4 Kasım 2016 Cuma

SANAYİ DEVRİMİ VE BATI AYDINLANMASI



Buharlı makina, elektromanyetik motor ve bilgisayar; Sanayi Devrimi'ne yön veren köşe taşlarıdır. Bunlar tekil olgular değil, birbirini tamamlayan gelişmelerin ortak ürünü ve geçmişten gelen bilimsel birikimin sonuçlarıdır. Bilimsel ve teknolojik gelişme. 17.Yüzyıldan aldığı birikimi 18.yüzyılda geliştirip daha kapsamlı duruma getirerek, 20.yüzyıla aktardı. 19.Yüzyıl teknik ilerlemenin altın çağıydı. İnsanlar araştırıyor, buluyor ve bulduklarını uygulamaya sokarak büyük paralar kazanıyordu. Patent bürolarına hergün binlerce buluş getiriliyor ve ilk buluş belgeleri alınıyordu.

Buhar Makinesi


Avrupa aydınlanması, 1774 yılında, sonuçlarını belki bulanın bile düşünmediği ve etkisini bugüne dek sürdüren bir teknik buluşu ortaya çıkardı. İngiltere’de James Watt adında bir makine mühendisi buharlı makineyi buldu. Sanayi üretiminde yeni bir dönem başlatan bu buluş, dünyayı etkisi altına alacak Sanayi Devrimi’nin başlangıcıydı.

Birinci Sanayi Devrimi

Buharlı makinenin bulunuşuyla başlayan ve Birinci Sanayi Devrimi adı verilen yeni dönem, yalnızca ekonomiyi ilgilendiren üretim alanlarında değil, onunla birlikte; hizmet, ulaşım ve enerji gibi toplumsal yapıyı kapsayan tüm alanlarda köklü dönüşümlere neden oldu. Dönüşüm o denli etkiliydi ki, yeni koşullara uyum gösteremeyen ekonomik ya da siyasi yapılar hızla çözüldü. Kentsoyluluk (burjuvazi) çıkarlarına uyum göstermeyen engelleyici bağlardan kendisini kurtararak, yeni bir toplumsal düzene ulaştı.

Makinalı Üretim

Makineli üretimin ilk önemli sonucu, el emeğine dayanan eski üretim düzeninin yıkılmasıydı. Fabrikaların bol ve ucuz ürünlerine karşı direnemeyen işletmeler teker teker ortadan kalktı ve binlerce işçi çalıştıran sanayi işletmeleri ortaya çıktı. Tarım alanlarında büyük kapitalist çiftlikler oluştu. Topraklarını ve dükkanlarını yitiren köylüler ve el emekçileri, kitleler halinde kentlere göçtü. Bunlar kent proleterleri olarak, işçi ve yedek işçi topluluklarını oluşturdular.
Sermaye birikimini arttırarak güçlenen sanayi kentsoyluluğu; beysoyluluğu (aristokrasıyi), lonca ustalarını ve bunları temsil eden monarşiyi yok ederek yönetimin tek gücü durumuna geldi. Siyasi düzen, yeni duruma uygun yönetim yapıları ortaya çıkardı. Yasama, yürütme ve yargı alanlarında dizgeli (sistemli) dönüşümler gerçekleştirildi. 
Sanayi devrimi, iç ilişkilerde olduğu kadar dış ilişkilerde de kapsamlı politika değişikliğine yol açtı. Sömürge önemi arttı. Üretim yoğunlaşmasının zorunlu sonucu olarak, denizaşırı ülkelere mal satmak özel önem kazandı. Sömürgelere, mal yanında sermaye gönderildi, sömürgeler yatırım alanları haline geldi.
 Sermaye dışsatımının ortaya çıkması ve giderek yoğunlaşması, sömürgeci ilişkilerin kapitalist emperyalizme dönüşmesine yol açtı. Dış pazar sorunu, çatışma eğilimi yüksek, uluslararası bir gerilim kaynağı durumuna geldi. Bu gerilim, sanayileşen büyük devlet ilişkilerine kalıcı biçimde yerleşti. Dünyanın her yerinden ülke merkezlerine taşınan kazanç, yüksek boyutlu sermaye birikimi sağladı.  Yeniden üretime dönen bu birikim,  yeni pazar gereksinimleri yarattı.

İkinci Sanayi Devrimi

Belçikalı elektrikçi Zénobe Gramme, buharlı makinenin bulunmasından 95 yıl sonra 1869 yılında, doğru akımla çalışan ve elektromanyetik makinaları geliştiren toplacı (kolektörü) buldu. İki yıl sonra 1871’de de ilk üreteci (dinamoyu) geliştirdi. Gramme’ın doğru akım üreten makinayı bulması ve bu makinanın sanayi üretiminde kullanılması, İkinci Sanayi Devrimi adı verilen yeni bir dönem başlattı.
Sanayi sermayesinin olağanüstü güçlenmesine yol açan bu dönem, aynı zamanda tekelci şirketlerin ortaya çıktığı ve dünya pazarlarına egemen olacağı bir sürecin başlangıcıydı. Bu süreç, bilgisayarlarla robotların üretimde kullanıldığı ve Üçüncü Sanayi Devrimi denilen son dönemi de içine alarak, bugüne dek gelmiştir.

Buluşların Toplumsal Sonucu

Gramme makinelerinin sanayi üretiminde kullanılması, en az Watt’ın buhar makinesi kadar etkili olan sonuçlar doğurdu. 19.Yüzyılda başlayan Birinci Sanayi Devrimi, ekonomik liberalizme dayanarak burjuva demokratik açılımları geliştirirken, İkinci Sanayi Devrimi yaşadığı dönemin özelliğine uygun olarak, demokrasiyle çelişen tekelleşme sürecine hız kazandırdı.
Yeni dönemde, ürün çeşitliliği ve üretimin niceliği olağanüstü arttı. Ancak; fiyat belirleme, pazara yön verme ya da teknoloji yenileme gibi kritik konularda karar verme yetkisi, tekelci şirketlerin eline geçti. Tekellerin etkisi ve kârı arttı ama pazar gereksinmeleri de arttı. Biriken malları kendi ülkelerinde tüketemedi, zorunlu olarak dış pazar peşine düştü. Bu, birbirleriyle çatışması demekti.

Sanayi Devriminin Kilometre Taşları

Sanayi üretiminde devrim yaratan James Watt ve Zénobe Gramme’ın buluşları; Nikolaj Kopernik (1473-1543) ve Johannes Kepler’in gökbilimi (astronomi), İsaac Newton (1642-1727) ve Michael Faraday’ın (1791-1867) fiziği, Joseph Lagrance (1736-1813) ve Pierre Laplace’ın (1749-1827) matematiği, Robert Boyle (1627-1691) ve Antoine Lavoisier’nin (1743-1794) kimyası, Georges Buffon ve Charles Darwin’in (1809-1882) yaşam-bilimini (biyolojisini) içeren bilimsel birikim olmasaydı ortaya çıkamazdı. Ayrıca, bu birikim yalnızca Watt ve Gramme’ı değil, sonraki bilimsel gelişmeye yön veren James Maxwel (1831-1879), Dimitriy Mendeleyev (1834-1907), Ernst Mach (1838-1916), Niels Bohr (1885-1962), Karl Planck (1858-1947), Albert Einstein (1879-1955), Werner Heisenberg’i de (1901-1976) ortaya çıkarmıştır.

Sanayi Devriminin Altın Çağı; 19.Yüzyıl

19.Yüzyılda geçerli olan liberal ilişkilerin yarattığı serbest ticaret ortamında, aynı dalda üretim yapan şirketler rakipleriyle eşit koşullarda yarışıyor ve bu yarış sonunda daha gelişkini, daha iyiyi, daha ucuzu elde edenler ayakta kalıyordu.
Bu doğal bir süreçti. Yüzyıllık bu sürecin, birbirinin içinden çıkan iki önemli sonucu oldu. Ayakta kalmak için yarışmak, yarışı kazanmak için güçlü olmak, güçlü olmak için de teknolojiye sahip olmak gerekiyordu. Piyasada var olmaya çalışan tüm şirketler teknoloji peşindeydi.
 Bu süreç, bilimin, kâr kaygılarıyla bütünleşen teknolojik yarışın buyruğuna girmesine neden oldu.

 Liberalizmin Sonu

Liberalizme bağlı kalarak serbest yarışın sonsuza dek sürmesi olanaklı değildi. Yarışta öne çıkanlar güçlenecek ve geride kalanları yutacaktı. Şirket satın almalar ve batkılarla (iflaslarla) bu süreç, 19.yüzyıl sonlarında hızlandı ve günümüze dek yoğunlaşarak sürdü.
Dünya 20.yüzyılla birlikte, her üretim dalında az sayıda büyük şirketin egemen olduğu bir arenaya döndü ve liberalizmin yerini emperyalizm aldı. Serbest rekabet döneminde yaratıcı ve devingen niteliğiyle şirketlerin tümünü kapsayan teknoloji yarışı, emperyalist dönemde tekellerin denetimi altına girerek, yalnızca onların çıkarlarına hizmet eden bir niteliğe büründü. Burada artık sözkonusu olan bilim değil, kâra bağımlı, teknolojiye hizmet eden bilim’di.

Batı Aydınlanmasına Güç Verenler

18. ve 19.yüzyıl aydınlanmasının teknik ve doğa bilimleri başta olmak üzere felsefe ve toplumbilim (sosyoloji) alanlarında sağladığı gelişme, altı ana başlık altında toplanabilir. Etkileri 20.yüzyılda da süren ve köklü dönüşümlere yol açan bu gelişmeler şunlardır:

Elektroniğin Bulunuşu

Thomas Young (1773-1829) ve Augustin Fresnel’in (1788-1827) ortaya attığı, James Maxwell’in geliştirdiği, ışığın elektromanyetik bir dalga olduğunun matematiksel çözümyollarına (formüllere) dayanılarak açıklanması. Bu buluş, doğal olayları bir bütünlüğe götürerek bilimde yalınlık dönemini başlattı ve uzayda aralıksızlık (continuité) kuramını kanıtladı.

Atomun Bulunuşu

İsaac Newton ve Robert Boyle’un denediği, daha sonra John Dalton (1766-1844) Dimitri Mendeleyev’in (1834-1907) geliştirdiği; kimyasal elementlerin bir takım atomlardan oluştuğunun bulunması. Bu buluş, kimyasal birleştirme ve çözülmelerin ancak elementlerin atomlarını birbirinden ayırarak ya da birleştirerek yapılabileceğini kanıtlayarak, kimyada atom kuramını oluşturdu.

Canlı Hücrenin Bulunuşu

Bichat (1771-1802) ve Johannes Müller’in (1801-1858) ileri sürdükleri, Theodor Schwann (1810-1882) ve Rudolf Virchow’un (1821-1902) kanıtladıkları; en karmaşık organizmalarda bile gelişmenin başlangıcının canlı hücre olduğunun bulunması. Yaşamın, hastalığın ve ölümün irdelenmesini sağlayan bu buluş, çağdaş yaşambilim (biyoloji) ve tıbbın bilimsel temelini oluşturdu.

Enerjinin Sakımı ve Dönüşümü İlkesi

Humphrey Davy (1778-1829) ile Robert Mayer’in (1814-1878) buldukları ve Herman Helmholtz’un (1821-1894) geliştirerek kuramsallaştıracağı; enerjinin sakımı ve dönüşümü ilkesinin bulunması. Isıyla enerjinin birbirleriyle sıkı bir ilişki içinde olduğunu, birbirine çevrilebileceğini ama asla yok olmayacağını, işin ısıya, ısının kinetik enerjiye dönüştüğünü kanıtlayan bu buluş, daha sonra termodinamiğin birinci yasası oldu ve sanayi devrimine yön verdi.

Canlı Evrimi ve Dönüşümcülüğün Bulunması

Temelini Jean Babtiste Lamarck’ın (1774-1829) attığı Charles Darwin’in kuramsallaştırdığı, canlı evrimi ve dönüşümcülüğün (transformisme) bulunması. Taşılbilim (Paleontoloji), hayvanbilim (Zooloji) ve insanbilimini (Antropolojiyi) bilim haline getiren bu buluş, tüm canlı türlerinin, doğal bir evrimin ürünü olduğunu kanıtladı.

Diyalektik ve Tarihi Materyalizmin Kuramsallaştırılması

Denis Didero (1713-1787), Paul Holbach (1723-1789), Claude Helvetius (1715-1771) ve Georg Hegel’in (1770-1831) ele alıp irdeledikleri diyalektik düşüncenin, Karl Marx tarafından Diyalektik ve Tarihi Materyalizm adıyla kuramsallaştırılması. Toplumsal gelişimin, yaşambilimde olduğu gibi, doğal yasaların nesnelliğine bağlı olduğunu ileri süren bu kuram, geliştirdiği diyalektik düşünceyi, bilimsel araştırmaların temel yöntemi durumuna getirdi.
Batı  Avrupa'daki bilimsel ilerlemeyi besleyen ve 17.yüzyıl aydınlanmasının birikimi üzerinde yükselen buluşlar. Avrupa insanının yaşam koşullarını baştan aşağı değiştiren sonuçlar ortaya çıkardı. Ekonomi, siyaset, din ve kültür alanlarında, iki yüzyılda sağlanan gelişme olağanüstüydü ve Batı toplumlarının gelişim gereksinimlerine tam olarak yanıt veriyordu. Ekonomik ilişkiler, bilim ve tekniği , bilim ve teknik düşünceyi geliştiriyor ve özellikle 19.yüzyılın ortasından sonra bilimde uzmanlık çağı başlıyordu.

Günümüz ve “Uzmanlaşma”

Olumlu-olumsuz sonuçlarıyla bugüne dek gelen uzmanlaşma, inceleme alanını daraltarak araştırmacıları konularında yetkinleştirdi. Ancak, bu durum bilim adamlarını, iyice daralmış olan kendi uzmanlık alanları dışında “birşey bilmeyen” teknik araştırmacılar durumuna getiriyor; onları yaşamın tümünü ele alan bir anlayıştan, yani bilgelikten (felsefeden) uzaklaştırıyordu.
“İyi” eğitim alan bir araştırmacı, bugün örneğin biyoteknoloji ya da robot imalatı gibi yüksek teknoloji alanlarının alt birimlerinde, konunun en ileri uzmanı haline gelebiliyor ancak doğayı ve dünyayı tanımıyor. Bu durum, kapitalizmin ilk dönemlerindeki el işçiliği yapan zanaatçıların bir araya toplanarak onlara manüfaktür (fabrika imalatının parçalara bölünmesi) üretim yaptırılmasına benziyordu. “Bütünün” bir parçasını üreten işçi, parça üretiminde ustalaşıyor ancak “bütün” hakkında bilgi sahibi olmuyordu.

Felsefenin Önemi

Günümüzdeki olumsuz biçim, uzmanlaşmanın yararlarının gözden kaçırılması ya da yadsınması yanlışına yol açmamalıdır. Konunun can alıcı noktası, uzmanlaşmanın olup olmaması değil, nasıl ve ne biçimde olmasıdır. Bilim adamı, kendi konusundan ayrı olarak bilgelik başta olmak üzere geniş bir kültür birikimine sahip olmalıdır.

Günümüzde, bilimle felsefe neredeyse birbirine karşıt iki ayrı alan olarak görülüyor ve felsefe, yalnızca bilim dünyasından değil, genel eğitimden de çıkarılıyor. Uzmanlaşmış kimi “bilim” adamları, felsefeyi gereksiz bulmakla kalmıyor, daha ileri giderek, onun yararı olmayan bir “düş” olduğunu söylüyor.







4 yorum:

  1. Canim abim, yazilarinizi takip ediyorum banu hanim vasitasiyla. Ders ogretmenlerime kufurler ediyorum. Beyaz zambaklar ulkesinde kitabini tekrar tekrar okuyorum. Bizleri ne salak yetistiriyorlar. Gordukce hem mutsuz hemde hirslaniyor insan.

    YanıtlaSil
  2. Haklısın Sevgili Adsız. Sinirlenmemek mümkün değil.

    YanıtlaSil
  3. Ben orta okul yıllarında Beyaz zambakları defalarca okumuş biriyim sayın adsız. Hayran kalmamak elde değildi. Fakat öğretmenlik fakültesi okurken 4 koca yılın sadece 2 ders saatinde karşıma çıkan Köy Enstitülerini tanıdıktan sonra Beyaz Zambaklara olan hayranlığım bir iki derecw düştü. Çnkü biz daha iyisini yapmıştık. Biz bizim olanı yüzyıllar sonra üretebilmiştik. Fakat vatansız köpekler bu eğitim devrimimizi türlü iftiralarla tarihe gömdüler.Saygılar sayın adsız ve sayın Metin Aydoğan

    YanıtlaSil