Ulusların
kaderlerini tayin hakkını tanımak; mutlak, değişmez ve her zaman
geçerli bir tutum değildir. Desteklenecek ulusal hareket, dünya sosyalist ve
demokrat hareketinin parçası olmalı ve emperyalizmle uzlaşmamalıdır.
Emperyalizmle uzlaşan ulusal hareket reddedilmeli ve ‘ezilmelidir’. Ulusların
kaderlerini tayin hakkını soyut bir kavram haline getirip her ulusal
hareketi desteklemek, insanı Kürt kalkışmasında olduğu gibi, emperyalist
politikaları desteklemeye götürür. Bunun sonu, siyasi olarak yokoluştur.
Ulusal Sorun ve Sosyalistler
Sosyalistler,
ulusların kaderlerini tayin hakkını
benimser ve kendi ulusu gibi başka ulusların da bu hakkı kullanması için
savaşım verir. Bu savaşımı yalnızca sosyalist olmanın değil, demokrat olmanın
da koşulu sayar, bağımsızlığa yönelen ulusal hareketleri destekler.
Ancak bu desteğin olmazsa olmaz koşulu, bağımsızlığa yönelen
ulusal hareketin, dünya sosyalist ya da demokrasi mücadelesinin parçası olması
ve emperyalizme karşı çıkmasıdır. Demokrasi savaşımı, Batı’da kentsoylu (burjuva)
demokratik devrimleriyle ortaya çıkmıştır. Ancak, burjuvazinin emperyalizmin
ortaya çıktığı 20.yüzyılla birlikte ilerici niteliğini yitirmesi nedeniyle,
kapsamı genişlemiş ve ezilen ulusları içine alarak sosyalizmin ilgi alanına
girmiştir.
Emperyalizm, ezilen uluslar üzerinde kurduğu baskıyla ulusları
birbirine yakınlaştırmış ve ulusların
kaderlerini tayin hakkı için mücadeleyi yerelden evrensele taşımıştır. Bu
nedenle, 20.yüzyılda, emperyalizme karşı çıkmayan, onunla uzlaşan bir ulusal
hareketi desteklemek, üstelik bunu sosyalizm ya da demokrasi adına yapmak
olanaksız hale gelmiştir.
Avrupa Kapitalizmi ve Ulusal
Sorun
Ulusal
sorun, insanlığın gündemine Avrupa’da kapitalizmin gelişmesiyle girdi.
Kapitalizm, feodalizmi ortadan kaldırarak demokrasiyi; işçi sınıfını ortaya
çıkararak da sosyalizmi toplum yaşamına soktu.
Başlangıçta tümüyle kentsoyluluğun ilgi alanına giren ulusal
sorun, kentsoyluluk tutuculaştıkça ve işçi sınıfı mücadelesi geliştikçe
sosyalizmin ilgi alanına girdi. Anti-emperyalist mücadele anti-feodal
mücadeleyle bütünleşti; bağımsızlık ve demokrasi mücadelesi haline geldi.
Karl Marks’ın Görüşü
Karl Marks, işçi sınıfı savaşımıyla ulusal sorun
arasındaki ilişkiyi değişik yazılarında birçok kez dile getirmiştir.
Manifesto’da “işçi sınıfı mücadelesinin
başlangıçta ulusal düzeyde”1 olduğunu daha sonra uluslararası
bir hareket haline geldiğini belirtir. İşçi sınıfının toplumcu düzeni kurmak
için; “her şeyden önce siyasi gücü ele
geçirmek, ulusun önder sınıfı durumuna gelmek, bizzat ulusu oluşturmak zorunda
olduğunu” söyler ve “kendisi (işçi
sınıfı) bu ölçüde ulusaldır ancak bu (ulusallık) asla sözcüğün burjuva
anlamında değildir” der.2
Karl Marks’ın
öğretisinde uluslararasıcılığın (enternasyonalizmin) dar kapsamlı ulusçuluğa
karşıtlığı bilinmektedir. Buna karşın, Marks
ulusal hareketlere kayıtsız kalmamış, kimi ulusal savaşımı dikkatlice izleyerek
desteklemiştir. Polonya ve İrlanda ulusal mücadelesine verdiği destek,
öğretisinin temel yapısıyla çelişmez, tersine onu varsıllaştırarak bütünleştirir.
Ulusal hareketler “içindeki ilerici şeyi
desteklemek”3 den sözeder.
Polonya’yı, Avrupa gericiliğinin kaleleri olarak gördüğü Rusya,
Prusya ve Avusturya tarafından işgal edildiği ve baskı uygulanan Leh halkının
demokratik savaşımı sürdürdüğü için destekler. İrlanda ulusal savaşımına büyük
önem verir ve İngiliz işçi sınıfının başarılı olmasını, İrlanda’nın
bağımsızlığını elde etmesi koşuluna bağlar. “İrlanda
kurtarılmadığı sürece, İngiliz işçi sınıfı hiç bir zaman herhangi bir başarı
gösteremeyecektir”4 der ve şu saptamayı yapar: “İngiltere’de İngiliz gericiliğinin
kökleri... İrlanda’nın boyunduruk altında tutulmasındandır”.5
‘Halklar Hapishanesi’ Rusya
Çarlık
Rusyası, uluslaşmış olandan göçer boylara dek yüzlerce etnik yapıyı bünyesinde
barındıran büyük bir imparatorluktu. Çarlığın baskıcı yönetimi nedeniyle
Rusya’ya ‘halklar hapishanesi’
deniyordu.
Rus sosyalistleri, içinde yaşadıkları toplumun özelliği nedeniyle,
ulusal soruna olağanın ötesinde önem vermek zorundaydılar. Nitekim öyle
yaptılar. Ulusal sorunu her boyutuyla ele aldılar, kapsamlı araştırmalar ve
uygulamalar yaparak genel ve özel bilimsel sonuçlara ulaştılar.
Sovyet hükümetini oluşturan 14 bakanlık (halk komiserliği) içinden
birini, Uluslar Halk Bakanlığı
(Milletler Halk Komiserliği) yaptılar. Komünist Parti’nin önde gelenlerinden ve
ulusal sorun üzerine yaptığı araştırmalarla dikkat çeken Josef Stalin’i Uluslar Halk
Komiserliği’ne getirdiler.
Lenin ve Stalin’in Söyledikleri
Ulusal
sorun, Lenin’in kuramsal çalışmaları
içinde önemli bir yer tutar. Konunun Rusya için anlamını, yerel ve genel
boyutunu, sosyalist mücadeleyle karşılıklı etkileşimini irdelemiş ulusal ve
uluslararası sonuçlar çıkarmıştır. 1848 demokratik devrimlerini, İsveç-Norveç
ayrılığını; Finlandiya, İrlanda, Polonya sorununu ve 20.yüzyıl başındaki ulusal
hareketleri incelemiştir.
O da Marks gibi ulusal
sorunun uluslararası boyutuna önem vermiş, ulusların
kaderlerini tayin hakkını savunarak, ‘ezilen
küçük’ ulusların desteklenmesi gerektiğini söylemiştir. Bu söylem,
Sovyetler Birliği’nde devlet politikası durumuna getirilmiştir. Ancak, bu
destek, sınırsız ve her zaman geçerli değildi, olmazsa olmaz bir koşulu vardı.
Desteklenecek ulusal hareket, dünya sosyalist ve demokrat
hareketinin parçası olmalıydı. Ona zarar vermemeli, emperyalizmle
uzlaşmamalıydı. Lenin, ‘Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı’ adlı
yapıtında şunları söylüyordu: “...Ulusların
kaderlerini tayin hakkı dahil demokrasinin çeşitli istemleri, mutlak şeyler
değildir. Bunlar dünya demokratik hareketinin tümünün bir parçasıdır. Kimi
somut durumlarda, parçanın bütün ile çelişkiye düşmesi olanağı vardır. Bu
durumda parça reddedilmelidir”.6
Lenin’in
emperyalizmle uzlaşan ulusal hareketler için tutumu çok serttir. Bu tür
hareketlerin ‘ezilmesi’ gerektiğini
söyler. Şöyle der: “Kimi küçük uluslar,
burjuva gericiliğinin dayanakları durumunda olursa, bizim de bu gerici
halkların içindeki hareketin niteliği ne olursa olsun onları ezmek ve ileri
karakollarını yıkmak için, devrimci bir savaştan yana olmamız gerekir”.7
Stalin’in
ulusal devinimlere verilecek destek konusundaki görüşü Lenin’den farklı değildir. Ulusal
Sorun adlı yapıtında şöyle söyler; “...Kuşkusuz
proleteryanın her ulusal hareketi, her zaman, her yerde, her özel ve somut
durumda desteklemeye mecbur olduğu anlamına gelmemelidir. Desteklenmesi söz
konusu olan ulusal hareketler, emperyalizmi sürdüren ve güçlendiren hareketler
değil, emperyalizmi zayıflatan ve devrilmesini kolaylaştıran hareketlerdir.
Öyle durumlar olabilir ki, ezilen belli bir ülkenin ulusal hareketi, devrimci hareketin
çıkarlarına aykırı düşebilir. Bu durumda destekten söz edilemeyeceği açıktır”.8
Fidel Castro Ne Diyor
2016 yılında ölen ve son dönemin en büyük sosyalisti kabul edilen Fidel Castro, Türkiye’deki Kürt
kalkışmasını, “Yankee’nin ABD’nin petrol
bekçiliği” olarak değerlendirmiş ve şunları söylemiştir: “Türkiye’deki olayları yakından izliyorum...
Umarım ve dilerim ki, sizin oradaki Kürt hareketi Yankee’nin petrol bekçisi
olmaz. Ancak, gördüğüm kadarıyla bunlar ABD’ne bağımlı, ABD’nin denetiminde
hareket ediyorlar. Kürtlerin hareketi bağımsızlık değil, ABD’ne bağımlılıktır”.9
Kürtçülük Üzerinden Kemalizme
Saldırı
Sosyalist önderler bunları söylerken, Türkiye’de kendilerine ‘sosyalist’ olarak tanımlayan kimi
kesimler, Kürt kalkışması ve Atatürk
konusunda temelsiz yakıştırmalar yapıyorlar. Oysa, kuramsal araştırmalarla üst
düzey yapıtlar üreten, devrim yapıp devlet yöneten sosyalist önderler, Atatürk’ü ve Türk Devrimi’ni gerçek
boyutuyla incelemiş ve ona hak ettiği değeri vermişlerdir.
Türk Devrimi’nin etkisi, kısa sürede kendi sınırlarını aşmış,
benzer koşullarda yaşayan ve dünya nüfusunun beşte dördünü oluşturan yoksul
ülkelere örnek olmuştur.
Sosyalist Önderlerin Kemalizm
Değerlendirmesi
Ulusal
devinimlerin yerelden evrensele ulaşması, isteme ya da zorlamaya bağlı bir
gelişme değildir. Önce Emperyalizme karşı savaşımda başarı sağlanması gerekir.
Bu başarı, ortak düşmana karşı sağlanmış olması nedeniyle, başka ulusal
kurtuluş savaşlarına katkı anlamına gelir ve yerel hareket bu nedenle
uluslararası boyut kazanarak, dünya demokrasi (ve sosyalist) savaşımın parçası
olur.
Stalin,
ulusal kurtuluş devinimlerinin 20.yüzyıldaki yaygınlığından söz ederken,
yaygınlığı sağlayan etkenin Türk Devrimi oluğunu belirtir ve şunları söyler: “Ulusal sorunun yeryüzünün tümünü, önce
küçük kıvılcımlar olarak, sonra kurtuluş hareketlerinin aleviyle sarması ve
sömürgeler genel sorunu biçimine bürünmesini sağlayan etken, emperyalist
grupların Türkiye’yi parçalama ve ülkenin devlet olarak varlığına son verme
yolundaki girişimleridir. Müslüman ülkeler arasında en gelişmiş devletlerden
biri olan Türkiye, böyle bir şeyi sineye çekemezdi. Savaş bayrağını yükseltti
ve çevresine Doğu halklarının desteğini toplayarak emperyalizme karşı durdu”.10
Lenin,
Kurtuluş Savaşı’nı başından beri izlemiş, niteliğini ve yönelimini anlayınca
her türlü desteği vermiştir. Mustafa
Kemal hakkında yaptığı ünlü değerlendirme şöyledir: “Mustafa Kemal, yetenekli bir önder ve akıllı bir devlet adamı. O
istilacılara karşı kurtuluş savaşı veriyor. Emperyalistlerin gururunu
kıracağına, padişahı yardakçılarıyla birlikte silip süpüreceğine inanıyorum”.11
Kemalizmin Türkiye’deki başarıları, devrim sancıları içindeki
Çin’de ilgiyle izlenmiş, oldukça geniş bir kesim benzer yöntemlerin Çin’de de
uygulanmasını istemişti. O dönemde Mao, “Çin
burjuvazisinin bazı unsurları, büyük haykırışlarla Kemalizmi istediler. Fakat
Çin’in Kemal’i nerede?” diye sormuş ve sorusuna Büyük Yürüyüş öncesinde Şangay Meydanı’nda yaptığı konuşmada
kendisi vermişti: “Çin’in Atatürk’ü
benim”.12
Ho Şi Minh;
(Vietnam Ulusal Kurtuluş Savaşı Önderi): “Türk
halkı hayranlık verici bir cesaret ve fedakarlık ruhuyla, uğursuz Sevr
Antlaşması’nı yırtıp attı ve bağımsızlığını kazandı. Emperyalist oyunları yendi
ve sultanın tahtını devirdi. Bitkin, parçalanmış ve çiğnenmiş bir ulusu
birleştirmiş ve güçlü bir Cumhuriyet durumuna getirdi, devrimini yaptı”.13
Georgi Dimitrov;
(Bulgaristan Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı): “Ellerinde silah, büyük kan pahasına yurtlarından emperyalist
istilacıları kovmayı başaran ve ulusal bağımsızlığını elde eden Türk ulusu,
büyük bir gurur duymakta haklıdır”.14
Fidel Castro: “Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptıklarını ben
asla yapamazdım. Gerçek devrimci Atatürk’tür. Büyük bir devrim yaptım ancak
Mustafa Kemal’in yaptıklarını başaramazdım. Devrimci Kemal Atatürk varken Türk
gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar... Atatürk 1919’da, düşmanları
kovmak için Bandırma gemisiyle Samsun’a çıktı ve anti-emperyalist savaş verdi,
zafere erişti. Biz Atatürk’ün devrimci savaşından etkilendik, esinlendik. Ve
tam 40 yıl sonra, 1959’da Gramsi gemisiyle Havana’ya çıktık. Ülkemizde
emperyalizmi ve işbirlikçi faşist Batista rejimini yıkmak için biz de zafere
eriştik. Bizim ve tüm ezilen halkların esin kaynağı Mustafa Kemal Atatürk’tür”.15
Bilimin Yadsınması ve Yokoluş
Türkiye’deki
kimi ‘sosyalistler’, ulusların kaderlerini tayin hakkını,
Kürt merkezli bir soruna indirgeyerek ele alıyor. Sosyalist kuram ve savaşım
birikimi yadsınarak propagandaya dönüştürülen bilim dışı görüşler, özellikle
sosyal medyada yoğun olarak işleniyor. Bilgi kirliliğine yolaçan bu girişimler,
Cumhuriyete ve Kemalizme saldırı aracı olarak kullanılıyor.
Ulusların kaderlerini tayin
hakkını tanımak; mutlak, değişmez ve her zaman geçerli bir tutum
değildir. Desteklenecek ulusal hareket, dünya sosyalist ve demokrat hareketinin
parçası olmalı ve emperyalizmle uzlaşmamalıdır. Emperyalizmle uzlaşan ulusal
hareket reddedilmeli ve ‘ezilmelidir’.
Ulusların kaderlerini tayin hakkını
soyut bir kavram haline getirip her ulusal hareketi desteklemek, insanı Kürt
kalkışmasında olduğu gibi, emperyalist politikaları desteklemeye götürür. Bunun
sonu, siyasi olarak yokoluştur.
DİPNOTLAR
1 “Karl
ve Lenin’de Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı ve Ayrı Örgütlenme Hakkı”, Hatko Schamis, www.ciherkessia.net
2 a.g.y.
3 “Ulusların Kaderlerini
Tayin Hakkı”, Lenin, kutuphane.
halkcephesi.net
4 “Karl Marks ve Lenin’de Ulusların
Kaderlerini Tayin Hakkı ve Ayrı Örgütlenme Hakkı”, Hatko Schamis,
www.ciherkessia.net
5 ”Ulusların Kaderlerini
Tayin Hakkı”, Lenin,
kutuphane.halkcephesi. com
6 a.g.e., Sol Yay., 1976, sf.184
7 a.g.e., sf.184
8 “Ulusal Sorun”, Joshef Stalin, Sol Yay.
9 “Fidel Castro ve
Kürtler”, Cemal Şener,
ahmetdursun374blogcu.com
10 “Ulusal Sorun” Josef Stalin, Sol Yay, sf.101
11 “Tek Adam”, Şevket Süreyya Aydemir, Remzi Yay.,
2.Cilt, sf.347
12 “La Nouvelle Democratie”,
Pekin, 1968; ak.Prof.Tamer Timur, “Türk Devrimi ve Sonrası”, İmge Yay.,
1994, sf.299
13 “La Humanite”, 1 Ocak
1921, Seçme Eserler, 1.Cilt, sf.59; ak, Doğu
Perinçek,“Lenin, Stalinve Mao’nun
Türkiye yazıları”, Kaynak Yay., 3.Baskı, sf.169
14 “Kemalist İhtilal ve
Bulgaristan”, S.Velkov, 1969,
sf.17; ak. Selahattin Çiller.
15 Jale
Özgentürk, Yeni Yüzyıl Gazetesi, ak; www.68dayanışma.org
Tekrar sonuna kadar okudum Metin ağabeyim. Çok çok teşekkürler. Sağlıklar dilerim.
YanıtlaSil