21 Haziran 2018 Perşembe

22 HAZİRAN 1919; AMASYA GENELGESİ



Samsun’dan Amasya’ya dek geçen bir ay içindeki çalışmalarıyla, giriştiği eylemin amaç ve niteliğini ortaya koymuştu. Ancak, eylemin kişisellikten çıkarılarak bütün ulusun birlik ve dayanışmasını sağlayacak ve temsil edecek bir kurul adına yapılması gerekiyordu. Dile getirdiği görüşlerini; öz olarak koruyup bir genelge haline getirdi ve yanındaki komutanlara da imzalatarak ülkenin her yanına, asker ve sivil yöneticilere gönderdi. ‘Türkiye’nin Bağımsızlık Bildirisi’, ünlü Amasya Genelgesi böyle ortaya çıktı. ‘Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın ilanı’ anlamına gelen bu genelge, aynı zamanda ‘Kemalist Devrimin doğuş bildirisiydi’.

Havza Çalışmaları

25 Mayıs 1919 günü Havza’ya geldi. Rum teröründen yılmış, çaresiz insanlarla karşılaştı. Çanakkale kahramanı Kemal Paşa’nın, Havza’ya geldiğini duyan civar köylüleri ilçeye akın etmişti. Eşrafı ve köy temsilcilerini karargahına topladı. “Düşmanın hedefi bizi öldürmek değil, bizi diri diri mezara gömmektir. Şimdi çukurun tam kenarında bulunuyoruz. Ancak son bir gayretle toparlanırsak, kendimizi kurtarmamız mümkündür”1 diyerek onları birlik olmaya çağırdı.
İlçe halkı, iki ayrı toplantı sonunda direniş konusunda görüş birliğine vardı ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Havza Şubesi kuruldu. Havza Camisinde, ‘İzmir şehitlerinin ruhuna’ mevlüt okundu. Büyük bir kalabalığın katıldığı mevlüt; bölgede dayanışma duygularını yükselten kitlesel bir eyleme dönüştü, direniş için hareket ettirici manevi bir güç yarattı.
İlçe meydanında yapılan mitinge kendisi katılmadı, karargah olarak kullandığı evin penceresinden izledi. Konuşmacılar, yurdun tehlikede olduğunu, ‘düşman çizmesi altında çiğnenmek istenmiyorsa’, bütün Müslümanların silaha sarılması gerektiğini söylüyordu. Topluca mücadele yemini edildi.
Havza’da, ilerki aylarda ülkenin değişik yerlerinde kurulacak direniş örgütlerine öncülüğünü göstermiş, kurtuluş mücadelesine girişecek halk önderlerine güç ve güven vermişti.
Havza Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, ilk eylemini kuruluşundan birkaç gün sonra gerçekleştirdi. Doğu’daki Türk birliklerinden alınan silahları, hayvan sırtında Samsun’a götüren bir İngiliz konvoyuna saldırıldı. On bin tüfek mekanizması ve çok sayıda hayvan ele geçirildi...2

Amasya

Havza’da 18 gün kaldıktan sonra, 12 Haziran 1919’da Amasya’ya geldi. Havza’daki söz ve davranışları, duyulmuş ve milli mücadeleye yönelen bir hareketlilik başlamıştı. Kimi gönüllü kişiler; ‘bir papazın emrinde Müslüman köylere saldıran Rum çetecilere karşı’ savaşmak için, saygın bir din adamı olan Abdurrahman Kamil Efendi’nin çevresinde birleşmeye başlamışlardı.3
Onun gelişi nedeniyle Sultan Beyazıt Camisi önünde büyük bir kitle toplandı. Önce Kamil Efendi konuştu ve “Milletin istiklali tehlikededir. Bu felaketten kurtulmak için vatanın son ferdine kadar ölmeyi göze almak gerekir. Padişahın bir hikmeti kalmamıştır. Tek kurtuluş çaresi halkın hakimiyetini doğrudan doğruya ele almasıdır” dedi.4
Ardından, o söz aldı. İstanbul’dan ayrıldıktan sonra ilk kez bu denli büyük bir kalabalık önünde konuşuyordu. Direniş konusundaki düşüncelerini en açık biçimde anlattı ve halkı açıktan silahlanmaya çağırdı. Sözleri; padişahın ‘düzeni sağlamak için gönderdiği’ bir generalden çok, bağımsızlık ve özgürlük için her şeyi göze almış devrimci bir halk önderinin sözleriydi. İşgal güçlerine, işbirlikçilere ve Türkiye’yi paylaşmaya çalışan herkese meydan okuyor, halkı ayaklanmaya çağırıyordu.
Milli direniş hareketinin üç ayrı cephede; Batı’da Yunanlılara, Güney’de Fransızlar’a, Doğu’da Ermeniler’e karşı başlamış olduğunu bildirdi ve Amasya halkına şunları söyledi: “Amasyalılar. Daha ne bekliyorsunuz? Düşman’ın Samsun’dan yapacağı herhangi bir çıkartma hareketine karşı, ayaklarımıza çarıklarımızı giyecek, dağlara çekileceğiz; vatanımızı en son taşına kadar müdafaa edeceğiz. Eğer Tanrının iradesi bizim yenilmemizi uygun görmüşse, yapacağımız şey evimizi, barkımızı ateşe vererek yurdu harabeye çevirerek ıssız bir çöle çekilmektir. Bunu yapmaya hepimiz yemin etmeliyiz”.5

Amasya Genelgesi

Samsun’dan Amasya’ya dek geçen bir ay içindeki çalışmalarıyla, giriştiği eylemin amaç ve niteliğini ortaya koymuştu. Ancak, eylemin kişisellikten çıkarılarak bütün ulusun birlik ve dayanışmasını sağlayacak ve temsil edecek bir kurul adına yapılması gerekiyordu.6 Dile getirdiği görüşlerini; öz olarak koruyup bir genelge haline getirdi ve yanındaki komutanlara da imzalatarak ülkenin her yanına, asker ve sivil yöneticilere gönderdi. ‘Türkiye’nin Bağımsızlık Bildirisi’7, ünlü Amasya Genelgesi böyle ortaya çıktı. “Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın ilanı”8 anlamına gelen bu genelge, aynı zamanda ‘Kemalist Devrimin doğuş bildirisiydi’.9
Amasya Genelgesi için Nutuk’ta; “18 Haziran 1919 günü Trakya’ya verdiğim direktifte işaret ettiğim bir noktanın uygulama zamanı gelmiş bulunuyordu. Hatırınızdadır ki bu nokta, Anadolu ve Rumeli ulusal örgütlerini birleştirmek, bunları bir merkezden yönetmek ve adlarına iş görmek üzere, Sivas’ta genel bir ulusal kongre toplamaktı. Bu amaçla emir subayım Cevat Abbas Bey’e 21/22 Haziran 1919 gecesi Amasya’da söyleyip yazdırdığım genelgenin başlıca noktaları şunlardı” der ve genelgeyi Nutuk’un 26 sıra numaralı belgesi olarak açıklar.10
Nutuk’ta, sekiz madde haline getirilerek özetlenen Amasya Genelgesi; ülkenin ve ulus varlığının tehlikede olduğunu, buna karşın İstanbul Hükümeti’nin üzerine düşeni yapmadığını belirtir. ‘Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır’ diyerek, ulusu örgütlenmeye çağırır. Erzurum ve Sivas’ta yapılacak kongrelere delegeler seçilmesini ve gönderilmesini ister.
Amasya Genelgesi’nde şunlar söylenir: “Vatanın bütünlüğü ve milletin istiklali tehlikededir. İstanbul Hükümeti, üzerindeki sorumluluğun gereklerini yerine getirmemektedir. Bu durum, milletimizin adı var kendi yok gibi görünmesine yol açmaktadır. Milletin istiklalini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır... Milletin içinde bulunduğu durumu gözönüne alıp haklarını dünyaya duyurmak için, her türlü etki ve denetimden uzak bir milli kurulun yaratılması gerekmektedir... Anadolu’nun her yönden en güvenli yeri olan Sivas’ta, milli bir kongrenin süratle toplanması kararlaştırılmıştır... Bunun için bütün illerin her sancağından, halkın güvenini kazanmış üç delegenin, olabildiğince çabuk yetişmek üzere, hemen yola çıkarılması gerekmektedir. Her olasılığa karşı, bu iş ‘milli bir sır’ gibi tutulmalı ve delegeler, gereken yere kimliklerini gizleyerek gelmelidirler... Doğu illeri adına 23 Temmuz’da, Erzurum’da bir kongre toplanacaktır. O güne kadar öteki il delegeleri de Sivas’a ulaşabilirlerse, Erzurum kongresinin üyeleri de Sivas’ta yapılacak genel toplantıya katılmak üzere yola çıkacaklardır”.11

Erzurum’a Doğru

Amasya’dan 25/26 Haziran gecesi, ‘sabah karanlığında ve kimseye haber vermeden’12 Sivas’a hareket etti. 26 Haziran’da Tokat’a uğradı. Her yerde olduğu gibi önce telgrafhaneye el koydu ve başka bölgelerle hiç ara vermediği telgraf iletişimini sürdürdü. Konya’da 2.Ordu Müfettişliğine, Erzurum 15.Kolordu Komutanlığı’na, vilayetlere ve mutasarrıflıklara yazılar gönderdi.
Erzurum Valiliğine gönderdiği telgrafla, “bölgedeki Hıristiyan unsurların Müslümanlara karşı siyaseten uyguladıkları her türlü zulüm ve yolsuzluğa ait olayların açık olarak bildirilmesini” istedi.13 Bir gün kaldığı Tokat’ta, akşam kentin ileri gelenleriyle toplantı düzenledi. Toplantıda görüşlerini ve edindiği son bilgileri aktaran bir konuşma yaptı. Tokatlıları milli mücadeleye çağırarak; “Savaşmak için topumuz, tüfeğimiz olmayabilir. Bu durumda dişimiz ve tırnağımızla dövüşeceğiz” dedi.14

İstanbul’un Telaşı

İstanbul Hükümeti, 8 Haziran’da başlattığı geri dön buyruklarını, Amasya Genelgesi’nden sonra sıklaştırarak yineledi. Dahiliye Nazırı Ali Kemal, Bakanlar Kurulundan Mustafa Kemal’i görevden uzaklaştırma yetkisini almıştı.  24 Haziran’da, yani onun Amasya’dan ayrılmasından iki gün önce, tüm illere, bu yönde yönergeler göndermişti.
Yönergelerde; Mustafa Kemal’in, ‘iyi bir asker olmasına karşın zamanın siyasetini bilmediği için, yeni görevinde başarılı olamadığı’ söyleniyor, ‘İngiltere’nin ısrarıyla görevinden alındığı’ açıklanıyordu. ‘Yaptığı yanlışlar açık olarak ortaya çıkmıştır’ diyor,  şöyle söylüyordu: “İpsiz-sapsız ve zaten kanunen takip edilen bazı heyetler için (Müdafaa-i Hukuk ve Kuvayı Milliye örgütleri) sağa-sola telgraflar çekti. Artık, o zatın görevinden alınmış bir kişi olduğunu biliniz. Hiçbir isteğini yapmayınız. Hükümet işlerine karıştırmayınız. Kendisini yakalamaya ve tutuklamaya muktedirseniz, derhal tutuklayıp gönderiniz”.15

Etkisiz Buyruklar

Gücünü ve varlık nedenini yitirmiş bir hükümetin İstanbul’dan gönderdiği buyruklar, kağıt üzerinde kaldı. Haklı olmanın ve ulusa dayanmanın verdiği güç, halkın desteğiyle birleşince; onu geri dönüşe zorlamak ya da tutuklamak olanaksız hale gelmişti.
Ayrıca, askeri güç olanaklarının yetersizliğine karşın, önlem almada, karşı önlem geliştirmede çok ustadır. Tokat’tan Erzurum’a gitmek için Sivas’a uğradığında (27 Haziran 1919) Ali Kemal’in yönergesinden henüz haberi yoktu. Ancak, önlemini almış ve geleceğini bildiren telgrafını, yola çıktıktan 6 saat sonra çektirmişti. Sivas Valisi Reşit Paşa telgrafı aldığında; O, Sivas’ın birkaç kilometre yakınındaki Nümune Çiftliği’ne gelmiş bulunuyordu.

DİPNOTLAR

1              “Atatürk” L. Kinross, Altın Kit. Yay., 12.Bas., İst.-1994, sf.206
2              “Atatürk” L. Kinross, Altın Kit. Yay., 12.Bas., İst.-1994, sf.207
3              a.g.e. sf.209
4              “Tek Adam” Ş. S. Aydemir, II.Cilt, Remzi Kit., 8.Bas., 1981, sf.38
5              a.g.e.sf. 37 ve “Atatürk” L.Kinross, Altın K. Yay., 12.B., İst-1994, sf.209
6               “Nutuk”, M. K. Atatürk, I.Cilt, T. T. K. Bas., 4.Bas., Ank.-1989, sf.41
7              “Atatürk” L. Kinross, Altın Kit. Yay., 12.Bas., İst.-1994, sf.210
8              Büyük Larousse, Gelişim Yayınları, I.Cilt, sf.487
9              “Atatürk” L.Kinross, Altın Kit. Yay., 12.Bas., İst.-1994, sf.210
10         “Nutuk”, M. K. Atatürk, I.Cilt, T. T K. Bas., 4.Bas., Ank.-1989, sf.43
11         a.g.e. sf.43
12         “Nutuk”, M. K. Atatürk, I.Cilt, T. Tar. Kur. Bas., 4.Bas., Ank.-1989, sf.55
13         “Kaynakçalı Atatürk Günlüğü” U.Kocatürk, T İş Ban.Yay., Ank., sf.92
14         “Atatürk” L. Kinross, Altın Kit. Yay., 12.Bas., İst.-1994, sf.211
15         “Tek Adam” Ş. S. Aydemir, II.Cilt, Remzi Kit., 8.Bas., 1981, sf.44





3 yorum:

  1. Amasya halkı İngilizi yenebileceğimize orda inandı ve o zaman direnişe katıldı. Çünkü basılan ingiliz karakollarından esir alınan İngilizler elleri bağlı olarak Amasya caddelerinde yürütüldü. Halk bunu gözleriyle görünce düşmanı yeneceğine ikna oldu. Peki, Atatürk Havza'da görüşmelerini yaparken Kavak, Çankırı, Merzifon (burada İngiliz üssü vardı)çevresindeki İngiliz karakollarını basan civanyiğitler kimlerdi? Karadeniz'den Rize'den gönüllü milisler, Rizeli Miralay Mehmet Arif beyin "gelin uşaklar" çağrısıyla Samsun'a koşan hemşehrileri.Mehmet Arif bey, Mustafa Kemal'in sınıf arkadaşı ve silah arkadaşıydı. Onun kıvrak zekasından İngilizler hep korktular. Halkın düşmanı yenebileceğine ikna edilmesi kadar düşmana yenileceği fikrinin yayılmasında psikolojik savaş taktikleriyle ünlüydü, tarihçiler onu bu yönüyle yazmadılar, ruhu şad olsun. Erzurum komiseri Ravlington'u esir alan Kazım Karabekir Paşa, Ravlington'u Malta sürgünleriyle takas eden de aynı Mehmet Arif Bey idi. İngiltere ilk yenilgisini burada aldılar; Ravlington'u ve İngiliz karakollarındaki komiserlerini esir almıştık! Halktan topladıkları silahları geri alıp halka dağıtmıştık, bizi hala sevmemeleri için başka neden aramayalım.
    Mahiye Morgül

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. Harika bir ek bilgi olmuş.
    Sayın Morgul kendi adıma çok
    teşekkür ederim.

    YanıtlaSil