4 Temmuz 2017 Salı

KÜRTLERİN TÜRKLEŞMESİ, TÜRKLERİN “KÜRTLEŞMESİ”


Osmanlılar, Kürdistan adını verdiği bölgede, devletin temel dayanağı olan tımar sistemini Kürtler’e uygulamadı. Bölgenin yönetimini, babadan oğula geçecek biçimde aşiretlere bırakıp bu aşiretlere, yalnızca Avrupa’daki sınır boylarında yaşayan kimi topluluklara verilen özel haklar tanıdı. Kürtler Müslüman olduğu için haraç ve cizye ödemiyor, tımar dışında bırakıldıkları için de aşar vermiyordu. Çevreleri koruma altında olduğu için, hiçbir dış tehdit altında değildiler. Bu koşullar, Kürtlerin tarihlerinin hiçbir döneminde ulaşamadıkları ayrıcalıklardı.

Selçuklu Dönemi

Selçuklular döneminde, Türk-Kürt karışması yoğunlaştı ve Kürtler arasında hızlı bir Türkleşme yaşandı. Selçuklular’ın bölgeye getirdiği ekonomik ve siyasi denge, uzun süredir Ermeni ve Arap baskısıyla uğraşmak zorunda kalan Kürtler için, istekle katılacakları, kendileri için uygun bir yönetim düzeni yaratmıştı.
Ekonomik canlanma, katılım ve karışmayı, karışma da Türkleşmeyi hızlandırıyordu. Kafkas dilleri üzerine yaptığı araştırmalarıyla tanınan ünlü dilbilimci, kazıbilimci ve etnograf Prof.Nikolay Marr (1865-1934), 12.yüzyıl karışması için, “Türk ve Kürt kanının Selçuklular döneminde kitlesel bir karışıma uğradığını” ileri sürer ve şunları söyler: “Anadolu Türkleri’nin, etnik ve kültürel yapılarının gelişiminde, toplumsal bakımdan onlara en yakın olan Kürtlerden etki almaları doğaldır”.1
12.Yüzyıl Türk-Kürt karışmasına önem veren bir başka tarihçi Claude Cahen’dir. Cahen, Malatya bölgesinden Batıya göçen Germiyanoğullarının, bir “Türk-Kürt topluluğu” olduğunu, “topluluktaki Kürtler’in zamanla Türkleştiğini”  ve Türkmen topluluklarıyla birlikte Azarbeycan’a giden Kürt oymakların “hayli kısa bir süre içinde” Türkleştiğini ileri sürer.2
Türklerin kurduğu Karakoyunlu Devleti, Kürtleri hiçbir ayırım gözetmeden eşit haklara sahip uyruğu sayar. Kimi tarihçiler, Karakoyunlu Devleti’ni, “Türkmen çoğunluğa karşın Türk-Kürt aşiretleri konfederasyonu”3 sayar. Önemli sayıda Kürt, Karakoyunlu Devleti içinde Türkleşir. Erdebil’den Mugan’a dek uzanan geniş bölgeyi yurt tutmuş, Kürt kökenli Cakirlu topluluğu, 15.yüzyılda Türkleşir.4 Safevi döneminde Karabağ’da yaşayan ve Kürt tarihi yazıldığı Şerefname’nin Kürt kökenli kabul ettiği, İgirmidört (Yirmidört) aşireti tümüyle Türkleşir.5

Yavuz Selim- Şah İsmail Çelişkisi

Selçuklu döneminde, Kürtler arasında yaygın ve hızlı bir Türkleşme yaşanırken, Osmanlı döneminde, özellikle de I.Selim’den (Yavuz) sonra baskıya dayanan ilginç bir ters süreç yaşandı. Büyümenin ağır yükünü çeken Türkmenler arasında hoşnutsuzluklar arttı. Ayaklanmalara dönüşen hoşnutsuzluk, Osmanlı Devleti tarafından kanlı biçimde bastırıldı, çok sayıda Türkmen öldürüldü. Anadolu’daki gelişmeleri Osmanlı Devleti’ne karşı kullanan Safeviler, Anadolu Türkmenlerini ülkelerine çağırdı.
Kendisi de Türk olan ve Türkçeyi mükemmel biçimde kullanan Şah İsmail’in çağrısı, mezhep yakınlığıyla birleşince, Azarbaycan’a yoğun bir Türkmen göçü başlar ve Anadolu’da Türkmen nüfus, tehlikeli biçimde azaldı. Özellikle Güneydoğu Anadolu’da, sayıları son derece azalan kimi Türkmenler, kırımdan kurtulmak için Kürtleştiler.
Prof.Faruk Sümer’e göre, “Güneydoğu Anadolu eğer Safevilerin elinde kalsaydı”, Türkçe, orada “Rakipsiz bir dil haline gelecek ve bölge tümüyle Türkleşecekti”.6
Osmanlılar, Safevilerin tam tersini yaptı. Şah İsmail’in peşinde koştuğu Alevi Türkmenlere karşı Sunni Türkleri ve Şafi Kürt aşiretlerini destekledi; onları Alevilere karşı kullandı. Bu tutum, devlet politikası yapılarak Osmanlı Devleti yıkılana dek sürdürüldü.

Osmanlı Dönemi

Anadolu Türklüğü, Osmanlı Merkezi Yönetimi’nin kırıma yönelen baskıcı uygulamalarından büyük zarar gördü. Toplu öldürmelere varan şiddet nedeniyle, Türkmenler, ya İran’a kaçıyor ya da Kürtlere tanınan haklardan yararlanmak için kimliğini gizleyerek dağlara çekiliyordu. Buralarda Kürtçe öğreniyor ve kendilerini Kürt olarak gösteriyorlardı.
Kürt aşiretleri, özellikle dağlık bölgelerde olanlar, özerk yönetimleriyle Türkmenler için kırımdan korunabilecekleri sığınak yerleri olmuştu. Günümüzde Kürt olarak bilinen, Kürtçe ile Türkçeyi birlikte kullanan Türkmen boyları, bu dönemin ürünleridir.7

I.Selim (Yavuz), Türkmen Kırımı ve Kürtleşme

I.Selim (Yavuz) Safevi seferine çıktığında, Sivas’a doğru gelirken, yolda 60 bin Türkmeni öldürtmüştü. Bunu duyan yöredeki Aleviler Dersim (Tunceli) ve Malatya Akçadağ başta olmak üzere dağlara kaçmışlar ya da Tokat, Aydın, Isparta yörelerine göçmüşlerdi.
Dağlarda gizlenerek, yabancı bir ortamda yaşamak zorunda kalan bu insanlar, toplumsal geleneklerini kendi içlerinde yaşatmışlardır. Ancak, dilleri ve milli duyguları, bu zorlama karşısında büyük zarar görmüştür. İlişkiye geçtikleri Kormanço, Zaza gibi aşiretlerin dillerini öğrenmişler, bu dilleri ana dilleri Türkçeyle karıştırarak kullanmışlardır. Yaşadıkları baskının şiddetini hiçbir zaman unutmamışlar, Türk kimliğini, bilinçli bir unutkanlık içine sokarak kendilerini ne Türk, ne Kürt, ne Arap ve ne de bir başka etnik kümeden saymışlar, yalnızca Alevi olduklarını bilmişlerdir.8
Akçadağ, Maraş, Zara, Gürün ve Dersim’e yerleşip Kırmançi ya da Zazacayı kullanmaya başlayan Türkmenler, bu dilleri Kürt boylarının anlayamayacağı hale getirmişlerdi. Bunların kullanmakta oldukları Zazacanın yüzde yetmiş beşi Türkçe’den oluşmaktadır.9
Türkmenler, gizlenme koşullarında bile Orta Asya’dan getirdikleri tarihsel ve toplumsal geleneklerini sürdürmüşlerdir. Günlük yaşamda, Zazaca ya da Kırmançi karışımı bir dil kullanmışlar ancak dinsel törenlerini Türkçe yapmışlardır. Örneğin, Bektaşilerin temel özelliği Gülbank ve Gülbank törenleri, deyiş, nefes ve cem ayinleri, edep-erkan usulleri her zaman Türkçe olarak yapılmıştır.10

IV. Murat

Sultan IV.Murat (1612-1640), Türk kimliğini öne çıkararak Alevilere yakınlık gösterdi. 1628’de Erzincan’a geldiğinde, Dersim’deki Türk aşiret reislerini huzuruna kabul ederek, aşiretlerini dağdan indirip, Doğu Anadolu yaylasının geniş ovalarına yerleşmelerini önerdi.
Bu öneri üzerine Tunceli’den (Dersim) ayrılan yirmi kadar Alevi aşireti; Hınıs, Varto, Tercan, Kiği, Bayburt, Erzincan, Erzurum, Sivas’ın ova ve dağ eteklerine yerleştiler. Kürtçe ve Zazaca öğrendikleri halde Kürtlüğü hiç düşünmediler. 17.Yüzyıldan 19.yüzyıla dek göreceli olarak çatışmasız bir ortam içinde yaşadılar.

Yeniden Alevi Kırımı

Çatışmasız ortam, II.Abdulhamit döneminde (1876-1909) sona erdi. Abdulhamit, Ermeni ayaklanmalarına karşı bir önlem olarak Sunni Kürtler’den oluşan Hamidiye Alayları’nı kurdurdu. Alaylar’a asker verip katılan aşiret reislerine paşalık, kaymakamlık gibi resmi ünvanlar dağıttı.
Okuma yazma bile bilmeyen bu “paşalardan”, daha sonra devlet, büyük zarar gördü ancak gerçek zararı, IV.Murat’ın önerisiyle ovalara inen Alevi Türkmenler gördü. Abdulhamit, Hamidiye Alayları’nı Ermenilere olduğu kadar “din dışı” saydığı Alevi kızılbaşlara karşı da kullandı. Köylere, kasabalara saldırıldı ve aralıksız sürdürülen bu saldırılarda çok sayıda Türkmen öldürüldü, malları yağmalandı. Saldırıya uğrayan bu insanlar, bir kez daha kimliklerini gizlediler ve kimi Alevi aşireti , “biz de Kürtüz”  demek zorunda kaldılar.11
Osmanlı döneminde, Türk, Kürt ve Arap unsurlar devlet terörü nedeniyle öylesine karışmıştı ki, kimi yerlerde insanların hangi etnik kökenden geldiği bilinemez hale gelmişti.

Etnik Karmaşa

16.Yüzyılda Urfa bölgesinde yaşayan büyük aşiretlerden biri olan ve Oğuzların 24 boyundan gelen Döğerlü aşireti, etnik kimliğini gizleyen Türk boylarından biridir. 13.Yüzyılda Anadolu’ya gelmişler, Urfa ve Halep bölgesinde yerleşmiş, Halep’te, Arap Beni Kilap kabilelerini Türkleştirmişlerdi. 14.Yüzyılda, etkili oldukları alanlarda Türkçe konuşuluyor, Orta Asya Türkleri gibi “igdiş ata biniyorlardı”, oysa bu yörede, iğdiş ata binilmezdi.12
Prof. Faruk Sümer’in “Kürtleşmiş bir Türkmen topluluğu olduğundan kuşku yoktur” dediği13 Döğerlü aşireti, kimi tarihçi tarafından hala Kürt sanılır. Ancak aşiret üyeleri; Durmuş, Budak, Yağmur, Gündoğmuş, Kaya, Tanrıverdi, Satılmış gibi Türk adları taşırlar.14
Ünlü Türk toplumbilimcisi Kürt kökenli Ziya Gökalp (1876-1924), Diyarbakır’da Kürtler’le ilgili araştırmalarında, Kürt aşiretleri arasında çok sayıda Türk boyu saptar. Gökalp’e göre, Viranşehir’deki Karakeçililer, Batı Anadolu’daki Karakeçililerin “Türkçe’yi unutmuş bir parçası” dır. Türkan aşireti, Türktür ve bu aşiretin üyeleri Türk olduklarını genellikle bilirler. Mardin’deki Kiki, Dekuri, Milikebir aşiretlerinin Türk olma olasılığı yüksektir.15
Dr.Mahmut Rişvanoğlu’na göre, kendisinin de bağlı olduğu ve Kahramanmaraş-Gaziantep yöresinde yaşayan Rişvan aşireti, “birçok Türk oymağını içine alan bir tür konfederasyondur”.16 Güneydoğu Anadolu bölgesinde toplumbilim araştırmaları yapan Prof.Dr.M.Ersöz, Rişvanlardan “Pazarcık Kırmançları’nın, kendilerinin Türkmen kökenli olduklarını bildiklerini ve komşu aşiretlerin bu bilgiyi doğruladıklarını” söyler.17 Rişvanlar içinde yer alan Çepniler, Avcıoğlu’na göre “hayli Kürtleşmiş Türkmenlerdir”.18
Mardin Sancağı’nın 16.yüzyılını inceleyen N.Göğüş, Osmanlı sayım defterlerine “Kürt toplulukları” diyerek kaydedilen topluluklar içinde birçok Türkmen beyliği saptar.19 F.Kirzioğlu, 1518 yılı Diyarbakır Sancağı Tahrir Defteri’ndeki Kurmançlar arasında bir hayli Türkçe; köy, aşiret ve erkek adı bulur.20
Tunceli Zazaları içinde Türk kökenli olduklarını bilen aşiretler vardır. Hermek, Çarıklı ve Lolan aşiretleri bunu açıkça belirtmektedirler.21Varto Tarihi’ni yazan Şerif Fırat’a göre, Hermek yaşlıları Orta Asya Türk devleti Harizmşahlardan indiklerini söylerler.22 Zazaca konuşan Tunceli Alevileri, cem törenlerinde “Türkçe söyleşirler”, “Türkçe şiir, nefes, mersiye, koşma ve deyiş okurlar”.23

 

“Kürt Alevisi” Olur mu?


Bugün, Batı’nın desteğiyle ayrılıkçılığa yönelmiş olan kimi örgütlerin, yayınlarında, bilimsel dayanağı olmayan “Kürt Alevisi” ya da “Arap Alevisi” gibi tanımlar kullanılmaktadır. Bunlar yanlış tanımlardır. Alevilik, Türklüğe özgü bir yaşam biçimidir. Türk inanç dizgesine dayanan bir Orta Asya anlayışıdır. Alevi olmak için Türk olmak ya da Türkleşmiş olmak gerekir. Bu nedenle, kendini Alevi olarak tanımlayan Kürt ya da Arap topluluklar varsa, bunları Türkleşmiş Kürt ya da Türkleşmiş Arap saymak gerekir. Aynı, kendini şeriatçı olarak gören Araplaşmış Türkler gibi.
      Alevilerin önemli bir bölümü, hala ne olduklarını, nereden geldiklerini bilmemektedir. Yüzyıllarca baskı altında yaşamanın korkusuyla kimliklerini gizlemişlerdir. Önemli bir bölümü, Osmanlı'nın zulmünden kurtulmak için, kendilerini Kürt ya da Arap olarak göstermişler ve giderek gerçek kimliklerini unutmuşlardır. Tunceli yöresinde, cem törenlerini Türkçe yapıp kendisine Kürt diyen insanlarımız vardır.
DİPNOTLAR

1          “Les Kurdes” B.Nikitine sf.183; ak.D.Avcıoğlu, Tekin Yay., 5.Kit. 1996, sf.2038
2          a.g.e. sf.2038
3          “Türklerin Tarihi” Doğan Avcıoğlu, Tekin Yay., 5.Kitap-1996, sf.2039
4          “Safevi Devleti’nin Kuruluşu ve Gelişmesinde Anadolu Türklerinin Rolü” Prof. Faruk Sümer, sf.2; ak. Doğan Avcıoğlu a.g.e. sf.2040
5          “Türklerin Tarihi” Doğan Avcıoğlu, Tekin Yay., 5.Kitap 1996, sf.2040
6          a.g.e. sf.2043
7          a.g.e. sf.2041
8          “Kürtçe Konuşan Aleviler” Cem-Siyasi Haber Gazetesi Antalya, Ocak 2003, Sayı 73, sf.4
9          a.g.g.sf.4
10       a.g.g. sf.4
11       a.g.g. sf.4
12       “Kitab-ı Diyarbakrıyya” Lugal ve Sümer, 1.Cilt, sf.53; ak. Doğan Avcıoğlu, “Türklerin Tarihi” Tekin Yay., 5.Kitap-1996, sf.2041
13       “Oğuzlar” Prof. Faruk Sümer, sf. 16; ak. D.Avcıoğlu “Türklerin Tarihi” Tekin Yay., 5.Kitap 1996,  sf.2041
14       “Türklerin Tarihi” Doğan Avcıoğlu, Tekin Yay., 5.Kitap 1996, sf.2041
15       “Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik İncelemeler” Ziya Gökalp sf. 64; ak. a.g.e. sf.2041
16       “Doğu Aşiretleri ve Emperyalizm” Dr. Mahmut Rişvanoğlu, sf. 186; ak. Doğan Avcıoğlu, a.g.e. sf.2042
17       “Doğu Aşiretleri ve Emperyalizm” M.Risvanoğlu sf. 186; ak. a.g.e. sf.2042
18       “Türklerin Tarihi” Doğan Avcıoğlu, Tekin Yay., 5.Kitap 1996, sf.2042
19       “16.Yüzyılda Mardin Sancağı” N.Göğünç; ak. a.g.e. sf.2042
20       “Türk Dili Dergisi” Elim 1961, F.Kirzioğlu; ak. a.g.e. sf.2042
21       “Türklerin Tarihi” Doğan Avcıoğlu, Tekin Yay., 5.Kitap 1996, sf.2042
22       “Varto Tarihi” Şerif Fırat,  sf. 88; ak. a.g.e. sf.2042
23       a.g.e. sf.2042





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder