19 Ocak 2018 Cuma

ATATÜRK’TEN SONRA TÜRKİYE’NİN DIŞ SİYASETİ



Atatürk’ün ölümünden altı ay sonra Türkiye; 12 Mayıs 1939’da İngiltere, 23 Haziran 1939’da Fransa ile iki ayrı bildiriye (deklarasyona) imza attı. Bu iki deklarasyon 19 Ekim 1939’da, yani 2.Dünya Savaşı sürerken; İngiltere-Fransa-Türkiye arasında, Üçlü İttifak Anlaşması’na dönüştürüldü. Aynı günlerde, 1 Nisan 1939’da; ABD’ye ticari imtiyaz hakları tanıyan bir başka anlaşma imzalandı. Bu anlaşmayla Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Amerika’ya, “gerek ithalat ve ihracatta, gerekse diğer tüm konularda, en ziyade müsaadeye mazhar (en fazla kayırılacak) ülke statüsü” verdi. Amerikan sanayi malları için yüzde 12 ile yüzde 88 arasında değişen oranlarda gümrük indirimleri yapıldı. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu, İngiltere Büyükelçisine, üçlü ittifak anlaşmasıyla ilgili olarak, “Türkiye bütün nüfuzunu Batı devletlerinin hizmetine verecektir” dedi. Oysa Batı, daha 20 yıl önce; Türkiye’yi yok edeceğini, Türklerin vahşi talancılar olduğunu ve Anadolu’dan uzaklaştırılacağını söylüyordu. 1930 yılına dek süren Kürt ayaklanmalarının hemen tümünü kışkırtıyor ve Musul’u almak için Türkiye karşıtı her türlü eylem içine giriyordu.


Kuşkulu Gelecek

Atatürk, gerçekleştirilen devrimin kendisinden sonra korunup geliştirilmesi konusunda sürekli kaygı duymuştur. Çevresindeki kadronun yetersizliğini bildiği için; geleceğe yönelik kaygısını, olası gelişmeleri ve alınmasını düşündüğü önlemleri sıkça dile getirmiştir. Günümüz koşulları göz önüne alındığında, kaygı ve uyarılarındaki haklılığı açıkça görülmektedir.
2.Dünya Savaşı’nın yaklaştığı ve hastalığının ilerlediği günlerde Ali Fuat Cebesoy’a şunları söylemiştir; “Fuat Paşa, pek yakında dünya durumu Mütareke yıllarından çok daha ciddi olacak ve karışacaktır... Avrupa’da birkaç maceracı, Almanya ve İtalya’nın başında zorla bulunuyorlar. Karşı karşıya geldikleri zayıf devlet adamlarının aczinden cesaret alıyorlar. Bunlar birgün dünyayı kana bulamaktan çekinmeyeceklerdir. Eski dostumuz Rus Sovyet Hükümeti, acizlerle maceracıların yanlış hareketlerinden yararlanmasını bilecektir. Bunun sonucunda, dünyanın durum ve dengesi tamamen değişecektir. İşte bu dönem sırasında doğru hareket etmesini bilmeyip en küçük bir hata yapmamız halinde, başımıza Mütareke yıllarından daha çok felaketlerin gelmesi mümkündür. Bu ikinci dünya savaşı beni yataktan kımıldatmayacak bir durumda yakalayacak olursa, memleketin durumu ne olacaktır? Ben devlet işlerine mutlaka müdahale edecek bir duruma gelmeliyim. Bizde hiçbir şeyin yataktan yönetilemeyeceğini bilirsiniz. Mutlaka işin başına geçmek gerek”.1

Yaşamsal Önermeler

Ölümüne birkaç ay kala Almanya’nın Türkiye’ye yaptığı ittifak önerisini, Başbakan Celal Bayar ve Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras (kısa bir süre önce Atatürk, İsmet İnönü’yü Başbakanlıktan almış yerine Celal Bayar’ı getirmişti) kendisine ilettiklerinde, öneriyi uygun görmemiş ve “Türkiye, tarafsız kalmalıdır, bir ittifak içine girmemelidir”2 demişti.

EmperyalizmeYanaşma;İngiltereveFransa’ylaİttifak

İsmet İnönü, Cumhurbaşkanı olduktan sonra Atatürk’ün yakın çalışma kadrosunu etkin görevlerden uzaklaştırdı. Atatürk döneminin değişmez Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras da bunlardan biridir. Yeni hükümette Aras’a görev verilmedi, yerine getirilen Şükrü Saraçoğlu’na, İngiltere ve Fransa’yla yapılan Üçlü İttifak Anlaşması imzalatıldı. Şükrü Saraçoğlu, imza töreninde İngiltere Büyükelçisine,“Türkiye, bütün nüfuzunu Batı devletlerinin hizmetine verecektir” dedi.3
Bu iki deklarasyon 19 Ekim 1939’da İngiltere-Fransa-Türkiye arasında, Üçlü İttifak Anlaşması’na dönüştürüldü. Anlaşmanın yapıldığı günlerde, İngiltere ve Fransa, Almanya ile savaş halindeydi ve 2.Dünya Savaşı hızla yayılıyordu. Bu anlaşma nedeniyle Hitler Türkiye’yi “ikinci derecede işgal edilecek ülkeler” arasına aldı ve Türkiye yöneticileri için şu sözleri söyledi: “Türkiye’yi, Mustafa Kemal’in ölümünden sonra, budala ve aptallar yönetmektedir”.4

ABD’ye İmtiyaz

Amerikalılar’la, 1 Nisan 1939’da bir imtiyaz anlaşması imzalandı. Bu anlaşmayla Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Amerika’ya, “gerek ithalat ve ihracatta, gerekse diğer tüm konularda, en ziyade müsaadeye mazhar (en fazla kayırılacak y.n.) ülke statüsü” tanındı. Amerikan sanayi malları için yüzde 12 ile yüzde 88 arasında değişen oranlarda gümrük indirimleri sağlandı.5

İngiliz Politikası

Türkiye, İngiltere’ye güvenerek yansızlıktan ayrılmış, İngiltere’nin safına geçmiş ve Almanya’yı karşısına almıştı. Ancak, savaş anında yardım sözü veren İngiltere, Türkiye’ye yardım yapacak durumda değildi. İngiltere’nin anlaşmaya önem vermesinin nedeni, Türkiye’nin askeri gücünden yararlanmak değil, Almanya’yı Türkiye üzerine yönelterek saldırı alanını genişletmekti.
İngiltere’nin savaş ve savaş sonrası gelişmelerle amacına ulaştığı görülecektir. Hitler Türkiye’ye yapılan mal karşılığı silah satışlarını durdurdu ve komutanlarına Türkiye’yi elegeçirme (işgal) planı hazırlattı. Ancak, Kuzey Afrika’da beklediği başarıyı sağlayamayınca bu plan uygulanmadı.

Sovyet Tepkisi

Anlaşmaya bir tepki de, Atatürk’ün, karşılıklı güven ve iyi ilişkilerin korunmasına büyük önem verdiği Sovyetler Birliği’nden geldi. Sovyetler Birliği emperyalist kuşatma altında olduğuna inanmakta ve Fransa’yla İngiltere’ye hiç güvenmemektedir. Yaklaşan savaşın sanayileşmiş Batı ülkeleri arasındaki çıkar çatışmasına dayandığını saptamış ve bu savaşta taraf olmamayı hedeflemişti.
Üçlü İttifak Anlaşması’ndan sonra Sovyetler Birliği ile Türkiye; güvenli komşular olmaktan çıkacak ve birbirlerine karşı tehdit oluşturan düşman iki ülke durumuna gelecektir. Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanı Molotov, üçlü bağlaşmayı kınarken; “Türkiye ihtiyatlı tarafsızlık politikasını bir yana iterek Avrupa Savaşı çerçevesine girdi. Türkiye’nin bir gün pişman olup olmayacağını ise ileride göreceğiz”6 diyecektir.

Dış Siyaset Karmaşası

Anlaşma Türkiye’nin başına daha başka karışık sorunlar da çıkardı. İngiltere Türkiye’ye herhangi bir yardım yapmadığı gibi, 10 Haziran 1940’ta İtalya’nın Fransa’ya savaş ilan etmesi üzerine, ittifak anlaşmasının ikinci maddesi gereğince, Türkiye’nin İtalya’ya savaş ilan etmesini istedi.
İngiltere’nin Türkiye’yi savaşa sokma baskısı sürerken, 28 Ekim 1940’da İtalya Yunanistan’a saldırdı. İngiltere, Türkiye’nin 9 Şubat 1933’de Yunanistan ile yapmış olduğu dostluk anlaşmasını ileri sürerek Türkiye’nin savaşa girmesini bir kez daha yineledi.
Türkiye, yaptığı anlaşmanın doğurduğu sıkıntılardan bunalmışken, Fransa Almanya tarafından işgal edilerek savaş dışı kaldı ve İngiltere’yle ilişkisi kesildi. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti bunu fırsat bilerek, bu durumun kendisine yansız kalma hakkı verdiğini ileri sürdü. Türkiye, kendisinin yaptığı anlaşmadan kurtulmak istiyordu. Ancak, bu artık kolay bir iş değildi.

Almanya’ya Yanaşma

Almanya’nın Batı Avrupa ve Balkanlardaki başarıları Türkiye’yi bu kez Almanya ile anlaşma yolları aramaya sürükledi. 18 Haziran 1941 günü Türk-Alman Saldırmazlık Paktı imzalandı, üçlü bağlaşmaya karşın, Almanya ile yapılan anlaşma aykırı bir durum yaratıyordu.
Türkiye, içinde bulunduğu bağlaşmayla savaşan bir başka ülkeyle saldırmazlık anlaşması imzalamıştı. Ölüm-kalım savaşına girmiş olan hem İngiltere’nin hem de Almanya’nın “müttefiğiydi”. Örneği olmayan bu durum, Türkiye’yi tehlikeli bir açmaz içine sokmuştu.
Türk-Alman saldırmazlık antlaşmasından dört gün sonra, Almanya Sovyetler Birliği’ne saldırdı ve dost-düşman ilişkileri daha da karışık duruma geldi. Rusya’ya yönelen Alman saldırısı, Almanya’yla savaşan İngiltere’yi Sovyetler Birliği’nin “dostu” yaptı; Almanya’yla saldırmazlık anlaşması olan Türkiye’yi, Sovyetler’in güvenilmez komşusu durumuna getirdi.
1941 Temmuz ve Ağustos aylarında Alman ve İtalyan yardımcı savaş gemileri Montreux anlaşmasına karşın, boğazları geçerek, Karadeniz’e açıldı. Bu eylem savaş sonrasında Sovyetler Birliği’nin, Türkiye’den boğazlar konusunda isteklerde bulunmasına gerekçe oluşturacaktır.
Savaşın Almanya aleyhine döndüğü anlaşıldığında bu kez Almanya’ya karşı tavır aldı. Türkiye’deki Alman yandaşları tutuklandı, Alman elçisine suikast düzenleme gerekçesiyle tutuklanmış olan iki Sovyet diplomatı serbest bırakıldı. Daha sonra Almanya’ya savaş ilan edildi.

Emperyalizme Bağlanma Süreci

İngiltere ve Fransa’yla yapılan Üçlü ittifak Anlaşması, Türkiye’nin Atatürk tarafından belirlenen dış politikanın bırakılması anlamına gelir. Bu anlaşma, aynı zamanda, emperyalizmle uzlaşma sürecini başlatmıştır.
Batı’yla kurulan bağımlılık ilişkileriyle, Mustafa Kemal Atatürk’ün; “... Bir ulus yalnız kendi gücüne dayanarak varlığını ve bağımsızlığını sağlayamazsa, şunun bunun oyuncağı olmaktan kurtulamaz”7 sözlerinde karşılığını bulan ulusal bağımsızlık anlayışına sadık kalınmamıştır.

DİPNOTLAR

1       “Siyasi Hatıralar” Ali Fuat Cebesoy 2.Cilt, sf.252
2       “İkinci Dünya Savaşına Ait Gizli Belgeler” Cüneyt Arcayürek Hürriyet 07.12.1972
3    “Milli Kurtuluş Tarihi” D.Avcıoğlu, İst. Mat.–1974, 3.Cilt, sf.1328
4       “Olaylarla Türk Dış Politikası” Siyasal Bilgiler Fakültesi Yay., sf.150, ak. D.Avcıoğlu “Milli Kurtuluş Tarihi” 3.Cilt, sf.1487
5    Ulus,10 Mayıs 1939, ak.; Hikmet Bila, “CHP–1919-1999” Doğan Kitap, 1999, sf.89
6       “Milli Kurtuluş Tarihi” Doğan Avcıoğlu 3.Cilt, sf.1504
7       “Milli Kurtuluş Tarihi” Doğan Avcıoğlu 3.Cilt, sf.1618






3 yorum:

  1. ok güzel bir yazı; Sayın Degerli hocam bu yaşta bile çok çalışıyor ve Türk gençlerini ve kendini Türk kültüründen hisseden herkesi bilinçlendiriyorsunuz. Allah razı olsun. Atatürk'ün olduğu günden itibaren ülkemiz Küçük Amerika ve ufak İngiltere yapıldı; dışarıdan ithal sahte sağ, sahte sol, sahte... İle ülkemizi adı konmamış halde oltadaki balık haline getirdiler. Bunun bakmak taşı Atatürk'ün son anlarından kuşkulanıp, devlet yönetiminden attığı Ismet İnönü efendi oldu. Çok yazık. Ama sahte kavramlar ile neyse Milli şef uydurması ile yüceltildi;ama Türk genci yemiyor artık.
    İnanın sizlerin sayesinde bilinçleniyoruz; gerçekten dilini, tarihini ve kültürünü öğrenen gençler her şeyin farkında yıllarca oculuk, buculuk ile bizleri birbirimize karşı kırdırdılar. Sözgelimi Amerika içimize koyduğu adamların numaralarıyla insanlarımız sahte sağ, sahte sag, sahte sünni sahte alevi, sahte entellektüel sahte dantellaktiel diye önce 40000 parçaya ayrıldı, sonra ise birbirini öldürdü; ortamı müsait hale getiren Amerika ve yerli işbirlikçileri 1980 darbesi ile çengel attı Türkiye'ye. Ayarlı Kenan Evreni getirdi. Bunun gibi binlerce olay yaşadık. Bu yüzden Atatürk'ün söze değil, öze bakın lafı gereği artık İsrail'in bağımsızlığını tanıyan; Atatürk'ün kapattığı tüm mason localarını açtıran; böyle anlaşmalar ile Türkiye'nin elini bağlayıp kolunu emperyalizme teslim eden ismet İnönü'yü kimse milli şef niye tanıtmasın hala; bu arada 19 yaşındayım.

    YanıtlaSil
  2. Hocam sizi yeni tanıdım; kitaplarınızı yeni okumaya başlıyacağım; çok güzel yazılarınız var. Beğendim; dipnot dolu bilimsel; Allah uzun ömürler versin; 100 yaşına kadar yaşamayı nasip etsin sağlıklı ve üretken yıllar ki Türk gençleri de faydalansın sizden, lütfen kendinize iyi bakın bir ara Oktay Sinanoğlunu takip ediyordum; vefat etti, Kazım Mirşan öyle; sizi takip eden milyonlarca genç var; kitaplarınızı okuyan ben de yeni tanıdım.



    Çok uzun ama, tarihe meraklı arkadaşlar ve herkes okumalı.

    Son 300 yılın en akıllı aynı zamanda dünyanın en genç profesörü olan ve Amerika'da öldürülen Oktay Sinanoğlu derki :

    " Türkiye İkinci Cihan Harbi'ne girmelerine ve mağlup da olmamasına rağmen, Atatürk'ün öldüğü günden bu yana, İsmet inönü'den itibaren Amerika Birleşik Devletleri'nin resmi olmasa da fiilen işgaline maruz bırakıldı.

    ÖRNEĞİN EĞİTİM İLE İLGİLİ 1949 yılında imzalanan ve bugün de geçerliliğini koruyan Bringfull Eğitim Anlaşması ile Amerika, eğitimimize birden el attı. Biz ne olduğunu anlayamadık.

    Birden bire Atatürk'ün bizzat yazdırdığı kaç ciltlik tarih kitapları Milli Eğitim müfredatından çıkarılıp yerine Antik çağ dersleri müfredata girdi. İngilizce zorunlu ders oldu. Batı uygarlığı hedefe kondu...

    YanıtlaSil
  3. Değerlendirmelerin için teşekkür ederim Sevgili Adsız. Kuşkun olmasın, elim kalem tuttukça, beynim işledikçe yazacağım. Yakın tarihimizde yaşananları, özünden kavramışsın. Senin gibi gençler oldukça, ulusun sırtı yere gelmez. Sağlıcakla kal.

    YanıtlaSil