28 Nisan 2020 Salı

1838 TÜRK-İNGİLİZ SERBEST TİCARET ANLAŞMASI'NDAN AVRUPA GÜMRÜK BİRLİĞİ'NE



1838 yılında İngiltere’yle imzalanan Serbest Ticaret Antlaşması (Baltalimanı Anlaşması), günümüzdeki Avrupa Gümrük Birliği Protokolüne; 1839’da başlayan Tanzimat uygulamaları ise, Avrupa Birliği uyum düzenlemelerine denk gelir. Tarihin yüzseksen yıl sonra yinelenmiş olması, kuşkusuz bir ilkellik göstergesidir. Tarihten ders alınmadığı için, yaşananlar iki yüzyıl sonra yeniden yaşanmaktadır. Tanzimat Osmanlıyı çökertti, Gümrük Birliği Türkiye’yi yok oluşa götürüyor.

1938 Osmanlı-İngiliz Serbest Ticaret Anlaşması 

“Islahat hareketlerinin babası ve 19.yüzyıl Osmanlı siyaset adamlarının fikir ustası”1 olarak tanınan Hariciye Nazırı Mustafa Reşit Paşa, 16 Ağustos 1838 günü, İngiltere’yle Serbest Ticaret Anlaşması imzaladı. Baltalimanı’ndaki Reşit Paşa Yalısı’nda imzalanması nedeniyle Baltalimanı Anlaşması da denilen bu anlaşma, ülkeyi “Avrupa’nın açık pazarı”2 durumuna getirdi.
1838’den sonraki 80 yıl boyunca uygulanan dışa bağımlı politika; sürekli uygarlaşma, gelişme ve yenileşme söylemiyle sürdürüldü ama her zaman ve kesin olarak ekonomik ödünler üzerine oturtuldu. ‘Islahat hareketlerinin evrimi, ekonomik sömürgeleşmenin evrimini’ izledi. 1839 Tanzimat Fermanı, nasıl 1838 Balta Limanı Anlaşması’nı; 1856 Islahat Fermanı nasıl 1854 Borç Anlaşması’nı izlemişse; 1878 Berlin Anlaşması da 1875 malî iflasın arkasından geldi. Ekonomik her ödün, siyasi ödünlerle tamamlandı.3
Baltalimanı Anlaşması’Capo d’Opera” (şaheser) diyerek coşkuyla karşılayan, dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı Henry Palmerston, 1839 başında İstanbul’daki büyükelçisine bir yazı göndererek şu buyruğu veriyordu: “Serbest ticaret yoluyla Sultanın tebaasının servet ve refahı artacak, sanayi önemli gelişme gösterecek. Türkiye bu anlaşmayı uygulamakla, Batı uygarlığına girecek. Gereken kişilere bunları anlat”.4
Büyükelçilik görevlileri buyruğun gereklerini yerine getirip, devlet politikasına yön veren yetkililere bunları “anlatırken”, İngiliz ekonomi uzmanları, ilişkilerde uygulanacak yöntemi saptıyordu. İngiliz hükümetine, Türkiye’de nasıl davranacaklarını öneren raporlar verecek kadar İngiliz yanlısı olan Dışişleri Nazırı Mustafa Reşit Paşa, ölüm döşeğindeki Padişah’a, ‘serbest ticaret yoluyla hızla kalkınmanın zor olmayacağını’ anlatıyor, onu ikna etmeye çalışıyordu.5
Anlaşma imzalandıktan sonra İngiltere’de, ‘Osmanlı liberalizminin yüksek nitelikleri’ dile getiriliyor, ‘Osmanlı rejiminden Avrupalıların bile örnek alması’ gerektiği söyleniyordu. Palmerston, yapılan anlaşmalardan o denli hoşnut kalmıştı ki, aradan 10 yıl geçtiğinde, 1849’da; ‘Osmanlı Devleti ticari ilişkilerinde, dünyadaki bütün devletler içinde, serbest ticareti en geniş biçimde uygulayan ülkedir’ diyordu.6

Anlaşma

1838 Osmanlı–İngiliz Ticaret Anlaşması, Türkiye zararına işleyen tek yanlı ve bağlayıcı maddelerle doluydu. Bu anlaşmayla, sürmekte olan kapitülasyon ayrıcalıklarına ek olarak yeni imtiyaz hakları tanınmış ve bu imtiyazların ‘şimdi ve sonsuza dek süresiz olarak geçerli’ olduğu hükme bağlanmıştı.
Anlaşmaya göre; dışalım (ithalat), dışsatım (ihracat) ve iç ticaret, devlet denetiminden çıkarılmış tam olarak serbest kılınmıştı. Devletin, bağımsız dış ticaret politikaları uygulaması ortadan kalkmıştı. Hükümetler, kendi kararlarıyla ekonomik politikalar üretemiyordu. Osmanlı Devleti, kendi gümrük vergilerini Avrupa devletleriyle birlikte belirlemeyi kabul etmişti. Türk tüccarlar kendi ülkelerinde, Avrupalı tüccarlar karşısında eşit olmayan koşullarda çalışıyordu. Yurt içi ticarette Türk tüccar yüzde 12 vergi öderken, yabancı tüccar yüzde 5 vergi ödüyordu.7
Baltalimanı Anlaşması’ndan önce Osmanlı İmparatorluğu’nun kendine özgü bir ekonomik düzeni ve ticari işleyişi vardı. Gerileme döneminden sonra bozulmalara uğrasa da ticaretin geçerli kuralları, kökleri eskiye giden ve iyi işleyen geleneklere dayanıyordu. İmparatorluk, daha önce kimi alanlarda, kendi ekonomisini ve tüccarını korumaya çalışmıştı. İç ticaret Osmanlı uyruklulara aitti. Yabancı tüccar, iç ticarete girip rekabet edemezdi. Birçok malın alım–satımı, bir ruhsat bedeli karşılığı, yerel unsurların tekeline verilmişti (yed-i vahit).
Bu işleyiş, yalnızca iç ürünlerde değil, dışalım mallarında da uygulanmaktaydı. İç ticaretten, devletin önemli gelirleri vardı. Malların bir şehirden ötekine taşınması ruhsat tezkeresini gerektiriyordu. Bu da vergiye tabiydi. Türk–İngiliz Ticaret Antlaşması’nın imzalandığı 1838 yılında, Osmanlı İmparatorluğu’nun dış borcu yoktu.8

Üretim Yok oluyor

Avrupa fabrikalarının rekabetinden en önce pamuklu sanayii zarar gördü. 1838 öncesinde, tüm Doğu Akdeniz’in ve Avrupa’daki birçok ülkenin gereksinimini karşılayan çok sayıda atölye ve imalathane vardı. Bunların büyük çoğunluğu, 1853 yılında ortadan kalkmış ya da can çekişir hale gelmişti. 1812 yılında Tırnova’da 2000 müslin tezgahı varken, 1843 yılında tezgah sayısı 200’e düşmüştü. Anadolu’da kadife ve satenleriyle ünlü Diyarbakır, ipekleri ile ünlü Bursa, eski üretimlerinin artık yüzde onunu üretebiliyordu.9
Yünlü dokuma, 19.yüzyıl başlarından beri sürekli gelişen bir üretim dalıydı. Osmanlı pazarının serbest ticarete açılmasıyla, yün dokumacılığı kendini koruyamadı ve köylerdeki basit tezgahlar dışında yok olup gitti. 1855 yılına gelindiğinde, yalnızca İngiltere’den yünlü dışalım, otuz yıl önceye göre yüzde 1700 artmıştı. Fransa ve Avustralya yünlüleri, bu artışın dışındaydı.10
İpekliler, Osmanlı Devleti’nde en çok korunan ve ülkeye sokulması yasaklanan üretim dallarından biriydi. Şam, Halep, Amasya, Diyarbakır ve Bursa’da çok sayıda ipekli dokuma tezgahı vardı. ‘Serbest ticaretin’ kabulünden sonra bu tezgahlar giderek azaldı ve bu sanayi ayakta kalamaz duruma geldi. Bursa’da 1840 yılında 25 bin okka ipek işleyen 1000 kadar tezgah varken, tezgah sayısı 1847 yılında 75’e, üretim miktarı 4 bin okkaya düşmüştü.11
İstanbul Islah-ı Sanayi Komisyonu raporunda, 1838’den sonraki otuz yıl içinde 1868’de; Üsküdar’daki kumaşçı tazgahlarının 2750’den 25’e, kemhacı (ipek ve kadife üreticisi) tezgahlarının 350’den 4’e, çatma yastıkçı tezgahlarının 60’dan 8’e indiğini belirlemişti.12
Kendisini korumayı uzunca bir süre başarabilen, el işçiliğine ve atölye üretimine bağlı sanayiler, ağır ağır ama kesin bir biçimde çöküyordu. Basit iş aletleri ve bıçakçılık bunlardan biriydi. İngiltere’den bu alanda yapılan dışalım, otuz yıl içinde yüzde 700 artmıştı.13
Deri sanayinin çöküşü de hızlı olmuştu. Islah-ı Sanayi Komisyonunun 1866 yılında dericilikle ilgili raporunda şöyle söyleniyordu: “Eskiden pek mamur, servet ve iktidarı diğer esnafın fevkinde olan tabaka esnafı (dericiler), otuz yıldır günden güne tenezzülâta (kötü duruma) düşmüş ve tabakhaneler külliyen muattal (toptan işlemez) olmak derecesine gelmiştir”.14
Madencilik alanında da durum farklı değildi. 1853 yılında yapılan bir araştırmaya göre, daha önce Anadolu’da tam kapasiteyle işleyen 82 maden ocağı vardı. Bu sayı 1852’de 14’e düşmüştü. Bu ocakların sağladığı üretim miktarı ise, eski üretimin ancak üçte birine ulaşıyordu.15
1808 yılında Tokat’ta, yılda 500 bin okkalık kalay üretiliyordu. 1855 yılında İngiltere’den yapılan yıllık kalay dışalımı, 28 900 İngiliz Lirasına çıkmıştı. Dışalım, Tokat kalaycılığını yok etti. 1825 ile 1855 arasında yalnızca İngiltere’den yapılan demir dışalımı yüzde 1450, Kömür dışalımı ise yüzde 9660 oranında artmıştı.16

Tarımda Çöküş

1838’de başlayan ‘serbest ticaret dönemi’ yıkıcı etkisini tarım alanında da göstermekte gecikmedi. Türk pamuk üretimi Amerikan pamuğuna, yün üretimi ise Avustralya ve Arjantin’in yünlü dısatımına dayanamadı. Türkiye’nin İngiltere’ye yaptığı moher, tiftik ve deve yünü ihracatı sıfırlandı. Koyun yünü dışsatımında ise, İngiltere’nin yün ithal ettiği ülkeler arasında 16.sıraya düşmüştü. Türk kuru üzümü 1825 yılında İngiltere dışalımında birinci sıradayken, 1855 yılında onuncu sıraya düşmüştü.17
Osmanlı İmparatorluğu, 1838 yılında İngiltere’ye 1,81 milyon sterlin tutarında dışsatım, 3,85 milyon sterlin tutarında dışalım yapıyordu; dışsatımın dışalımı karşılama oranı yüzde 47’ydi. 1853 yılına gelindiğinde, dışsatım 2,58 milyon, dışalım ise 8,95 milyon sterline çıkmıştı. Dış ticaret açığı, o zaman için büyük bir miktar olan 6,37 milyon sterlindi; dışsatımın dışalımı karşılama oranı yüzde 29’a düşmüştü.18

Günümüz

1995 yılında bir bayram havasıyla kutlanan Avrupa Gümrük Birliği’ni incelenirse, 1838 Türk-İngiliz Serbest Ticaret Anlaşması sonuçlarının hemen aynısıyla karşılanır. Üye olmadığımız, söz ve oy hakkımızın bulunmadığı bir dış örgüt, hiçbir yükümlülük üstlenmeden Türkiye’nin içişlerine karışmış; ekonomiden kültüre, yönetim işleyişinden dış siyasetine dek her alanda istemlerde bulunmuş ve istemlerini yaptırmıştır. Türkiye, AB’yle yaptığı ticarette, 21 yıl içinde 263 milyar dolar açık vermiştir. Bunun anlamı, yoksul Anadolu’nun halkının, 180 yıl önce olduğu gibi, bugün de Avrupa’nın varsıllığına varsıllık kalmasıdır.

DİPNOTLAR

1       “Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye” Stefanos Yerasimos 2.Cilt, Belge Yay., 7. Baskı, İstanbul-2001, sf.40-41
2       “Türkiye’nin Düzeni” Doğan Avcıoğlu, 1.Cilt, Bilgi Yay., 5.Bas. Ank.-1971, sf.71
3       “Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye” Stefanos Yerasimos 2.Cilt, Belge Yay., 7. Baskı, İstanbul-2001, sf.50
4       “Türkiye’nin Düzeni” D.Avcıoğlu, 1.Cilt, Bilgi Yay., 5.Bas., Ankara-1971, sf.73
5       a.g.e. sf.73
6       “Türkiye’nin Düzeni” D.Avcıoğlu, 1.Cilt, Bilgi Yay., 5.Bas., Ankara-1971, sf.70
7       “1938 Osmanlı-İngiliz Ticaret Anlaşması: Çöküş” Prof. Dr. Cihan Dura, Gazete Müdafaa-i Hukuk, 26.01.2001, Sayı 36
8       a.g.e. sf.71
9       “Lettres sur la Turquie” A.Ubicini Paris, 1853; ak. Stafanos Yerasimos, Belge Yay., 7.Baskı, 2001, sf.60
10     “British Policy and the Turkısh Reforme Movement” F.E. BAILEY, Cambridge 1942, ak. Stefanos Yerasimos, Belge Y., 7.Baskı, 2001, sf.61
11     “Voyage dans la Turquie d’Europe 1848–1855” VIQUESNEL, ak. a.g.e. sf.62
12     “Tanzimat ve Sanayimiz” Ö.C. Sarç, İstanbul 1940, ak. a.g.e. sf.2
13     “Geri kalmışlık Sürecinde Türkiye” S.Yerasimos, Belge Yay., 7.Bas., 2001, sf.62
14     “Tanzimat ve Sanayimiz” Ö.C. Sarç, İstanbul, 1940, ak. Stefanos Yerasimos, “Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye” Belge Yay., 7.Baskı, 2002, sf.62
15     “Letters sur la Turquie”, A.UBICINI, Paris 1853, ak. a.g.e. sf.62
16     “British Policy and the Turkish ReformeMovement” Cambridge, 1942; ak. a.g.e. sf.63
17     “Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye” S.Yerasimos Belge Yay., 7.Baskı, 2001, sf.65
18     “British Policy and the Turkısh Reforme Movement” F.E.BAILEY, Cambridge 1942, ak. Stefanos Yerasimos, Belge Yay., 7.Baskı, 2001 sf.55

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder