24 Ocak 2016 Pazar

KÜRESEL ÖRGÜT AĞI - 6 ORTAK PAZAR OLGUSU


Ekonominin yaşam alanı, her türlü tecimsel eylemin sürdüğü ve uğruna tarih boyunca savaşlar verilen ülke pazarlarıdır. Ekonomiye egemen olmak isteyen, pazara egemen olmak zorundadır. Bu tutkulu eylem her güçlü ülkeyi, daha az güçlü olanlar üzerinde egemenlik kurmaya iter. Bu yolla elde edilen dış pazar, kurulan egemenlik oranında kullanıma açılır. Ekonomik sömürünün biçim ve uygunluğu siyasi bağımlılığın düzeyini belirler. En çok sömürülen ülke en bağımlı ülkedir.


Gücün Kaynağı

Küreselleşmenin amacı, aksamadan işleyen ve tüm dünyayı kapsayan bir ekonomik düzenin kurulmasıdır. Bu amaca yönelik çabalar, öznel yargıların oluşturduğu davranışlar değil, varsıllığın kaynağını oluşturan ekonomiye ait bilinçli eylemlerdir.
Varsıllık, ekonomik ilişkilerde söz sahibi olmaya dayanır. Basit gibi görünen bu gerçek dünyadaki çatışmaların tümünün kaynağı ve toplumsal düzenin temel özelliğidir. Askeri ve siyasi egemenlik, ekonomik egemenliğin araçlarıdır, gerçek güç ekonomidir.
Ekonominin yaşam alanı, her türlü tecimsel eylemin sürdüğü ve uğruna tarih boyunca savaşlar verilen ülke pazarlarıdır. Ekonomiye egemen olmak isteyen, pazara egemen olmak zorundadır. Bu tutkulu eylem, her güçlü ülkeyi daha az güçlü olanlar üzerinde egemenlik kurmaya iter. Bu yolla elde edilen dış pazar, kurulan egemenlik oranında kullanıma açılır. Ekonomik sömürünün biçim ve uygunluğu siyasi bağımlılığın düzeyini belirler. En çok sömürülen ülke en bağımlı ülkedir.

Ortak Pazar Oluşumu

Yeni Dünya Düzeni, en önemli değişikliği dünya pazarlarının yeniden yapılanması ve kullanım biçimi konusunda yaptı. Ayrı ayrı kullanılan, gelişmekte olan ülke pazarları, büyük ülke pazarlarıyla ilişkilendirilerek ortak kullanıma açıldı. Ulusal pazarlar, uluslararası pazar durumuna getirilerek birleştirildi ve alım gücü yüksek, büyük, bölgesel ortak pazarlar oluşturuldu. Bu yolla, bir yandan küçüklüğün ve dağınıklığın verimsizliğinden kurtulundu bir başka yandan, askeri çatışma eğilimlerini arttıran yeniden paylaşım istekleri denetim altına alındı.
İkinci Dünya Savaş’ı sonrasının dünya koşulları bunları yapmaya elverişliydi. Çok güçlü, yeni bir süper devlet ortaya çıkmıştı. ABD’nin önderliği tartışmasız kabul görüyor, onunla çatışmaya girebilecek güçte bir başka kapitalist ülke yoktu. Kapitalist dünya, gücünü arttıran ‘büyük çekinceye’, yani Sovyetler Birliği’ne karşı, ABD’nin önderliği altında birleşmişti.

Dünyanın Yeni Egemeni

ABD, dünya önderliğine kendini hazırlamıştı. Bu işe gönüllüydü ve gönüllülüğü yeni de değildi. Başkan Woodrow Wilson’un 1917’de ortaya attığı ondört başlamlık Wilson Doktrini’nin en önemli başlamlarından biri, uluslararası tecimde sınırlamaların kaldırılmasıydı. Franklin D.Roosevelt’in 1941 tarihli Dört Hürriyet Doktrini de aynı şeylerden sözediyordu.
Gelişmiş ülkeler aralarındaki güç ayrımlılığı, Sovyetler Birliği’nin artan etkisi ve yayılan ulusal bağımsızlık savaşları; yenen ve yenileniyle Batı dünyasını birlikte davranmaya zorluyordu. Kapitalist dünyanın, üçüncü bir paylaşım savaşını göze alacak gücü kalmamıştı.
Gümrük duvarlarının, korumacı yerel yasaların ve ulusal kısıtlamalarının aşılarak; herkesin gücü oranında yararlanacağı geniş ortak pazarlar bu koşullarda oluşturuldu. Ortak pazar oluşumları, gelişmiş ülkeler açısından, 20.yüzyılın belki de en büyük ekonomik buluşudur.

Ortak Pazar ve Tüketim

Ortak pazarların alım gücü, pazarı oluşturan ulusal pazarların aritmetik toplamından daha yüksektir. Ortak pazarlar, taşıdığı tüketim gizilgücüyle (potansiyeliyle), dünya mal ve hizmet üretiminin olağanüstü artmasına neden olmuştur. Özellikle endüstriyel üretim gücü olan ülkeler, bu yolla hızlı bir büyüme içine girmiş, ekonomik güçlerini umulmadık biçimde arttırmıştır. Bu konuda, savaş sonrasında askeri giderlere pay ayırmayan yenilenler, özellikle Japonya ve Almanya başarılı olmuştur.
Geçmişte dış pazarları tek tek ele geçiren gelişmiş ülkeler, eşit olmayan gelişim düzeyleri nedeniyle aralarındaki güç dengeleri değiştiğinde, yeniden paylaşım için birbirleriyle savaşıyordu. Her ülke kendi sömürgesini ve yarı-sömürgesini kullanıyor, başkasını buraya sokmuyordu. Hindistan İngilizlerin, Cezayir Fransızların, Filipinler Amerikalılarındı.
Ortak pazar uygulamalarıyla pazarlar birbirlerine bağlandı ve ortak kullanıma açıldı. Bu yöntem, ekonomik yarışı ve yarattığı gerilimleri ortadan kaldırmadı ancak askeri çatışma olasılığı taşıyan çelişkileri önemli oranda yumuşattı.

Siyasi Sonuç

Ortak pazar girişimi ile pazara ortak yapılan gelişmekte olan ülkelerde, ulusal bağımsızlık eğilimleri önce denetim altına alındı, sonra ortadan kaldırılması yönünde, kalıcı dönüşümler gerçekleştirildi.
Bu ülkeler, ortak pazara bağlandıkları oranda büyük devletlerin istemi yönünde davranmak zorunda kaldı ve daha önce edindikleri ulusal birikimi yitirdi. İmzaladıkları üyelik sözleşmesindeki bağlayıcı hükümler nedeniyle, bir daha içinden çıkamayacakları bağımlılık ilişkisi içine girdiler. Bu tür ülkelerin ortak pazar üyeliği, tüketici üye olmaktan ileri gidemedi.
Pazarın gelişmesi, tekel eğilimi gösteren büyük sermaye kümelerinin, isteklerine yanıt veren bir ortam oluşturdu. Tekelleşmeyi hızlandırdı. Sayıları azalarak güçleri artan uluslararası şirketler ortaya çıktı. Mali sermaye, özellikle endüstriyel üretim şirketleri üzerinde olduğu kadar, siyasi düzen üzerinde de kesin bir egemenlik kurdu.
Üretim şirketleri, ya mali sermaye kümelerince satın alındı ya da kendisi mali sermaye şirketi durumuna geldi. Bankalar, akçalı işlemler yapan basit aracılar olmaktan çıkarak, ekonomi ve siyasete yön veren, akçalı imparatorluklar durumuna geldi. Tekelleşme, siyaseti ve kültürü gericileştirdi.

Tekelleşme

Ortak pazarlar, uluslararası sermaye dolaşımını hızlandırdı ve bunun sonucu olarak küresel şirket birleşmeleri büyük bir ivme kazandı. Ulusal şirketler, uluslararası şirkete dönüştü.
Ortaklık ya da satınalma yoluyla, birçok şirketi içine alan büyük dünya tekelleri oluştu. Gelişmiş ülkelerin çıkarları, bu şirketlerin çıkarlarıyla tam anlamıyla örtüşür duruma geldi ve uluslararası şirketler, yalnızca kendi ülkelerini değil tüm dünyayı yönetmeye başladı.
Sermaye dolaşımının hızlanması ve uluslararası şirketlerin devinim yeteneğinin artması, iş gücünün ucuz, hammaddenin bol olduğu azgelişmiş ülkelere, yoğun bir sermaye göçü başlattı. Bu göç, sermaye alan yoksul ülkelerde başka bir küresel göçe neden oldu ve milyonlarca insan yasadışı yollarla gelişmiş ülkelere gitti. Gerek gelişmiş gerekse azgelişmiş ülkelerde işsizlik oranları, önceki dönemlere göre önemli oranda arttı.

Hazırlık Dönemi

Ortak pazarlar, savaştan hemen sonra gerçekleştirilemedi. Bu önemli girişim, uzun bir hazırlık dönemi geçirmek zorundaydı. Çok sayıda yasal düzenleme yapılması, tinbilimsel (psikolojik) ortamın hazırlanması ve bütünlüğü olan bir küresel örgüt ağının oluşturulması gerekiyordu.
Bu işin tüzel (hukuki) alt yapısını düzenleyen pek çok ulusal ve uluslararası antlaşma imzalandı. Bütünleyici ikili antlaşmalar yapıldı. Askeri, siyasi, akçalı ve tecimsel örgütler dünyanın her yerine yayıldı. Yüzyılımızın son çeyreğine gelindiğinde bu işin alt yapısı artık oluşturulmuştu.
Ekonomik yarış sürüyor ancak bu yarış şimdilik büyükler arası askeri çatışma çekincesi taşımıyor. Ortak Pazar işleyişi, gelişmiş ülke hükümetlerine, ekonomik yarışı barışçıl ortamda tutma olanağını bugüne dek vermiş durumda. Ancak, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, ekonomik yarıştaki şiddetlenme açıkça gözleniyor. Prof.Dr.Erdoğan Soral’ın deyimiyle; “küreselleşmeyle başlatılan ‘yaratıcı yıkım’ dünyanın yeniden paylaşımından öte bir anlam taşımıyor”.1

Yapaylık

Ortak pazarlar, uzun ve dayançlı (sabırlı) bir çalışmanın ürünüdür. Dikkatli araştırmalar ve inatçı uygulamalarla oluşturulmalarına karşın; nesnellikten uzak, yapay oluşumlar oldukları için, yeni bir üretim biçiminin kalıcı kurumları değildir. Duyarlı çıkar dengelerine dayalıdır.
Tarihin hiçbir döneminde, dünya ekonomisine insan istenciyle (iradesiyle) bu düzeyde yön verilememiştir. Liberalizm ve serbest piyasa koşullarının ortadan kalkmış olması ve tekelleşmenin eriştiği yüksek boyut, egemenlerin piyasalara yönlendirici karışmalarda bulunulmasını olanaklı kılmaktadır.
Emperyalist dönemde tekellerin, piyasa koşullarına yön vererek tekel kârını arttırma olanakları vardır. Ancak, bu olanak ekonominin doğal gelişim süreçlerinin ortaya çıkardığı ve toplumsal ilerlemeyi sağlayan bir olanak olmadığı için, kullanıcılarının niteliğine uygun olarak yalnızca gerici kurum ve ilişkiler yaratmaktadır.
Ortak pazarlar bu nedenle, insanlığın genel gelişimine hizmet eden oluşumlar değil, az sayıdaki güçlü ülkenin, tüm dünya ülkeleri üzerinde ekonomik egemenlik kurma aracıdır. Ortaklığa katılan azgelişmiş ülkelerin, ekonomik ve politik varlığını koruyup geliştirmeleri artık olanaklı değildir. Bu durumu, 19. yüzyılın ünlü Alman ekonomisti Friderich List, günümüzden 175 yıl önce 1841’de yazdığı Ulusal Ekonomi Politik adlı kitabında bunu şöyle dile getiriyordu: “Serbest piyasa, yüceliğin doruklarına ulaşan herkes için çok zekice bulunmuş bir araçtır. Böylece, bir kere oraya ulaştıktan sonra, başkalarının oraya çıkması için gerekli merdiven, bu ideolojinin aracılığıyla bir tekmede devrilmiş olur”.2
Ortak pazarların kurulup işletilmesi, ekonomik yarışı kuşkusuz ortadan kaldırmamıştır. Dün olduğu gibi bugün de, pazar ve pazar egemenliği herşeydir. Geçerli olan tek değer, satmak ve daha çok satmaktır. Amerikalı ekonomist John K. Fairbank’ın dediği gibi; “Bir milyar Çinliye, haftada bir coca-cola, bir kaset ya da herhangi bir şey satma gücü, politik kariyerlere, çabucak kazanılan servetlere ve savaşlara gerekçe oluşturmaktadır”.3

DİPNOTLAR

1    ”Bretton Woods ve Küreselleşmeye Açılan Kapılar” Prof. Dr. Erdoğan Soral, http// garildi Cumhuriyet.com.tr/cgi
2    “ABD, ABD’ye karşı” POWER Ocak 1999, Aybim Bil.garildi * yore. com.tr.
3    “The United States and China” John K.Fairbank, (Cambridge : Harvard Uni. Press, 1973) ak. R.J.Barnet-J.Cavanagh “Küresel Düşler” Sabah Yay., sf.104



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder