26 Haziran 2018 Salı

SEÇİMLER VE SONRASI



Türkiye, akçalı vaatler ve düzeysiz söylemlerle dolu bir seçim dönemi yaşadı ve yönetimde bulunanlar yerini korudu. Ortadan ikiye bölünmüş ya da belki iki bine! bölünmüş Türkiye, belirsiz geleceğe doğru yol almayı sürdürmeye karar verdi. Sorun yaratanlara, bir kez daha sorunu çözme yetkisi verildi.

Türkiye, akçalı vaatler ve düzeysiz söylemlerle dolu bir seçim dönemi yaşadı ve yönetimde bulunanlar yerini korudu. Ortadan ikiye bölünmüş ya da belki iki bine! bölünmüş Türkiye, belirsiz geleceğe doğru yol almayı sürdürmeye karar verdi. Sorun yaratanlara, bir kez daha sorunu çözme yetkisi verildi.
Osmanlının son dönemine benzer bir durum yaşanıyor. Üretimsizliğin ve borçlanmanın yol açtığı ekonomik tutsaklık, ülkeyi Batı’nın yarı-sömürgesi durumuna düşürmüş durumda. Türkiye, dağılmaya yol açacak sorunlar içinde giderek güç yitiriyor. Dışarıya verilen siyasi ve ekonomik ödünlerden sonra, şimdi ulusal haklardan ödün verme aşamasına gelindi.
Geçen 16 yılın sorumluluğunu taşıyanların, ülke yönetiminde kalması kimseyi üzmemelidir. Ülkeyi bugünkü duruma getirenler, yarattıkları olumsuzluklarla karşı karşıya kalmışlardır. Siyaset bir süreçler toplamıdır. Ortaya çıkan sorun büyükse, doğuracağı sonuçların bedelini sorunu yaratanlar ödemelidir. Öyle görünüyor ki, ülkeyi yönetenler yarattıkları sorunların ağır yükünü taşıyamayacaklardır. Altından kalkamayacakları sorunların yıkıcı sonuçları altında ezileceklerdir...
Türkiye’yi bekleyen tehlikelerin farkında olup birşeyler yapılması gerektiğini düşünenler, henüz karar birliğinden uzaklar. Yeterince güçlü ve örgütlü değiller. Ancak, fabrikaları kapatılan işçiler, tarlasını ekemez duruma düşen çiftçiler, işyerini yitiren esnaf, yoksullaşan memur, terörün acısını yaşayan şehit aileleri ve ülke için kaygı duyan aydınlar; yaşanan sürecin ne anlama geldiğini kavramaya başladılar. Gerçeği, önceden görerek değil, yaşayarak öğrendiler; öğreniyorlar.
Kendisinin, çocuklarının ve ülkesinin geleceğini düşünen herkes, çok şey yitirmekte olduğunu ve karışık bir geleceğe doğru sürüklenildiğini daha net biçimde görmeli, tehlikeli gidişi durdurmak için çaba harcamalıdır. Bunu yaparlarsa, kaçınılmaz olarak Atatürk’e ulaşacaklar ve onun başardığı eylemin, Türkiye için ne anlam ifade ettiğini daha iyi kavrayacaklardır. Türkiye, yaşadığı ve yaşayacağı sorunlardan ancak ve sadece Atatürk’ün uyguladığı politikalarla kurtulabilir. Bunu herkes bilmeli, ona göre davranmalıdır.
Artık yolun sonuna gelindi. Harcanan miras tükenmek üzere. Cumhuriyet’in yarattığı kurumlar ve ulusal kazanımlar, dış kaynaklı programlarla direnç görmeden ortadan kaldırıldı. Türkiye Cumhuriyeti’ni, varlığıyla ilgili büyük sorunlar bekliyor.
Başarısı uygulanarak kanıtlanan ve Türkiye’nin gücünü oluşturan Atatürkçü eylem, günün koşullarına uygun olarak yeniden geçerli kılınmazsa, ulusal varlık korunamayacaktır. Geç kalınırsa, uzun olmayan bir zaman diliminde korunacak bir Cumhuriyet kalmayacaktır.
Bu savın kanıtları, günlük yaşamda en açık biçimiyle görülmektedir. Bilgi yetersizliği nedeniyle çıkış yolu bulamayanlar, içine düştükleri karamsarlık ve edilgenlikten kendilerini kurtarmalıdır. Çıkış yolu vardır ve ulusun birliği sağlanırsa başarı kesindir.
Yapılacak iş açık ve yalındır. Ulusçu aydınlar, önce kendilerini sonra halkı örgütlemeli ve Türk Devrimi’ni yeniden toplum yaşamına sokmanın yolunu bulmalıdır.
Türk ulusunun gerçek gücü görülmeli, bu gücün harekete geçirilmesinin herkesin üzerine düşen bir görev olduğu bilinmelidir. Bu görev, hem geçmişe karşı ödenmesi gereken bir borç, hem de gelecek için yerine getirilmesi gereken bir ödevdir.
Ulusal birliği sağlama yönünde geç kalınan her gün, kaçınılmaz gibi görünen ilerdeki karmaşa günlerinde çekilecek acıların artması demektir. Ulusu ve özgürlüğü savunanlar, haklı ve meşru oldukları için güçlüdür. Gücümüzü bilelim, gerçek dışı sanlara, aldatıcı sözvermelere ve sanal amaçlarla halkın kandırılmasına izin vermeyelim. Bir araya gelelim ve örgütlenelim.
Kurtuluş Savaşı ve Türk Devrimi, güçlü dayanaklarımızdır. Cumhuriyet devrimlerine sahip çıkmanın, haklarımıza ve geleceğimize sahip çıkmak olduğunu bilelim.
Bunlar yapılmadığında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 776 bin kilometrekare yüzölçümü, Başkenti Ankara olan ulus devlet yapısıyla korunamayacaktır. Ekonomik ve siyasi çürümüşlük, idari yapıyı etkisiz kılmış halkı sahipsiz bırakmıştır. 1919 Amasya Bildirisi, akıldan çıkarılmamalıdır. Halkı ve ulusu ancak halkın kendisi ve örgütlü gücü kurtaracaktır.




12 yorum:

  1. Sayın değerli Hocam; ayarlı; dış kaynaklı, sahte basın; medya, iletişim kanalları ve sahte ciğeri dışarıya çatışan aydınlarla Atatürk bile gelse vazgeçer. Yalan ve sahte bilgi ile büyük kafa karışıklığı var . Herkes herşey biliyor

    YanıtlaSil
  2. Sayın hocam ATATÜRK halka rağmen değil saraya rağmen halkla bir direniş başlatmıştır. Günümüz şartları maalesef daha kötüdür zira halka rağmen halk kurtarılamaz.

    YanıtlaSil
  3. Mustafa Kemal Atatürk yıkılmış dağılmış parçalanmış bitap düşmüş bir osmanlıdan yepyeni ilerici devrimci ümmet olmayan millet olan bağımsız bir cumhuriyet kurmayı başardı fakat öldükten sonra bu miras malesef korunamadi şimdi ilk 60 darbesiyle yıkılan cumhuriyet fiilen yıkılma noktasına geldi Türkiye yakin zamanda eyaletlere bolunecek sömürge kolaylaştırılacak halk iyice fakirlesecek ortadoğu çöplüğüne donecek suriyeliler bu sureci hızlandırmak için bu ulkededir Türkiye sahte hukumti ve sahte muhalefetiyle son virajdanda donduruldu Türkiye kaybetti Emperyalizm kazandı.

    YanıtlaSil
  4. sorunların tespiti isabetli ancak çözüm önerisi hatalıdır. Tam manasıyla bir çözüm maddi ve manevi kalkınmayı göz önüne almadan ve küresel perspektife sahip olmadan gerçekleşmez. Halkın kahir ekseriyetinin sağ eğilimli, muhafazakar olduğu düşünülürse onların zihinlerinde damgalanmış bir sol'un toplumu kucaklaması, bir araya getirmesi ve kalkınmayı gerçekleştirmesi rasyonel gözükmemektedir.

    YanıtlaSil
  5. "Başarısı uygulanarak kanıtlanan ve Türkiye’nin gücünü oluşturan Atatürkçü eylem, günün koşullarına uygun olarak yeniden geçerli kılınmazsa..." O günün koşullarından çok farklı olan günün koşulları nelerdir? diye kendime sorduğumda, bizlerin elleri altına sunulan teknoloji aracılığıyla, internet vbg, çok daha geniş kitlelerin duyguları kışkırtılarak düşünce sistemleri kişilere göre değişen sürelerle beklemeye alınabiliyor. Bu süreler belki çoğumuzda bir ömrü kapsayabilecek güçte? Ben ilgi alanım nedeniyle belki, en çok bunu görebiliyorum.

    YanıtlaSil
  6. Gerekli ve yeterli örgutlenmedigimiz konusunda sizinle hem fikirim. Bu konuda örneğimiz Atatürk olmalı evet.

    YanıtlaSil
  7. Düşünün, en son satılan şeker fabrikalarının olduğu ilçeler, 300'den fazla madencinin öldüğü yerler, öldük bittik bu fındık fiyatı ne diye ağlayan yerler dahil olmak üzere hepsinde neredeyse %60-70 düzeyinde akp'ye oy verildi. İşini, gücünü kaybedenler veya kaybetmeye aday olduğu ayan beyan belli olanlar bu şekilde davranıyorlarsa, bunlarla hiç alakası olmayan bizim gibilerin dert etmesine gerek yok artık. Bu mücadeleden kazançlı çıkacak olan tuzu kuru olan biz değil, daha kötü duruma gitmesi muhtemel bu kitlelerdi. Demek ki umursamıyorlar, artık ektiğim biçtiğim para etmiyor, burada işçi öldü şeklinde hiçbir olayla ilgilenmemeye karar verdim. Herkes hakettiği gibi yaşar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fabrika işçileri maden işçileri ve her tür zar zor şartlar yaşayan insanlar işi ile tehdit edildikleri için oy vermek zorunda kalıyorlar.

      Sil
  8. Sevgili hocam; dedikleriniz de elbette ve kesinlikle haklısınız... Ne var ki; bunu gerçekleştirebilmek için, sizin örnek verdiğiniz devirden, Osmanlı'nın son zamanından ibretlik diğer örneğin verilmesi de gerekecek!.. O da şu: Bir kurtuluş mücadelesinin bu toplumda haklı olarak başlatılabilmesi, tıpkı o devirde, bu milletin nasıl zemine vurup hiçbirşeyi kalmayınca toparlanmaya başlaması tekerrürünü yeniden aklımıza getiriyor! Yani, bu millet, kendini toparlayabilmek için, galiba, bir kez daha zemine vurmayı bekleyecek !!.. Saygılarımla...

    YanıtlaSil
  9. '' ortadan ikiye bolunmus belkide ikibine bolunmus Turkiye......'' iste isin sırrı burada,neden bu durumdayızın cevabı bu kısa cumlede!!!!
    Baska soze gerek kaldı mı?

    YanıtlaSil
  10. Sorumluluklarınızdan kaçınabilirsiniz ama kaçınmanın sonuçlarından kaçınamazsınız.Türkiye bunu ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşmasında olduğu gibi kafasını duvara vurarak görecek.

    YanıtlaSil
  11. İşte Atatürk milleti örgütleyerek bu vatanı kurdu şimdikiler ise herkesten daha bilgili sanıyor kendini 1 2 yazı okumak ile olmuyor bu işler araştırmadan irdelemeden eleştirmeden doğru bilgiye ulaşılamıyor Türkiye'de okumak uygulayarak eğitim almak gerekli Osmanlı'nın çöküşünden başlamak ve fsh nın nasıl işler ile uğraştığını anlamak ibni Sinanın ne tür bilgiler ile kendini geliştirdiğini öğrenmek ıtriden öğrenmek ve yabancı bilim adamlarından feyz almak gerekli ama şimdiki halkımıza baktığımda herkes bedavacılığa alıştırılmış bu yüzden kimsenin kılını bile kıpırdatmak istemediğini gözlüyorum helede geliri orta halli olanların. Allah akıl fikir versin bu millete...

    YanıtlaSil