhuyla, teknoloji geliştirme ve örgütlenme yeteneği, eski Türkler’de kusursuz bir bütünlüğe ulaşmış ve bu yetenek, kuşaklar boyu süren ulusal bir gelenek olmuştur.

21 Mayıs 2014 Çarşamba

KURTULUŞ SAVAŞI’NIN ÖRGÜTLENMESİ – 3 (SİVAS KONGRESİ)


Başarılı olabilmek için, “büyük bir irade gücüne”, nitelikli düşünsel donanım ve sınırsız bir yurt sevgisine gereksinim vardı. Bu nitelikler ise, “doğal sürükleyici bir güç” olarak onun yaradılışında bulunuyordu. Aynı nitelikler, yoksul ve eğitimsiz görünen Türk halkının doğal yapısında da vardı. İnançlı bir yurtseverin yapması gerekeni yapacak; kendi gücünü, kaynağı olan millet gücüyle birleştirerek, ülkesini kurtaracak bir eyleme, ulusal bağımsızlık eylemine girişecekti. Bu girişim, kendi adına bir şey istemeyen, “şan ve şeref peşinde koşmayan”, yalnızca “geleceğin Türkiyesi üzerinde tasarladığı yapıcı düşüncelere” yönelmiş olan bir yurtseverin tutkulu eylemiydi.

20 Mayıs 2014 Salı

KURTULUŞ SAVAŞI’NIN ÖRGÜTLENMESİ – 2 (ERZURUM KONGRESİ)


Başarılı olabilmek için, “büyük bir irade gücüne”, nitelikli düşünsel donanım ve sınırsız bir yurt sevgisine gereksinim vardı. Bu nitelikler ise, “doğal sürükleyici bir güç” olarak onun yaradılışında bulunuyordu. Aynı nitelikler, yoksul ve eğitimsiz görünen Türk halkının doğal yapısında da vardı. İnançlı bir yurtseverin yapması gerekeni yapacak; kendi gücünü, kaynağı olan millet gücüyle birleştirerek, ülkesini kurtaracak bir eyleme, ulusal bağımsızlık eylemine girişecekti. Bu girişim, kendi adına bir şey istemeyen, “şan ve şeref peşinde koşmayan”, yalnızca “geleceğin Türkiyesi üzerinde tasarladığı yapıcı düşüncelere” yönelmiş olan bir yurtseverin tutkulu eylemiydi.


19 Mayıs 2014 Pazartesi

KURTULUŞ SAVAŞI’NIN ÖRGÜTLENMESİ – 1 (SAMSUN’DAN ERZURUM’A)


Başarılı olabilmek için, “büyük bir irade gücüne”, nitelikli düşünsel donanım ve sınırsız bir yurt sevgisine gereksinim vardı. Bu nitelikler ise, “doğal sürükleyici bir güç” olarak onun yaradılışında bulunuyordu. Aynı nitelikler, yoksul ve eğitimsiz görünen Türk halkının doğal yapısında da vardı. İnançlı bir yurtseverin yapması gerekeni yapacak; kendi gücünü, kaynağı olan millet gücüyle birleştirerek, ülkesini kurtaracak bir eyleme, ulusal bağımsızlık eylemine girişecekti. Bu girişim, kendi adına bir şey istemeyen, “şan ve şeref peşinde koşmayan”, yalnızca “geleceğin Türkiyesi üzerinde tasarladığı yapıcı düşüncelere” yönelmiş olan bir yurtseverin tutkulu eylemiydi.

17 Mayıs 2014 Cumartesi

ÖZELLEŞTİRME İDEOLOJİSİ


Günümüz dünyasında endüstriyel üretimi düşük, ekonomik ve mali yapılanması yetersiz gelişmekte olan ülkelerde, devletin ekonomik gücünü büyük oranda Kamu İktisadi Kuruluşları (KİT) oluşturur. KİT yatırımlarının artması ve bu yatırımların verimli bir işleyiş içinde geliştirilmesi, azgelişmiş ülkelerin kalkınabilmesi için tek şanstır. Dünyada, devletin ekonomik destek ve katılımı olmadan kalkınabilmiş bir ülke yoktur. Batının gelişmiş ülkelerinin kalkınması ekonomik devletçilik olarak tanımlanan Merkantilizme dayanır. Devlet kalkınmada öncüdür ve bu görevi yaptığı oranda güçlenmiştir. Bugün, azgelişmiş ülkelerde devletin ekonomik dayanaklarının özelleştirme adıyla yokedilmesi gerçekte ulus devletin yok edilmesidir. Bu nedenle, özelleştirme uygulamaları ekonomik değil, emperyalizmi anlatan ideolojik bir girişimdir. Azgelişmiş ülkelerin varlığını sürdürebilmesi için tek dayanağı olan ulus-devletin yok edilmesidir.

15 Mayıs 2014 Perşembe

ANADOLU’DA YUNAN İŞGALİ



Yunan Ordusu tarafından İzmir’de başlatılan silahlı şiddet, kendiliğinden ortaya çıkan anlık bir düşmanlık tepkisi değil; her yönüyle düşünülmüş, amacı belli ve planlı bir göç ettirme eylemiydi. Anadolu’yu, Antik Çağ’dan beri mülkünün bir parçası, Ege’yi bu mülkün iç denizi gören ve Alman Profesör K.Kruger’in “megalo manyak emeller” dediği, değişmez Grek anlayışına dayandırılmıştı. Megalo İdea, 3 bin yıl sonra, şimdi gerçekleşecekti. Belirlenen amacın doğal sonucu, ele geçirilecek topraklarda yaşayanların yerlerinden çıkarılması, yani göçe zorlanmasıydı. Böyle bir sonucu elde etmek için doğal olarak kıyım, üstelik iyi tasarlanmış bir kıyım gerekliydi. Engel tanımayan bir terör dalgasını, bağlarından boşanmış bir yoketme isteğiyle gittikleri her yere yaydılar. Saldırdılar, soydular, ırza geçip hakaret ettiler; yaktılar, yıktılar ve öldürdüler. Kendilerini, topraklarına geri dönen yeni efendiler olarak görüyorlardı. Müslüman halkı, terör yoluyla yaşadıkları topraklardan kaçıracaklardı.

14 Mayıs 2014 Çarşamba

BÜYÜK TÜRK GÖÇLERİ




Türk tarihi, Büyük Göçler ve göçleri ortaya çıkaran nedenler bilinmeden; dünya tarihi ise, bu göçlerin başka toplumlara yaptığı etki ve yarattığı sonuçlar anlaşılmadan kavranamaz. Yedi bin yıl süren göç’ler Türk toplumunun özyapısına (karakterine) biçim vermiş ve bugün de yaşamakta olan, belli ki daha da yaşayacak olan birçok toplumsal özelliğe kaynaklık etmiştir. Yokolmamak için örgütlü, güçlü ve bilgili olmayı gerektiren göç eylemi; Türk toplumunu, geçmişine önem veren, paylaşımcı, dayanışmacı ve yenilikçi bir toplum yapmıştır. Durağanlığı, tutuculuğu ve uyuşukluğu sevmeyen; her zaman devingen ve atak, öğrenmeye ve bilime önem veren, doğayı ve insanı esas alan Türkler; bu nitelikleri büyük oranda, binlerce yıl süren göç eylemi nedeniyle kazanmıştır.

12 Mayıs 2014 Pazartesi

TÜRK TARİHİ VE ORTA ASYA



Orta Asya’da ortaya çıkan, orada gelişip serpilerek geniş alanlara yayılan Türk uygarlığı, pek çok kültürle iç içe geçmiş ve hemen hiçbir toplumda görülmeyen bir yoğunlukla, bu kültürlerle kaynaşmıştır. Tarihin her döneminde ve neredeyse sonsuz bir çeşitlilikle, kültürleri etkilemiş ya da onlardan etkilenmiş ve sıradışı ilişki yoğunluğu içinde, kimsenin beğenisine, yergisine ya da karşı çıkışına aldırış etmeden, uygarlık tarihinde yerini almıştır.


9 Mayıs 2014 Cuma

TARİHTE TÜRKLER




 “Türk tarihi üzerine yazı yazanların çoğu, böyle bir işi yapabilmek için varolan kaynaklardan habersiz kişilerdi ve bunlar genel bir önyargıya bağlıydılar. Ancak, Harold Bowen’in belirttiği gibi, Türkiye ve Türkler, kendileri üzerine bilimsel çalışma yapanlar üzerinde, tutkulu duygular uyandırıyordu. Bunlar, ‘Türk acımasızlığı’ gibi yalanlara tepki duyuyor ‘Türk muhteşemliği, inceliği ve çekiciliğinin’ etkisine giriyorlardı.” Zeine N.Zaine


7 Mayıs 2014 Çarşamba

TÜRK-ARAP İLİŞKİLERİ – 3



Arap ülkeleri ve yöneticileriyle ilişki kurmak, son dönemde moda oldu. Üst düzey devlet yetkilileri, Arap coğrafyasındaki hemen her olaya ilgi gösteriyor, resmi ya da özel ilişkiler kuruyor; kamuya açıklanmayan görüşmeler yapıyor. Din inancıyla sarmalanmış Arapçılık, Türkiye’de yeniden yayılıyor, yayılma ideolojik düzeyi aşarak günlük yaşamı etkileyen baskı unsuru haline geliyor. Bu olumsuz gelişmenin geçmişten gelen dayanakları vardır. Türk-Arap ilişkileri, 13 yüzyıllık uzun bir süreci kapsar ve bu süreç Türkler için acı dolu dönemler içerir. Oysa, bunlar pek bilinmez. Arapçılığın bugün yeniden yayılması nedeniyle konu günceldir ve özellikle 20.yüzyıldaki ilişkiler, ders alınması gereken özelliğe sahiptir.


5 Mayıs 2014 Pazartesi

TÜRK-ARAP İLİŞKİLERİ – 2



Arap ülkeleri ve yöneticileriyle ilişki kurmak, son dönemde moda oldu. Üst düzey devlet yetkilileri, Arap coğrafyasındaki hemen her olaya ilgi gösteriyor, resmi ya da özel ilişkiler kuruyor; kamuya açıklanmayan görüşmeler yapıyor. Din inancıyla sarmalanmış Arapçılık, Türkiye’de yeniden yayılıyor, yayılma ideolojik düzeyi aşarak günlük yaşamı etkileyen baskı unsuru haline geliyor. Bu olumsuz gelişmenin geçmişten gelen dayanakları vardır. Türk-Arap ilişkileri, 13 yüzyıllık uzun bir süreci kapsar ve bu süreç Türkler için acı dolu dönemler içerir. Oysa, bunlar pek bilinmez. Arapçılığın bugün yeniden yayılması nedeniyle konu günceldir ve özellikle 20.yüzyıldaki ilişkiler, ders alınması gereken özelliğe sahiptir.


2 Mayıs 2014 Cuma

TÜRK–ARAP İLİŞKİLERİ - 1



Arap ülkeleri ve yöneticileriyle ilişki kurmak, son dönemde moda oldu. Üst düzey devlet yetkilileri, Arap coğrafyasındaki hemen her olaya ilgi gösteriyor, resmi ya da özel ilişkiler kuruyor; kamuya açıklanmayan görüşmeler yapıyor. Din inancıyla sarmalanmış Arapçılık, Türkiye’de yeniden yayılıyor, yayılma ideolojik düzeyi aşarak günlük yaşamı etkileyen baskı unsuru haline geliyor. Bu olumsuz gelişmenin geçmişten gelen dayanakları vardır. Türk-Arap ilişkileri, 13 yüzyıllık uzun bir süreci kapsar ve bu süreç Türkler için acı dolu dönemler içerir. Oysa, bunlar pek bilinmez. Arapçılığın bugün yeniden yayılması nedeniyle konu günceldir ve özellikle 20.yüzyıldaki ilişkiler, ders alınması gereken özelliğe sahiptir.


1 Mayıs 2014 Perşembe

VİETNAM ULUSAL BAĞIMSIZLIK SAVAŞI



1 Mayıs 1975 günü, Vietnam Ordusu Vietkong birlikleriyle birlikte Saygon’a girdi ve dünyanın süper gücü ABD’yi bozguna uğratan son noktayı koydu. ABD Ordusu, savaşmak için getirdiği hava ve deniz araçlarının tümünü bu kez kaçmak için kullandı ve Vietnam’da tarihinin en büyük askeri yenilgisini aldı. 1 Mayıs 1975, 20.yüzyılda Türk Kurtuluş Savaşı’yla başlayan ulusal bağımsızlık savaşlarının doruk noktasıdır ve yoksul bir ulusun birliğini sağlaması durumunda neleri başaracağını gösteren evrensel bir utkudur (zaferdir). Alttaki yazıyı, Vietnam halkının yüz yıl süren ulusal bağımsızlık savaşımına (mücadelesine) saygımızı göstermek için yayınlıyoruz.

ABD Hava Kuvvetleri Vietnam’a, yalnızca 1965-1968 yılları arasındaki üç yıl ve 1972 yılındaki 6 aydan oluşan 3,5 yıllık bir zaman dilimi içinde tam bir milyon yüz bin ton bomba attı. Bunun ne anlama geldiği, 4 yıllık 2 dünya savaşında pasifik çatışmaların tümünde 650 bin ton bomba kullanıldığı bilinirse açıkça ortaya çıkacaktır. 14 yıllık savaş içinde, ABD kaynaklarına göre, 55 bin Amerikalı, 200 bin Güney Vietnam’lı asker, 725 bin Kuzey Vietnam ve Vietkonglu asker ve 500 bin sivil olmak üzere 1,5 milyon insan öldü. ABD, 1972 yılında savaşa, 580 bin Amerikalı, 64 bin Koreli, Taylantlı, Avustralyalı, bir milyon sekiz yüz bin Güney Vietnamlı asker ile 3500 helikopter ve 2000 savaş uçağı sürmüştü.