13 Ağustos 2014 Çarşamba

ORTADOĞU’YA YENİ HARİTA


ABD Silahlı Kuvvetler Resmi Yayın Organı Armed Forces Journal’de, Ortadoğu’da sınırları değiştiren bir harita yayınlandı. Harita’da, yalnızca kurulacak Kürt devletine toprak veren dört ülkenin değil, “Büyük Ortadoğu Projesi”nde öngörüldüğü gibi, Ortadoğu’da yer alan ülkelerin tümünün sınırları değişiyordu. Suriye, Irak, İran ve Türkiye’den koparılan parçalarla büyük “Özgür Kürdistan Devleti” kuruluyor, bundan başka; Irak’ın ortasında “Sunni Irak Devleti”, Güneyinde “Şii Arap Devleti”, İran’ın Güneyinde “Özgür Belucistan Devleti”, Suudi Arabistan’ın Batısında “Kutsal İslam Devleti” oluşturuluyordu. Ürdün ve Yemen Suudi Arabistan’dan; Afganistan, İran ve Pakistan’dan toprak alarak büyüyor; Lübnan, Suriye’nin Akdeniz’le ilişkisini kesecek biçimde, Türkiye sınırına dek uzatılıyordu.


Kanlı Sınırlar


ABD Silahlı Kuvvetleri resmi yayın organı Armed Forces Journal-AFJ adlı dergi, “Kanlı Sınırlar” başlıklı ve Ralph Peters imzalı bir yazı ile iki harita yayınladı. Yazıda, Ortadoğu’daki istikrarsızlık kaynağının, Avrupalıların Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra belirlediği sınırlar olduğu söyleniyor, yeni haritalar çizilip “bu sınırlar değiştirilmediği sürece Ortadoğu ’ya istikrar gelemez” deniyordu.1
Ralph Peters yazısında, “Churchill’in mirası” dediği bugünkü sınırların korunmasının, “tarihin gördüğü en büyük demokrasi” olarak tanımladığı ABD için “utanç verici bir durum” olacağını söylüyor, sınır değişikliklerinin kaçınılmaz bir zorunluluk olduğunu ileri sürüyordu.2
Peters’e göre, Türkiye, sınır belirleme sürecinde “kaybedenler arasında” yer alacaktı; Suriye, Irak, İran ve Türkiye’de “27-36 milyon” Kürt yaşıyordu ve bunların tümünü içine alan “bağımsız bir Kürt devleti kurulması” şarttı; bu devlet “Bulgaristan’dan Japonya ’ya kadar uzanan bölgede en Batı yanlısı ülke” olacaktı.3
Yazıya eklenen haritada, yalnızca Kürt devletine toprak veren dört ülkenin değil, “Büyük Ortadoğu Projesi”nde öngörüldüğü gibi, Ortadoğu’da yer alan ülkelerin tümünün sınırları değişiyordu.
Suriye, Irak, İran ve Türkiye’den koparılan parçalarla büyük “Özgür Kürdistan Devleti” kuruluyor, bundan başka; Irak’ın ortasında “Sunni Irak Devleti”, Güneyinde “Şii Arap Devleti”, İran’ın Güneyinde “Özgür Belucistan Devleti”, Suudi Arabistan’ın Batısında “Kutsal İslam Devleti” oluşturuluyordu. Ürdün ve Yemen Suudi Arabistan’dan; Afganistan, İran ve Pakistan’dan toprak alarak büyüyor; Lübnan, Suriye’nin Akdeniz’le ilişkisini kesecek biçimde, Türkiye sınırına dek uzatılıyordu. 4

Haritanın Önemi

Haritaların yayınlandığı Armed Forces Journal dergisiyle yazıyı yazan Ralph Peters’in niteliği, “Büyük Ortadoğu Projesi”nde dile getirilen ABD yönelişiyle birlikte ele alındığında, söylenenlerin ve çizilen haritaların önemi ortaya çıkmaktadır. Armed Forces Journal, ABD Silahlı Kuvvetleri’nin “1863’ten bu yana kesintisiz yayımlanan”5 resmi yayın organıdır. Ralph Peters, ise Amerika’nın en etkili kurumlarında görev yapan ve Prof.Türkaya Ataöv’ün, “yaşamı boyunca işi ve uğraşı askeri gizli araştırmaydı” dediği 6 emekli bir askerdir.
Peters, Bill Clinton’a askeri strateji danışmanlığı yapmış, ABD siyasetinde önemli yeri olan; “Sürekli Çatışma”, “Geleceğin Savaşı”, “Değişen Dünyada Strateji”, “Dört Modern Savaş ve Barış” gibi araştırmalar yayınlamıştır. “Amerikan Yeni Sağı”’nın kalesi durumundaki “Amerikan Enterprise Instute”in beyin takımı içinde yer almakta ve ABD hükümetlerine “sürekli saldırganlık” adını verdiği stratejiyi önermektedir. Ralph Peters, “21.yüzyılda ABD Silahlı Kuvvetleri’nin rolü, dünyayı ekonomimiz için güvenli bir yer ve kültürümüz için açık bir alan yapmak olacaktır; bu amaca ulaşmak için epey katliam yapacağız” diyen ve sözleri dikkate alınan bir kişidir.7

Yunanistan’ın Sevinci

Amerikan Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde yayımlanan harita, taşıdığı benzer anlayışları uzun yıllar taşımış olan Yunanistan’da, kıvançlı bir ilgiyle karşılaştı; askeri yetkililer konuyu irdeleyip görüşlerini açıkladılar.
Haftalık Kosmos Tou Ependiti gazetesinin sorularını yanıtlayan Yunan Genel Kurmay yetkilisi; Kürdistan devletinin aşamalı olarak kurulacağını, kurulduktan sonra bu devletin yaşamak için yeterli yeraltı kaynaklarına sahip olacağı, Musul ve Kerkük gibi büyük petrol kaynakları, Fırat ve Dicle’nin suyu ile Bor’un, Kürdistan’a güç vereceğini ileri sürdü ve şu açıklamayı yaptı: “Bağımsız Kürdistan devletinin kuruluşu yolunda ilk adım ‘olgunlaşmış bölge’ olarak Kuzey Irak’ta atıldı. Kürt halkı için çok önemli olan bu ilk adımın atılmasının ardından, sıra Suriye ve İran’dan koparılacak topraklara geliyor. Kuruluşun son aşaması ise, Türkiye’nin Güneydoğusundan alınacak topraklarla tamamlanacak. Washington, bölge ülkelerinin sınırlarında büyük değişiklikler yapan ve bölgede yeni devletlerin kurulmasını öngören haritayı tepkileri ölçmek amacıyla yayımladı. Diplomatik, askeri, siyasi ve medya merkezli olarak ölçülecek tepkilerin ardından, siyasi kulis faaliyetleri başlayacaktır.”8

Siyasiler Tepkisiz, Yanıt Askerlerden

Harita’ya ve Türkiye’yi bölme anlayışına, askerlerden başka tepki gösteren olmadı. Hükümet ve büyük basın hiçbir şey olmamış gibi sessiz kalırken, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ yaptığı değişik açıklamalarda, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ayrılıkçı terör yok edilinceye dek mücadele edeceğini söyledi.
Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, 28 Ağustos 2006’da yapılan devir-teslim töreninde, “Türkiye’nin çevresinde oluşan belirsizlikler ve risklere ilave olarak, silahlı bölücü terörün dışında, silahsız terör diyebileceğim iç ve dış oluşum ve girişimlerle Türkiye Cumhuriyeti ’nin üniter yapısına hiç bu kadar saldırılmamıştır” dedi ve Türkiye’nin parçalanması isteklerine karşı şunları söyledi: “Bazı kişiler, iyi niyetli de olsa, Türkiye Cumhuriyeti’nin Sevr ile tekrar karşılaşacağını ifade etmektedirler. Türk Silahlı Kuvvetler Komutanlığını teslim almak üzere olduğum şu anda açık ve kesin olarak ifade etmek isterim ki; bazı mihraklar bu tür çabalar ve diğer bazıları da bu tür beklentiler içinde olsa bile, ben milli gücümüzün tüm unsurlarını alt edecek Türkiye’yi yeniden Sevr’e mahkum edebilecek bir gücün mevcut olduğunu ya da olabileceğini düşünmüyorum. Türk milleti ve devlet güçlüdür. Hep ifade ediyorum, kendimizi güçsüz görmeyelim. Emelleri ve hayalleri olanlar olabilir. Ancak, biz onların hayallerini sürdürme güç ve kararlılığına sahibiz. Bundan kimsenin şüphesi olmaması gerekir.”9
ABD, Ortadoğu’da destekleyip denetlediği ayrılıkçı Kürt hareketlerini büyük “Özgür Kürdistan Devleti”nin kurulmasına yönlendirmiş ve “Bulgaristan’dan Japonya’ya dek uzanan bölgede en Amerikan yanlısı devlet olacak” dediği bu girişimi, önem verip uygulamaya geçtiği Büyük Ortadoğu Projesi’nin temeline yerleştirmişti.

PKK’yla Görüşme

Milli İstihbarat Teşkilatı, Milli Güvenlik Kurulu’nun Ağustos 2006 toplantısına bir yazanak (rapor) sundu. Yazanakta, ABD’nin, Türkiye’ye haber vermeden PKK’yla gizli görüşmeler yaptığı, bu görüşmelerde PKK’ya silahları bırakıp siyasi mücadeleye geçmesi durumunda “Türkiye’yle masaya oturma” sözü verdiği belirtiliyordu.
Basında yer alan yazanak metnine göre; Türkiye ile masaya oturun önerisine PKK temsilcisi, “bunu biz kabul etsek bile Türkiye kabul etmez, yirmi yıldır yaşananlardan sonra Türkiye bizimle masaya oturmaz” yanıtını veriyor; Amerikalılar buna, “mevcut durumu uzun süre devam ettirmek zor; sizin silahları susturmamız bizim işimizi kolaylaştıracak. Masaya oturmanın alt yapısını sağlayacağız; bu konuda çok ciddi çalışmalarımız var” yanıtını veriyordu.10
Dünyanın birincil sorununun terör olduğunu, terör örgütleriyle hiçbir biçimde görüşülmeyeceğini sürekli yineleyen ABD yönetimi, ‘terör listesine aldığı’ PKK’yla görüşüyor, örgüt yöneticilerine Türkiye adına sözler veriyordu. Terör örgütüyle bu düzeyde ilişki kuran bir devletin ona herhangi bir zarar vermesi elbette söz konusu olamazdı. Bu gerçek ortadayken, Türk istihbaratı durumu saptayıp yazanak halinde devlet yetkililerinin önüne koyuyor; ancak, AKP Hükümeti “terörle mücadele için” ABD’ye başvurup onun atayacağı “koordinatör”ü bekliyordu. Bunu yaparken, ABD isteğiyle Lübnan’a asker göndermeyi de ihmal etmiyordu.

ABD’ne Bağımlılık

Türkiye’nin geldiği noktayı gösteren aykırı durum; bilinen ancak söylenmeyen, uygulanan ancak açıklanmayan, bağımlılıklar sürecinin doğal sonucuydu. ABD’ye bağımlılığı değişmez politika haline getirip hak elde etmeyi başkasının yardımında arayanlar, onların istediği biçime girmek zorundadır. Bağımlılığın iç yönetimde girişimgücünü (inisiyatif) yok ederek toplum yaşamında onarılması güç bozulmalara yol açması ve ulusal bütünlüğe zarar veren karmaşa yaratması kaçınılmazdır. Türkiye’nin içinde bulunduğu durum budur.
Amerika Birleşik Devletleri’nde Türkiye’nin parçalanıp Doğu ve Güneydoğu bölgesinin “Özgür Kürdistan”a bağlama hesapları yapılırken, Türkiye’de ABD’nin Ortadoğu ve Avrupa politikasına “daha etkili biçimde” katılma kararı alınıyor, katılımın kuramsal çerçevesini belirleyen ve yeni bir ikili anlaşma niteliğindeki “Stratejik Ortak Vizyon Belgesi” imzalanıyordu.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, 25 Nisan 2006’da, Ankara’da ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’la birlikte yaptığı basın açıklamasında şunları söylemişti: “Türkiye ve ABD’nin ortak vizyonlar, ortak hedefler ve ortak çalışmaları vardır. Bunları daha da güçlendirmeye, kuvvetlendirmeye karar verdik. İlişkilerimiz, sağlam temeller üzerine oturmaktadır, çünkü ortak değerleri paylaşıyoruz... Çok yakın işbirliği içindeyiz. Bu amaçla çok daha yakın çalışmanın gerektiğine karar verdik ve Türk-Amerikan stratejik ortaklığını geleceğe taşıyacak bir vizyon belgesi hazırlamaya karar verdik.”11
ABD, zaten hazır olan Ortak Vizyon Belge’sine iki ay içinde son biçimini verdi ve Ankara’yı imzaya çağırdı. Çağrı, PKK eylemlerinin arttığı, Türkiye’yi parçalayan haritaların yayımlandığı ve İsrail’in ABD desteğiyle Lübnan’a saldırmaya hazırlandığı bir dönemde yapılmıştı. Abdullah Gül, Washington’a gitti ve uygulanması durumunda Türkiye’yi kendi bölgesinde politika üretemeyen bir ülke durumuna sokacak belgeyi imzaladı.

Ortak Vizyon Belgesi”

Büyük Ortadoğu Projesi’nin Uygulama metni”12 olarak tanımlanan “Ortak Vizyon Belgesi”, hükümet üyelerinin ya da üst düzey devlet görevlilerinin sıkça yinelediği; “dostluk”, “karşılıklı güven”, “ittifak”, “barış”, “demokrasi” gibi bilinen sözcüklerle başlıyor, iki ülkenin “bölgesel ve küresel hedeflerinin aynı” olduğu ileri sürülerek, “uluslararası krizlerde birlikte ve etkin olarak” davranılacağı belirtiliyordu.
Belgede özet olarak şunlar söyleniyordu: “Türkiye’yle ABD arasındaki ilişkinin belirleyici unsuru; güçlü dostluk bağları, ittifak, karşılıklı güven ve vizyon birliğidir. Bölgesel ve küresel hedeflerimiz, aynı değerler ve idealler bütününü paylaşmaktadır. Bunlar barış, demokrasi, özgürlük ve refahın geliştirilmesidir. Bu nedenle, Türkiye ve ABD, birlikte çaba harcamalarını gerekli kılan ortak sınamalar ve fırsatlarla karşı karşıyadır... Geniş Ortadoğu’da barış ve istikrarın demokrasi yoluyla yaygınlaştırılması... Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren Arap İsrail ihtilafının çözülerek kalıcı bir çözüme ulaştırılması... Ortak endişe kaynağı olan uluslararası krizlere birlikte, etkin ve çok taraflı çabaların teşvik edilmesi gerekmektedir.”13

Emperyalizmi Sahiplenmek

Amerikalılar, uyguladıkları dış politikanın tam olarak emperyalizme denk düşmesine karşın, kendilerine yöneltilen emperyalist tanımını 20.yüzyıl boyunca reddettiler; ABD’nin emperyalizmi değil demokrasiyi temsil ettiğini söylediler. Ancak, 21.yüzyıla girildiği günümüzde bu tanımdan rahatsız olmadıkları gibi, kimi zaman açık olarak, kimi zaman “sözcük olarak kullanmaya gerek duymaksızın”14 kabulleniyorlar; “dünyayı yönetme sorumluluğunu üstlendikleri için” bu durumun doğal ve zorunlu bir sonuç olduğunu söylüyorlar.
ABD Dışişleri Bakanlığı, Dış İlişkiler Konseyi Üyesi Meks Boot, “Amerikan Emperyalizmi mi? Bu Etiketten Kaçmaya Gerek Yok” başlıklı araştırmasında, ABD dış politikasının uygulamada emperyalist olduğunu söylüyor, bu durumun utanılacak bir durum olmadığını ileri sürerek; “Amerikan yönetimi emperyalizmi kelime olarak kullanmaya gerek duymaksızın onu uygulayarak kucaklamalıdır. Bunun için özür dilemesine gerek yoktur... Buna emperyalizm denecekse densin” diyor.15
İmparatorluklara Övgü kitabının yazarı, bir başka Amerikalı Deepak Lal ise, Ortadoğu’da barışın sağlanması için ABD’nin bölgeye karışması (müdahalesi) gerektiğini ve “Amerikan Barışı’nın en önemli görevi” olan bu karışmanın “emperyalizmin ta kendisi” olduğunu ileri sürüyor; şunları söylüyor: Amerikan Barışı’nın en önemli görevi, Ortadoğu’da yeni bir düzen yaratmanın yollarını bulmak olmalıdır... Orada düzeni kurmak için duyulan ihtiyaç emperyalizmin ta kendisidir.”16
ABD Ordusu’nun silah donanımı ve mali güç olarak rakipsizliği, ABD’yi bu gün insanlık için Nazi Almanyası’ndan daha tehlikeli duruma sokmuştur. ABD askeri stratejisi, dünyayı kendisinin yöneteceği “beş birleşik bölgeye” ayırmış, orduyu bu ayırıma göre konuşlandırmıştır.17
Amerikalı Strateji Uzmanı Robert Kaolan, bu stratejinin ABD için gerekliliğini savunurken, girişimi Hitler’in Jeopolitik Kuramcısı Karl Haushofer’ın aynı amaçla geliştirdiği öğreti (doktrin) ye benzetir ve “İkinci Dünya Savaşı’nda bir dünya imparatorluğu kurmayı amaçlayan Almanya’yı dize getiren ABD, bugün kendi imparatorluğunu kurması için ne gerekiyorsa hepsini ele geçirmiş durumdadır” der.18
Harvard Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Michael Ignotieff, ABD’yi Roma İmparatorluğu’yla birlikte değerlendirir, ABD’nin dünya ülkelerini kendine bağlı sözde bağımsız “alt egemenlikler” haline getireceğini söyler. Bu düşüncesini, ABD Deniz Kuvvetleri Dergisi’ne yazdığı bir yazıda şöyle dile getirir: “Nereye el atarsa bunu kendi çıkarı için yapacak olan ABD, kuramda insancıl, ama uygulamada elkoyucu ve yayılmacı olacak, sözde bağımsız gerçekte öyle olmayan alt egemenlikler yaratacaktır.”19
ABD’nin bugünkü konumuyla ilgili değerlendirmelerin belki de en uygununu, yine bir Amerikalı yapmıştır. Araştırmacılığıyla tanınan J.B.Foster. Konuyla ilgili on üç uzun yazı yazmış ABD yayılmasına eleştirici gözle bakan bu yazılarda, yasal ya da ahlakçı hiçbir kurala bağlı kalmayan koşulsuz saldırganlık olan ABD politikaları için; “dünyanın tümünü etkileyen çıplak emperyalizm tanımını kullanır.20

DİPNOTLAR

  1. Parçalama Planı” Cumhuriyet 07.07.2006
  2. Deli Saçması mı?” Erdal Şafak, Sabah 08.07.2006
  3. Parçalama Planı” Cumhuriyet 07.07.2006
  4. a.g.g. 07.07.2006
  5. a.g.g. 07.07.2006
  6. Çırılçıplak Emperyalizm” Prof.Türkaya Ataöv, Cumhuriyet, 07.08.2006
  7. Deli Saçması mı?” Erdal Şafak, Sabah 08.07.2006
  8. Yunanistan Haritayı Sevdi” Cumhuriyet, 20.09.2006
  9. 25.Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın Devir-Teslim Töreni Konuşması” 28.08.2006
  10. Teröristle Pazarlık” Cumhuriyet, 24.08.2006
  11. Ortak Vizyon Belgesi” Cumhuriyet, 26.04.2006
  12. Yeni Bir Harita Doğuyor” Cumhuriyet, 29.07.2006
  13. a.g.g. 29.07.2006
  14. Çırılçıplak ABD Emperyalizmi”, Prof.T.Ataöv, Cumhuriyet, 07.08.2006
  15. a.g.g. 07.08.2006
  16. a.g.y. Cumhuriyet, 07.08.2006
  17. Çırılçıplak ABD Emperyalizmi”, Prof.T.Ataöv, Cumhuriyet, 07.08.2006
  18. a.g.y. Cumhuriyet, 07.08.2006
  19. a.g.y. Cumhuriyet, 07.08.2006
  20. a.g.y. Cumhuriyet, 07.08.2006 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder